EMEP'ten 6. ayında deprem raporu: Nefes almak ölümle eş
EMEP'in depremin 6. ayında hazırladığı “Sorunlar Çözülmedi AKP Eliyle Katmerlendi” raporunda barınma, sağlık, eğitim, kent inşası, işçi, çiftçi ve mültecilerin sorunları ile çözüm önerileri sıralandı.
DUVAR - Emek Partisi (EMEP), 6 Şubat Maraş depremlerinin 6. ayında bölgedeki son durumu, sorunları ve çözüm önerilerini içeren bir rapor hazırladı. “6. AY DEPREM BÖLGESİ RAPORU: Sorunlar Çözülmedi, AKP Eliyle Katmerlendi” başlıklı raporu EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan ile Genel Başkan Yardımcısı ve Antep Milletvekili Sevda Karaca gazetecilerle paylaştı.
Rapor, 13 Temmuz-25 Temmuz arasında Karaca ile parti genel merkez ve il yöneticilerinin yer aldığı heyetin; Hatay, Malatya, Adıyaman, Kahramanmaraş, Gaziantep’te yaptığı ziyaretler ve halk buluşmalarından notları, doğrudan saha gözlemlerini, depremzedelerin aktardıklarını, bölgede çalışma sürdüren gönüllülerin, emek ve meslek örgütü temsilcilerinin değerlendirmelerini içeriyor.
KARACA: YAĞMA PAKETİ
Toplantının açılışını yapan Genel Başkan Selma Gürkan, 6 aydan bu yana yapılmayanlara dikkat çekerken; Milletvekili Sevda Karaca da gözlem ve görüşme sonuçlarını aktardı. 6 aylık süre içinde halk sağlığı, barınma, yeniden inşa ve ihtiyaçlar açısından yerine getirilmemiş şeylerin ortaya çıktığını ifade eden Karaca, "6. ayda ortaya çıkardığımız bu tabloyla gördük ki bu eşik bugün AKP iktidarının yıkım ve yağma politikalarını uygulamasıyla, doğru düzgün bir girişimde bulunulmamasıyla atlatılamadı. Bu çok hayati nokta. Bizzat konuştuğumuz halkın anlattığı şeyleri bu raporda not etmeye çalıştık. Biz deprem bölgesinde bu halk buluşmalarını, işçi toplantılarını, köylülerle yaptığımız kahve buluşmalarını, kadınlar ve gençlerle yaptığımız buluşmalarını tam da Meclis'te depremin yaralarının sarılması ve gerekli duyulan ekonomik ihtiyaçların karşılanması için söylenen ‘Milli Dayanışma Paketi’ torba yasanın tartışıldığı günlerde gerçekleştiriyorduk. Bu yağma paketi 6. ayda hâlâ çözülmeyen sorunlar dururken depremi fırsat bilerek ülkeyi yeniden yağmaya açmaların bir yasa olarak çıkarılmıştı” dedi.
'AĞIR KOŞULLAR, BELİRSİZLİK, AYRIMCILIK'
Raporda çadır kentler ve konteyner kentlerde su yokluğu, banyo tuvalet konusunda yaşanan eksiklikler, gıda, temel ihtiyaçlar ve ulaşıma erişememe gibi sorunlar sürdüğü gözlemi aktarılıyor. Yurttaşların, devletten psikososyal destek, geçimi kolaylaştıracak yeterli nakdi destek alamadığı bu nedenle geçinebilmek için hamallık, taşımacılık, gündelik temizlik, açık dükkanlarda temizlik, servis gibi işler yapmak zorunda kaldığı aktarılıyor.
Depremin ilk haftalarında ev kiralamak isteyenlerin binanın sağlamlığını önceliklerken bu durum şimdilerde yerini, “uygun fiyatlı” ev bulmaya bıraktığı ifade ediliyor. Sadece kira değil, depremden sonra nakliye, boya, tadilat, temizlik gibi birçok sektörde de fiyatlar en az üç katına çıktığı belirtiliyor.
HALK SAĞLIĞI
Raporda molozların dere yatakları, orman arazileri, zeytinlikler, seralar, tarım arazileri ve su kaynaklarına çok yakın bölgelere dökülmesinin sağlığı tehdit ettiği aktarılırken; ortaya çıkan toz ve asbest sorununun da ciddi boyutlara ulaştığı belirtiliyor.
Kesintiler nedeniyle içme suyuna erişimde halen güçlüklerin yaşandığı deprem kentlerinde arıtma cihazları çalışmadığı, atık elektrik kesintileri nedeniyle besinlerin bozulduğu; sinek, haşere, böcek ve kemirgenlerle mücadelede zafiyet, yerel yönetimlerin de bu konudaki ciddi eksikleri nedeniyle her geçen gün büyüdüğü ifade ediliyor.
Bir diğer gözlem de sağlık sistemi ve çalışanlarının zorluklarını gözler önüne seriyor. Hatay başta olmak üzere sağlık altyapısının, aile sağlığı merkezi ve hastane binalarının çoğunun kullanılamaz durumda olduğuna dikkat çekilirken geçen 6 aya rağmen sağlık çalışanlarının barınma sorununun çözülmemiş ve birinci basamak sağlık hizmetlerinin nerede ve nasıl verileceğine dair bir çalışma yapılmamış olmasının altı çiziliyor. Bu durumun kızamık, uyuz gibi salgınlardan, ruh sağlığı sorunlarına, beslenme bozukluklarından, kronik hastalıkların alevlenmesine kadar pek çok hayati sorunun artmasına sebep olduğu söyleniyor.
Gebe kadınların hastane erişiminin neredeyse kalmadığı bölgede, kadınlar tuvalete daha az gitmek için az su içmeyi, az yemeyi tercih ettiğinden başkaca sağlık sorunlarının yaşadığı, yine doğum kontrol araçlarına erişimde de güçlük çektiği rapora yansıyanlar arasında.
'ÖĞRENCİ DE ÖĞRETMEN DE MAĞDUR'
Rapora göre yıkılmayan okulların valilik, kaymakamlık, ilçe emniyet müdürlüğü gibi kamu binalarına dönüştürüldüğü, 11 ilde her 100 öğrenciden ancak 20-25’i çadırlardaki eğitime katılabildiği belirtiliyor. Eğitim çalışanlarının ve öğretmenlerin barınma başta olmak üzere sorunlarının derinleştiği, eğitim bu nedenle de sekteye uğradığı ifade ediliyor.
'SU YOK, ÜRETİM YOK'
Hem tarım hem de hayvancılık yapan köylülerin sorunlarına ayrı ayrı değinilen raporda; sulama kanallarının hasarından hayvan yemine kadar köylülerin hiçbir mağduriyetinin giderilmediği belirtiliyor.
Köylüler, yıkılan ahırlar, açıkta kalan hayvanların korunması ve bakımının ciddi bir sorun olduğunu, bu sorunun çözümü için başvurdukları kamu kurumlarından olumlu yanıt alamadıklarını anlatıyor.
'BİLİMDEN UZAK TESPİTLER HALKTA GÜVEN YARATMIYOR'
İhalelerin yalnızca TOKİ ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın davet ettiği şirketler arasında yapıldığı belirtilen raporda; inşaatta tekelleşmenin önü açılarak, en uygun fiyatla inşaatın yapılmasının engellendiği ve kamunun zarara uğratıldığı ifade ediliyor. Konut alanlarının boşaltılarak ticaret ve finans merkezi olarak kurgulayacak planların hazırlandığı belirtilen raporda henüz depremzedelerin barınma sorununu çözecek kapsamlı bir inşa planı da olmadığı ifade ediliyor.
Yıkılan evlere ilişkin kamu görevlilerinin sorumluluklarına dair hukuki bir süreç başlatılmadığı, yaşanan depremlerin ardından felaketlerin ve can kayıplarının sorumluluğu yalnızca teknik uzmanlık alanlarında görev alan meslek mensuplarına yüklendiği; yapı inşasında müelliflik, şantiye şefliği, denetçilik ve müteahhitlik gibi farklı görevler üstlenen mimar ve mühendisler hakkında soruşturma ve yargı sürecinin başlatıldığı da rapora yansıyanlar arasında.
'SÖMÜRÜ VE HAK GASPLARI KATMERLENDİ'
İşçilerin büyük çoğunluğunun işe gidemedikleri süre boyunca hiçbir ücret alamadığının pek çoğununsa tazminatsız işten atıldığının belirtildiği raporda, Malatya’da depremden sonra barınacak yeri olmayan binlerce Organize Sanayi Bölgesi işçisinin başka illere göç etmek zorunda kaldığı yazıyor.
Maraş’ta fabrikaların çalışmadığı ve işçilerin işe gidemediği sürelerin bir kısmı işçilerin senelik izin haklarından kesildiği ifade edilirken, Deprem nedeniyle hâlâ işe gidemeyen on binlerce işçinin iş yerlerinden de devletten de hiçbir ücret veya ödenek almadığı belirtiliyor.
'MÜLTECİLER YAŞAMA TUTUNMA ÇABASINDA'
Deprem bölgesinde evleri yıkılan mültecilerin barınma ve yardımlara erişim sorunu halen devam ediyor. Mülteciler destek isteme, barınma koşulları, gıda, hijyen malzemeleri için talepte bulunma konusunda çekingen. Ağırlıklı olarak kendi olanaklarıyla yaşama tutunma çabası içindeler. Gıda ihtiyaçlarını kendi kazandıkları para ile karşılamaya çalışan mülteciler, su için ise yakın bir alandaki çeşmeden faydalandıklarını, çeşmeden akan suyun temiz olup olmadığını bilmediklerini, pet şişede içme suyu almak için ise bütçeleri olmadığını ifade ediyor.
Raporun sonuç kısmında; depremin yıkım etkisinin büyük olmasının, afete dönüşmesinin ve afet koşullarının 6. ayda bile halen devam ediyor olmasının temel nedeni; iktidarın rant politikaları olarak gösterildi. Yapılması gerekenler ise şöyle sıralandı:
- Hem geçici barınma alanlarındaki sorunlar hem de orta ve uzun vadede değişecek ihtiyaçlar giderilmeli.
Kentlerin yeniden inşasına bir an evvel başlanmalı. Tüm kentlerde kira zamları durdurulmalı, kiralar emekçilerin gelir düzeyine uygun olarak sınırlandırılmalı.
- Kalıcı deprem konutları inşa edilirken iş yerlerine ulaşım, eğitim, sağlık, dinlenme, alışveriş, sosyal aktivite gibi onlarca parametrenin dikkate alınmalı.
- Kentin tarihsel ve kültürel dokusu yok edilmemeli.
- İnşaat ve yıkıntı atıkları standartlara uygun lokasyonlarda ve sızdırmaz zeminlerde depolanmalı.
Tehlikeli atıklar, tıbbi atıklar, elektronik atıklar, yıkıntı atıkları ve organik atıklar her biri farklı yöntemler ile bertaraf edilmeli.
- Sudan kaynaklanabilecek halk sağlığı risklerin önlenmesi için sürekli numune alınarak, TS 266-Türk standartları ve Dünya Sağlık Örgütü içme suyu standartlarında belirtilen parametrelere göre ölçümler yapılarak önlemler alınmalı bu bilgiler paylaşılmalı.
- 2 bin nüfusa en az bir hekim ve iki hemşire olacak şekilde planlama yapılmalı.
- Deprem bölgesinin ihtiyaçlarına göre sağlık çalışanı (psikolog, sosyal hizmet uzmanı, diş hekimi, fizyoterapist, çevre sağlığı teknisyeni) desteği sağlanmalı.
- Yapılan sağlık merkezleri, müstakil, az katlı, doğal afetlere karşı korunaklı, olmalı.
- Depremde ortaya çıkan uzuv kayıplarının yarattığı engellerin rehabilitasyonu ve SGK geri ödeme sistemi ile ilgili sorunlar çözülmeli.
- Gebe, bebek, yaşlı ve kronik hastaların takibi ile aşı takipleri aksatılmadan yürütülmeli.
- Kadınlara ve çocuklara yönelik şiddetin önlenmesi için psikososyal destek birimleri artmalı, kadın danışma merkezleri oluşturulmalı.
- Bölgedeki öğretmen açığı giderilmeli, okul öncesi eğitimin vakıf maskesi takmış tarikatlar tarafından doldurulması engellenmeli.
- Ailelere eğitim ödeneği verilmeli. Öğrencilerin okullarda beslenmesi için ücretsiz, sağlıklı yemek sağlanmalı.
- Evini, ahırını, traktör ve ekipmanını kaybeden köylülerin bu ihtiyaçları bedelsiz olmalı ve devlet tarafından karşılanmalı.
- Yeniden inşa adı altında imara açılan tarım alanlarının tahribatı engellenmeli.
- Tarımı teşvik için köylülerin SGK primleri devlet tarafından karşılanmalı.
- Depremde evi hasar gördüğü için işe gidemeyen ve fiilen işsiz kalan bütün işçilere geriye dönük hakları, işe -başlayana kadar en az asgari ücret tutarında işsizlik ödeneği verilmeli.
- Çalışma izni ve şartı patronların insafından çıkarılmalı. Mülteci depremzedeler kayıt dışı çalıştırılmamalı. *Tüm mülteciler kendi isteği ve başvurusuyla çalışma izni alabilmeli.
- Depremzede göçmenlere yönelik kayıtlı olduğu kent dışında ikamet sınırlaması kaldırılmalı.
- Toplanan deprem vergisinin amacına uygun kullanılmamasından sorumlu tüm siyasi-bürokratik kişi ve kurumlardan hesap sorularak mallarına el konulmalı. (HABER MERKEZİ)