Ekonomide kâbus senaryosu gerçek mi oluyor?

Uluslararası derecelendirme kuruluşu Moody's, salı günü yaptığı açıklamada Türkiye’den 18 bankanın ve iki aile bazlı finans şirketinin notunda indirime gitti. Türkiye’nin dış ticaret verileri, uluslararası kuruluşlardan gelen uyarılar ve not indirimleri Türkiye ekonomisi için dikkat çekici bir stagflasyona işaret ediyor.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - Türkiye ekonomisindeki sarsıntı hem dışarıda hem de içeride ses getiriyor. Bir yanda dış ticarette yaşanan dramatik düşüş diğer yanda uluslararası derecelendirme ve bankalardan gelen kötümser açıklamalar... Türkiye ekonomisinin içinden geçtiği darboğaz, ekonomistlerin stagflasyon (işsizlik ve enflasyonun aynı anda artması) uyarılarını beraberinde getiriyor. Türkiye ekonomisinde neler oluyor?

MOODY’S’DEN NOT İNDİRİMİ

Uluslararası derecelendirme kuruluşu Moody’s, 28 Ağustos Salı günü yaptığı açıklamada Türkiye’den 18 bankanın ve iki aile bazlı finans şirketinin notunda indirime gitti. Moody’s, listesindeki 14 bankadan 1, 4 bankadan 2 not kırdı. Bankaların yanında 2 finans şirketinin de notu 2 kademe düşürüldü.

Kuruluşun yaptığı detaylı açıklamada Türkiye’deki yatırım ve ekonomik iklimin gün geçtikçe kötüleşmesi ve ileriye dönük 12 ay için olumlu bir seyir beklenmemesi gerekçe olarak gösterildi. Moody’s ayrıca 2018 Ağustos’una kadar Türk Lirası'nın dolar karşısında yüzde 40 değer kaybetmesine de açıklamasında yer verdi. Kuruluş, yatırımcıların güveninin gün geçtikçe azaldığına, yabancı finansmanın kısılması ihtimalinin yüksekliğine işaret etti.

Moody's 17 Ağustos’ta Standart & Poor’s ile paralel şekilde Türkiye'nin notunu "Ba2"den "Ba3"e düşürmüş ve not görünümünü "durağan"dan "negatif"e çevirmişti. Bu not indirimleri Türkiye'yi "yatırım yapılabilir ülke” seviyesinden bir adım daha uzaklaştırdı ve dünyanın en sorunlu ekonomileri olarak değerlendirilen Arjantin, Fiji ve Yunanistan ile aynı seviyeye getirdi.

BİR YIL İÇİNDE FONLARIN YÜZDE 41 YENİDEN FİNANSE EDİLMEK DURUMUNDA

Moody’s’in açıklamasında dikkat çeken bir diğer başlık finansman açısından Türkiye’yi zor günlerin beklediğinin vurgulanması. Kuruluş, 12 ay içerisinde 77 milyar dolarlık sendikasyon kredilerinin yeniden finanse edilmesi gerektiğinin altını çizdi. Buraya kadar senaryoda bir sorun yok. Peki bankalar bunu gerçekleştirebilir mi?

Moody’s verilerine göre hâlihazırda bankaların elinde 48 milyar dolar likit varlık var. Merkez Bankası'nın zorunlu dolar rezerviyle bu rakam 57 milyar dolara çıkıyor. Bu, söz konusu tüm borçların çevrilmesinin olanaklı olmadığını gösteriyor.

JP MORGAN: KÜÇÜLME KÂBUSU GERÇEK OLUYOR

Türkiye ekonomisindeki borçlanmaya dayanan dinamiğin sorunlu yapısına dönük bir uyarı da Amerikan yatırım bankası JP Morgan’dan geldi. Banka, Türkiye’nin Temmuz 2019’a kadar ödemesi gereken toplam dış borcunun 179 milyar olduğunun altını çizdi. Bu miktar, Türkiye’nin gayrisafi yurt içi hasılasının yaklaşık dörtte birine tekabül ediyor.

Borçların kaynağını da paylaşan JP Morgan, bu borçların 146 milyar dolarının bankalar başta olmak üzere finans kuruluşlarına ait olduğunu belirtti. Bankaların ve finans kuruluşlarının içinde bulunduğu borç sarmalının sonuçları konusunda Moody’s ile aynı zeminde buluşan JP Morgan, öngörüsünü bir adım daha öteye taşıdı. Borçlar, bunun ödeme dinamikleri ve döviz karşısında kan kaybeden liranın durumunu gözeterek keskin bir küçülmenin Türkiye’yi beklediğini ifade etti. Dışarıdan Türkiye’ye bakan finansal kuruluşların yorumları bir kâbusun habercisi gibi. Peki iç dinamikler ne diyor?

EKONOMİ KÜÇÜLMEYE Mİ BAŞLADI?

Türkiye ekonomisindeki durumu ortaya koyan önemli gösterenlerin başında dış ticaret açığı geliyor. Türkiye İstatistik Kurumu ile Ticaret Bakanlığı işbirliğiyle oluşturulan geçici dış ticaret verilerine göre ihracat 2018 yılı temmuz ayında, 2017 yılının aynı ayına göre yüzde 11,6 artarak 14 milyar 77 milyon dolar, ithalat yüzde 6,7 azalarak 20 milyar 59 milyon dolar olarak gerçekleşti. Bu veriler uyarınca dış ticaret açığının yüzde 32,6’lık bir düşüş gösterdiği görülüyor.

Türkiye’deki üretimin ithalata bağımlılığı dikkate alındığında temmuz ayında meydana gelen bu düşüş, alternatif bir yöntemle üretimi işaret etmiyor. Bu durum, Türkiye ekonomisinde keskin bir küçülmenin üretim kanalında başladığının işareti.

Sonuç olarak gerek Türkiye’nin dış ticaret verileri gerekse uluslararası kuruluşlardan gelen uyarılar ve not indirimi Türkiye ekonomisi için dikkat çekici bir küçülme ve stagflasyonun eşiğine daha da yaklaşıldığını gösteriyor.