Uğur Gürses: Deneyimli olan ihracat kararının işlemeyeceğini bilir
Uğur Gürses, ihracatçının parasını 180 günde Türkiye'ye getirmesini şart koşan düzenlemeyi yazdı. Gürses, "Ekonomide atılması gereken adımları atmayıp, nedenlerle değil sonuçlarla kavga etmek; yel değirmenleri ile savaş gibidir" dedi.
DUVAR - Resmi Gazete'de bugün yayınlanan 'İhracatçının parasını 180 günde Türkiye'ye getirmesi 'düzenlemesini değerlendiren ekonomi yazarı Uğur Gürses, 'Kör gözüm parmağına politikası' başlıklı yazısında, "Deneyimli olanlar bu kararın ilk günden işlemeyeceğini bilir; böyle zora koşulan ihracatçı dövizi getirir, TL’ye çevirir ama aynı anda bu dövizi satın alır ve geri götürür. Buna engel yok" dedi.
Uğur Gürses'in kişisel blogunda yer alan yazısından bir bölüm şöyle:
En baştan şunu not edelim; sokakta fısıltı gazetesi ile 'sermaye kontrolü getirilecekmiş' dedikoduları ile baş etmek için olabildiğince serbesti eğiliminde olması gereken Ankara, tersine 'getir şu dövizleri' atmosferiyle kambiyo serbestisini geriye sarıyor. Bu karar öncesinde ne oluyordu? İhracat yapan şirket kazandığı dövizi istediği biçimde, istediği yerde tutuyordu. Hani ödemeler dengesinde “net hata noksan” artıyor, nereden geliyor bu paralar dediğimiz hikaye var ya tam da orası. Dövizini yurtdışında tutan ihracatçı ara malı ithalatı yine yurtdışı mevduat hesabından öderse “bilinmeyen bir giriş var” diyorduk.
Dönelim alınan karara…
Deneyimli olanlar bu kararın ilk günden işlemeyeceğini bilir; böyle zora koşulan ihracatçı dövizi getirir, TL’ye çevirir ama aynı anda bu dövizi satın alır ve geri götürür. Buna engel yok. Geçmişte bu zorunluluk vardı; 'birebir işlem' adı altında ve aynı kur üzerinden döviz geri alınır ve yurtdışına transfer edilirdi. 'Geçmişte bu zorunluluk vardı' dedim evet; ne zaman mı kaldırıldı? 2008 küresel krizinin öncü dalgaları hissedilirken 2008 Şubat ayında kaldırıldı.
Kazandığınız dövizi ne yapacağınızı devlet söylüyorsa 'kambiyo rejimi' açısından kısıt var demektir. Eskiden olan bir kısıt 2008’de kaldırılıyor, ama 2018’de yeniden getiriliyorsa kıyısından köşesinden kambiyo rejimi kısıtlanıyor demektir. Hükümetin doğru olan teşhisi şu; yurttaşlar dövizi yastık altında, kasada tutmaya başlıyor, ihracatçı da muhtemelen dövizlerini yurtdışı bankalarda tutuyor olmalı.Her iki eğilimin arkasında yatan da güvensizlik. Bir taraftan 'ekonomik saldırı altındayız', 'dış güçler bizi yıkmak istiyor' söylemi yükseltiliyor, bir taraftan da ekonominin kural ve kurumlarını çalıştırmayıp 'ezber bozacağız', 'paradigma değişti' diyerek 'her an her şey olabilir' düşüncesi yer ediniyor zihinlerde.
İşte bu yüzden son bir ayda bankalardaki döviz hesapları 7.9 milyar dolar azaldı. Bunu 'vatandaş döviz bozdurdu' diyenlere de şunu sorun 'o zaman TL mevduatlar ne kadar arttı?' Bunun yanıtı ise sadece 4.4 milyar dolar karşılığı TL mevduat artışı var. Bunun içinde birkaç milyar dolar karşılığı eden kamunun erkene çekilmiş maaş, ikramiye ödemeleri de var. Ekonomide atılması gereken adımları atmayıp, nedenlerle değil sonuçlarla kavga etmek; yel değirmenleri ile savaş gibidir. Tersine etki yaratır. Hükümetin de şu ana kadar yaptığı da o.
“Dövize saldırarak oralardan döviz alma yoluna gitmeyin…Bu milleti ayakta tutmak sadece bizim görevimiz değil, sanayicinin tüccarın da görevidir. B planını C planını uygulamak zorunda kalırım bunu da böyle bilesiniz” dediğinizde vatandaş bankaya koşar, ihracatçi dövizini yurtdışında tutar.
Ağır çekimde tren kazasına, içinde yolcu olarak tanık oluyoruz… (Kaynak)