En eski modern insan: 45 bin yıl önce ölen kadının yüzü betimlendi
Araştırmacılar, anatomik olarak en eski modern insan olduğu düşünülen ve 45 bin yıl önce ölen bir bireyin yüzünü yapay olarak betimledi.
Jennifer Nalewicki
Arkeologlar, 1950 yılında Çek Cumhuriyeti'nde bir mağara sisteminin derinlerine gömülü halde, bedeninden ayrı bir kafatası keşfetti. Kafatası ikiye ayrılmış olduğundan, araştırmacılar iskelet kalıntılarının iki ayrı kişiye ait oluştuğu neticesine ulaştı. Ne var ki bilim insanları, onlarca yıl sonra gerçekleştirdikleri genom dizilemesi sayesinde kafatasının aslında tek bir bireye ait olduğu sonucunu çıkardılar: O, 45 bin yıl önce yaşamış olan bir kadındı.
GENLERİ DİZİLENEN EN ESKİ MODERN İNSAN
Araştırmacılar, ona, mağara sisteminin üzerindeki tepenin ismine atfen Çekçe ‘Zlatý kůň kadını’ yani ‘Altın at kadını’ ismini verdiler. DNA’sı üzerinde yapılan daha fazla inceleme, genomunun yaklaşık yüzde 3 oranında Neandertal soyundan geldiğini, büyük ihtimalle Neandertallerle çiftleşen tarih öncesi modern insan toplumunun bir üyesi olduğunu ve genomunun şu ana dek dizilenen en eski modern insan genomu olduğunu açığa çıkardı.
Araştırmacılar, kadının yüz görüntüsünü betimlemek için, çevrimiçi bir veri tabanının parçası olarak depolanan ve kafatasının birkaç bilgisayarlı tomografi (BT) taramasından sağlanan verileri kullandılar. Bununla birlikte, tıpkı 70 yıldan daha uzun zaman önce bu bireyin kalıntılarını keşfeden arkeologlar gibi, yüzünün sol yanının büyük bir bölümü de dahil olmak üzere, kafatasındaki bazı parçaların eksik olduğunu fark ettiler.
Araştırma makalesinin ortak yazarı ve Brezilyalı bir grafik uzmanı olan Cícero Moraes, Live Science’a verdiği demeçte, “Kafatasına dair ilgi çekecek bilgilerden biri, ölümünün sonrasında bir hayvan tarafından kemirilmiş olması” diyor: “Bu hayvan bir kurt ya da sırtlan olabilirdi (her ikisi de o dönemde bölgede mevcuttu).”
NEANDERTAL KANI DA TAŞIYOR
Eksik kısımları tamamlamak amacıyla, Moraes ve ekibi, kafatasının yeniden inşasını gerçekleştiren araştırmacıların 2018 yılında derlediği istatistiksel verileri kullandılar. Buna ek olarak, dijital yüzü yaratma aşamasında, çağdaş bir kadın ve erkeğin BT taramalarına başvurdular. Moraes, “En fazla dikkat çeken şey, [yüzün] yapısının, özellikle de alt çenesinin sağlamlığıydı” diyor: “Kafatası bulunduğunda, onu inceleyen ilk uzmanlar, onun bir erkek olduğunu düşündü ve bunun sebebini anlamak kolay. Kafatası, o dönemki toplulukların ‘sağlam’ bir çeneye sahip olan erkek cinsiyetiyle fazlasıyla uyumlu özellikler barındırıyordu.
Moraes “Zlatý kůň’un çene yapısının Neandertallerle daha uyumlu olma eğilimi taşıdığını görüyoruz” diye ekliyor.
Araştırmacıların dikkatini çeken yegâne özellik güçlü çene yapısı değildi. Bunun yanı sıra, kadının endokraniyal hacminin, yani beynin oturduğu boşluğun, veri tabanında bulunan modern bireylerinkinden daha büyük olduğunu keşfettiler. Öte yandan Moraes, bu etkeni “Zlatý kůň ile Neandertaller arasında, onunla modern insanlar arasında olduğundan daha büyük bir yapısal yakınlık olmasına” bağlıyor.
TEN RENGİ BİLİNMİYOR
Moraes, “Yüzün temel özelliklerine sahip olduğumuzda, renklendirmeden (gri tonlamalı), gözleri kapalı ve saçsız olan daha objektif ve bilimsel görüntüler ürettik” diyor: “Ardından, renkli bir cilt, açık gözler, tüyler ve saçlarla spekülatif bir görüntü yarattık. Bunun amacı, genel nüfus açısından daha anlaşılır bir yüz yaratmaktı.”
Ulaştıkları netice, esmer, kıvırcık saçlı ve kahverengi gözlü bir kadının gerçekçi bir görüntüsü oldu. Moraes, “Cildin, saçın ve gözlerin renginin ne olacağına dair elimizde hiçbir veri bulunmadığından, yüzün görsel yapısını sadece spekülatif düzeyde tasvir edebilecek özellikler aradık” diyor. Zlatý kůň’u ayrıntılı biçimde inceleyen fakat araştırmaya dahil olmayan arkeolog Cosimo Posth, bu kadınla ilgili pek çok sorunun gizemini koruduğunu doğruluyor.
Almanya’da bulunan Tübingen Üniversitesi’nde arkeoloji profesörü olan Posth, Live Science’a verdiği demeçte, “Üzerinde çalıştığım Zlatý kůň’dan sağlanan genetik veriler, bize yüzünün özellikleri hakkında pek bir şey söyleyemiyor” diyor: “Bana kalırsa, morfolojik [biçimsel] veriler, başının ve yüzünün şeklinin nasıl olabileceğine ilişkin mantıklı bir fikir sunabilir; buna karşın, yumuşak dokularının doğru bir betimlemesi olmayabilir.”
Yazının orijinali Live Science sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)