Genel-İş Eğitim Daire Başkanı Şengül: 3-5 kişiyi görürken okyanusu görmüyoruz
Genel-İş Sendikası Eğitim Daire Başkanı Mahmut Şengül'le İzmir'de yaşanan işten atmaları değerlendirirken ülke geneline de bakmak gerektiğini söylüyor. "Türkiye genelinde 900 bin kişi olduğunu farz edersek biz 3-5 kişiyi görürken okyanusu görmüyoruz. Asıl önemli konu bu" diyen Şengül, taşeron sorunu çözülmüş olsa bir çok sorunun şu anda konuşuluyor olmayacağını ifade etti.
İZMİR - DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikası Eğitim Daire Başkanı Mahmut Şengül ile İzmir Büyükşehir Belediyesi’ndeki işlerinden çıkarılan işçileri, taşeron sorununu ve KHK’lar yasalarla getirilen yeni düzenlemelerin çalışanları nasıl etkilediğini konuştuk. Daha önce belediyede uzun süre temizlik işlerinde çalışan, iş yeri temsilciliği ve şube başkanlığı yapan ardından DİSK Genel merkezinde yönetici olarak görev alan Şengül'ün sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:
İzmir’de işten çıkarılan 258 işçinin listesinin sendika tarafından Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’na teslim edildiği iddiaları basına yansımıştı. Doğru mudur bu iddia?
Şube yöneticilerimizin böyle bir şeyin içinde olabilecekleri ihtimali bile benim aklımdan geçmez. Burada şöyle bir sıkıntı var. Siyasi kimlikle sınıfsal kimliği çok net çizmemiz gerekiyor. Geriye dönüp bakıldığında Genel-İş içinde çok fazla çekişmeler oldu. Bu çekişmeler sadece işçiler arasında da değil; farklı siyasi oluşumların da Genel-İş içerisinde var olma, kendi varlığını sağlama, Genel-İş’e hükmetme gibi birtakım girişimleri oldu. Bununla ilgili ciddi kavgalar verildi, sıkıntılar yaşandı.
'VALİLİK İZİN VERMEDİ'
KHK'lar ile çok sayıda akademisyen ve memur görevinden uzaklaştırıldı. Atılanların önemli bir bölümü KESK’e bağlı sendikalara üyeydi. Sendika toplanan aidatları bölerek üyelerine maddi destekte bulunuyor. Siz de işten çıkarılan üyelerinize böyle bir maddi destekte bulunuyor musunuz?
Evet, çok önemli bir konu. Biz bu konuyla ilgili defalarca konuştuk. KESK ile hemen hemen aynı zamanda tartışmaya başladık. Fakat onların elini güçlendiren, KESK’in tüzüğünün buna uygun olması oldu. Bizim elimizi bağlayan da tüzüğümüzde bunun yer almaması. Özellikle güneydoğu bölgelerinde valiliklere yazı gönderdik. Üyelerimizden ve yöneticilerimizden birer ikramiye ya da yevmiye olarak bağış yapılması için bankalarda hesap açtırdık. Ancak valilik izin vermedi. Yani bizim bu konuda herhangi bir şekilde yaptırıma gitmemiz demek Genel-İş’e kayyum atanması demektir. En büyük sıkıntımız bu.
'İZMİR EKSENİNDEN DEĞİL TÜRKİYE GENELİNDEN BAKMAK LAZIM'
Belediyede çalışan Mahir Kılıç sendikal görevdeyken amirleriyle kavga ettiğine dair bir tutanak tutularak işten çıkarıldı. Sendika temsilcisinin işçilerin hakkını savunurken kavga etmesi ve işten atılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Evet, işçilerin hakları için kavga etmesi gayet normal. Bunları biz de yaşadık dönem dönem. Az evvel söylediğim gibi ben temizlikten geliyorum ve temizlik işlerine sendikal faaliyetten dolayı sürüldüm. Uzun süre de çalıştım.
Burada farklı şeyler var. Mahir’in “işe gelmemek”, “kavga etmek” gibi sebeplerden ötürü üç tutanağı var. Hırsızlık gibi yüz kızartıcı suçlar olmadığı sürece, bizim nezdimizde işçi her zaman haklıdır. Tabi her zaman haklıdır derken, şunu da söylemek istiyorum; hiçbir arkadaşımız işini yapmayarak, işe gelmeyerek diğer arkadaşlarının sırtından geçinmek gibi bir lükse de sahip olmamalı. Bu konuyla İzmir eksenli olduğu için İzmir’deki arkadaşlar ilgileniyor. Ben sorduğumda aldığım bana söylenen şey bu. 3 kez disipline gönderildiği, işe gelmediği gibi şeyler var. Bildiklerimi ve duyduklarımı söylüyorum tabii. Tanık olduklarımı değil.
Mahir Kılıç: İnsanlar neyi bekliyor, ölmemi mi?
Bundan 5 hafta önce Mahir Kılıç, DİSK’in konuyla ilgileneceğini söylemesi üzerine eylemini ölüm orucuna çevirme kararını ertelemişti. Ancak geçen süre içinde söz verilen görüşme hala gerçekleştirilmiş değil. Siz bu konuda ne diyorsunuz?
Şu anda onun çalışmaları devam ediyor. Diyarbakır’da bir iş yerinde bin 045 kişi işten atılmış. Bölgeyi komple düşünürseniz çok ciddi sayılar söz konusu. Mahir’e bu sözü verdiğimizde henüz taşeronlara geçiş olayı yoktu. Şu anda herkes bir tarafa dağılmış durumda. Tabii bu Mahir’in sorununu görmeyeceğiz anlamına gelmiyor.
Doktoru Zeki Gül, Mahir’in sağlık durumunun riskli bir aşamada olduğunu ifade etti. Sendika olarak bu konuda bir girişiminiz olacak mı?
Zaten böyle bir çözüm noktasında olduğumuz için iki arkadaşımızı görevlendirdik. Biz bunları yönetimde de oturup tartıştık. Sadece araya az önce anlattığım süreç girdi.
Tersten bakarsak burada Mahir bedenini kendi tercihiyle açlık orucuna yatırdı. Açlık orucu çok farklı bir şey… Saygı gösteriyorum, ayrı mesele. Ama Mahir ne ilk ne son. Sakın yanlış anlamayın, durumu küçümsediğim ya da farklı bir yerden baktığım için böyle söylemiyorum. Tabii ki Mahir bizim için önemli ama biz tamamıyla ilgili çözüm üretmeye çalışıyoruz. Biz hepsini bütün olarak düşünmek zorundayız. Yönetimde de konuşuyoruz, orayı unutmuş değiliz. Şu an için çözümle ilgili karara bağlanmadan bir şey demem yanlış olur. Bir takım girişimler var, sonuç almayı bekliyoruz.
'3-5 KİŞİYİ GÖRÜRKEN OKYANUSU GÖRMÜYORUZ'
İzmir'in dışına çıkarsak, son dönemde Türkiye genelinde işten çıkarmaların yoğunlaşması konusunda ne düşünüyorsunuz?
Evet, Türkiye genelinde 900 bin kişi olduğunu farz edersek biz 3-5 kişiyi görürken okyanusu görmüyoruz. Asıl önemli konu bu. Neredeyse yüzde 10’a tekabül eden dışarıda kalan, işbaşı yapamayan insan var. Bugün baktığımızda İstanbul’da da çok ciddi sayıda işçi işten atıldı. Ankara’da bin 100 kişi belediyeden atıldı; ne haber ediyorlar, ne eylem yapıyor, ne de işçilerle konuşuyorlar! Bu konuyu hiç konuşan var mı?
Hükümet taşerona kadro sözü vermişti ancak yeni düzenlemelerin beklentileri karşılamaktan çok uzak olduğu belertiliyor...
Bu iktidar haziran seçimlerinde yeterli sayıyı bulamadığında gündemine hem asgari ücreti almıştı, hem de taşerona kadro olayını… Fakat yeniden iktidar olmasına rağmen uzun bir süre sözlerini yerini getirmedi. Daha sonra sıkışınca bir düzenleme yaptılar. Bu düzenleme ile 450 bin merkezi bütçeye bağlı çalışanı 4D statüsüne aldılar. Ama bu statüye alınan arkadaşlar 2020 yılına kadar ne sendikal haklardan yararlanabilecek ne de ücret zammı alabilecekler.
Diğer 450 bin kişiyi ise belediyelere ve il özel idarelere ayırarak sadece taşerondan başka bir taşerona aktarmış oldular. Bu insanlar kadrolu çalışan olmamalarına rağmen 657’ye tabi devlet memurlarında aramadıkları nitelikleri, bu çalışanlarda aradılar. Bu arkadaşlar uzun yıllardır belediyenin taşeron işlerinde çalışıyorlar yani bir nevi kamu hizmeti görüyorlardı. Şu anda pozisyonları değişmediğine göre zaten hali hazırda aynı işi yaparlarken neden güvenlik soruşturması, arşiv soruşturması, sınav gibi şeylere ihtiyaç duyuluyor?
Şu an taşeron sorunu çözülmüş olsa ne Mahirleri, ne de İzmir’de işinden çıkarılan 258 işçiyi konuşurduk. Başka şeyler konuşuyor olurduk. Yani sorunun temeline değinmek lazım ki böylece sorunların çözümü, ne Aziz Kocaoğlu’nun keyfiyetine, ne de eğer ben görevimi yapmıyorsam bir sendikacı olarak benim keyfiyetine kalsın.