Eleştirel pedagoji ve sınıfta feminizm: Sınırları Aşmayı Öğretmek
bell hooks'un 'Sınırları Aşmayı Öğretmek’ kitabı, özgürlükle eleştirel biçimde ilgilenen, sorgulayan ve uygulayan eğitimi yeniden tahayyül etmeye ilişkin yeterli bir taahhüt.
Joyoti Chowdhury*
“Sınıf, akademideki en radikal imkân alanı olmayı sürdürüyor.”
1994’te yayımlanan 'Sınırları Aşmayı Öğretmek: Özgürlük Pratiği Olarak Eğitim', bell hooks’un eğitim hakkında yazdığı ilk büyük çalışma. Kişisel bir üslupla, sınıf ortamını belirleyen pedagojik anlayışı eleştirel şekilde betimliyor ve bize 'Sınırları Aşmayı Öğretmek'te öğrenmenin nasıl bir şey olduğunun yanı sıra öğretmede direncin, deneyimin ve esrimenin (ekstazinin) önemine dikkat çekiyor.
Okul, farklılıkları yok etmek için çeşitli kurumsal yöntemler uygulayarak “ideal” eğitim ortamı yaratmaya çalışır, öğrencilerin zihnini ve bedenini sürekli disipline ederek veya gözlemleyerek bu durumu mümkün hale getirir (Kjaran 2014). 2018’deki bir olayı anımsıyorum, Kolkata'daki Kamala Kız Okulu'nda, on kız öğrenci eşcinsel işler karıştırmakla suçlandı, “suçlarını” okulun vekil müdürünce ellerine tutuşturulan yazılı belgeyi zorla imzalayarak kabul ettiler.
bell hooks, 'Sınırları Aşmayı Öğretmek'te, çeşitli olasılıkları devreye sokmak ve sınıf ortamında “birbirinin sesini duymak, birbirinin varlığını tanımakla” derinden ilgilenen yeni bir öğrenme topluluğu oluşturmak amacıyla pedagojik yöntemlerin feminist açıdan yeniden değerlendirilmesinin öneminden bahsediyor.
ELEŞTİREL PEDAGOJİ: DEVRİMCİ BİR DİRENİŞ PEDAGOJİSİ
“Ev, bir başkasının gözünden kim veya ne olman gerektiğini söyleyen, o imaja uymanı bekleyen bir yerdi. Okulsa o kişiyi unuttuğun, düşünce yoluyla kendini yeniden icat ettiğin yer…”
'Sınırları Aşmayı Öğretmek’te bell hooks, ırk entegrasyonuyla öğrenmenin ve okula devam etmenin uğradığı değişiklikleri ele alır. İlköğretim boyunca yeni fikirleri ve kendini keşfetmenin verdiği “saf sevinç” zamanla ırkçı klişelerce güçlendirilen sıkıntılı bir sınıf gerçeğine dönüşür. Genellikle “coşkunun” ve “zevkin” sınıf alanındaki rolü reddedilir, “bankacı eğitim modeli” gereği bu tür deneyimlerin öğrenme sürecini baltaladığı düşünülür. Ayrıca hooks, öğrenmedeki “seri üretim bandı” anlayışının öğrencileri geliştirmek yerine kısıtlamayı amaçladığını ifade eder.
bell hooks, kitabında eleştirel pedagojiye başlamak için ('Ezilenlerin Pedagojisi' kitabının yazarı Brezilyalı düşünür) Paulo Friere’nin çalışmalarını örnek gösteredursun, benim eleştirel pedagojiyle resmi tanışmam hooks okurken gerçekleşti. Burjuva eğitim sisteminin kamu ve özel ikilemini nasıl teşvik ettiğine sıklıkla tanık olunur. Aslında akademisyen olmanın getirdiği alışkanlıklar ve yaşam pratikleri arasında ayrım yapmak gerekir.
#metoo hareketinin yükselmesiyle, önyargıları yok sayan ve ayakta kalanların deneyimlerini görmezden gelen bölümlendirmenin nasıl ele alınacağı sorusu merkezi önem kazandı. Bu nedenle hooks, 'Sınırları Aşmayı Öğretmek'te ilerici pedagojik pratiğe duyulan ihtiyacı dile getiriyor. Öğrenme ve öğretme alternatif stratejilerin keşfini kapsamalı, öğretmenler ve öğrenciler “kendini gerçekleştirme” ihtiyacı duymalı. Bu yüzden öğretmen/profesör “zihin ve beden ayrılığı fikrini” desteklemek yerine sınıftakilere “ayrıcalık tanımak” gerektiğini kabul etmeli. Angaje pedagoji pratiği, bireyin sınıftaki günlük tartışmalara hikâyelerini ve deneyimlerini taşımasıyla çeşitli konumsallıkların sorgulanmasının altını çizer: Önyargıları sorgulama veya onlara direnme kapasitesini ve yeteneğini geliştirir ve sadece birey olarak değil, aynı zamanda öğrenci ve öğretmen topluluğu olarak da bütünlüklü, kapsayıcı bir güçlendirme için daha büyük riskler alınmış olur.
FRIERE'NİN ESERİ VE HOOKS ÜSTÜNDEKİ ETKİSİ
Freire’nin şu cümlesi benim için devrimci bir mantra hâline gelmiştir: “Özne olmak istiyorsak mücadeleye nesne olarak giremeyiz.”
'Sınırları Aşmayı Öğretmek' kitabının “Paulo Friere” başlıklı dördüncü bölümü, Gloria Watkins (kendi benliği) ile bell hooks (yazar sesi) arasında süren eğlenceli bir diyalogdan oluşur. Bölümde, eleştirel düşünmeye kafa yoran hooks’u Freire’nin özgürleştirici çalışmalarının nasıl etkilediği girift şekilde ele alınır. Friere’nin düşünme ve bilinç yükseltme üstünde derin etki sağlayan çalışmalarıyla nasıl derinden özdeşleştiğini anlatır. Friere’nin okuryazarlıkla yakından ilgilenmesi, eğitim sistemine herkesin dâhil edildiği özgürleştirici paradigmalara karşı direnildiğini keşfetmesine yardımcı olur.
Irkçılık karşıtı feminist yazar hooks, 'Sınırları Aşmayı Öğretmek'te Friere’nin özgürlük söylemindeki “fallosentrik” yapıyı kabul eder. Buna rağmen Freire’nin öznenin konumunu tanımaya ilişkin tespitlerinin eleştirel pedagoji modelini anlamak için önemli ve elzem olduğunu vurgular. hooks, başvurduğu feminist düşüncenin, çalışmalarındaki bilinci temsil eden Freire’yi tümüyle reddetmektense, yapıcı şekilde eleştirme kapasitesini geliştirmek için değerlendirilmesi gerektiğini yazar. Şöyle der: “…eleştirel sorgulamayı topyekûn reddetmekten ayırmalıyız.”
Freire’in okuryazarlık anlayışı çoğunlukla sınıf ortamında tanık olunan hakimiyet politikasını sorgular. Bu da hooks’un ırka ve cinsiyete dayalı gerçeklerin sınıf ortamına ilişkin tartışmalarda nasıl görünmez kılındığını anlamasına yardım eder. Paulo ile kişisel ilişkisini tarif etmek için şöyle yazar: “Kendi adıma buluşmamız inanılmazdı, bu sayede ömür boyu Paulo’nun sadık bir öğrencisi ve yoldaşı oldum.” Freire’nin teorik düzeyde sunduğu pratiğini nasıl somutlaştırdığına tanıklık eder. Bu nedenle 'Sınırları Aşmayı Öğretmek'te anlamlı biçimde “praksisten” bahseder. Toplumun gerçekten dönüşmesi için “harekete” geçmenin ve “refleks” göstermenin ve eleştirel pedagojiyi yaşama geçirmek için sınırları aşmanın önemini vurgular.
SINIFTA FEMİNİZM
“Kendinize eleştirel açıdan bakmayı öğrendiğinizde, her şeye yeni gözlerle görürsünüz.”
bell hooks, 'Sınırları Aşmayı Öğretmek'te, sınıftaki feminist düşüncenin bizzat sınıf ortamını, bireysel muhalefeti temsil eden, aynı zamanda kişilerarası ilişkilerin kurulmasını sağlayan bir diyalog alanına dönüştürerek geliştirebileceğini keşfeder. Feminist harekete ırk meselesinin dâhil edilmesini hegemonik tutumlarına karşı tehdit gibi gören beyaz feministlerin bilgi akışını düzenleme çabasına epey değinir. Siyah kadınların karşılaştığı spesifik gerçeklikler ve sorunlar uzun zamandır feminist öğretinin gövdesinde katiyen yer bulmaz. Ayrıca siyah kadınların feminist öğretiye bağlanmasını ve öğretiye katkı sunmasını engelleyen pek çok faktörün nasıl doğduğunu da açıklar. Feminist politikaya bağlılığın çoğu zaman şüpheyle anılması işlenmiş bir suçtan fazlasıdır. Kişilerin kendini feminist olarak tanımlarken yaşadığı yabancılaşmış duygusu, genç kadınlar arasında feminizme karşı mesafeli bir tutuma yol açar. hooks, bakış açımızı eleştirel biçimde incelemenin ve bilincimizi dönüştürmenin “feminist siyasallaşmanın ilk adımı” olmasının üstüne önemli ölçüde gider. 'Sınırları Aşmayı Öğretmek'te beyaz kadınların siyah kadınlara yardımseverce ya da zalimce güç uyguladığını detaylı şekilde ele alır.
Yüzleşme eksikliği ve diyaloga girme isteği, kolektif feminist hareketin öne çıkması için beyaz ve siyah kadınların dayanışması için yolda durur. Sınıflarda feminist düşüncenin tanıtılması sadece mevcut hegemonyayı ortadan kaldırmakla yetinmez, aynı zamanda kişinin önyargılarını sorgulamasını savunur.
SONUÇ
“Özgürlük için eğitimin akabinde, pedagojik süreçle ilgili düşünme biçimine meydan okumalı ve onu değiştirmeliyiz.”
bell hooks, sınıf ortamını eleştirel sorgulama ve karşılıklı diyalogla nitelendirilen bir alan olarak yeniden tasavvur eder. Profesyonel bir akademisyen (öğretmen/profesör) olan kişinin kendi pedagojik yöntemlerini eleştirmesi, başkalarının, özellikle de öğrencilerin eleştirilerini kabul etmesi gerekir. Kişi, sınıftaki pozisyonuna eşlik eden ayrıcalıklı olma halini kavramalı, buna karşı duyarlı olmalı. Zihin/beden bölünmesi kişinin sınıftaki ayrıcalıklı konumuna bakar, hegemonik idealleri ve değerleri pekiştirir. Bu nedenle hooks, 'Sınırları Aşmayı Öğretmek'te pedagojik pratiğimizi yeniden düşünmenin ve kendimizle birlikte sınıfa taşıdığımız bilindik önyargıları yıkmanın zamanının geldiğini belirtir. Müfredata basit görünen radikal konular ekleme girişimi ilk adım sayılır, ancak özgürleştirici pedagojiyi hayata geçirmek için yeterli değildir. “Özgürlük pratiği olarak eğitim sadece özgürleştirici bilgiyle değil, sınıfı özgürleştiren pratikle ilgili” diye yazar hooks.
Genellikle sınıfın aktif vaizler (öğretmenler/profesörler) ve pasif dinleyiciler (öğrenciler) şeklinde ikiye ayrıldığı düşünülür. Özgürleştirici pedagojiyi eleştirmek için sınıf öğretmenleriyle öğrencilerin birlikte çalıştığı bir alanı tahayyül etmek zor. Bir öğretmen yalnızca öğrencilerin görüşlerini dile getirdiği, aynı zamanda başkalarının düşüncelerini saygıyla dinlediği bir ortam yaratmaktan sorumlu değil. 'Sınırları Aşmayı Öğretmek’te hooks şöyle der: “Özgürlük pratiği olarak eğitimin yarattığı fark bu. Sözün özü, varsayım sınıftaki herkesin sorumluluğunu bilerek hareket etmesi olmalı.” Tam da bu yüzden sınıf öğrencilerle öğretmenleri eşzamanlı yetkilendiren, birlikte bir öğrenme topluluğu oluşturan önemli bir alandır. Özgürlükle eleştirel biçimde ilgilenen, sorgulayan ve uygulayan eğitimi yeniden tahayyül etmeye ilişkin yeterli bir taahhüt bu kitap.
*Yazının orijinali Feminism In Indıa sitesinde yayımlanmıştır. (Çeviren: Arzu Eylem)