Emekli maaşlarına bloke konulamaz

Kişilerin hak ve özgürlüklerinin özüne dokunan sınırlamalar kabul edilemez. Bu nedenle emekli maaşına bloke konulması insan haklarına aykırıdır. Yargı da buna sessiz kalmamalıdır.

Google Haberlere Abone ol

Feryal Atay*

Bankaların kredi kullanan veya kredi kartı borcu bulunan emeklilerin maaş hesaplarına bloke koyması uygulamasının yaygın bir hale geldiği görülmektedir. Ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümü bakımından ise mahkemelerde nihai kararlar ve gerekçeler yönünden geniş bir sorunlar yumağı ile karşı karşıya olduğumuzu en başından kabul etmeliyiz. Hem Yargıtay hem de mahkemelerin 1. ve 2. derece yargılamalarında birbirinden farklı ve çelişik kararlar olduğu gibi gerekçeler yönünden de dayanıklı, güçlü bir hukuki yorum zemininin oluşmadığı gözlenmektedir.

Bu sorun bugüne kadar maalesef yeterli biçimde ele alınmadı. Akademisyenler üzerinde yeterince durmadı. Tartışmadı. Mahkemeler ise yeterli olmayan gerekçelerle kararlar verme yoluna gittiler. Sorunun bir tarafı olan emeklilerin sesi kamusal alanda oldukça kısık biçimde çıkarken genel medyanın ilgisi de sorunun yarattığı trajedilerin haberlerini vermekten ileri gitmiyor. Şimdi ben burada bir gazete yazısının elverdiği ölçüde tartışmanın özüne dair bazı tespitlerde bulunarak başlamak istiyorum yazıya.

BLOKE TARTIŞMASINDA TEMEL SORULAR 

Bazı çok temel sorularla başlayalım. Sorulara verilen cevaplar bankalar ve emekliler arasındaki bloke ilişkisine mahkemelerin nasıl yaklaşması gerektiğine dair önemli ipuçları verecektir. İlk cevaplanması gereken sorular şunlardır: Banka tarafından maaş hesabına bloke konulması mümkün müdür? Emeklilerin maaşına bloke konulmasına ilişkin önceden imzaladığı taahhütname geçerli midir? Bir de şu şekilde soralım: Kişinin kendi iradesiyle yoksulluğa-yoksunluğa sürüklenmesini hukuk düzeni tanıyabilir mi? Peki kişinin en temel geçim imkanlarından vazgeçmesinin kabul edilebileceği bir sözleşmeler düzeni hukuken meşru mudur? Kişinin kendi iradesiyle kendisini açlığa taşıyacağı bir sözleşme kurulabilir mi?

Eski Roma hukuk düzeni bu sorulara olumlu cevaplar vermekteydi ve borçluluk köleliğin temel kaynaklarından birisi olarak kabul görüyordu. Kuşkusuz ki Roma’nın hukuk sisteminde kölelik de yasaldı ve hukuken kabul görüyordu.

Peki modern hukuk düzenlerinin cevabı ne olmalıdır? Köleliğin yasaklandığı, borçluluk nedeniyle insanların köleleştirilmesinin kabul edilemeyeceği günümüz hukuk sistemleri buna ne diyor? Eski Yunan’dan ve Roma'dan bu yana var olan borçluluk-kölelik ilişkisinin modern çağın şirketleri, sağlayıcı, üretici ve aracıları ile tüketicileri arasındaki ilişkilere taşınması mümkün müdür?

Bu noktada bankaların emekli maaşına bloke koyması uygulamasının tartışılması bakımından genel nitelikte son bir soru daha sorup mevzuat ve kararlar alanının sistematik yorumuna geçeceğiz. O soru da şudur: Mahkemelerin sözleşme güvenliği konusunda nasıl bir hukuki yorum ve yöntem izlemeleri beklenmelidir? 19. ve 20.yy da bankacılık da dahil olmak üzere “ekonomi hukuku”nun temel yorum eğilimi olarak bireyler yerine kurumların, yurttaşların bireysel çıkarları yerine “genel çıkar”ların öne alındığı, bu itibarla “güçlü bir ekonomi “için “güçlü şirketler”, kurumlar ve bankalar vurgusunun esas olduğu yaklaşımların hâkim olduğu bilinmektedir. Böylece hukuki yorumlarda ve mahkeme takdirlerinde şirket bilançoları ve çıkarları öne alınırken bireyin “özel çıkarları” telâfi edilebilir, hatta göz ardı edilebilir bir unsur olarak değerlendirilme yoluna gidilmiştir.

Bütün bu genel sorular tartışmanın özü ile doğrudan ilgilidir ve bir bütün olarak cevaplanmadığı takdirde alelacele sağlıksız hukuki yorumlar yapmak, zayıf ve dayanıksız gerekçeler üretmek kaçınılmaz olacaktır. Okuyucunun daha ilk anda fark edeceği gibi, üzerinde tartıştığımız emekli maaşlarına bankalarca bloke konulması meselesi sanıldığından daha geniş kapsamlıdır ve dahası toplumun ve yargı organlarının temel tercihleri ve yorum yöntemleri ile de doğrudan alakalıdır.

Şimdi bütün bu sorulara doğru cevap vermek için yasal mevzuata bakalım.

YASAL MEVZUAT

Sosyal Güvenlik Kurumundan (SGK) emekli olanların bankalardan kredi kullanmaları ve kredi kartı almaları halinde sözleşmelerde ve sözleşmenin eki olarak imzalatılan taahhütte emekli maaşının yattığı hesaplara bloke konulmasını kabul ettikleri görülmektedir. Ama emeklilerin en büyük geçim kaynağı olan emekli aylıklarına bloke konulması çok büyük ekonomik ve toplumsal sıkıntılara neden olduğu gibi hukuk ve yargı anlayışı bakımından da çeşitli sorunlar yaratmaktadır.

Bloke uygulamasının anayasal temelinden başlayalım: Emekli maaşına bloke konulması öncelikle anayasaya aykırıdır. Anayasanın 17.maddesinde “Herkes yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir" düzenlemesine aykırılık teşkil etmektedir. Anayasaya göre hukuk devletinde, hak arama özgürlüğü, sosyal devlet, adil yargılanma ve hukukî dinlenilme hakkı, eşitlik ilkesi, ölçülülük ilkesi, insan onuru, yaşam hakkının ve kişiliğin korunması, ailenin ve çocukların korunması ve mülkiyet hakkı gibi temel hak ve ilkelerin göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Anayasanın 5. maddesinde devletin amaç ve görevleri arasında kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak olduğu açıkça hükme bağlanmıştır.

Emekli maaşının haczedilemezliğine ilişkin kanun hükümlerine geçelim. Emekli maaşının haczedilemeyeceğine dair ilk hüküm 5510 sayılı SGK’da bulunmaktadır. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 93.maddesinde "Bu Kanun gereğince sigortalılar ve hak sahiplerinin gelir, aylık ve ödenekleri, sağlık hizmeti sunucularının genel sağlık sigortası hükümlerinin uygulanması sonucu Kurum nezdinde doğan alacakları, devir ve temlik edilemez. Gelir, aylık ve ödenekler; 88 inci maddeye göre takip ve tahsili gereken alacaklar ile nafaka borçları dışında haczedilemez. Bu fıkraya göre haczi yasaklanan gelir, aylık ve ödeneklerin haczedilmesine ilişkin talepler, borçlunun muvafakati bulunmaması halinde, icra müdürü tarafından reddedilir." düzenlemesi bulunmaktadır.

5510 sayılı Kanuna konulan bu hüküm ile ekonomik durumu zayıf olan emeklilere özel bir koruma getirilmek istenmiştir.

Emekli maaşlarına haciz konulması ile ilgili bir başka hüküm ise İİK’da bulunmaktadır. İİK'nun 83. maddesinde kısmen haczi mümkün olanlar arasında emekli maaşı da sayılmış olup 83/a maddesindeki düzenlemeyle borçlu ile alacaklının hacizden önceki dönemde aslında haczedilmemesi gereken mal veya hakkın haczedilebileceği konusunda yaptıkları sözleşmelerin geçerli olmayacağı düzenlenmiştir. Anılan düzenleme sözleşmelere borçlunun haczi mümkün olmayan mal veya haklarına bloke konulması ve kesinti yapılması sonucunu doğuran muvafakatlerin de geçersiz olacağına ilişkin emredici bir hüküm niteliğindedir.

Tartışmamızın daha sağlıklı ilerlemesi bakımından bu konuda bazı Yargıtay İçtihatlarından da bahsedilmelidir. En önemlisi ve güncel olanı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2021/829 sayılı ve 24.06.2021 tarihinde verdiği karardır. Kararda "İİK’nın 83/a maddesi gereğince haczedilemezlikten önceden feragat geçersiz olup henüz hakkında herhangi bir icra takibi başlatılıp maaşından haciz suretiyle borcun ödenmesine izin verildiği yönünde davacının iradesinin açıkça ortaya konulduğundan da bahsedilemeyeceğinden kredinin alınması sırasında takas ve mahsup yönünde verilen muvafakat da geçerli sayılmaz" gerekçesiyle emekli maaşına bloke konulamayacağı çok açık biçimde belirtilmiştir.

Karar doğru ve gerekçesiyle yerinde bir karardır. Nitekim bu karar hâkimlik görevim sırasında vermiş olduğum bir kararın bozulması ve bozmaya karşı direnmem üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunda alınmıştır. Uzun bir hukuki süreç sonunda elde edilmiş bir içtihattır. Bütün o uzun süren hukuksal mülahazalara, birbiriyle çelişen kararlara ve muhalefet şerhlerine rağmen süregelen hukuki problemi çözmüş ve bundan sonra ortaya çıkacak benzer nitelikteki davalar yönünden de yol gösterici bir önem kazanmıştır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında emekli maaşına bloke konulmasının anayasaya ve yasaya aykırı olduğu, hiçbir şekile bloke konulamayacağı belirtilmesine rağmen bu doğrultuda karar veren mahkemeler yanında hâlâ bu kararı uygulamayan mahkeme ve istinaf daireleri olduğunu üzülerek ifade etmek durumundayım.

Ne yazık ki emekli maaşına bloke konulmaması halinde bankanın alacağının tahsilinin mümkün olmayacağını ve borcun hiç ödenmemesi sonucunu doğuracağını, bu durumun kabul edilemez olduğunu belirten kararlar çıkmaktadır. Yargının buna bir son vermesi, emeklinin yasal mevzuat açısından durumuyla ilgili açmazlarının giderilmesi zorunludur.

Yargıtay kararlarında da belirtildiği şekilde emekli maaşının tamamına bloke konulması halinde, başka geliri olmayan emeklinin asgari geçim masraflarını karşılayamayacağı açlığa mahkûm edileceği gerçeği göz ardı edilmemelidir (örn.Yargıtay 13.Hukuk Dairesi 2014/47782 E.2016/3648K). Yargıtay’ın bu noktadaki tercihi ekonomik borç niteliğindeki bir ilişkinin emeklinin en temel yaşam koşullarından mahrum bırakılmakla sonuçlanmasını kabul etmek yönündedir ki Eski Roma hukukunun tersine Modern hukuk düzenleri böyle bir yorumu kabul etmez. Çünkü, modern hukuk düzenlerinde ekonomik borç kişilerin hak ve özgürlüklerinin özüne dokunan sınırlamaları kabul edemez. Diğer yandan emekliye kredi kullandıran banka Kredi Kayıt Bürosundaki bilgileri de görebildiği için, başka teminat alınmıyorsa emekli maaşının ve kredi taksitlerinin değerlendirilerek kredi kullandırılması esastır.

Bankadan kredi kullanan emeklilerin maaş hesabının tamamına bloke konularak kredi taksitlerinin karşılanması emekliler için katlanılması çok zor koşullara neden olabilecektir. Modern hukuk düzenleri kendi iradeleri ile de olsa kişinin açlık veya yokluk sınırına taşınmasına müsaade edemez. Mahkemeler şirket ve banka bilançoları ile tüketicilerin en temel ve asgari yaşam koşulları arasında denge kurmak ve buna uygun hukuki yorum geliştirmek zorundadırlar. Mahkemeler ekonomik ve sosyal hiyerarşiyi göz önüne alarak uygun bir sözleşme güvenliği sağlamak sorumluluğundadır. Tüm bunlar bir araya getirildiğinde emekli maaşının tamamına bloke konulması uygulaması meşru temellere dayanmamaktadır.

Yukarıda bir bütün olarak alıntılanan bilimsel makale somut olayımızdaki tüm tartışma noktalarını karşılayan bir entelektüel müdahale çerçevesine sahiptir ve somut olaydaki hukuki yorum tercihlerimizi de belirleyici niteliktedir. Emekli maaşının tamamına bloke konulması halinde başka geliri olmayan emeklinin asgari geçim masraflarını karşılayamayacağı, açlığa mahkûm edileceği gerçeği göz ardı edilmemelidir. Kişilerin hak ve özgürlüklerinin özüne dokunan sınırlamalar kabul edilemez. Yargının bunu tartışma konusu yapmaktan vazgeçmesi lazım. Çünkü emekli maaşına bloke konulması insan haklarına aykırıdır. Yargı da buna sessiz kalmamalıdır.

* Emekli Hâkim