Mahfi Eğilmez: Bütçe çıpası da elden gidiyor
Bütçe yılın ilk çeyreğinde, öne çekilmiş Merkez Bankası kârına rağmen 36 milyar TL açık verdi. "Bundan sonrası ne olacak?" sorusuna yanıt arayan ekonomist Mahfi Eğilmez, olası tabloyu özetleyerek, "Geriye tek seçenek kalıyor: Vergilere yüklenmek. Bütçenin bu görünümüne bakınca seçim meselesi bittikten sonra yüklü bir vergi paketinin bizi beklediğini söylemek kehanet olmasa gerek" dedi.
DUVAR - Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) dün açıkladığı verilere göre işsizlik 3,9 puan artışla yüzde 14,7'ye yükselirken, işsiz sayısı ise 1 milyon 259 bin arttı. Dün açıklanan bir diğer çarpıcı veri ise mart ayı bütçe gerçekleşme rakamlarıydı. Merkez Bankası'nın 37 milyar liralık kârı nisan yerine ocak ayında Hazine hesabına devredilmesine rağmen, bütçe ilk çeyrekte 36 milyar lira açık verdi.
Eski Hazine Müsteşarı Mahfi Eğilmez, mahfiegilmez.com’da yayınladığı 'Bütçe çıpası da elden gidiyor' başlıklı yazısında, bütçe gerçekleşmesi üzerinden olası gelişmeleri analiz etti.
Bütçe Disiplini Programın Çıpasıydı
2001 krizi sonrası Türkiye, IMF desteği ve stand by düzenlemesinin getirdiği koşullara uyarak bazı alanlarda yapısal reform yaptı. Bunlar; bankacılık sisteminin baştan aşağıya yeniden yapılandırılması, bankacılık denetim ve gözetiminin Hazine’den alınıp bağımsız bir kurum olarak kurulan BDDK’ye verilmesi, KİT’lerin görev zararlarının bir program çerçevesinde tasfiye edilmesi, bütçe açıklarının düşürülmesi ve böylece kamu kesimi borç yükünün azaltılması gibi adımlardı. Bu düzenlemeler enflasyonun kademeli olarak düşmesine ve dolayısıyla faizlerin de gerilemesine yol açtı. Zaman ilerledikçe paradan altı sıfır atılması ve AB ile tam üyelik müzakerelerine başlanmasıyla TL’ye güven artmaya ve dolarizasyon çözülmeye başladı. Türkiye’ye dönem boyunca yüksek miktarlı doğruda yabancı sermaye yatırımları geldi. Yaşanan döviz bolluğu TL’ye istikrar kazandırdı, faizleri daha da düşürdü, büyümeyi de yüksek bir ortalamaya taşıdı. Bu olumlu gidişin temel çıpası bütçe açıklarının denetimli olarak yüzde 3’ün altında tutulması ve faiz dışı fazla verilerek kamu borçlarının artmasının engellenmesiydi.
Türkiye, bu uygulamaları, IMF ile ortak programı bitirdiği 2008 yılı Mayıs ayına kadar yüksek bir disiplinle sürdürdü. Program sonrasında yapması gereken ek reformları yapmamasına ve çeşitli disiplin kayıplarına karşın 2013 yılına kadar çok büyük sapmalara yol açmadan aynı yolda devam etti. Özellikle 2013 yılı ilkbaharında ABD Merkez Bankası Fed’in parasal gevşemeyi sonlandıracağına ilişkin açıklamasından sonra birçok alanda ivme kaybı yaşamaya başlayan Türkiye ekonomisini ayakta tutan dayanak, tek seferlik gelirlerle destekleniyor olsa da, bütçe açıklarının düşüklüğü ve dolayısıyla IMF programıyla sağlanan ve devam ettirilen kamu mali disipliniydi.
Bütçe Çıpasının Taramaya Başlaması
2018 yılında bütçe giderlerinde başlayan artışlar, 2019 yılında seçimin getirdiği artışlarla devam edince bütçe çıpasının da elden girmekte olduğu bir görünüm çıktı ortaya. Aşağıdaki tablo özetle 2018’den bu yana yaşanan bütçe gelişmelerini ortaya koyuyor.
Tablodaki yeşil boyalı 3 sütun 2018 ve 2019 yıllarının ilk üç aylık sonuçlarını karşılaştırıyor. 2019 yılının ilk çeyreğinde bütçe giderleri yüzde 35,4 artmış (faiz dışı giderler yani personel giderleri, cari giderler, yatırım giderleri ve transferler, yüzde 33,5, faiz giderleri de yüzde 49,8 artmış.) Buna karşılık bütçe gelirleri yüzde 30,4 artarak gider artışının gerisinde kalmış. Vergi gelirlerindeki artış yüzde 5,8’de kalmış, enflasyonun dörtte biri kadar bile artmamış. Bir başka ifadeyle vergi gelirleri 2018 yılının ilk çeyreğine göre reel anlamda geriye gitmiş. Bu dönemde giderleri dengeleyen kalem diğer gelirler olmuş. Diğer gelirler 2018 yılının ilk çeyreğine göre yüzde 196 artarak bir rekor kırmış. Vergi gelirlerinin faiz dışı giderleri karşılama oranı 2018 yılının ilk çeyreğinde yüzde 88 iken 2019 yılının ilk çeyreğinde yüzde 70’in altına düşmüş.
2018 yılının ilk çeyreğine göre bütçe açığı yüzde 69 artış göstermiş, faiz dışı denge ise 1,9 milyar TL fazla vermişken 2,8 milyar TL açık vermiş.
İki Kritik Soru
Burada iki kritik soru söz konusu: (1) Bütçenin normal gelirleri olan vergi gelirleri niçin enflasyon kadar olsun artış gösteremedi? (2) Bütçe giderleri ne oldu da enflasyonun 15 puan üzerinde artış gösterdi?
Vergi gelirlerinin enflasyon kadar artmamasının nedenlerinden birisi ekonominin küçülmesi diğeri de ekonomiyi canlandırmak amacıyla yapılan dolaylı vergi indirimleridir. 2018 yılının son çeyreğinde yüzde 3 küçülen ekonominin 2019 yılının ilk çeyreğinde de küçülmeye devam ettiğini tahmin ediyoruz. Bunu sanayi üretiminde bu yılın Ocak yaşanan yüzde 7,3 oranındaki düşüşten ve işsizlik oranının yüzde 14,7’ye sıçramasından görebiliyoruz. Bu küçülmenin vergi gelirleri üzerinde yarattığı düşüşe bir de vergi indirimleri eklenince vergi gelirleri enflasyonun çok gerisinde kalmış görünüyor.
Bütçe giderlerinin enflasyonun çok üzerinde artmasının da nedenleri var. Bunların başında seçim harcamaları geliyor. Türkiye, peş peşe girdiği seçimler için gerek vaatlerin yerine getirilmesi gerekse seçim harcamalarıyla bütçe giderlerinin enflasyonun oldukça üzerinde yükselmesine yol açmış görünüyor.
Merkez Bankası Kârının Erken Tahsilinin Etkisi
Merkez Bankası her yıl Nisan ayında toplanan genel kurulunda geçmiş yıl kârının dağıtımını yapar. Kârın çok büyük bölümü yasa gereği Merkez Bankası’nın yüzde 55,12 payla en büyük ortağı olan Hazine’ye aktarılır. Bu yıl, yapılan bir değişiklikle söz konusu kâr payının (33 milyar TL) Nisan ayı yerine Ocak ayında avans olarak Hazine’ye devri sağlandı. Dolayısıyla yukarıdaki tablonun yeşil sütunları içinde 2019/3 başlıklı olanları bu kâr payını da içeriyor. Yani bütçe gelirlerinin alt kalemi olan Diğer sırasında geçen yılın ilk çeyreğine göre ortaya çıkan anormal artışın nedeni bu kâr payının erken tahsil edilmiş olması.
Yukarıdaki tablonun sarı sütunları Merkez Bankası kârının Hazine’ye Ocak ayında devredilmemiş olması (Nisan ayındaki genel kurulun beklenmiş olması) halinde durumun nasıl görüneceğini sergiliyor. Görüleceği gibi eğer bu devir için Nisan ayındaki olağan zaman beklenseydi bütçe gelirleri ilk üç ayda 185,3 milyar TL’de kalacak, bütçe açığı 69,2 milyar TL’ye ve faiz dışı açık da 35,8 milyar TL’ye çıkacaktı. 69,2 milyar TL neredeyse 2018 yılının tamamının bütçe açığına denk bir açık olacaktı.
Bundan Sonrası
Yılın ilk üç ayı Merkez Bankası kârının öne çekilip tahsil edilmesiyle atlatılmış görünüyor. Bundan sonrası ne olacak? Asıl soru bu. Bütçe giderlerinde kısıntı yapılabilir mi? Türkiye’nin geçmiş uygulamalarına bakıldığında böyle bir uygulamanın pek olmadığı görülüyor. O halde geriye tek seçenek kalıyor: Vergilere yüklenmek. Bütçenin bu görünümüne bakınca seçim meselesi bittikten sonra yüklü bir vergi paketinin bizi beklediğini söylemek kehanet olmasa gerek.