Ekonomi Dünyası: Savaşın gölgesinde 100. yıl ve kişi başı gelirde nasıl sınıfta kaldık?

100. yılda ekonomide hedeflenen başarıyı sağlayamadık. Özelleştirmeyle Cumhuriyet'le kurulan tüm fabrika ve işletmeler özel sektöre satıldı. Kişi başı gelirde Güney Kore gibi ülkeler bize fark attı.

Google Haberlere Abone ol

Cumhuriyetimiz 100 yaşında... Ancak yüzüncü yılı, Gazze'de Filistinlilere uygulanan ve Ortadoğu'da bir savaşa dönüşme tehlikesi taşıyan; emperyalist güçlerin desteğiyle bir siyonist soykırımının gölgesinde kutluyoruz. 

Sadece, Ortadoğu değil, ABD-Nato'nun Ukrayna'da Rusya'ya karşı sürdürdüğü savaş da yüzüncü yılda ülkemiz açısından kaygı verici bir seyirde sürüyor. 

100 yıl önce Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları emperyalist güçleri yenerek, ileriye doğru büyük ve vizyoner bir devrimle Cumhuriyet'i kurmuştu. 100 yıl sonra emperyalist güçler dünyayı ve kaynakları yeniden paylaşmaya yönelik savaşlarla yine aynı bölgede cirit atıyorlar.   

Gerçi yüzüncü yılda Cumhuriyet ve onun değerlerinden pek bir eser kalmadı. Demokrasi, laiklik, hukuk sistemi, bireysel özgürlükler, eğitim, sağlık, temiz toplum ideali... Bunların hepsinde inanılmaz derecede geriye gittik. 

CUMHURİYETİN TÜM YATIRIMLARI YOK PAHASINA SATILDI

Konuya ekonomi cephesinden bakacak olursak; Cumhuriyet'in temel ilkelerinden biri olan devletçilik ve kamuculuk anlayışı tamamıyla terkedildi. Kamu adına yeni bir yatırım yapılmadığı gibi 1986'da başlayan ve son 21 yıldır AKP iktidarı döneminde hız kazanan özelleştirme hamleleri ile Cumhuriyet'in ilk dönemlerinde kurulan tüm fabrika ve işletmeler özel sektöre satıldı. Santrallar, limanlar, telekom, petrokimya, rafineri, kömür, madenler, demir-çelik, çimento, tekstil, gübre, şeker, Tekel vd. 

1986'dan beri kamuya ait toplam 71 milyar doların üzerinde varlık satılırken, bunun 63 milyar doları AKP iktidarı döneminde gerçekleşti. AKP döneminde özelleştirmelerin, toplam içindeki payı yüzde 88'dir. 

Stratejik önemdeki onlarca kuruluş birkaç yıllık vergi geliri pahasına satıldı. Sözün özü: Cumhuriyet'in birikimi son 20 yılda haraç mezat satılırken, binlerce çalışan işinden oldu, ücretleri azaldı.

BEKLENEN REFAH ARTIŞI SAĞLANAMADI, GERİMİZDEKİ ÜLKELER BİZİ GEÇTİ

Ayrıca Cumhuriyet, emekçilere, çalışanlara beklenen refah artışını sağlayamadı. Ücretlilerin geliri 1980 ve 90'lı yıllar ile özellikle son üç yıldır dini referanslı faiz düşürme politikasıyla kontrolden çıkan enflasyon karşısında erirken, enflasyon ile ciddi bir servet transferi yaşandı, zengin kesim servetine servet kattı. 

Tabii servetini katlayanlara son 20 yıldaki Beşli Çete'de olduğu gibi her iktidar döneminin yeni zenginlerini de eklemeliyiz. Diğer yandan yoksulluk arttı, işsizlik zirve yaptı.

Kişi başı milli gelirimizin seyri de fakirleşmenin, istenilen refah seviyesine ulaşamamızın en belirgin göstergesi... 

62 YIL ÖNCE 1.7 KAT DAHA ZENGİN OLDUĞUMUZ KORELİLER ŞİMDİ BİZDEN 3 KAT ZENGİN 

1960 yılında Türkiye'nin kişi başına milli geliri 275 dolar iken, Güney Kore'nin 158 dolarlık kişi başı gelirinin 1.7 kat üzerindeydik. Ancak Kore hızla büyüdü, gereken yatırımları yaptı, insan kaynağını yetiştirdi, gereken dönemde gereken teknolojilere ağırlık verdi ve 1980 yılında Türkiye'yi geçti (Türkiye 1.560, G.Kore 1.715 dolar). 

Daha sonra Türkiye, 2013 yılında kişi başına 12.507 dolarlık kendi zirvesine çıksa da devamını getiremedi, inişe geçti. 2013 yılında Romanya 9.407 ve Bulgaristan 7.687 dolardaydı. Türkiye'yi, 2017'de Romanya, 2018'de de Bulgaristan geçti. 

ROMANYA VE BULGARİSTAN DA TÜRKİYE’Yİ GERİDE BIRAKTI

Dünya Bankası'na göre, 2022 itibarıyla Türkiye'nin kişi başı GSYİH'sı (gayrisafi yurtiçi hasıla) 10.616 dolar, Bulgaristan'ın 13.773, Romanya'nın 15.892 ve Güney Kore'nin 32.255 dolar. 62 yıl önce 1.7 kat daha zengin olduğumuz Koreliler şimdi bizden 3 kat zengin. 

Romanya 2010'daki 8.400 dolar seviyesinden Avrupa Birliği üyeliğinin ivmesiyle kişi başı gelirini neredeyse ikiye katlayarak, 15.892 dolara çıktı ve şimdi bizden 1.5 kat daha zengin.

Bari kişi başı gelirde dünya ortalamasını geçseydik. O da olmadı. Dünyada kişi başı ortalama GSYİH; 12.647 dolar. Türkiye, 2005 yılında dünya ortalamasını geçti ve 2017’ye kadar üzerinde devam etti. Ancak o tarihten bu yana makas açılıyor. 

Aşağıdaki tablo her şeyi özetliyor. 1960-2022 arası 62 yılda Türkiye kişi başı GSYİH’sını 39 kat arttırmış, Güney Kore 204, Çin 141, Japonya 71 ve İran 106…

SON DURUM: NAFİLE PARA ARAYIŞI SÜRÜYOR, EN AZ 100 MİLYAR DOLARA İHTİYAÇ VAR

Son durum şu; Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, para bulma turlarına tam gaz devam ediyor. ABD'den İngiltere’ye, petrol zengini Arap yarımadasından Azerbaycan'a kadar gezmediği ülke, çalmadığı kapı kalmadı. Ancak nafile... 

Zaten ekonomistler söylüyor: "Şimşek'in yana yakıla bütün dünyayı dolaşarak aradığı sıcak para bu koşullarda gelmez." Çünkü Türkiye aşırı riskli bir ülke haline geldi ve ABD'de hazine kağıtlarının faizleri yükseliyor. Dünyada jeopolitik riskin yükseldiği dönemde Amerikan hazine tahvilleri daha güvenli bir yatırımdır. 

Diğer yandan acilen paraya ihtiyacımız var. Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu hesapladı: Önümüzdeki bir yılda 27.2 milyar doları kamuya, 36.5 milyar doları özel sektöre ait olmak üzere toplam 63.7 milyar dolar dış borç ödemek zorundayız. Cari açıkla birlikte en az 100 milyar dolar taze kaynak gerekiyor.

Şunu da ekleyelim: Yandaş şirketlerin yaptığı köprü otoyol, hastaneler ve diğerlerine gelecek yıl 4.7 milyar dolar ödeme yapılacak. Bunun 2.24 milyar doları şehir hastanelerine, 2.14 milyar doları köprü ve otoyollara, 143 milyon doları da Avrasya Tüneli’ne... Bu projelere 2017-2023 arasında bütçeden toplam 16.824 milyar dolar harcandı. 

ABD VE ÇİN’DEN HABERLER İYİ AMA KÜRESEL EKONOMİDE TABLO PARLAK DEĞİL

Küresel ekonomiden gelen sinyaller pek parlak değil. Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) tahminleri ve raporlarının ötesinde geçtiğimiz aylarda küresel ekonomik aktivite de pek ümit verici değildi. Evet, ABD ve Çin'de belirgin iyileşme işaretleri var. Diğer bölgelerde durgunluk yaşanıyor ve küresel ticaret hacmi, taşımacılık endeksleri gibi göstergeler iç açıcı değil.

Birkaç veriyle devam edelim: Ağustos'ta küresel sanayi üretimi sadece yüzde 0.4 arttı. Yine Ağustos'ta küresel ticaret hacmi yüzde 3.8 düştü ve son bir yıldır artmadı; bu da durgunlukla tutarlı bir işaret.

Dünyanın en büyük iki ekonomisi olan ABD ve Çin, 2023'ün ilk yarısındaki belirgin yavaşlamanın ardından üçüncü çeyrekte biraz daha hızlı büyüme sinyalleri verdi.

ABD ÜÇÜNCÜ ÇEYREKTE YÜZDE 4.9 BÜYÜDÜ

ABD ekonomisi yılın üçüncü çeyreğinde beklentilerin üzerinde bir performans gösterdi. Güçlü istihdam piyasası ve tüketici harcamalarının etkisiyle ekonomi Temmuz-Eylül döneminde yıllık yüzde 4.9 oranında büyüdü. Beklenti yüzde 4.5 civarındaydı. Bu, 2021'in son üç ayından bu yana görülen en büyük artış oldu. İkinci çeyrekteki büyüme ise yıllık yüzde 2.1'di.

Merkez Bankası'nın (FED) yüksek faiz oranlarıyla harcamaları kısmaya çalışmasına rağmen tüketiciler beklenenden çok harcama yaptı. Nitekim Eylül ayında tüketici harcamaları yüzde 0.7 artış gösterdi. Tüketici harcamaları ABD'deki ekonomik faaliyetin üçte ikisinden fazlasını oluşturuyor.

ÇİN’DE GİDİŞAT İYİ AMA TİCARET ZAYIFLIYOR

Çin ekonomisi de ikinci çeyrekteki çöküşün ardından üçüncü çeyrekte büyümeye geri dönmüş gibi görünüyor. Çin limanlarında elleçlenen konteynerlerin hacmi, Eylül ayında yüzde 8 arttı. Eylül'de elektrik üretimi yüzde 9 arttı.

Ancak, küresel konteyner taşımacılığında fiyatlar, yaz boyunca yükseldikten sonra Eylül ve Ekim aylarında yeniden düştü. Bu da taşımacılığa yönelik talebin zayıf kaldığına dair başka bir işaret...

Örneğin, Japonya'da hava kargo hacmi sıkıntılı durumda; Narita Havaalanı'ndan yapılan kargo yüklemeleri yüzde 23 azaldı ve herhangi bir iyileşme belirtisi de görünmüyor.

İhracat odaklı firmaların ağırlıkta olduğu ve bu yönüyle küresel ticaret için iyi bir gösterge olan Güney Kore'nin KOSPI-100 hisse senedi endeksi, Temmuz sonundan bu yana küresel ticaret endeksindeki düşüşe paralel olarak inişte ve kayıp yüzde 12'yi buldu. 

AVRUPA, DÜNYANIN EN ZAYIF BÖLGESİ OLDU

Avrupa, yüksek enerji fiyatları ve Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinin ardından ticaret akışının bozulmasının yanında inatçı enflasyon ve yüksek faiz oranlarının birlikte etkisiyle mücadele ediyor ve şu an için küresel ekonomi için en zayıf bölge durumunda...

Almanya merkez bankası Bundesbank'a göre ise, ikinci çeyrekteki sıfır büyüme ve ilk çeyrekteki yüzde 0,1'lik daralmanın ardından ekonominin bu yılın üçüncü çeyreğinde daralmış olması muhtemel.

Avrupa Merkez Bankası (ECB) art arda 10 kez artırılan faiz oranlarının ardından Perşembe günü yaptığı toplantıda faiz artırımı yapmama kararı aldı. Ancak bu karar, Avrupa ekonomisindeki iyileşmeyi yansıtmıyor. Çünkü Almanya'nın yol açtığı durgunluğun eşiğindeki Euro bölgesi ekonomisi gittikçe kötüleşiyor. 

LAGARDE: YÜKSEK FAİZLER EKONOMİYİ ZAYIFLATIYOR

ECB Başkanı Christine Lagarde, enflasyonun hala "çok uzun süre çok yüksek" kalmasının beklendiğini belirttikten sonra, "Euro bölgesi ekonomisi zayıf kalmaya devam ediyor. Son bilgiler imalat üretiminin düşmeye devam ettiğini gösteriyor. Bastırılmış dış talep ve sıkı finansman koşulları, yatırım ve tüketici harcamaları üzerinde giderek daha fazla baskı yaratıyor. Hizmetler sektörü de daha da zayıflıyor. Bunun nedeni, zayıflayan sanayi faaliyetinin diğer sektörlere yayılması, yüksek faiz oranlarının etkisinin genişlemesidir. Ekonominin yılın geri kalanında zayıf kalması muhtemel” dedi.

Avrupa durgunlukla boğuşurken, Avrupalılar da yoksullaşıyor. Kişi başı gelir de ABD ile Avrupa arası iyice açılıyor. 2022’de ABD’nin kişi başı GSYİH’sı 76.399 dolar iken Avrupa’nın 37.150 dolar oldu. 

OTOMOBİL GREVİNDE UZLAŞMA, SENDİKA İŞÇİLERİ SATTI MI?

ABD'de yaklaşık altı haftadır süren otomobil işçileri grevinde Ford ve sendika (Birleşik Otomotiv İşçileri - UAW) rekor ücret artışını içeren bir anlaşmaya vardı. Ford ile sağlanan uzlaşmanın General Motors (GM) ve Chrysler'in ana şirketi Stellantis'teki işçilerin devam eden grevlerine de çözüm örneği olması bekleniyor. 

Ford ile sendika arasındaki anlaşma, dört buçuk yıllık süre boyunca ilk yıl 11'lik bir artışla birlikte toplam yüzde 25'lik bir ücret artışını içeriyor. En düşük ücretli geçici işçilerin maaşlarında ise dönem boyunca yüzde 150'den fazla artış olacak. Anlaşma 57 bin Ford işçisini kapsıyor, işçilerin 16 bin 600'ü grevdeydi, diğerleri üretimi sürdürüyordu. 

Ford CEO Jim Farley, Kentucky kamyon, Michigan ve Şikago montaj fabrikalarında üretimin yeniden başlayacağını, 20 bin Ford çalışanını işe geri çağıracaklarını söyledi. ABD Başkanı Joe Biden, geçici anlaşmayı takdir ettiğini bildirdi.

Grev 15 Eylül'de başlamıştı. Sendikanın 88 yıllık tarihinde üç otomobil üreticisinin tamamında aynı anda yapılan ilk grevdi. Sendika dört yıl için yüzde 40 zam istiyordu. Bu nedenle bazı işçi temsilcileri ve sol gruplar sendikanın işçilere ihanet ettiğini ve grevi satışa getirdiğini savunuyor. UAW Başkan Yardımcısı Chuck Browning ise, "tarihi bir zafer" kazandıklarını iddia etti.

Sendika, şirketlerin en kârlı fabrikalarında greve giderek motor endüstrisi devleri üzerinde baskı oluşturdu. Araştırmalara göre, grevden kaynaklanan tahmini toplam ekonomik kayıp 9.3 milyar dolara ulaştı. Grev sadece General Motors'a haftada 200 milyon dolara mal oldu.

SİLAH ŞİRKETLERİ ÜRETİMLERİNİ 7 KAT ARTIRMANIN PEŞİNDE…

Ukrayna savaşı ABD'nin iki büyük silah üreticisinin ciro ve kârının artmasına neden oluyor. Önümüzdeki dönemlerde bu kanlı endüstrinin kârını daha da artırması bekleniyor. 

Lockheed Martin, General Dynamics ve diğerlerinin Ukrayna ve İsrail için yüz binlerce topçu mermisi, yüzlerce Patriot füzesi, hava savunma sistemleri zırhlı araçlar vd. üretmesi önümüzdeki çeyrek yıllardaki finansal sonuçları etkileyecek. 

Lockheed Martin bu yılın üçüncü çeyreğinde beklentilerin üzerinde 16.9 milyar dolar ciro ve 1.7 milyar dolar net kâr açıkladı. General Dynamics'in üçüncü çeyrek cirosu yüzde 6 artışla 10.6 milyar dolar ve net kârı da 836 milyon dolar oldu. 

Bakın, General Dynamics'in mali işler direktörü Wall Street analistlerine ne diyor: 

"Ayda 14 bin topçu mermisinden çok hızlı bir şekilde 20 bine çıktık. Bu üretim kapasitesini 85 bine ve hatta ayda 100 bine kadar çıkarmak için programın ilerisinde çalışıyoruz. İsrail'in durumu bu talep üzerinde yukarı yönlü bir baskı yaratacaktır." 

KENDİNE AİT BÜYÜME ENDEKSİ OLAN VE ÇİN’DE SEVİLEN BİR BAŞBAKANIN ÖLÜMÜ

Çin'de eski başbakan Li Keqiang öldü. 63 yaşındaydı. İstifasından aylar sonra ani bir kalp kriziyle yaşama veda etti. Devlet Başkanı Şi Cinping döneminde 10 yıl başbakanlık yaptı. Mart ayında görevi Li Qiang'a bıraktı. 

Çin'in yıllık yüzde 7.5 gibi hızlı büyüme dönemlerinde görev yaptığından ve refahın adil bölüşümü yolundaki konuşmalarından dolayı sevilen bir politikacıydı. Çinliler, Li'nin ölümüne sosyal medya paylaşımlarında epey yer verdiler, Çin'in dış dünyaya açık kalacağına söz verdiği döneme ait videoları, bileklerine kadar çamurun içinde sel mağdurlarını ziyaret ederken çekilmiş fotoğraflarını paylaştılar. Bu arada, "halk için iyi bir başbakan" gibi ifadelerin yer aldığı birçok paylaşım da sansürlendi. 

BBC, hukuk mezunu Li'yi "Mühendislerin egemen olduğu bir Partide, Çin'in ekonomik sorunlarını onlara çözüm bulmanın bir yolu olarak dürüstçe ve kamuoyu önünde kabul ederek 'olduğu gibi söylemesiyle' tanınan bir ekonomistti" diye tanımlıyor. 

Kendine ait bir Li Keqiang endeksi vardı. 2007 yılında Liaoning Eyaleti Parti Sekreteri iken, zamanın ABD büyükelçisine, GSYİH rakamlarının ekonomik sağlığı değerlendirme bakımından güvenilmez bulduğunu söylüyor. Li, büyümeyi analiz etmek için farklı üç göstergeyi kullandığını belirtiyor: Demiryolu kargo hacmi, elektrik tüketimi ve banka kredisi ödemeleri…