Avukat Orhan Erbeyi: DEDAŞ'ın yöntemi sıra dayağını hatırlatıyor
DEDAŞ ile mahkemelik olan çiftçilerin sorunlarını takip eden Avukat Orhan Erbeyi, kaçak elektrik kullanan ya da borçlu bir çiftçi nedeniyle bütün bir yerleşim biriminin elektriğinin kesilmesine "Bu uygulama 'sıra dayağı'nı akla getiriyor" deye tepki gösterdi. Erbeyi'ne göre asıl sorunun kaynağı DEDAŞ’ın çiftçiye çıkardığı faturanın yüksek olması.
DİYARBAKIR - Uyguladığı elektrik kesintileri tartışma yaratan Dicle Elektrik Dağıtım A.Ş. tepkiler artınca bir açıklama yaptı. Açıklamada özetle şunlara yer verildi: “İki yıldır kullandığı elektriğin parasını ödemeyen toprak sahipleri var. Bu nedenle daha önce duyurduğumuz gibi borcunu ödemeyen tarımsal sulama abonelerinin elektriğini bildirdiğimiz tarihten itibaren kesiyoruz. Borçlarını ödeyinceye kadar da elektrik vermemekte kararlıyız. Bu aboneler hakkında icra takibi de başlatacağız.”
ÜRETİCİLER TEDİRGİN
DEDAŞ’ın verdiği tarih ise 12 Şubat’tı. Bu tarihten sonra bölgede elektrikler kesildi ancak siyasetçilerin soruna müdahil olması ile sorun giderildi. Ancak konuştuğumuz çiftçiler, sorunun geçici değil, kalıcı bir şekilde çözüme kavuşmasını istediklerini dile getiriyor. "DEDAŞ’ın elektrik kesme uygulaması bir tehdit gibi durduğu sürece rahat edemeyiz" diyorlar.
Bu gelişmeler üzerine DEDAŞ ile Mardinli çiftçiler arasında yaşanan gerilime dikkat çeken iki haber hazırladık. CHP Milletvekili Murat Bakan bu haberlerden yola çıkarak, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’ın yanıtlaması istemiyle Meclis’e soru önergesi verdi.
DEDAŞ’ın uygulamaları Meclis gündeminde
Bu haberlerde dikkat çeken konuların başında elbette DEDAŞ’ın sadece kaçak elektrik kullanan ya da elektrik borcunu ödemeyen çiftçilerin elektriğini kesmekle yetinmeyip bütün bölgede elektriği kesmesiydi. Bu pek alışıldık olmayan bir durumdu. Haberlerle ilgili yapılan yorumlar da daha çok bu konu üzerineydi.
BÜTÜN KÖYÜN ELEKTRİĞİNİ KESMEK YASAL MI?
Kaçak elektrik kullanan ya da borçlu bir çiftçi nedeniyle bütün bir köyü elektriksiz bırakmak, ne derece yasal bir uygulamadır? Bu ve benzer soruların cevabını almak üzere Kızıltepe’de avukatlık yapan ve DEDAŞ ile mahkemelik olan çiftçilerin sorunlarını yakından takip eden Avukat Orhan Erbeyi ile konuştuk.
“Özel bir şirket olarak kâr odaklı elektrik dağıtımı sağlayan DEDAŞ, doğal olarak sulama kuyuları nedeni ile tüketilen elektrik enerjisi için tahsilat yapabilme çabasına girişmiştir” diyen Erbeyi, sorunun DEDAŞ’ın çiftçiye çıkardığı faturanın yüksek olmasından kaynaklandığını söyledi.
Erbeyi ayrıca hükümetin çıkardığı genelgelerle çiftçiden değil, DEDAŞ’tan yana bir tutum sergilediğini anlattı.
Bölgenin 6 iline elektrik sağlayan DEDAŞ ile çiftçiler arasındaki sorun nedir? Neden giderilemiyor?
Bölgemiz genelinde sulama kuyularının açılarak yılda en az iki ürün almaya dayalı sulu tarıma hızlı bir şekilde geçilmesi sebebi ile çiftçiler doğal olarak sulama kuyularından su çıkarabilmek için elektrik kullanımına ihtiyaç duymuşlardır. Buna karşılık, özel bir şirket olarak esasında kâr odaklı elektrik dağıtımı sağlayan DEDAŞ, doğal olarak suluma kuyuları nedeni ile tüketilen elektrik enerjisi için tahsilat yapabilme çabasına girişmiştir.
Artuklu Ziraat Odası Başkanı Melik Özkan: DEDAŞ bütün halkı cezalandırma yoluna gidiyor
Bu bağlamda, sorunun özü sulu tarım yapılması nedeni ile elektrik tüketiminde değil, DEDAŞ’ın çiftçilere çıkarttığı faturaların çok yüksek olmasından kaynaklanıyor. Bu fatura tutarlarının çiftçilerin tarımla uğraşmalarından umdukları kazanca kısıtlama getirmesi noktasında toplanmaktadır. Gerçekten, herkesin malumu olduğu üzere, ülkemizde elektrik enerjisi kullanımının çok pahalı olduğu ve sulama kuyularının da ciddi şekilde elektrik tükettiği dikkate alındığında, çiftçilere çıkarılan borç miktarının, özellikle ekip biçtiği arazisinin dönüm miktarı az olan çiftçilerin belini büktüğüne şahit olmaktayız. Bu nedenle, DEDAŞ ile çiftçiler arasındaki sıkıntının esas kaynağının çiftçilerin de her daim dillendirdiği gibi elektrik enerjisi kullanımının pahalı olmasına dayalı olduğu ve bu sorunun taraflar arasında hesapta olmayan başka muhtelif sorunlara neden olduğunu söyleyebiliriz.
YÜKLÜ FATURALAR
Taraflar arasında sorunun çözümü için girişimler olduğunu hep duyduk. Uzlaşmadıkları konu nedir?
DEDAŞ ile çiftçiler arasında zaman zaman dönüm bazlı anlaşma müzakereleri yapılsa da bazen, bölge milletvekillerinin dahi müdahil olduğu bu müzakerelerden çoğunlukla olumlu sonuçlar alınamamakta ya da mevcut sorun tam halledilmeden müzakerelere son verilmektedir. Zira DEDAŞ’ın belli miktarda dönüm için ortalama olarak talep ettiği tutar ile çiftçilerin DEDAŞ’ın teklif ettiği tutar arasında ciddi farklar ortaya çıkmaktadır.
Mesela arazisi büyük olan çiftçilerin kazancı çok fazla ve bu çiftçiler ile DEDAŞ arasında borç ödeyememe sorunu yaşanmamaktadır. Ama aynı durum arazisi az olan çiftçiler için her zaman geçerli olmuyor. Mesleki olarak takip ettiğimiz ve gözlemlediğimiz kadarı ile bölge genelinde çiftçilerin arazilerinin küçük olduğu dikkate alındığında, tarım faaliyetinden elde edilen kazanç ile DEDAŞ’ın çıkarttığı borç miktarının çoğu zaman yakın tutarda olması nedeni ile bu sorunun mevcut hali ile devam edeceğini düşünmekteyiz.
Cezaya kızdı DEDAŞ binasını bastı!
BORÇ NASIL TAHSİL EDİLİR?
Borcun tahsilatı aşamasında da sorunlar yaşanıyor. Örneğin, borcunu ödememiş bir çiftçi nedeniyle bütün köyün elektriklerinin kesilmesi gibi. Suçun şahsiliği ilkesine aykırı bir durum değil midir bu?
DEDAŞ’nin çiftçilere çıkarttığı borç faturalarında uyguladığı prosedür başta olmak üzere hukuksal anlamada çiftçilerle yoğun bir şekilde muhtelif sebeplerle problemler yaşandığını söyleyebiliriz. Az önce DEDAŞ’ın kâr amaçlı elektrik dağıtımı işini aldığını ve bu işten kazanç sağlamak hususunda hak sahibi olduğunu belirtmiştik. Ne var ki, DEDAŞ’nin çiftçilere çıkardığı borcu genel olarak ve çoğu zaman çiftçiler karşılayamadığı için, DEDAŞ ilk akla gelen hukuk yolları dışında yöntemlere ve işlemlere başvurmaktadır.
Bu bağlamda, sorunuzda belirttiğiniz toplu cezalandırma yöntemi, çiftçiler tarafından 2014 yılında Kızıltepe’de ciddi şekilde protesto edilmiş ve hatta çiftçiler tarafından tarihi ve uluslararası ticaret yolu olan İpek Yolu uzun süre trafiğe kapatılmıştı. Zira o dönemde DEDAŞ sulama kuyularında kaçak elektrik kullanıldığını ve faturaların da ödenmediğini gerekçe göstererek tarım arazilerinin etrafında kurulan köylerdeki hane elektriklerini dahi kesme yoluna gitmişti. Bu uygulamanın hiçbir şekilde hukukî olmadığı aşikârdır. Öncelikle, sulama kuyusunun borcu için ev elektriğinin kesilmesi arasında bir illiyet bağı bulunmamaktadır. Yine esasen arazisi olmayan ev sahiplerinin dahi bu yolla elektriğinin kesilmesinin de hukuksal bir izahı bulunmamaktadır. Ayrıca, DEDAŞ’ın bu uygulaması nedeni ile evlerde su kesintilerinin de başladığı dikkate alındığında olayın vahameti belirginleşmektedir.
Oysa alacak iddiasında olan DEDAŞ’ın ya alacak davası açmak ve icra takibi yolu ile alacağına ulaşma yoluna gitmesi ya da kaçak elektrik kullanımı nedeni ile suç duyurusunda bulunması başvurabileceği sınırlı hukuksal yollardır. Belki, sulama kuyusu borcu olan çiftçinin borcunu ödemesine kadar sadece söz konusu sulama kuyusunun elektriğinin kesilmesi yoluna gidilebileceği düşünülebilir. Bu bağlamda, DEDAŞ’ın sulama kuyuları borçlarını şifahi bir şekilde gerekçe göstererek borçtan sorumlu olsun olmasın hanelerde dahi elektrik kesintilerine gitmesi ilkel bir terbiye etme ve cezalandırma yöntemi olan ve yıllar önce okullarda uygulanan 'sıra dayağı'nı ister istemez akla getirmektedir.
DEDAŞ'tan ‘faturanız niye az’ cezası
DEDAŞ LEHİNE GENELGE
2014 yılında sadece Kızıltepe’de değil, bölgenin birçok ilçesinde insanlar ciddi protesto eylemleri gerçekleştirdi. Ve sizin de sözünü ettiğiniz gibi mülki amirler, yerel yönetimler ile siyasetçiler de sorunun çözümü için devreye girdi. Bütün bu gelişmelerden yola çıkarak, Hükümet sorunun çözümü konusunda nasıl önlemler aldı?
Hukuksal olarak DEDAŞ ile çiftçiler arasındaki alacak-borç ilişkisinden kaynaklı problemlerin boyutu yukarıda belirttiğimiz vakıa ile sınırlı olmayıp giderek derinleşmektedir. İlginçtir, taraflar arasında yaşanan hukuksal nitelikteki alacak-borç problemine 2014 yılında Hükümet çıkarttığı genelge ile çiftçi aleyhine müdahil olmuştur; ki, söz konusu genelge kanaatimizce hukuksal olarak çok problemlidir. Gerçekten, devlet taraflar arasındaki alacak-borç ilişkinin tarafı olmamasına rağmen, çıkardığı genelge ile ilgili bakanlık vasıtası ile çiftçilerin Ziraat Bankası hesabına yatan destekleme paralarına DEDAŞ lehine bloke koymuş ve talep ettiğinde DEDAŞ’ın bu destekleme paralarını borçlarına karşılık çekmesine olanak sağlamıştır. Bu genelgenin ne evrensel hukuk kuralları ile ne de yürürlükteki ilgili Borçlar Kanunu ve İcra ve İflâs Kanunu ile bir uyumu söz konusu değildir. Kaldı ki, bir genelgenin yürürlükteki kanunlara aykırı olması Anayasaya da aykırıdır. Gerçekten, bu hususta ilgili genelenin İptali için başvuruları değerlendiren Danıştay da doğal olarak iptal kararı vermiştir. Ne var ki, bu iptal kararına rağmen ilgili bakanlık yeniden aynı içerikte bir genelge daha çıkarmış olup bu genelde de yanlış hatırlamıyorsam Danıştay tarafından iptal edilmiştir. Ne var ki, bu konuda hükümet yetkilileri bu genelgeleri çıkarmaya devam etmiş ve kaçak elektrik kullanımının önüne geçmeyi amaç edindiklerini beyan etmişlerdir. Bu sorun halen daha bu şekilde uygulanmaktadır; ki, bu nedenle DEDAŞ’ın çıkarttığı borcun hukukî denetimi yapılamadan çiftçinin destekleme parası olağan dışı ama yasal genelge ile DEDAŞ’a teslim edilmektedir.
SULAMA KUYUSU YOK CEZA VAR
Sulama kuyusu olmayan çiftçilerin de bir şekilde ‘cezalandırıldığı’ yönünde duyumlar alınıyor. Bu nasıl olabiliyor?
Evet, DEDAŞ tarafından adına kayıtlı sulama kuyusu ve bu nedenle elektrik aboneliği olmayan çiftçilerin, komşu parsellerdeki sulama kuyusu sahipleri tarafından arazilerinin sulanması karşısında sulama kuyusu olmayan çiftçiye de mevzuata aykırı olarak kaçak elektrik cezası ve borcu çıkartılmaktadır. Yöre avukatları olarak daha çok bu hususta yoğunlaşan davalarda sulama kuyusu olmayıp kaçak elektrik kullanmayan çiftlere çıkartılan borçların kaldırılması maksadı ile yoğun mesai harcamakta olduğumuzu söyleyebilirim. Ne var ki, bu hususta da ilgili mahkemeler tarafından henüz çiftçiler lehine genel bir karar verilmiş değildir. Bu bağlamda, sulama kuyusu olmayan arazi sahipleri aleyhine bu davaların aleyhe sonuçlanması ile birlikte bölgemizde tarım faaliyetlerinin durma noktasına geleceği endişesini taşımakta olduğumuzu önemle belirtmek isterim.
DEDAŞ, çiftçinin 70 milyon lirasını bloke etti
Konuyla ilgili açılan davalar ne aşamada? Mahkemeler hızlıca karar alabiliyor mu? Bir hukukçu olarak sizce sorun nasıl çözülür?
Sulama kuyusu borçları gerekçe gösterilerek köylerdeki elektriğin kesilmesi yöntemine karşı zaman zaman Sulh Hukuk Mahkemeleri’nden tedbir kararı alındığı olmuştur. Ne var ki, mesela 2014 yılında mahkeme kararına rağmen, DEDAŞ görevlileri elektrik kesintilerine son vermeme eğilimi göstermiş ve DEDAŞ kurumları önünde ciddi protestoların yapılmasına sebebiyet olacak şekilde problem büyümüştür. Öyle ki, dönemin mülkî amirleri de sorunun çözümü için fiili olarak girişimlerde bulunmuşlarıdır. Son dönemlerde tekrar bu yönteme başvurulmaya başlanması 2014 yılında yaşanan sıkıntıların tekrarlanmasına zemin hazırlayabilir endişesini herkes taşımaktadır. Zira, günümüz koşullarında insanların günlerce elektriksiz bırakılması ve bu nedenle internetsiz, telefonsuz ve dahi susuz kalmaları katlanılabilecek bir durum değildir.
Ayrıca, yukarıda sözünü ettiğimiz genelge ile ilgili Danıştay’ın çiftçiler lehine verdiği kararın fiilen yeni genelgeler çıkartılmak sureti ile uygulanmadığını tekrar değinebiliriz.
Yine sulama kuyusu olamamasına rağmen aleyhine icra takibi yapılıp dava açılan arazi sahipleri ile ilgili sorunu kesin şekilde çözen mahkeme kararlarının henüz çıkmadığını ve aleyhe kararlar verilmesi halinde çiftçilik faaliyetlerinin ciddi sekteye uğrayacağı endişesini taşıdığımızı tekrarlamakta yarar görmekteyiz. Umudumuz odur ki, bu hususta avukat olarak verdiğimiz hukuksal mücadelemiz çiftçiler lehine sonuçlanacaktır.
Bu bağlamda, bir yandan doğal olarak elde edebileceği en yüksek kâra ulaşmaya çalışan DEDAŞ ile toprağını ekip biçerek geçimini sağlamaya çalışan çiftçiler arasındaki yukarıda özetle aktardığımız problemler devam ettiği sürece bölgenin tarım faaliyetleri ilerde durma noktasına gelebilir ki, bölgemizdeki tarımsal faaliyetlerdeki aksamaların tüm Türkiye’yi olumsuz etkileyeceği izahtan varestedir. Öyle ki, bölgemizde pamuk üretiminin ciddi şekilde azalması nedeni ile tekstil firmalarının dar boğaza düşme noktasına geldiği yakın zamanda basına haber olmuştur.
Sonuç olarak herkes gibi biz hukukçular da (avukat, hâkim ve cumhuriyet savcıları) giderek genişleyip karmaşık hal alan bu problemin çözüme kavuşmasını dilemekteyiz. Gerçekten, problemin çözüme kavuşmasının mahkemeler ve cumhuriyet savcıları üzerindeki iş yükünü de ciddi şekilde azaltacağı aşikârdır.