Üreticilerden 'mazotta vergi kaldırılsın' talebi
Seyhan Ziraat Odası, Başbakan Binali Yıldırım'ın dile getirdiği 'çiftçinin kullandığı mazotun yarısının karşılanması' sözünün hayata geçirilmesi çağrısında bulundu. Oda'dan yapılan açıklamada, üreticinin girdi maliyeti daha düşük ürünlere yöneldiği belirtilerek, pamuk ve bakliyat gibi ürünlerde ithalat oranının bu nedenle arttığına dikkat çekildi.
Alper Kafalı
ADANA - Seyhan Ziraat Odası İkinci Başkanı Cahit İncefikir, mazottaki yüksek vergi yükü nedeniyle üreticinin zor günler geçirdiğini söyledi. Başbakan Binali Yıldırım'ın Milli Tarım Projesi kapsamında dile getirdiği, 'çiftçinin kullandığı mazotun yarısının karşılanması' sözünün hayata geçirilmesi gerektiğini belirten İncefikir, bunun üretimin devamı için çok önemli bir etken olduğunu ifade etti.
Üreticinin dünyanın en pahallı mazotuyla üretim yaptığını söyleyen İncefikir, "Devletin verdiği gübre ve mazot desteği yetersiz. Maliyetleri düşürücü bir etkisi yok. Tarımda kullanılan mazotta en azından Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) kaldırılsa çiftçi rahat bir nefes alır. Gübre ve yemde katma değer vergisinin kaldırılmasının çiftçiye bir yararı olmadığını fiyat artışlarıyla bu indirimin çiftçiye yansımadığı biliniyor. Dolayısıyla bitkisel üretim yapanlar için gübre, mazot, tohum ve ilaç başta olmak üzere diğer girdi maliyetleri çok yüksek. Girdi fiyatlarındaki artış oransal olarak ürün fiyatına yansıtılamıyor" dedi.
ÜRETİM DESENİ DEĞİŞİYOR
Tarımsal üretimde yüksek girdi fiyatlarının üretim desenini de değiştirdiğine dikkat çeken İncefikir, şu açıklamada bulundu: “Çiftçi, daha az maliyetli, daha az işçilik isteyen ürünlere yöneliyor. Yani pamuk yerine mısır ekiyor. Mercimek, nohut, fasulye yerine buğday, arpa gibi makineli hasada uygun ürünlere yöneliyor. Pamuk ve bakliyat ürünlerindeki ithalatın artmasının bir nedeni de budur. Girdi destekleri tarımsal desteklerin ihmal edilemez önemli bir parçasıdır ve tarım politikalarının başarısında diğer politika araçlarını tamamlayıcı bir rolü vardır. Girdi destekleri toplam destekler içindeki payı giderek azaldığı gibi reel olarak da gerilemektedir. Gübre ve mazot gibi fiyatları petrol fiyatları tarafından yönlendirilen girdilerdeki fiyat artışları üretimin sürdürülebilirliğini tehdit etmektedir üreticilerin dayanma gücünü zorlamaktadır. Verilen desteklere bakıldığında üreticiye maliyetin çok küçük bir payı olarak kalmaktadır. Yetersiz olan bu girdi desteklerinin kullanılan girdi miktarına değil de alan bazlı verilmesi girdi kullanım miktarı üzerinde etkili olmamaktadır. Böylece üreticinin teknik ve ekonomik olarak etkin girdi kullanım düzeyi için motivasyonu sağlanamamaktadır. Oysa üreticilere bu girdileri daha ucuz sağlamanın kolay yolları vardır. Bu girdiler üzerindeki yüksek vergi yüklerinin hafifletilmesi ilk akla gelen pratik yoldur."
AİLE ÇİFTÇİLİĞİ KORUNMALI
Türkiye'de kırsal nüfusun ve istihdamda tarım sektörünün payının zaman içerisinde azalmakla beraber önemini muhafaza ettiğini vurgulayan İncefikir, “1990 yılında Türkiye'de istihdam edilenlerin %46'sı tarım sektöründe çalışırken, günümüzde yaklaşık yüzde 24'ü tarım sektöründe çalışmaktadır. İstihdamda tarım sektörünün payı son 20 yılda yaklaşık yüzde 50 azalmasına rağmen, hala çalışan 4 kişiden biri tarım sektöründe istihdam edilmektedir. Bu şunu ortaya koymaktadır; bu nüfus kırsal alanda refahın, yaşam koşullarının iyileşmesi ile daha fazla üretime katkıda bulunabilecek ve gıda güvencesi açısından önemli bir avantaj oluşturacaktır" dedi ve ekledi: "Burada önemli olan bir konu; ne yapmalı da aile çiftçiliğini yaşatmalı ve kırsal nüfusu yerinde tutabilmeli? Burada temel yaklaşım şu olmalıdır; aile çiftçiliği hem gelişen, hem de gelişmekte olan ülkelerde gıda üretimi sektöründe tarımın en etkin birimlerinden biridir. Bunun için korunmalı ve yaşatılmalıdır."