Çin kaybediyor ama ABD de kazanmıyor: Küresel ekonomide yeni çıkmaz!
Gümrük politikaları üzerinden ABD ile Çin arasında süren ticari çekişme ve stratejik hamleler ekonomik olarak etkisini göstermeye başladı. Çin cephesinde etkili olan olumsuz tablonun en önemli nedeni yabancı yatırımların Güney Asya’ya kayması. Çin’de bulunan yabancı yatırımcıların yeni cazibe merkezleri arayışı küresel ekonomiyi de etkileyecek.
ANKARA - ABD ile Çin arasında gümrük vergileri üzerinden süren gerilim pek çok tartışmayı da beraberinde getiriyor. Enerjiden ekonomiye söz konusu politikalar yalnızca iki ülkede değil genel olarak Asya Pasifik üzerinde de etkilere sahip.
Çin’in özellikle yabancı şirketlerin ucuz üretim merkezi olması ve buradan ABD başta olmak üzere küresel piyasalara mal ve ürün satması, söz konusu yüksek tansiyonun sermaye cephesinde yakından izlenmesini ve çeşitli önlemler alınmasını tetikledi. Bu önlemlerden biri de -ABD pazarını kaybetmemek için- alternatif ülkelere yatırımların kaydırılması.
Güney Asya’daki hareketlilik incelendiğinde yabancı doğrudan yatırımların bu bölgeye kaydığı görülüyor. Söz konusu bu durum yalnızca ABD ve Çin için değil küresel ekonomi haritası açısından da üzerinde durulmayı hak ediyor.
ŞİRKETLER NEDEN ÇİN’E AKIN ETMİŞTİ?
Çin’in ekonomik büyümesine mercek tutulduğunda bu ivmelenmenin önemli bileşenlerinden biri, küresel şirketlerin ucuz iş gücü başta olmak üzere yatırım kolaylığı gibi sebeplerle üretimlerini Çin’e kaydırmalarıydı. Bu yatırımlar yalnızca ABD gibi uzak ülkelerdeki şirketlerden değil Güney Kore gibi Çin ile yakın coğrafyada yer alan ülkelerden de geliyor. Peki komşuları dahil şirketler neden Çin’e akın etmişti?
Kapitalizme dönük tanımlamalar bu yatırım politikalarının da arkasındaki mantığı gösteriyor. Basitçe kapitalist saikler üzerinden hareket eden sermayenin temel önceliği “kâr”dır. Kâr artışının olabildiğince yüksek olması sermaye açısından başarının en önemli kriteri olarak görülür. Söz konusu bu motivasyon sermayenin kârında düşüşe neden olabilecek faktörlerin dışlanmasını ya da en aza indirilmesini gerekli kılar. Özellikle 1990’lar itibariyle kayıtlı oldukları ülkelerin dışındaki bölgelere yatırım yapan şirketlerin politikalarını belirleyen de bu basit mantık.
1980’lerde Çin’in kapitalizme geçiş sürecinin başlamasıyla beraber o tarihte nüfusu milyarı bulan bu ülkeye yatırımların akmasına neden oldu. Maliyetlerin iş gücü başta olmak üzere vergilendirme gibi başlıklarda da aşağı çekilmesi sermaye açısından Çin’i cazip kıldı.
Sermayenin Çin’e akmasındaki mantık, bugün neden Çin yerine alternatif merkezlere yöneldiğini anlamak açısından önemli. Çin’e yönelik Trump dönemiyle hız kazanan korumacı önlemler, Çin’den ABD’ye gelen mal ve ürünlere dönük gümrük vergilerinin artışıyla doruk noktasına ulaştı. Çin de benzer bir hamle ile ABD’ye ilave gümrük vergileri uyguluyor, olanların çıtasını yükseltiyor. İşte bu durum, kâr maksimizasyonunun merkezi olarak görülen Çin’den şirketlerin çıkışına neden oluyor/olacak. Ancak ABD Başkanı Trump’ın tehdit ve cazip önerilerine karşın şirketler yatırımlarını ABD’ye değil yeni merkezlere kaydırıyor çünkü sermaye tehditle değil kâr odaklı hareket ediyor ve Trump sanki bunu yeni keşfediyor!
YENİ 'CAZİBE MERKEZİ': GÜNEY ASYA
Gümrük duvarlarının sermayenin kâr beklentisiyle uyuşmamasının peşi sıra pek çok şirket yeni cazibe merkezleri arayışına girdi. Seçilen merkezler dikkate alındığında özellikle hammadde girişinin kolay, ucuz iş gücünün belirleyici, yatırımı kaydırmanın kolay ve yatırımcı dostu olan (vergi kolaylığı, yatırım için indirimli bölge ve yer tahsisi) ülkeler tercih ediliyor.
Yatırımların dağılımlarına bakıldığında Ekim 2018’e kadar olan on aylık dönemde Tayland’a akan yabancı doğrudan yatırım bir önceki yıla göre yüzde 55 oranında artış gösterdi. Tayland Merkez Bankası verilerine göre üretim alanında yer alan yatırımlar önceki yıla göre beş kat arttı.
Benzer bir makas farkı Filipinler için de geçerli. 2017’de 144 milyon dolar olan yabancı doğrudan yatırım 2018’in üçüncü çeyreğinde 861 milyon dolara çıktı. Malezya da elektronik, çelik ve otomotiv sektörleri açısından cazip görülüyor.
Malezya merkezli May Bank raporlarına göre Güney Asya’ya gelen yatırımlar sektör bazlı olarak şöyle sıralanıyor: Tüketim mamulleri, teknoloji-telekom/yazılım, otomotiv, kimyasal üretim. Bankanın dikkate çektiği bir diğer nokta bu yatırımların büyük bir kısmının Çin’de yatırımları olan şirketlerce yapılması. Örneğin 5 Ağustos’ta Çin’de bulunan 430’dan fazla ABD meşeli firmayla yapılan ankete göre her üç şirketten birisi Çin yerine alternatif bir ülkeye yatırım yapmayı planladığını ifade ediyor. Yer değişikliğini düşündüğünü ifade eden firmaların en gözde merkeziyse yatırım oranları dikkat çeken Güney Asya.
KÜRESEL EKONOMİYİ NE BEKLİYOR?
Küresel ekonominin 2008 krizi sonrasındaki toparlanması yaklaşık beş yıl gibi bir zamana yayıldı. Bazı uzmanlara göre aslında kriz hâlâ sürüyor. ABD ve Çin arasında, ABD ile Avrupa arasında küresel ticaret üstünden süren ve gümrük vergilerinde karşılık bulan hamleler kuşkusuz küresel ekonomide belirli bir yavaşlamaya neden oluyor. Bunun yanında Çin gibi bir ülkede bulunan şirketlerin yatırımlarını çeşitli sebeplerle Güney Asya başta olmak üzere yeni bölgelere kaydırmaları, üretimde belirli bir yavaşlamaya neden oluyor, olacak. Bu noktadan hareketle söz konusu dinamikler henüz bir krizi tetiklemese de hem sermayenin üretim için yer seçme dinamiklerini hem de adım adım yaklaşan küresel ekonomideki yavaşlamayı işaret etmesi açısından yakından izlenmeli. Özellikle Çin gibi ihracat odaklı ekonomik modele yaslanan bir ülkede baş gösterecek ekonomik tıkanma, küresel ekonomide de ciddi etkiler doğuracaktır.