Ekonomi Dünyası: Bu çileyi niye çektik, onlar enflasyonu nasıl dizginledi?
Faiz artışları başlayacak. Madem faizler artacaktı bu sıkıntıları niye çektik? Merkez Bankası zamanında ve doğru oranda faiz artırımları yapsaydı, enflasyonu kontrol altına almak mümkündü.
Şahap Kavcıoğlu...
27 ay süren Merkez Bankası Başkanlığı döneminde yüzde 15.6’da devraldığı enflasyonu yüzde 39.6’da bıraktı. O da güvenilmeyen resmi veriyle... Enflasyon ekim ayında yüzde 85 ile zirve yaptı.
Türk Lirası’nın ABD Dolarına karşı değerini 7.26’dan aldı, 23.30’da devretti. Döneminde TL dolar karşısında yüzde 69 değer yitirdi.
Politika faizini yüzde 19’dan aldı ve yüzde 8.5’e düşürdü.
Şimdi ekonomi yönetiminde Mehmet Şimşek dönemi başladı. Merkez Bankası başkanımız da ABD’den geldi; Hafize Gaye Erkan...
Mehmet Şimşek, "irrasyonel" politikaların terk edileceğini, "rasyonel" politikalar izleneceğini söyledi.
Evet, önceki dönemde izlenen politikalar "akılcı, mantıklı" değildi. Faizi düşürüp enflasyonun tırmanmasına seyirci kalmak...
Dünyada hemen hemen bütün ülkeler enflasyonu kontrol altına almak için faiz oranlarını yükseltirken...
Geçen yılbaşından beri gelişmiş ya da gelişmekte olan merkez bankaları yükselen enflasyon nedeniyle ardı ardına faiz artırımı yaptılar.
HERKES GİDER MERSİN’E, TÜRKİYE TAM TERSİNE…
Türkiye ise tam tersi yöne gitti, dünya iktisat tarihinde olmayan bir uygulama ile art arda faiz indirimine gitti. Faiz düştükçe, döviz fiyatları arttı ve enflasyon yükseldi.
Faiz enflasyon ilişkisinde yapılması gereken, enflasyon yükselişe geçtiğinde faizin de o oranda artırılmasıydı.
Başlarda enflasyonu ciddiye almayan ABD ve Britanya ve Avrupa Birliği (AB) ülkeleri 2021 yılında faiz artırımında çekimser kaldılar. Enflasyonun geçici olduğunu düşünüp, faizleri artırmadılar. İşte bu bekleyiş çok pahalıya mal oldu ve enflasyon büyük bir bela oldu, geç kalınan faiz artırımları, enflasyon oranının gerisinde kaldı.
Ekonomi yönetimleri tabii ki, faiz artırmak istemiyorlar. Çünkü yükselen faizler ekonomide durgunluk, işsizliğin artması gibi ciddi sorunlara neden oluyor. Ancak enflasyonla savaşta bu gerekiyor.
ENFLASYON ROKET GİBİ YÜKSELİRKEN, FAİZ DÜŞÜRMEK HİÇBİR DERS KİTABINDA YOK
Türkiye’ye dönelim.
Kavcıoğlu, 2021 Mart ayında göreve başladı. O zaman enflasyon ve faiz yüzde 19 seviyesindeydi. Altı ay bekledi ve 2021 Eylül ayında faiz indirimine başladı.
Ve faiz aşağı doğru kaymaya başladıkça enflasyon kalkış yapan bir uçak gibi burnunu yukarı kaldırdı. Aralık 2021; faiz yüzde 15, enflasyon yüzde 20 idi.
İşte buradan itibaren enflasyon koptu gitti. Geçen yılın ilk ayında faiz yüzde 14’e indi ve 8 ay boyunca burada kaldı. Enflasyon ise yüzde 80’e fırladı. Eylül’den başlayarak yılsonuna kadar 4 ay içinde faiz yüzde 9’a indi. Kasım’da yüzde 85 olan enflasyon baz etkisiyle Aralık’ta yüzde 65’e düştü. Maalesef inandırıcı olmayan resmi veriler üzerinden konuşuyoruz. Şubat ayında da son darbe yapıldı ve faiz yüzde 8.5 oldu.
Önceki başkan Naci Ağbal politika faizini yedi ay içinde yüzde 8,25’ten yüzde 19’a yükseltmişti ancak görevde kalamadı.
Faiz ve enflasyon tablosu aşağıda...
Türkiye’de enflasyon ve para politikası faizinin gelişimi tablosu:
Son aylarda enflasyonun gerilemesine aldanmayın. Ekonomist Dr. Mahfi Eğilmez’in vurguladığı gibi; "Enflasyonun düşmesi sadece bir illüzyondan ibaret. Gerçekte yapılan şey enflasyonu ertelemekten ibaret. Önünde sonunda ne kadar illüzyon yapılırsa yapılsın enflasyon yeniden artışa geçecek."
Oysa faizi enflasyonun üzerinde tutsaydık, yani reel faiz verseydik, alım gücündeki erimeyi, pahalılığı bu oranda yaşamayacaktık. Burası net...
ENFLASYON YÜKSELİRKEN, HAREKETE GEÇİP FAİZ YÜKSELTENLER BAŞARILI OLDU
Aşağıda, bazı ülkelerin enflasyon, faiz ve reel faiz tablosu yer alıyor.
Küresel merkez bankalarının faiz oranları ve reel faizler tablosu:
Türkiye gibisi yok, reel faiz yüzde 31 ile ekside...
Bir de Arjantin var var. O da Türkiye gibi yanlış politikalar uyguladı, başarısız oldu. Enflasyon yükselirken, faizi zamanında artıramadı. Şok faiz artışları yaptı.
Geçen yılın ilk yarısında enflasyon yüzde 50’den 65’e çıkarken, Ocak ayında yüzde 38 olan faizi Haziran’da 49’a çıkardı ancak yeterli olmadı. Aralık ayına gelindiğinde enflasyon yüzde 95’i buldu, faiz hala onun çok gerisindeydi: yüzde 75…
Bugün de hala öyle…
MADEM FAİZ ARTACAKTI BÜTÜN BU ÇİLELERİ NİYE ÇEKTİK?
Şimdi ekonomi yönetimi yeniden faiz artırım sürecini başlatacak.
Dünyanın en büyük yatırım bankaları 22 Haziran’daki Merkez Bankası Para Piyasası Kurulu toplantısından şok faiz artırımları bekliyor. JP Morgan, Merkez Bankası’nın faizi 16.5 puan birden artırarak, yüzde 8.5’ten yüzde 25’e çıkartabileceğini öngörüyor.
Fransız bankası Société Générale 22 Haziran toplantısında politika faizinin 6.5 puan artışla yüzde 15’e yükselmesini bekliyor.
Goldman Sachs ise, mevduat faizlerinin yüzde 40’a yükseleceğini tahmin ediyor.
Diyeceksiniz ki; madem faiz artacaktı bütün bu enflasyonu, paramızın değer kaybını niye yaşadık? Niye bu çileleri çektik?
Cevap Shakespeare’in Hamlet’inden: Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu...
Ya da şöyle: Araba uçurumdan uçmak üzereydi, son anda fren yapıldı.
THE WALL STREET JOURNAL: ENFLASYONİST SARMAL RİSKİ
Batılı finans çevrelerinin etkili gazetesi The Wall Street Journal’da 9 Haziran’da yer alan yorumda, liranın çok daha fazla değer kaybına izin verilebileceği ancak bunun da enflasyon olarak döneceği vurgulanıyor.
Gazetedeki yorum şöyle:
"Gerçekten de pek çok Wall Street analisti, büyük bir ticaret açığından mustarip olan ekonomiyi yeniden dengelemek için liranın çok daha düşük seviyelere inmesine izin verilmesi gerektiğini savunuyor -açığın hepsi değil ama çoğu enerji ithalatından geliyor-. Bununla birlikte, halihazırda yüzde 40 olan enflasyonla birlikte, daha yüksek ithalat fiyatlarının başka bir tehlikeli enflasyon sarmalı oluşturacağı kesindir. Böyle bir senaryo fazla yabancı sermaye çekmez."
Geçen hafta Türk Lirası, dolar ve Euro karşısında yüzde 11 değer kaybetti. Uzmanlar, hesabına yapmış: Liranın her yüzde 10 değer kaybı enflasyonda yüzde 2 artışa neden oluyor.
Rasyonel zemine, ortodoks ekonomi politikalarına dönüş yapacağını açıklayan yeni ekonomi yönetimi yeni bir enflasyonist sarmal riskine rağmen Liranın değer kaybına izin veriyor. Ve neredeyse sıfırlanan döviz rezervleriyle piyasaya müdahalede kullanıyor.
SICAK PARA POLİTİKALARINA YENİDEN DÖNÜŞ SÜRECİ BAŞLIYOR
Şimşek ve ekibinin, 2012’de 134 milyar dolar ile zirve yapan ancak halen 24 milyar dolar ile dip yapan yabancıların portföy yatırımlarını (borsa ve devlet iç borçlanma kağıtlarındaki yatırımlar) çekmeyi hedeflediği belirtiliyor. Bunun için hem dövizin fiyatını ve hem de faizi yükselterek yabancı yatırımcıya ortam hazırlama niyetinde... Sıcak para politikasına yeniden dönüş diyelim buna...
Bir yandan döviz fiyatlarının yükselmesine izin verilirken sonraki aşamada faizleri de yukarı çekecekler. Bu enflasyonda yeni artışlara ve dolayısıyla yoksullaşmanın daha da derinleşmesine gelir dağılımının daha da bozulmasına neden olacak.
Şöyle bir sonuç daha ortaya çıkabilir: Daha önceki faiz artışlarında olduğu gibi faizde artış ve kredilerde sıkılaşma, özellikle borçlu şirketleri zor durumda bırakacak, iflas ve konkordato başvuruları artacaktır. Ve işsizlik daha da artacak.
PARA BULMA ÜZERİNE KURULU BİR YAKLAŞIM…
Türkiye’nin ciddi bir kaynak sorunu var. Prof. Dr. Veysel Ulusoy’un vurguladığı gibi, "Varsa yoksa para bulma üzerine kurulu bir yaklaşım konuşuluyor. Büyüme, işsizlik ve verimlilik tamamen unutuldu. Nedeni ise belli: ödeme gücümüzü tamamen kaybettik. Tefecilerle el ele vermek zorundayız. İşin gerçeği; borçları ödeyemez durumdayız. Acil para bulmak zorundayız.
Özellikle gelişmekte olan ülkeler enflasyonu nasıl kontrol altına aldı? Ona bakalım. Evet, dünyada son 20 yılda görülmemiş bir enflasyonist dönem yaşanıyor. Pandemi, ardından gelen Ukrayna savaşı, arz zinciri sorunları, işgücü sıkıntısı, arz sorunları nedeniyle keskin biçimde artan gıda ve enerji fiyatları enflasyonu görülmemiş seviyelere zıplattı.
GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER ENFLASYONDA NASIL BAŞARILI OLDU?
Ancak, bazı ülkeler başarılı para politikalarıyla enflasyonu düşürdü ve başarılı oldu.
Türkiye’nin de onlar gibi zamanında faizi yükseltip enflasyonun üzerinde tutarak, enflasyonu yüzde 20-30 seviyesinde zapt etmesi mümkündü. Peki, yapılması gereken neydi?
Brezilya’ya bakalım… Enflasyona hatta hiper-enflasyona hiç de yabancı olmayan bir ülke. 1980’lerde ortalama enflasyon yüzde 300’dü.
Oysa bu dönemi başarıyla atlattı. Latin Amerika’nın en büyük ekonomisinde enflasyon Mayıs ayında yüzde 3.94 ile Ekim 2020'den bu yana en düşük seviyesine indi. Enflasyon üç aydır art arda merkez bankasının enflasyonda üst limit hedefi olan yüzde 4.75'in altında... Geçen yıl yüzde 12'yi aşarak zirve yapan enflasyon, bankanın 2023 için yüzde 3,25 olan hedefine yaklaştı.
BREZİLYA MERKEZ BANKASI, ENFLASYONUN YÜKSELİŞİNE ZAMANINDA VE AGRESİF FAİZ ARTIŞLARIYLA KARŞILIK VERDİ
Bunun en önemli nedeni, merkez bankasının politika faizinin 13.75'te olması. Dünyada en yüksek politika faizlerinden biri... Faiz Ağustos ayından beri değişmedi.
Türkiye, faiz oranları ile ne yapmamak gerektiği konusunda bir ekonomi ders kitabı örneği ise, Brezilya da para politikasının olumlu etkisi, merkez bankasının sahip olduğu itibar ve güven, fiyat istikrarı sağlama ve şokları yönetme yeteneği ve isteği konularında iyi bir örnek.
Geçen yılın başlarında enflasyon fırladığında ve para birimi Real dalgalandığında, merkez bankası zamanında ve agresif faiz artışlarıyla karşılık verdi ve toplamda yaklaşık yüzde 12 puanlık bir artış yaptı. Enflasyon Nisan'daki yüzde 12'lik zirveden inişe geçti ve para birimi dünyanın en iyi performans gösterenleri arasında yer aldı.
Ülkede merkez bankası bağımsız... Devlet Başkanı Luiz Inácio Lula da Silva para politikasına yönelik eleştirilerde bulunuyor. Ancak, Brezilya Merkez Bankası para politikasını gevşetme ve faiz oranlarını düşürme yönünde bir adım atmadı. Uzmanlar, enflasyonda yukarı yönlü bir risk görülmezse, yılın ikinci yarısından sonra faiz indirimi olabileceğini belirtiyor. Hatta Lula'nın baskısına karşılık dördüncü çeyreğe de sarkabilir.
HİNDİSTAN DA PARA POLİTİKASIYLA ENFLASYONU KONTROL ALTINA ALDI
Bir başka örnek; Brezilya gibi BRIC üyesi olan en büyük gelişmekte olan ekonomilerden Hindistan… Ülkede halen para politikası faizi yüzde 6.5 ve buna karşın enflasyon yüzde 4.7. Bu Ekim 2021’de beri en düşük oran.
Ülkede enflasyon Mart ayında yüzde 8 ile zirve yapmıştı. Para ve maliye politikalarıyla enflasyonu düşürmeyi başardılar. Geçen yıl Mayıs ayında yüzde 4 olan politika faizini art arda artışlarla yüzde 6.5'e yükseltirken, ülkenin başlıca ithal girdileri olan petrol ve tahıl ürünlerinin fiyatlarındaki düşüşler de etkili oldu.
Sadece bu iki ülke değil, yukarıdaki tabloda görüleceği gibi birçok ülke enflasyonun üzerinde faiz politikası uygulayarak, fiyat artışlarını dizginlemeyi başardı. Çoğu gelişmekte olan ülkenin merkez bankası faiz oranlarını zengin ülkelerden çok önce artırmaya başladı. Bu, artan enflasyonun kontrolden çıkmasını engelledi ve ayrıca para birimindeki istikrarsız düşüşleri durdurdu.
GEÇEN HAFTA NE OLDU?
İnatçı enflasyonla mücadele için merkez bankaları faiz oranlarını artırırken, Çin'in tam tersi bir sorunu var; deflasyon... Çin'de tüketici enflasyonu yüzde 0.1 seviyesinde, üretici fiyatları ise düşüyor. Ülkede, fiyatlar neredeyse hiç kıpırdamıyor. Bu da dünyanın en büyük ikinci ekonomisinin hem yurtiçinde hem de yurtdışında karşılaştığı zorlukların yeni işaretleri.
Ekonomistler, ekonomi yakında toparlanmazsa Çin'in bir deflasyon döngüsü - fiyatlarda yaygın bir düşüş - yaşayabileceğini vurguluyor.
Kalıcı deflasyon, büyümeyi baskılayıcı bir unsur, bu nedenle Çinli yöneticilerin ekonomiyi hareketlendirmek için faiz oranlarını düşürerek, para birimini zayıflatarak, hane halkına ve işletmelere nakit veya diğer harcama teşvikleri vererek ve arzı azaltarak yeni önlemler alması bekleniyor.
Bir de şu var; Bu hafta Çin'in dış ticaret verileri açıklandı ve ihracatı Mayıs ayında yüzde 7.5 azaldı. Nisan'da yüzde 8.5 artmıştı. Bu da Çin'in Covid sonrası canlanmasının ivme yitirdiğine ilişkin yeni bir işaret olarak değerlendiriliyor.
EURO BÖLGESİNDE RESESYON RİSKİ ARTIYOR
Euro bölgesinde ise resesyon riski iyice belirginleşiyor. Perşembe günü Euro bölgesinde yılın ilk üç ayında gayrisafi yurtiçi hasılanın yıllık yüzde 0.4 gerilediği açıklandı. Geçen yılın son üç ayında da daralma olmuştu. Almanya'dan sonra Hollanda da teknik olarak durgunluk dönemine girdi. Ukrayna savaşının etkisinin yılbaşında beklenenden daha derin olabileceğini öngörülüyor.
Yılın ilerleyen dönemlerinde yavaş ve uzun süreli bir toparlanma bekleyen uzmanların çoğuna göre, Euro bölgesinin resesyona kayması Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) faiz artırım sürecinde bir duraklamayı tetikleyecek kadar dramatik değil.
ABD'de ise hava olumlu, bu hafta tüketici enflasyonu açıklanacak ve Merkez Bankası (FED) Haziran faiz kararını bildirecek. Piyasa, FED'in bu toplantıda faiz artırımlarına ara vermesini bekliyor. Haftalık olarak Dow Jones endeksi yüzde 0.5 yükseldi. Haftalık yüzde 0.2 yükselen Nasdaq endeksi de yedi haftadır art arda kazandırdı.
VIX ENDEKSİ DÜŞÜYOR, EMTİALAR BOLLAŞTI
Beklentiler de olumlu gidiyor. Küresel ekonominin barometrelerinden biri sayılan, piyasadaki korku ve belirsizlik seviyesini gösteren VIX endeksi haftayı 7 Şubat 2020'den bu yana en düşük seviyesi olan 13.83'ten bitirdi. Küresel ticaretin göstergesi Baltık Kuru Yük Endeksi de son üç ayın en iyi haftasını geride bıraktı. Endeks hafta içinde yüzde 14.8 artarak 1055 puana çıktı.
Bir başka olumlu gelişme, emtia ve ham madde fiyatlarındaki hızlı düşüşler... Örneğin, geçen yıl Ukrayna savaşından kaynaklanan arz sıkıntılarından dolayı hızla yükserek gıda arzından korkulu rüyalara neden olan gübre fiyatları neredeyse çöktü. Geçen yılki zirvesinden bu yana yüzde 64 düştü ve Ocak 2021'den beri en düşük seviyesine indi. Düşüşün büyük böyük bölümü gıda fiyatlarından kaynaklanıyor, üreticilerin ve tacirlerin önümüzdeki dönemde daha düşük gıda enflasyonu beklentisi var.
9 Haziran itibarıyla on bir yılda buğday fiyatları yüzde 41, mısır ve soya fasulyesi yüzde 22 düştü. Buğday fiyatları vadeli piyasalarda son iki yılın en düşük seviyesinden işlem görüyor.
Ayrıca petrol fiyatlarındaki yıllık düşüş yüzde 42, ABD'de doğal gazda yüzde 75, Avrupa'da yüzde 61 ve bakırda yüzde 14 oldu.
BU HAFTA NELER OLACAK?
Yoğun bir hafta olacak. 14 Haziran'da FED Açık Piyasa Komitesi faiz kararını açıklayacak. Piyasa şu anda FED'in faiz oranlarını mevcut seviyelerde tutma ihtimalini yüzde 77 olarak fiyatlıyor ancak bir gün önce açıklanacak enflasyon oranı bu tahminleri değiştirebilir. ABD enflasyon oranının Nisan'daki yüzde 4,9'dan Mayıs'ta yüzde 4,1'e düşmesi bekleniyor.
ABD'de ayrıca perakende satışlar ve Michigan tüketici duyarlılığı endeksi de açıklanacak.
Avrupa Merkez Bankası ve Japonya Merkez Bankası'nın para politikası toplantıları var. Avrupa'da ECB'nin faiz oranlarını 25 baz puan artırması bekleniyor
Çin, sanayi üretimi, perakende satışlar ve yatırım verilerini açıklayacak. Birleşik Krallık'ın Nisan ayı ticaret dengesi ve GSYİH verileri de önemli...