Emek Partisi'nin sempozyumunda işçiler konuştu: 'Patron ekmek yedirmem size' dedi

Emek Partisi İstanbul'da işçi sınıfıyla ilgili bir sempozyum düzenledi. Sempozyumda konuşan bir tekstil işçisi, yaşadıklarını anlattı: "Patron, 'Size ekmek yedirmem' dedi"

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Emek Partisi, İstanbul Şişli’deki Cemil Candaş Kent Kültür Merkezi’nde ‘Grev ve Direnişler Işığında İşçi Hareketinin Seyri’ başlıklı sempozyum düzenledi. Sempozyumda işçilerin sorunları ve işçi hareketlerinin güncel durumu tartışıldı.

'TÜRKİYE ÇOK ÖNEMLİ BİR İŞÇİ HAREKETİNE TANIK OLDU'

Sabah saat 9.30’da başlayan sempozyumun ilk oturumunda Hakkı Özdal’ın moderatörlüğünde “Direniş ve eylemlerin odaklandığı talepler ekseninde güncel durum” ele alındı. Tekstil, metal, kurye, gıda, depo ve gemi söküm işçileri sahada çalışırken yaşadıklarını aktardı.

Sempozyumun açılış konuşmasını EMEK Partisi Genel Başkanı Ercüment Akdeniz yaptı. “Muradımız işçi eylemlerini birleşik ve örgütlü hale getirmek için iyi bir tartışma sağlamak” diyen Akdeniz, sözlerine şöyle devam etti: “Pandemi, ekonomik kriz ve savaşın olduğu bir dönemden geçiyoruz. Pandemide ölümüne çalıştı işçiler. Kapitalizmin sürekli bir biçimde ekonomik krizler üreten vahşi bir sistem olduğunu biliyoruz. Dünya kapitalizmin, emperyalizmin rejimini sürdürmek için yeni paylaşım savaşlarına girdiğini Ukrayna-Rusya savaşıyla da yeniden görmüş olduk. Elbette bu gelişmelerin faturası işçilere yoksullara bindiriliyor. Nedir bu fatura, yoksulluk, yıkkım, açlık, rekabet, göçmen ve mülteci işçilerin daha fazla sömürülmesi, şovenizm… Bizlerin bu süreçte çokça tanık olduğu bir tartışma var. Her ley bu kadar kötüye giderken gelecek ne söylüyor? Bir çıkış yolu, bir ışık yok mudur? Özellikle Ocak ayından beri başlayan çok önemli bir işçi hareketine tanık oldu Türkiye. Daha önce örgütlü de olmayan işyerlerinde işgaller, direnişler oldu. Bu bir ışık olabilir mi? İşte bunu görmek için bu sempozyumda bir araya geldik. İşçi hareketine mütevazı bir katkı sunması için… Çeşitli işkollarından, akademisyen dostlarımız aramızda onları dinleyeceğiz ve birlikte bir çıkış yolu bulmaya çalışacağız.”

'TÜİK'İ ELEŞTİRMEK DE SUÇ...'

İşçi eylemlerine değinen Akdeniz, “Bu eylemler uzunca süredir pasif ve protestocu tarzdan grev direniş ve işgallere yönelen ve doğrudan üretimi durduran eylemler biçime geçti. Bu önemli bir gelişmedir. Çoğunmlukla enformel sistemde, sendikalı, örgütlü olmayan yerlerde, daha önce TİS’lerin bağıtlanmış olduğu yerlerde yeniden ücret düzenlenmesi talebi oldu. Bir domino etkisi olarak ek ücret istiyoruz, ücretlerin iyileştirmesini istiyoruz diyerek kamu ve sendikalı yerlerde de direnişler gördük. Daha da dibe giden bir ekonomik tablo ile karşı karşıyayız. İkinci 6 ay TİS'ler gündemde, buralarda ücretler ne olacak, eriyen ücretler karşısında homurdanmaların rahatsızlıkların olduğu açık. Ciddi hareketlerin olacağını kaydediyoruz. Hükümet bu sürecin farkında. Bazı fabrikalarda işçilerin büyük işçi dalgasına katılmaması için yeni teknikler denediler. Grevlerin önünü almaya çalıştılar, bunlara devam edecekler. Ana işletmelerin nabzını tutmak için de bu sempozyum araç olacak. Proleteryanın ana gövdesi dediğimiz; ana işletmeler sendikal bürokrasi engeline de takılıyor. Amiral gemiler dediğimiz bu ana işletmeler ayağa kalkmış değil ve buralar ayağa kalmadan olmuyor. Hükümet tek başına fabrikadaki işçilerin tek tek ücretleriyle uğraşmıyor korkunç bir zam dalgası da yapıyor.”

Akdeniz konuşmasında son olarak şunları söyledi: "En son TÜİK’i eleştirmek de bir suç kapsamına sokuldu. Burada sendikal bürokrasinin ve burjuva partilerin yaklaşımı yaşananlar karşısında durumu seçime havale etmek oluyor. 1 Mayıs’ta yüzbinlerin, emekçilerin ayağa kalkacağı ve siyaseti de değiştireceği bir 1 Mayıs için, demokratik bir halk seçeneğinin yaratılması için de bu sempozyumun etkisi olacaktır” dedi.

'PATRON EKMEK YEDİRMEM SİZE DEDİ'

Sempozyumda çalıştığı iş yerlerindeki grevlere katılan ve işten atılan işçiler de yaşadıklarını anlattı. Gaziantep’ten gelen bir tekstil işçisi, “Güven Boya’da üç işçi kodlarla işten atıldı. Patron, ‘size Antep’te ekmek yedirmem’ diye tehdit etti. Zulüm artıkça kazanım da arttı. EMEK partisi yılmadan işçilere ses verdi. Mehmet Türkmen geldi herkese sahip çıktı. İşçiler ekmeği için yumruk atmaya korkuyor. Ama ilk yumruk atılınca artık kavgadan korkmuyorlar. Mafyayı başkanın peşine taktılar. İş verenler bize ne tohum ekerse biz ona birinci kalite ürün veririz. Sendika güneş, işçiler toprak. Su ise siyasi partiler” diye konuştu.

'HAKLARIMIZI ALAMIYORUZ'

Karınca Lojistik işçisi ise şunları dedi: “Haklarınız alamıyoruz. Geçinme sıkıntımızı çok yüksek. Sendikamıza başvurduk, bize öncülük etti. İşveren öğrenince bir arkadaşımızı içten attı. Bizde iş bıraktık. Sendikanın anayasal bir hak olduğunu söyledik. Bizler direniş sergiledik ve güzel bir kazanım elde ettik. Patronun en son hamlesi iş kolunu değiştirmek oldu. Eylem sürecinde patron ‘sendikanın yetkisi yok siz gelin, oturalım’ dedi. Biz kabul etmedik. Sendikayla oturmak zorunda kaldı. Yüzde 80 kazanım elde ettik” dedi.

Falkom işçisi ise fabrikada yaşananları aktardı: “Çin sermayesi burada ciddi teşviklerle geliyor. İnsani koşullarla bir fabrika kurmadı. Tam bir kölelik anlayışına sahip bir fabrika kuruldu. Asgari ücretin verdiği bir ortamda, işveren Tük Metal-İş’i öğrenince işten atmaya başladı. Biz de iş bırakarak içeri girdik. 160 arkadaş işten atıldı. Sendikanın fabrikaya girmesi kazanım elde ediyor ama sendikal demokrasi uygulanmadığında işçilerin kazanımları korunmuyor ve işçi ile patron karşı karşıya geliyor. Sendika içeriye girdi ama şirket 110 arkadaşı işten attı. Sendika ise patrondan yana oldu. Bize yapacak bir şey yok dedi. Bizde sendikaya baskı yaptık maalesef olumlu dönüş yapmadı. Direnişimiz yenilgiyle sonuçlanmış durumda. Asıl mesele işçilerin işten atılmasını engellemek olmalı.”

'HAFTADA YÜZ KİŞİ İŞSİZ KALDIK'

İzmir’den bir işçi, Öz Gıda İş sendikasını eleştirdi. Sendikanın patrondan yana tutum aldığını belirterek şunları söyledi: “Devlet asgari ücrete zam yaptı. Sendikanın sözleşme yapması asgari ücretin altına kaldı. Biz zam istedik, Öz Gıda iş Sendikası, ‘Bize olmaz, yasak, hakkınız yok’ dedi. Biz işçiler kendi aramızda örgütlendik. Öz Gıda İş ‘bize ne yaparsanız yapın zam alamazsınız’ dedi ama biz sadece her öğlen yaptığımız alkışlarla zam aldık. Ama bazılarına yapılmadı. Disk Gıda İş sendikasıyla bir görüşme yaptık. Beş maddelik dilekçe yazdık. Bu da öz Gıda İş’i rahatsız etti. Ertesi gün işten çıkarmalar başladı. Bir haftada yüz kişi tazminatsız işten atıldık. İşçiyi işçiden başkası koruyamaz. Biz şimdi 190 kişiyiz. Disk Gıda İş bizim yanımızda oldu. İnşallah haklarımızı alacağız. Direnişin içinde işçiler ne kadar güçlü olursa o kadar haklarımızı alırız. Bana ‘sen artık atılmışsın neden uğraşıyorsun’ diyorlar. ‘Bana yaptıklarını başkalarına yaptırmasınlar diye. Öz Gıda iş sendikasını oradan çıkarana kadar devam edeceğiz. Birlik her şeydir. İşçi hep beraber olmalıdır.”

'BU UZUN SOLUKLU BİR MÜCADELE'

Kurye işçisi yaşadıklarını şöyle anlattı: “Size iş ortağı olduğunu, 25 bin lira ücret olduğunu, patronun olmadığını reklamlar gibi bize anlatıyorlar. Aslında arka kapılarda işçilerin karakterlerine saldırıyorlar. Eylemlerin nedeni ekonomik talep ama sınıfsal mücadele de artıyor. Uyum yok birlik yok. Bunları aşabilmek için bu sempozyum yapılıyor. Esnaf kuryenin yasaklanması gerekiyor. Bu uzun soluklu bir mücadele olacak. Olumlu kazanımlar oluyor.” (HABER MERKEZİ)