İYİ Parti kurucusu Yılmaz: Ekonomide tekeri patlak kamyon gibi gidiyoruz
Durmuş Yılmaz: Türkiye ekonomisinin şu andaki hali 2001 dönemindeki krize benziyor.
DUVAR - İYİ Parti'nin kurucuları arasında yer alan eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, Türkiye ekonomisi ve siyasetiyle ilgili değerlendirmeler yaptı. Ekonominin, 2001’deki kriz süreciyle benzerlik gösterdiğini ifade eden Yılmaz “Her şeye tek bir ses karar veriyor. Bu nedenle koordinasyon yok ve daha önemlisi yapılan yanlışlarla ilgili kimse ‘Bunu biz nasıl düzeltiriz’ diye soramıyor. Tekeri patlak kamyon gibi gidiyoruz, üstelik fren de yok” ifadesini kullandı.
Sözcü'den Özlem Gürses'e konuşan Durmuş Yılmaz'ın açıklamaları şöyle:
MHP'ye dönük hayal kırıklığı içinde miydiniz?
Şimdi eski partime dönük bir serzenişte bulunmayı doğru bulmuyorum, kimseye bir fayda getireceğine de inanmıyorum. Zaten o dönemde o kadar kısa bir mesai yaptık ki Meclis'te, gün doğarken vekil olduk, gün batarken bu iş bitmişti! Fakat o dönemde iki iş yaptık; birincisi “Terör araştırılsın” diye bir önerge verdik, bu MHP'nin oylarıyla reddedildi. Terörün araştırılmasınıın ne gibi bir sakıncası vardı, neden reddedildi, doğrusu onu anlayamamıştım. Arkasından Meclis Başkanlığı seçimleri oldu, o süreçte de gördük ki MHP'de milletvekillerinin pek fazla bir etkileri yok. Dolayısıyla o dönemde parlamentonun dışında kalsaydım ülkeme çok daha fazla hizmet ederdim diye çok düşündüm.
Şu anda Türkiye ekonomisinin en önemli sorunu nedir peki?
Şeffaf olmamak. En önemli, bir numaralı sorun budur. Karar alma mekanizmasının felce uğraması ve her şeye tek bir sesin karar vermesi. Bu nedenle koordinasyon yok ve daha önemlisi yapılan yanlışlarla ilgili kimse ‘Bunu biz nasıl düzeltiriz?' diye soramıyor. Fren kalmadı. Türk ekonomisi dışarıdan kuşatılmış gibi bir hisse kapılıyorum ben. Bu bizi çıkmaza götürür, 2001 yılında yaşadığımız sürece çok benzer günlerdeyiz.
Ne demek o?
O dönemde de kamu maliyesi felçti, mali disiplin bozulmuştu, hesap kitap karmakarışıktı ve bütçenin içeriği çok fazla bilinmiyordu. Bugün de aynı koşullar oluşmuş durumda. Sayısız bütçe dışı harcama var ve hem miktarını hem de nereye gittiğini bilmiyoruz. Varlık Fonu böyle bir şey mesela… Derhal denetim ve kontrolün hakim olup Sayıştay'ın çalıştırılması gerekir.
Siz neyi farklı yapacaksınız ?
Bizim İYİ Parti olarak yapacağımız en önemli işlerden biri bu büyüme modelini değiştirmek, şu anda cari açığa dayalı bir büyüme modelimiz var. Yabancıdan para geliyor, biz onu kredi olarak içeride kullanıyoruz, o kredi ile hammadde ve ara malı alıyoruz, onu içeride işliyoruz, kullanılabilir mala dönüştürüyoruz. Bunun bir kısmını yurtdışına satıyoruz bir kısmını da içeride tüketiyoruz. Dolayısıyla bizim büyümemiz ithalata çok bağımlı. Bizim büyümemizi belirleyen en önemli kısıtlardan bir tanesi bu yabancı sermayenin, özellikle sıcak paranın Türkiye'ye gelmesi ve cari açığımızı finanse etmesi. Bu olmazsa ithalat yapamayız, ara malı hammadde getirisi sağlanmayınca da yerli üretim olmaz. Yani bizim bu modeli değiştirmemiz lazım. Bu akşamdan sabaha olacak bir iş değil. Ama nihai hedefimiz bu. Bakın, Türkiye Cumhuriyetin başından beri en yüksek büyümeyi 1930'larda sağladı.
İYİ Parti iktidar olursa özelleştirme yapmayacak mı?
Dünyada iki türlü özelleştirme var. Biri az gelişmiş borçlu ülkelerin yaptıkları özelleştirme; o ülkenin malını mülkünü kelepir hale getirmek, fiyatlarını düşürmek ve yok pahasına bunu uluslararası piyasalara pazarlamak. Bizde üç aşağı beş yukarı özelleştirme maalesef böyle oldu, çünkü borçlu bir ülkeydik, şu anda mesela Yunanistan'a yaptırılmak istenen de bu. Bir de satıcı piyasasının güçlü olduğu özelleştirmeler var, İngiltere'de de Margaret Thatcher yaptı, Almanlar birleştikten sonra Doğu Almanya'daki bütün kamu mallarını özelleştirdiler.