TÜSİAD: Önde gelen reform ihtiyacı demokrasi ve hukuk

TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski, Türkiye'nin ekonomik, sosyal ve siyasal pek çok reforma ihtiyacı olduğunu belirterek, "Bunların en önde gelenleri demokrasi ve hukuk. Ancak bir hukuk devleti ve özgürlükler toplumu olan Türkiye yatırım çeker ve istikrarla büyür" dedi. Kaslowski, ekonomide ise istikrar ve verimliliğin iki ana konu olması gerektiğini söyledi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Capital ve Ekonomist dergilerinin öncülüğünde düzenlenen CEO Club Buluşmaları kapsamında Büyüme ve İstihdam Zirvesi 2019 gerçekleştirildi. Zirvenin açılışında konuşan Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Simone Kaslowski, ekonomi programının önceliğinin enflasyonla mücadele olması gerektiğini söyledi.

Türkiye’nin son 4 yılda oldukça yoğun bir siyasi gündemle karşı karşıya kaldığını belirten Kaslowski, bu süreçte ekonomik sorunlara hep kısa vadeli çözümler üretilmeye çalışıldığı eleştirisinde bulundu. Bugün artık daha uzun vadeye odaklanıp, Türkiye’nin geleceği ve ekonominin rekabet gücünün nasıl artırılacağının tartışılması gerektiğini ifade eden Kaslowski, kısa vadeli çözümlerin her zaman bir maliyeti bulunduğunu, onun da finansal istikrardaki yıpranma olduğunu anlattı.

Sorunlu kredilerle ilgili somut adımlar atılmasının da aciliyet kazandığını belirten Kaslowski, özetle şunları söyledi:

UCUZ PARA İKİ TEMEL SORUNA YOL AÇAR: Bol ve ucuz para ister dışarıdan sermaye akımlarıyla gelsin ister içeride yaratılsın her zaman iki temel soruna yol açar, yüksek borç ve enflasyon. Kısa vadede büyüme ve istihdamı artıran genişlemeci politikalar, borcun ve enflasyonun da artmasına neden olur. Bu nedenle yüksek büyüme değil, sürdürülebilir yüksek büyüme, sürdürülebilir finansman ve düşük enflasyon ana politika hedefi olmalıdır. Asıl tartışma da budur.

FİNANSAL İSTİKRAR VE İSTİHDAM NASIL SAĞLANIR?: Hem finansal istikrarı hem de yüksek büyümeyi bir arada nasıl sağlayabiliriz? Çünkü istikrardan taviz vererek büyümek işsizlik ve kalkınma sorunlarımız açısından geçici bir çözümdür. Bugünkü toplantımızın başlığı malum büyüme ve istihdam. Biz bu başlığı finansal istikrar, büyüme ve istihdam olarak düşünüyoruz. Çünkü biri olmadan diğeri kalıcı olmuyor. Türkiye nasıl büyüme ve istihdam yaratır sorusuna cevap verebilmek için önce finansal istikrarı nasıl sağlayacağımıza karar vermemiz gerekiyor. Finansal istikrarın sağlanması için de önceliğin enflasyon oranının en kısa sürede düşük tek haneli seviyelere getirilmesi şart. Hepimiz gördük ki enflasyon hedeflemesinden vazgeçildiğinde çok kısa bir süre içinde yeniden çift haneleri görüyoruz. Tasarruf sahipleri birikimlerini enflasyondan koruyabilmek için dövize ya da altına yöneliyor. Bu nedenle, iş dünyası daha düşük faizli olduğu için dövizle borçlanmayı tercih ediyor. Yüksek enflasyon, Türk insanını kendi para biriminden uzaklaştırıyor.

SORUNLU KREDİLER ACİLİYET KAZANDI: Mali disiplinin başarılı bir şekilde devamının yanında, bütçe dışı harcamalar, Kredi Garanti Fonu gibi araçlar kullanılırken de finansal istikrarı öncelik olarak benimsemeliyiz. Finansal istikrarı sağlamak için mevcut birikmiş döviz cinsinden borçlar için de bazı çözümler üretmemiz gerekiyor. Malum bunların bir kısmı açık döviz pozisyonlardan dolayı sorunlu krediye dönme potansiyeli taşıyor. Bunların tespit edilip banka bilançolarından çıkarılması için gerekli mekanizmaların oluşturulması gerektiğine inanıyoruz. Bankacılık sektöründe hala kredilerin mevduata oranı yüzde 120’ye yakın, Türk lirası cinsinden oranlar daha da yüksek. Dolayısı ile ekonomimizi finanse edebilmek için yabancı kaynaklara erişmek zorundayız. Bankacılık sektörünün elindeki kaynakları en verimli alanlara aktarabilmesi, taze kredilerle ekonominin sağlıklı büyümesini sağlayabilmesi için sorunlu kredilerle ilgili somut adımların aciliyet kazandığına inanıyoruz.

REFORM İHTİYACI HİÇBİR ZAMAN BİTMEZ: TÜSİAD kurulduğu günden bu yana reform diyen bir kurum. Çünkü reform ihtiyacı hiçbir zaman biten bir şey değil. Bizim ekonomik, sosyal ve siyasal pek çok reforma ihtiyacımız var. Bunların en önde gelenleri demokrasi ve hukuk. Hukukun üstünlüğü kuralı ve güven veren bir ekonominin ön koşuludur. Temel hak ve özgürlüklerin güvence altında olmadığı bir sistemde yatırım, istihdam, girişimcilik ve inovasyondan bahsetmek mümkün değil. Mevcut küresel dengelerde, ancak bir hukuk devleti ve özgürlükler toplumu olan bir Türkiye uluslararası rekabet gücü sahibi olur, yatırım çeker ve istikrarla büyür. Hukuk devletini güçlendirmek demek Türkiye'yi ve ekonomiyi güçlendirmek demek. Devletin kendini hukukun kurallarıyla bağladığı bir sistem ekonomide de çok ihtiyaç duyduğumuz güveni verebilir. Ekonomik anlamda yapacağımız tüm reform ve istikrar programlarının başarısı bu toplumsal güvenin sağlanmasıyla doğru orantılıdır. Dünyanın en önde gelen ekonomileri, kurumları yanında, dinamik reform yapma kapasiteleri ile bugünlere geldiler.

EKONOMİDE İKİ KONU OLMALI: Ekonomide ihtiyaç duyulan reformlar var. İlki finansal istikrar için ihtiyacımız olan reformlar, kurumların güçlendirilmesi, sermaye piyasalarının derinleşmesi ve sigortacılık sektörlerinin geliştirilmesi, finansal kapsayıcılığın artırılması, kayıt dışı ekonomi ile çok daha sıkı mücadele, kamu maliyesinde şeffaflığın artırılması, kamu ihale sisteminin daha şeffaf ve etkin hale getirilmesi. İkincisi verimliliği ve rekabet gücünü artıracak reformlar, eğitim reformu, vergi reformu, işgücü piyasası reformu, enerji sektöründe arz güvenliği ve sürdürülebilirlik, tarım ve gıda reformu, sanayide yüksek katma değerli üretimi için reform, teknoloji ve inovasyonun geliştirilmesi ve haksız rekabetten korunması ve saydığım tüm alanlar için de geçerli olmak üzere ekonomide dijital dönüşümü sağlayacak reformlar. Üçüncüsü kapsayıcı büyüme için gereken reformlar, toplumsal cinsiyet eşitliği, bölgesel kalkınma ve bölgelerarası gelişmişlik farklarının azaltılması.

AB'YLE İLİŞKİLER: Bata ve Avrupa Birliği (AB) ile ilişkilerin ortak çıkar ve değerler anlayışıyla yürütülmesi ülkemizin geleceği açısından gereklidir. Türkiye’nin AB pazarına erişimi ve Batı ile olan güçlü ilişkileri diğer tüm bölgelerle olan ilişkilerinin de en önemli belirleyicisi olmaya devam etmektedir. Çin’in başlattığı Kuşak ve Yol projesinin, ülkemizin de içinde olduğu enerji hatlarının ve Orta Doğu’nun Avrupa’ya açılan kapısı konumundaki Türkiye’nin çıkarlarının sadece Batı veya sadece Doğu eksenli olması mümkün değildir. Avrupa ekonomisi ile bütünleşirken aynı zamanda bir Avrasya merkezi olarak tüm dünyaya açık bir Türkiye’nin 21. yüzyılda yükselen bir ülke olacağına olan inancımız tamdır.

(HABER MERKEZİ)

Etiketler TÜSİAD ekonomi