EMEP'ten cezaevi raporu: Kuyudaki beton tabutluklar...
EMEP; tutuklu ve hükümlülerin mektupları, cezaevi ziyaretleri ile mahpus yakınlarının ilettiği belgeler üzerinden hazırlanan hapishane raporunu 10 Aralık İnsan Hakları Günü vesilesiyle yayınladı...
DUVAR - Emek Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Antep Milletvekili Sevda Karaca, 10 Aralık İnsan Hakları Günü dolayısıyla hazırladıkları cezaevleri raporunu paylaştı.
Karaca, 10 Aralık İnsan Hakları Günü'nün İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin kabul edilişinin yıl dönümü olduğunu hatırlatarak; raporu 28. yasama yılında kendisine hapishanelerden gönderilen 30’u aşkın mektup, yaptığı ziyaretlerde aldığı notlar ile cezaevlerinde tutulan kişilerin aile ve avukatlarının ilettiği bilgi ve belgelere dayanarak hazırladıklarını ifade etti.
Rapor, cezaevlerinde öne çıkan sorunlardan oluşan 3 ana başlığı içeriyor: Yeni tip hapishanelerin koşulları, İdare ve Gözlem Kurulu kararları ve hasta mahpusların durumu...
KAPASİTE 299 BİN 042, MEVCUT NÜFUS 378 BİN 657
Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü'nün verilerinin aktarıldığı rapora göre 01.12.2024 tarihi itibarıyla Türkiye'de;
- 273 kapalı ceza infaz kurumu,
- 100 müstakil açık ceza infaz kurumu,
- 4 çocuk eğitimevi,
- 12 kadın kapalı,
- 8 kadın açık,
- 9 çocuk ve gençlik kapalı ceza infaz kurumu olmak üzere toplam 406 hapishane bulunuyor.
Bu cezaevlerinin kapasitesi 299 bin 042 kişi. Ancak 2 Aralık 2024 tarihli verilere göre hapishanelerde 322 bin 145 hükümlü, 56 bin 512 tutuklu olmak üzere toplam 378 bin 657 kişi bulunuyor. Yani, kapasite fazlası
tutuklu ve hükümlü sayısı 79 bin 615.
'4 AYDA 3 YENİ CEZAEVİ AÇILDI AMA KAPASİTE FAZLASI MAHKUM SAYISI 2 KAT ARTTI'
Rapora göre bu rakam günden güne de artıyor: "Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü'nün 1 Temmuz 2024 tarihli verilerine göre Türkiye’de bulunan 403 hapishanede 295 bin 064 hükümlü ve 47 bin 462 tutuklu bulunmakta olup, toplam mahpus sayısı 342 bin 526 iken kapasite fazlası 47 bin 198 kişi olarak belirlenmiştir. Yalnızca 4 ayda kapasite fazlası mahpus sayısının neredeyse 2 kat arttığı ve 3 yeni hapishanenin açıldığı görülmektedir."
AVRUPA KONSEYİ ÜYESİ ÜLKELER ARASINDA EN ÇOK MAHPUS TÜRKİYE'DE
Raporda; Avrupa Konseyi’nin Lozan Üniversitesi desteğiyle Haziran 2024'te hazırladığı cezaevi raporu verileri de yer aldı. Buna göre (2023 yılı verileriyle) Türkiye; 348 bin 265 kişiyle, Avrupa Konseyi’ne üye ülkeler arasında mahpus sayısının en yüksek olduğu ülke. Rapora göre; bunun yanında nüfusa göre en fazla mahpus sayısı, personel başına mahkum oranı ve nüfusu 500 binin üzerinde olan ülkelerde 2005-2023 yılları arasında cezaevlerindeki mahpus sayısında en yüksek yüzde değişimi gösteren ülke yüzde 429 artışla yine Türkiye.
2006-2023 ARASINDA 285 YENİ HAPİSHANE İNŞA EDİLDİ
Raporda cezaevi tiplerine ilişkin de şu veriler yer aldı: "İktidarın tasarruf etmediği alanlardan biri olan cezaevlerine milyarlarca lira kamu kaynağı aktarılırken 2006-2023 yılları arasında 285 tane yeni hapishane inşa edilmiştir. 2021’de 32 tane, 2022’de 22 tane ve 2023’te 16 tane daha cezaevi inşa edilen Türkiye’de; alfabedeki neredeyse her harf ile anılan tiplerde onlarca hapishane türü var (A, A1, A2, A3, B, C, D, E,
F, K1, K2, L, M, R, S, T ve Y tipi hapishanelerin yanı sıra yüksek güvenlikli, kadın açık, kadın
kapalı, çocuk ve gençlik tipi hapishaneler).
'İNSANLIK DIŞI TECRİT KOŞULLARI'
Rapora göre en ağır insan hakkı ihlallerinin yaşandığı Y tipi, S tipi hapishaneler ile yüksek güvenlikli cezaevlerini mahpuslar “kuyu” ya da “mezar” olarak tanımlıyor. Buralarda insanlık dışı tecrit uygulanıyor.
Raporda bu duruma ilişkin şu tespitler yer alıyor:
- Türkiye’de hapishaneler, özellikle siyasi mahpusların daha derin tecrit ve izolasyon altında tutulduğu ve sürekli yeni sistemlerin geliştirildiği mekanlardır. Ceza ve infaz sisteminin daha da insanlık dışı hale getirilmesi, fiziki koşulları ağırlaşan yeni tiplerin inşasıyla sürmektedir.
- Sosyal tecrit modeline dayanan F tipi hapishaneler, insanlık dışı ve onur kırıcı muameleler nedeniyle ağır hak ihlallerinin yaşandığı yerler olması dolayısıyla kapatılması için uzun yıllardır mücadele verilmektedir. Fakat F tipi hapishane modelinden vazgeçmek bir yana, 2021 yılı itibarıyla daha da ağır koşulların yaratıldığı S, Y tipi ve yüksek güvenlikli hapishaneler inşa edilmeye başlanmıştır. Bu yeni tip hapishanelerde kalan mahpuslar, fiziksel ve zihinsel sağlıklarını yitirme riskiyle karşı karşıya kalabilecek şekilde mutlak bir izolasyon altında tutulmaktadır.
- Buralarda tutulan mahpusların tamamı, kendi rızaları dışında ve çoğu zaman birkaç gün
içinde sürgün edildiklerini aktarmaktadırlar.
'MAHPUSLAR ANLATIYOR: BOĞAZINIZA BİR ŞEY TAKILSA...'
Raporda bu cezaevlerinin koşulları ise mahkumların kendi anlatımlarından örneklerle anlatılıyor. "İnşası hızlı bir şekilde yapılan söz konusu yeni tip hapishaneler tamamlandıkça 'rastgele' seçilen mahpusların buralara keyfi şekilde gönderildiği anlaşılmaktadır. Neredeyse tamamı siyasi mahpus olan kişilerin, zaten ağır ceza ve infaz koşulları altında tutulduğu bilinmesine karşın bu yeni tiplerle birlikte koşulların nasıl insanlık dışı hale geldiği de görülmektedir. Hücre tipi bu yeni hapishanelerde tek kişilik hücrede tutulma olağan bir hale gelmiş durumda" ifadesinin kullanıldığı raporda Yüksek Güvenlikli cezaevleri bir mahkumun tanıklığıyla şöyle anlatılıyor:
"Antalya Yüksek Güvenlikli Hapishanede tutulan Mehmet Akdemir 12 metrekare bir alanda tek başına kaldığını ve “boğazınıza bir şey takılsa Heimlich manevrası yapacak ve sizi kurtaracak kimse yok. Boğula boğula ölürsünüz” sözleriyle tek başına tutulmanın risklerini anlatıyor."
MAHKUMLAR 'KUYU' DİYOR
Raporda bu tip cezaevlerinin koşullarına dair şu anlatımlar yer alıyor: "Oldukça küçük alanlar olan bu hücrelerin havalandırması da bulunmamaktadır. Gelen çok sayıda mektuptan; havalandırmanın hücrelerden bağımsız yerlerde olduğu, buraya götürülüp geri getirildikleri, hapishane idaresinin takdirine göre günde yalnızca 1-2 saat arası havalandırma haklarının olduğu, bu süre zarfında tuvalet gibi bir ihtiyacın doğması durumunda havalandırma hakkının yandığı gibi uygulamalar anlatılmıştır. Bu yönüyle mahpusların hepsi bu yeni hapishanelere 'kuyu tipi' adını vermiştir."
Hamza Polat – Buca Yüksek Güvenlikli Hapishane: “Günde sadece 2 saat avluya çıkıp hava alma olanağı tanınmakta. Geri kalan 22 saati tek başına hücrede geçirmek zorunda kalıyorsun. Avluda insani bir durum geliştiğinde, örneğin lavabo ihtiyacına gitmek bile yasaklanmış. Gittiğinde tekrar avluya dönmek yasak.”
Mehmet Akdemir – Antalya Yüksek Güvenlikli Hapishane: “Havalandırma süresi 24 saat içinde sadece 1,5 saattir. 22,5 saat hücrede kapalı olarak tutulmaktayız. Havalandırma kapısı ile hücrelerimiz arasında 3-15 metre var ve fakat kapı üzerimize kitleniyor. Tuvaletimiz gelse gidemezmişiz. Böbrek-Prostat hastası iseniz, 1,5 saat acı çekerek bekleyeceksiniz. Bayılsanız, kalp krizi geçirseniz revire ulaşmanız en az 10 dakika sürer. Hastaneyi saymıyorum bile…”
Oktay Kelebek ve Cem Dursun – Buca Yüksek Güvenlikli Hapishane: “Tutuklu bulunduğumuz Buca Y Tipi Hapishanesinde hiçbir hücrenin kendine ait havalandırma alanı yok. İnfaz yasasına göre ağırlaştırılmış müebbet hapis hükümlüleri haricindeki tüm tutuklu ve hükümlülerin gün boyu havalandırmayı kullanma hakları var. Fakat biz bulunduğumuz bu kuyu tipi hapishanede bu hakları kullanamıyoruz”
Oya Aslan – Marmara Y Tipi Hapishane: (Daha önce hapishane koşullarını anlattığı mektuplarının idare tarafından gönderilmediğini belirterek, detay anlatamayacağını söylüyor ve şu soruların Adalet Bakanlığına sorulmasını istiyor.)
- Tutukluların tutulduğu yerler kaç metrekareden oluşuyor?
- Bu tip hapishanelerde havalandırma var mı?
- Üç katlı 15 metre yükseklikte duvarı olan havalandırmaya çıkmak neden tehlikeli?
- Tutuklular hapishanenin bir köşesinde bulunan kuyu biçimindeki havalandırmaya neden
sadece 1,5-2 saat çıkartılıyor?
- Sosyalliğin kısıtlandığı bu yerlerde tutsakların yaşadığı fiziki ve ruhsal sorunlar
gözlemlenebiliyor mu?”
Oktay Kelebek ve Cem Dursun - Buca Yüksek Güvenlikli Hapishane: “Dışarıyla tek bağlantımız olan pencerede ise demir parmaklıklar haricinde bir de parmaklarımı dahi çıkaramayacağımız sıklıkta tel örgüler takılı. Bu sadece fiziksel bir engel değil ayrıca psikolojik bir işkencedir de. Öyle ki hava dahi zor giriyor içeriye. Çamaşırlarımızı hücre içindeki 1,5 metrelik bir ipe asıyor ve bu tel örgülerden havanın geçip çamaşırlarımızı kurutmasını bekliyoruz.”
Sultan Işıklı – Kandıra 1 Nolu F Tipi Hapishane: “Pencereler bu karttaki gibi (resim çizmiş) sık tel örgülü. Bu nedenle içeri temiz hava ve güneş girmiyor. Çamaşır bu havasız hücrenin içinde kurutuluyor. Burada uyunuyor.”
Türkan Özen – Kandıra F Tipi Hapishane (Mektubun bir kısmı idare tarafından sansürlenmiş): “Bina 3 katlı olduğu için duvarlar çok yüksek, güneş aşağı inmiyor, hava akımı az. Karikatürümüzde (çizim yapmış) anlatmaya çalıştığımız gibi pencere demirlerine ek olarak kalemin deliklerinden güçlükle girebileceği tel takılmış durumda.”
Hamza Polat – Buca Yüksek Güvenlikli Hapishane: “Kaldığım hücrenin camında demir parmaklıklar var. Bununla beraber bir de sineklik teller takmışlar. Bundan dolayı içeriye hava sirkülasyonu olmamakta. Aynı şekilde yıkadığım elbiseleri kurutacak yer olmadığı için hücrenin içinde şerit çekip içeride kurutmak zorunda kalıyorum. Avluya çıkıp kurutmak yasak.”
Mehmet Güvel – Buca Yüksek Güvenlikli Hapishane (78 yaşında ve ağır hasta): “Tecritin en yoğun olduğu, insan sesinden, güneşten, gökyüzünden ve havadan mahrum kaldığımız, her anımız eziyet ve zulümle geçen ‘kuyu tipi’ hapishanedeyiz. Bu kuyunun dibindeki betondan tabutlukta ölmemek için direniyoruz.”
PARALEL MAHKEME: İDARE VE GÖZLEM KURULLARI
2021 yılının ocak ayından bu yana yürürlükte olan İdare ve Gözlem Kurullarının (İGK) "infaz yakma" kararlarının da keyfiyetle, adeta bir mahkeme gibi hükümle verildiğine değinilen raporda, 2021-2023 arasında 384 mahpusun tahliyesinin 3 ay ila 1 yıl arasında değişen sürelerle bir ya da birden çok kez ertelendiği ifade edildi. Raporda infaz süreleri tamamlanmış olmasına rağmen tahliyeleri ertelenen Gaziantep H Tipi Cezaevinde kalan Mehmet Hüseyin Öz, Tekirdağ 2 No'lu F Tipi Cezaevi'nde kalan Şükrü Yıldız, Sincan Cezaevi'nde kalan Saadet Akın’ın mektupları aktarıldı:
Mehmet Hüseyin Öz – Gaziantep H Tipi Hapishane: “5 yılı aşkın bir süredir Gaziantep H Tipi Kapalı Cezaevinde cezam infaz edilmekte. 10 buçuk aya yakın bir süredir cezamın infazını tamamlamış olmama rağmen tahliye edilmiyorum. 4 kere üçer aylık aralarla tahliyem engellendi. İdare, İGK marifetiyle, kendilerini adeta mahkemelerin yerine koymakta. Epilepsi hastasıyım. Sürekli ilaç kullanıyorum ve hastalığın etkisiyle sürekli baygınlık geçiriyorum ve ciddi düşmelere sebebiyet veriyor.”
Şükrü Yıldız – Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Hapishane: “İGK yetki çerçevelerini aşan, yeniden yargılama ve cezalandırmalara varan, provokatif ve işleyiş dışı sorular sorarak keyfi ve siyasi kararlar alıyor. Niyet okumalarla insanların tahliyeleri engelleniyor. Bulunduğum cezaevinde 30 yıldır cezaevinde olan ve geçen yıl tahliye edilmesi gereken A. Rıza Erdem ve Osman Klavuz’un tahliyeleri her 3 ayda bir erteleniyor. Aynı odada bulunduğum Mehmet Erbay arkadaşımın tahliyesi de 6 aydır erteleniyor. Örneğin; ‘manevi rehberlik ve ahlak dersi” adı altında, kurumda oluşturulmuş ve islamiyetin sadece Hanefi yorumuna dayalı olarak verilen derslere katılmamayı ‘toplumla bütünleşmeye hazır olmama’ gerekçesi gösterip tahliye erteleniyor. Cezaevi koşullarında toplumla bizi kendileri izole ve tecrit ediyorlar. Sonra da toplumla bütünleşmeye hazır olmadığımızı söylüyorlar. Tahliye olmamızı bekleyen yakınlarımızı da mağdur ediyorlar.”
Saadet Akın – Sincan Hapishanesi: “30 yıldır cezaevinde olan ve ‘cezaları’ bittiği halde bırakılmayan Nedime Yavlak ve Sermin Demirdağ arkadaşlarımız başta olmak üzere toplamda 14 arkadaşımız İGK kararları ile bırakılmıyorlar. İdari bir merci olan İGK kendisini mahkeme yetkileriyle donatılmış bir konuma koyarak arkadaşlarımızı yeniden yargılıyorlar. Yapılan itirazlar ‘kes kopyala yapıştır’ tekniğiyle okunmadan reddediliyor. İnanması zor ama Rojdan Erez arkadaşımızın tahliyesine dönük ilk ertelemede bir adli hükümlünün dosyasından alıntılanan “eşini öldürme” ve “toplumla uyumlu olmadığı, tekrar aynı şeye teşebbüs edebileceği…” gibi gün gibi ortada olan bir hukuksuzlukla ertelendi. Bu temelsiz gerekçe düzeltilmedi. Bu arada arkadaşımız bekar ama eşini öldürme tehlikesi varmış…”
ÖLÜME TERK EDİLENLER: HASTA MAHPUSLAR
Türkiye’nin uzun yıllardır en önemli gündemlerinden biri olarak yer tutmaya devam eden ağır hasta mahkumların durumuna da değinilen raporda “Hapishane koşullarına bakınca, buralarda bir hastanın iyileştirilmesinin olanağının olmadığı tartışmasızdır. Bilakis hapishane koşulları mahpusların durumunu ağırlaştırmaktadır” ifadeleri yer aldı. Rapordan bu durumdaki mahkumlardan bazı örnekler ise şöyle:
Selver Yıldırım: Yıldırım bunun en çarpıcı örneklerinden biridir. Sincan Hapishanesi'nde tutulan
hükümlü Selver Yıldırım, 1999’dan bu yana mahpustur. Yıldırım’ın 2014 yılında başlayan göz sağlığına ilişkin şikayetlerine karşın hastaneye sevki aylar almıştır. Aylar sonra gidebildiği hastanede ise kelepçeyle muayene dayatan hekim nedeniyle muayene olamamıştır. 7 yıl süren bu sürecin sonunda, sevki sağlandığı Maraş Sütçü İmam Üniversitesinde SSCR (göz sızıntısı) teşhisi konmuş ve lazer tedavisi önerilmiştir. Ancak söz konusu hastanenin hekimi, cihazın bozuk olduğu söyleyerek tedavi uygulamamıştır. Bu süreçte Yıldırım’da görme kaybı yaşanmaya başlamıştır. Görme kaybının ardından Gaziantep’e bir hastaneye gönderilmiş ancak oradaki hekimin de “lazer fabrikaları kapatıldı” deyip tedavi uygulamaması üzerine görme kaybı artmıştır. Akabinde Sincan Kapalı Kadın Cezaevine sevk edilmiş ve Bilkent Şehir Hastanesinde tedavisine başlanmıştır. Ancak yılları bulan tedavi sürecinde hekimlerin ayrımcı muameleleriyle karşılaşan Selver Yıldırım’ın şu anda sağ gözü tamamen, sol gözü ise yüzde 85 görme yetisini kaybetmiştir. Kendisine reçete edilen güneş gözlüğü ve büyüteç hapishane idaresi tarafından keyfi olarak verilmemektedir. Gelinen aşamada Yıldırım; okuyamamakta, yazamamakta ve çok şiddetli ağrılar çekmektedir.
Mehmet Güvel: Yüzde 80 engelli, Wernicke Korsakof ve prostat kanseri olan 78 yaşındaki Güvel, Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu Hastanesinde kanser tedavisi görürken İstanbul’da gözaltına alınmış ve tutuklanarak evinden ve tedavi gördüğü hastaneden uzak olan Buca Yüksek Güvenlikli Hapishaneye gönderilmiştir. Güvel yazdığı mektupta; günlük gereksinimlerini yerine getirmede zorlandığını ve kendisiyle aynı hücrede kalan Cem Dursun ve Oktay Kelebek’in de uzun süredir açlık grevinde olduğunu, bu nedenle onların da kendisine yardım etmekte zorlandıklarını yazmıştır.
Mehmet Hüseyin Öz: 5 yılı aşkın bir süredir Gaziantep H Tipi Kapalı Cezaevinde tutulan Öz de epilepsi hastası olması nedeniyle sürekli ilaç kullandığını, hastalığın etkisiyle sürekli baygınlık geçirdiğini ve baygınlıkların ciddi düşmelere sebebiyet verdiğini aktarmaktadır. Tam teşekküllü bir hastanede tedavi göremeyen Öz, keyfi İGK kararlarıyla serbest kalamadığından hastalığının da ilerlediğini bildirmiştir.
İnsanlık dışı olan bu durum, infaz rejiminin ayrımcılığıyla birlikte, “ıslah etme” amacından
ziyade düşmanlık güttüğünü; bu nedenle mahpuslara ölüm dışında bir şans bırakılmadığını
göstermektedir.
'YAPISAL SORUNLAR, SINIRSIZ KEYFİYET...'
"Hapishanelerin, AKP iktidarının toplumun muhalif kesimlerini insanlık dışı muamelelerle dize getirmek amacıyla kullanılan araçlardan biri olduğu tartışmasızdır" ifadelerinin kullanıldığı raporun sonuç bölümünde "İnfaz rejiminin yapısal sorunları dışında hapishane idarelerine verilen aşkın yetki ve sınırsız keyfiyet, hapishaneleri 'kuyu' ve 'tabutluk' haline getirmiştir. Bu durum karşısında acil ve insani önlemlerin alınması elzemdir" denildi. Bu önlemler ise şöyle sıralandı:
- İnsan hakları örgütleri ve TBMM tarafından bütün hapishanelerin incelensin, hak ihlaline sebebiyet verenler hakkında adli ve idari soruşturma başlatılsın
- Hasta mahpusların derhal tahliyeleri ve tedavileri sağlansın
- İdare ve gözlem kurulları kaldırılsın
- Y, S, F tipi gibi insanlık dışı uygulamaların olduğu cezaevleri kapatılsın
- Keyfi yasaklara son verilerek süreli yayınlar hapishaneye alınsın
- Sevkler mahpusların ailelerine yakınlığı ve diğer ihtiyaçlar gözetilerek yapılsın
- Ceza infazında adli ve siyasi gibi ayrımcı uygulamalar ortadan kaldırılsın.
10 Aralık İnsan Hakları gününde hapishanelerde korkunç koşullara, baskılara, insanlık dışı uygulamalara maruz bırakılan mahpusları unutmayalım!
— Sevda Karaca (@sevdakaraca) December 9, 2024
1 buçuk yıldır ülkenin her bölgesindeki her tip hapishaneden çok sayıda mektup aldık. Hapishanelere gidip mahpuslarla görüştük,… pic.twitter.com/5cNAzlUMmj
(HABER MERKEZİ)