Ekonomik yaptırımlar Rusya’daki muhalefete darbe vurabilir
Rusya'ya yönelik yaptırımlar, Kremlin karşısındaki zayıf muhalefeti belirsizliğe sürükleyebilir.
Brian Grodsky
Batı, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesine sert ekonomik yaptırımları yürürlüğe koyarak tepki gösterdi. Sonuç olarak, kritik öneme sahip Rus bankaları SWIFT ödeme ileti sisteminden çıkarıldı ve finansal işlemleri çok daha güç bir hale geldi. ABD, Avrupa Birliği ve diğer bazı ülkeler de Rusya Merkez Bankası rezervlerini dondurmak amacıyla harekete geçti. Şimdiyse ABD Başkanı Joe Biden, Rusya’nın petrol ithalatının tamamen yasaklanmasını tartışmaya açtı.
Bu yaptırımlar hem Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in yakın çevresini hem de sıradan Rusları [Putin’e karşı] tepki göstermeye mecbur bırakmayı amaçlıyor. Rejim değişikliklerini inceleyen bir bilim insanı olarak, bu girişimlerin, Kremlin karşısındaki zayıf muhalefeti daha fazla belirsizliğe sürükleme riski olduğunu düşünüyorum.
CEZALANDIRMANIN MANTIĞI
Ekonomik yaptırımlar bir “cezalandırma mantığı” izler: Ekonomik güçlükler yaşayan insanların ülkedeki siyasi liderlere karşı tepki vermeleri ve yürürlükteki politikalarda değişikliğe gidilmesini talep etmeleri beklenir. Sıradan Ruslar en son yaptırımların acısını çabucak hissettiler. Ruble değer kaybetti ve Rusya borsası düştü. Batı’nın uyguladığı yaptırımların etkileri ATM’lerin önünde oluşan uzun kuyruklarda görülüyordu; zira Ruslar paraları buharlaşmadan çekmeye çalışıyorlardı.
Diğer yandan, bir ayaklanma yaşanması pek muhtemel görünmüyor. Ampirik araştırmalar, yaptırımların ender biçimde rakipleri geri adım atmaya zorlayan türden hasarlara neden olduğunu ortaya koyuyor. En büyük ihtimalle ulaşacakları başarı, muhalif seçkinlerin, halkı demokratik devletlere karşı harekete geçirerek kullanılmaları olabilir. Sıradan vatandaşların sıkıntı çekmesinin en çok bekleneceği devlet türü olan Putin’inkine benzer otoriter rejimlerde, çoğu zaman yaptırımlar muhalefete yardım etmekten ziyade zarar verir.
PUTİN MUHALEFETİ NASIL BASTIRDI?
Putin, son yirmi yıl boyunca ülke içi muhalefeti bastırmaya çalışmak amacıyla çeşitli araçlar kullandı. Bunlardan bir kısmı, seçim sistemini kendi partisine avantaj sağlayacak biçimde değiştirmek gibi incelikli adımlardan oluşuyordu. Gelecek yıllarda devlet başkanı olarak görev yapmasına olanak sağlayan anayasa değişiklikleri de dahil olmak üzere, diğer adımların sayısı daha azdı.
Ne var ki Putin aldığı yasal önlemlerle durmadı. Uzun zamandan beridir hem yurtiçinde hem de yurtdışındaki rakiplerini öldürtmekle itham ediliyor. Putin son dönemde muhalefetle bağı olan örgütlere suçlu muamelesi yaptı ve iki suikast girişiminden sağ kurtulan muhalefet lideri Alexei Navalni’yi hapsetti.
Eylemler bastırılmasına karşın, Ruslar seslerini duyurmak amacıyla sokaklara çıkmaya istekli olduklarını defalarca ortaya koydular. 2020’in yaz ve sonbahar aylarında binlerce insan, Putin’in adayını, sözde 10 buçuk yıl önce işlenen bir cinayetten ötürü tutuklanmak için yenmiş gibi görünen Uzak Doğu’daki bir valiyi desteklemek için gösteriler düzenlediler. Geçen baharda Navalni’nin tutuklanmasını protesto etmek için binlerce kişi daha sokaklara çıktı.
Putin, Komünist Parti ve milliyetçi Liberal Demokrat Parti gibi geleneksel olarak sadakat gösteren siyasi partilerin itirazlarıyla da yüz yüze gelmeye başladı.
MUHELEFETİN CILIZ ATEŞİ
Daha önemli olan husus, baskıya maruz kaldığı kimi anlarda, Putin’in uyguladığı politikalarda değişikliğe gitme ve geri adım atma isteği göstermiş olması. Farklı biçimde söylersek, Putin Rusya’da demokrasiyi ne kadar sınırlarsa muhalefet de o kadar kabarmayı sürdürdü.
Bunun neticesi, kendini yerel izleyicilerin hiç olmazsa bir kısmının desteğini kazanmak zorunda hisseden bir başkan oldu. Bu durum, Putin’in savaşa zemin hazırlayan ateşli ulusa sesleniş konuşmasında bariz biçimde görülüyordu. Bu bir saatlik hararetli konuşmada, hatalı bir şekilde, Ukraynalıları doğu Ukrayna’daki Rus kökenlilere karşı soykırım uygulamakla suçladı. Putin, halka “Bu trajedi daha ne kadar devam edebilir? Buna daha ne kadar katlanabiliriz?” diye soruyordu.
Rusya’nın Ukrayna işgaline girişmesinden beridir, Ruslar Putin’e karşı çıkma arzularını sergilemeyi sürdürdüler. Binlerce insan büyük para ve hapis cezaları tehdidine karşın Ukrayna’daki savaşı protesto etmek amacıyla meydanlarda toplandı. Kremlin’in güçlü propaganda makinesini alt etmek için çeşitli taktikler kullanan Rusya dışındaki bir “hacktivist” ağı tarafından desteklendiler. Bu hacker grupları, Rus devlet kurumlarının ve devlete ait haber kuruluşlarının çarpıtılmış hikayeler yaymasını önlediler.
HİKAYEYİ DENETİM ALTINDA TUTMA
Halkın gözü önünde gerçekleşen bu gösterilere karşın, liberal muhalefetin Putin karşısında zayıf olduğu, su götürmez bir gerçek. Bunun nedenlerinden biri, Putin’in, Rusların yaklaşık üçte ikisinin günlük olarak haberleri takip ettiği devlet televizyonunu kontrolü altında tutması. Savaşın arifesinde, Rus halkının yarısı gerginlikteki artıştan ABD ve NATO’yu sorumlu tutarken, yalnızca yüzde 4’ü Rusya’yı sorumlu tutuyordu.
Bu anlatıya, -yüzde 40’lık bir oranla- haberleri sosyal medyadan takip eden pek çok Rus karşı çıkabilir. Buna karşın, Kremlin’in, bu alanda faaliyet yürütme, teknoloji şirketlerini sindirme ve hükümet çizgisine destek sağlayacak sahte hikayeler yayma hususlarında uzun bir sicili var. Daha cuma günü, devlet yetkilileri, Rusların yaklaşık yüzde 9’unun kullandığı Facebook’a erişimi engelleyeceklerini duyurdular.
Putin, Batı’nın geçmişte uyguladığı yaptırımları avantaja dönüştürmek amacıyla bilgi makinesini kullanabileceğini çoktan ortaya koydu. Batı, Rusya’ya 2014’te Kırım’ı işgal etmesi nedeniyle yaptırım uygulamaya başladıktan sonra, Putin, Rusların ekonomik sıkıntılarının sorumluluğunu kendi üzerinden atıp dış güçlere yükledi. Elde ettiği sonuç, alışılmış “bayrak etrafında toplanma” olgusundan zayıf kalmış olabilir; fakat her şeyi hesaba kattığınızda, Putin, Ukrayna’daki ilk işgalden siyasi olarak kazançlı çıktı. Bu defa uygulanacak daha güçlü ekonomik yaptırımlar daha geniş bir milliyetçilik dalgasını harekete geçirebilir.
Daha da mühim olanı, uygulanan yaptırımların hedefe konan devletteki siyasi özgürlükleri zayıflatma hususunda da uzun bir sicile sahip olması. Rusya’daki durum kötüleşmeye devam ettikçe, Putin büyük olasılıkla herhangi bir muhalefet emaresini yok etmek amacıyla daha fazla baskı uygulayacak. Ve eski Rusya başbakanı Dmitry Medvedev, Rusya’nın insan hakları vaatlerine geri dönebileceğini iddia ederek ülkenin Avrupa Konseyi’nden çıkarılmasına tepki gösterdi.
SAVAŞTAKİ BİR BAŞKA ZAYİAT
Savaş çoktan başladı. Savaşın başladığı hafta, Rus yetkililer 7 binden fazla protestocuyu tutukladılar. Sansürü artırdılar ve uzun zamandan beridir liberal medyanın simgesi olan Ekho Moskvy adlı radyo istasyonunu kapattılar. Rusya’daki son bağımsız televizyon kanalı TV Dozhd’in editörü de ülkeden kaçtığını duyurdu.
Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütünün basın özgürlüğünü konu alan son değerlendirmesinde, Rusya 180 ülke arasında 150’nci olarak zaten en alt sıralarda yer aldı. Ve 4 Mart 2022 günü kabul edilen yeni bir kanun, Rusya silahlı kuvvetleriyle ilgili “yanlış bilgilerin” yayılmasını 15 yıla varan hapisle cezalandırıyor. Dahası, Rusları rejime karşı çıkmaya cesaretlendiren yaptırımlar, ironik biçimde, bunu yapmak için kendi elinde olan araçları kısıtlıyor.
Netice itibariyle, şu anda ve belki de önümüzdeki haftalarda Rusya’da sokaklarda boy gösterecek muhalefet, yakın gelecekte beklenebilecek en büyük gövde gösterisi olabilir. Batı, Rusya’nın meşhur oligarkları da dahil olmak üzere, Putin’in yakın çevresinde bulunan insanları hedefleyen yaptırımları sahaya sürme noktasında daha büyük bir fırsat yakalayabilir. Buna karşın, sahip oldukları servet dünyanın dört bir yanındaki farklı kasalarda saklandığı için, bu aktörlere ciddi bir zarar vermek güç olacaktır.
En uygun şartlar altında dahi ekonomik yaptırımların arzulanan etkiyi yaratması yıllar alabilir. Gaddarca ve tek taraflı bir savaşta mücadele eden Ukraynalılar açısından, uygulanan yaptırımların moral sağlamanın ötesinde bir yardım sunması pek mümkün görünmüyor. Asıl tehlike, bu yaptırımların sıradan Rusları Putin’in savaşındaki bir diğer zayiat haline getirmesidir.
Yazının orijinali The Conversation sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)