Emek ve Özgürlük İttifakı: Payımıza hep kuru ekmek mi düşecek?
Emek ve Özgürlük İttifakı, Adana’da asgari ücretle ilgili düzenlediği basın açıklamasında, yoksulluk sınırının üzerinde bir ücret belirlenmesi gerektiğini söyledi.
ADANA - Emek ve Özgürlük İttifakı, İnönü Parkı’nda asgari ücret tartışmalarına dair bir basın açıklaması düzenledi.
İttifak adına açıklamayı okuyan Hasan Çayan, “Bütün zenginlikleri biz üretirken bizim payımıza sadece kuru ekmek mi düşecek?” diye sordu.
‘YOKSULLUK SINIRININ ÜZERİNDE ASGARİ ÜCRET BELİRLENSİN’
Dört kişilik bir ailenin asgari geçim şartlarını belirleyen yoksulluk sınırının 26 bin TL, açlık sınırının ise 7 bin 800 TL olduğunu hatırlatan Çayan, “Bunun için insanca yaşayabileceğimiz ve yoksulluk sınırının üstünde bir asgari ücret belirlensin. Dinlenmeye, ailemize, sosyal yaşama zaman ayırarak, günde yedi saat çalışma ve haftada iki gün kesintisiz hafta sonu tatili, yılda 30 gün yıllık izin hakkı olsun. En düşük emekli aylığı asgari ücret olmalı ve tüm emekli aylıkları da aynı oranda yükseltilsin” dedi.
2023’te toplanacak 3 trilyon 200 milyar liralık verginin yükünün işçilerde olduğunu ifade eden Çayan, “Bizden topladıkları paraları patronlara aktarıyorlar. Asgari ücretlinin sofrasına çöken iktidar, merkezi yönetim bütçesinden faize 565,6 milyar TL ayırdı. Dışarıda yandaşlarına vergi cenneti yaratırken, içeride ise halka vergi ve zam cehennemi yaşatıyorlar. Faizcilere para var ama işçi ve emekçiye para yok” diye konuştu.
‘ÇOCUKLARA ÜCRETSİZ BİR ÖĞÜN YEMEK SAĞLANSIN’
Çocukların okula aç gittiğini dile getiren Çayan, “Çünkü süt, peynir, yumurta lüks tüketim haline getirildi. Geçen yıldan bu yana zeytin yüzde 86, peynir yüzde 203, süt yüzde 208, yumurta yüzde 200 zamlandı. Yoksulun sofrasındaki ekmeğini elinden aldınız. Çocuklarımıza ücretsiz bir öğün yemek için bütçe ayırın.”
Bütçede savunma ve güvenlik harcamaları için 468,7 milyar TL kaynak ayrıldığını dile getiren Çayan şunları söyledi: “Kuzey ve Doğu Suriye’ye yapılan her operasyonun sonucu yeni yıkımlar, ölümler, binlerce yeni mültecinin Türkiye’ye göç etmek zorunda bırakılması demektir. Türkiye’de halkın sofrasından ekmeğin daha da küçülmesi demek olacaktır. Bütün zenginlikleri biz üretirken, bizim payımıza sadece kuru ekmek mi düşecek? Bu yıl bu kaderi değiştirmek için ilk adımı atalım. Üzerinde konuştuğunuz ‘bizim hayatımız ve biz insanız’ diyelim. İş yerinde, sokakta, işçi emekçi olmanın onuru ile örgütlenelim. Öncelikle asgari ücret tartışmasında taraf olalım. Otomatiğe bağlanan zamlar, sürekli artan vergiler karşısında, açlık sınırında asgari ücretle yaşamaya ‘hayır’ diyelim. Hayatı üreten işçi ve emekçiler olarak bize reva görülen bu yaşam koşularını kabul etmeyelim.” (DUVAR)