Endişeli muhafazakarlar: İktidar dışında o topa oynayan kalmadı
CHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Yüksel Taşkın, 'endişeli muhafazakarlar' tartışması için konuştu: Başörtüsü sorunu toplumsal zeminde çözüldü, kimse bu uzlaşının gerisine düşemez.
ANKARA - AK Parti iktidarına dair yapılan kimi sosyolojik analizlerde sık kullanılan 'endişeli modernler' tabiri son günlerde yerini 'endişeli muhafazakarlar'a bıraktı. Bahsedilen endişe, 20 yıllık AK Parti iktidarında başörtüsü başta olmak üzere birçok kazanım elde etmiş muhafazakarların bu kazanımlarını kaybetme korkusu olarak özetleniyor. İktidar kanadından da sık sık bu endişeleri arttırmaya dönük açıklamalar geliyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da son Mersin ziyaretinde 'uyardı', “Bu ülkeye daha fazla demokrasi getireceğini söyleyenlerin geçmişte millete nasıl zulüm ettiklerini, insanları inançlarından, fikirlerinden, hatta kıyafetlerinden dolayı nasıl ötekileştirdiklerini hatırlayın” dedi.
Peki AK Parti iktidarının bitmesi durumunda dindarların yaşam tarzlarına müdahale edileceği endişesi ne kadar doğru? Hayat tarzına müdahale, rövanş endişesi taşıyan muhafazakarların korkuları ne kadar gerçek? İktidar iddiasıyla yol alan CHP bu konuda ne düşünüyor?
Bu soruları Türkiye’de milliyetçilik, muhafazakârlık ve siyasal islam üzerine akademik çalışmaları olan CHP Genel Başkan Yardımcısı Yüksel Taşkın ile konuştuk. Taşkın’ın sorularımıza yanıtları özetle şöyle oldu:
SEÇMENİN ENDİŞESİNE GÜLÜP GEÇEMEZSİNİZ, SİYASET ÇÖZÜM ÜRETMELİ: Kutuplaştırma siyaseti izleyen radikal sağ bir iktidar var. Kutuplaşma stratejisi toplumu ikiye böler. O ikiye bölünmüş kesimlerin endişeli olması zaten kaçınılmazdır. Herhangi bir seçmenin benim bu konuda endişem var demesine gülüp geçemezsiniz. Siyasetin sorumluluğu bunlarla ciddi şekilde uğraşıp ikna etmek ve çözüm üretmektir.
ÇOĞUNLUKÇU DEĞİL, ÇOĞULCU OLMALIYIZ: Bizim çoğunlukçu değil çoğulcu olmamız lazım. Sağ popülizm ikiye bölüyor ama soruyorum: Kürtler, Aleviler o yarılmanın neresinde? Kadınlar gençler nerede? Bu ikili bölünme başka sorun alanlarını görmemizi engelliyor. Bir kere laiklerin korkuları endişeleri de gerçek. Şimdi Türkiye’de başörtüsü üzerinden yaşanan sıkıntılar oldu. O insanların korkuları gerçek mi, gerçek. Basit bir soru: Bir kişinin özgürlüğü ve hürriyeti diğerini neden eksiltsin. Siyaset bunu becermekle yükümlü.
HERKESİN KİMLİĞİNİN GEREKTİRDİĞİ HAYATI YAŞAMASININ ZEMİNİNİ OLUŞTURACAĞIZ: Biz CHP olarak meseleye şöyle bakıyoruz: Herkesin kimliği şerefidir. Herkes kimliğini, kimliğinin gerektirdiği hayatı yaşayacak, bunun zeminini biz oluşturacağız. Sadece bir kesimi değil, bütün farklı kesimlerin özgürlüklerinin takipçisi olacağız. Çünkü çoğulcu siyaset anlayışı bunu gerektiriyor. CHP olarak bunu içselleştirdiğimizi düşünüyorum. Bayağı ciddi bir öğrenme süreci yaşandı. Genel başkanımız bu konuda çok duyarlı. Bu kesimi rencide edecek tek bir imada dahi bulunmuş değil. Muhafazakar kesimle her buluşmasında “Siz bu konuyu (başörtüsü) rahatlattınız. Bu konu üzerinden siyaset yapmıyorsunuz, bu bizi ferahlatıyor diye” teşekkür alıyor.
BAŞÖRTÜSÜ TOPLUMSAL ZEMİNDE ÇÖZÜLDÜ, KİMSE BUNUN GERİSİNE DÜŞEMEZ: Toplumların öğrenme süreçleri vardır. Amerika’da siyasi hareketi düşünün. Okullara dahi alınmıyordu. 60’lara geldiğinde beyazlar arasında muazzam bir destek zemini oluştu. Toplumsal sorunlar ilk başta sertlikle karşılaşıyor sonra mağdurlar oluşuyor ve toplum vicdani bir değerlendirme aşamasına geçiyor. Ben şuna inanıyorum: Türkiye başörtüsü sorununu toplumsal zeminde çözdü ve hiçbir siyasal aktör bu uzlaşının gerisine düşemez. Biz de Meclis’te bunun önünü açan parti olduk. Orada da bir kutuplaştırma hamlesi vardı. Önünü açtık ve ferahlattık Türkiye’yi. Biz her mahalleye şimdi girip konuşabiliyorsak, yerel seçimlerde konuştuysak bunun gerisine düşmeyiz artık. Bu konuda bizim kafamız net.
VALS YAPMAK İSTEYEN DE YAPSIN: Ben vals yapmak isteyen varsa yapsın diye bir yerden bakıyorum. Kişiler geçmişe değil geleceğe bakarlarsa, kendi kültürel hayatına dair değerlerini yaşayabiliyorlarsa sorun yok. Birinin de vals sevme hakkı olabilir. Vals ile adam dövmek nasıl bir kültürel kutuplaştırma! Gençler bunu anlamıyor, umudumuz da orası. Türkiye’de hayat tarzı istismarını siyaset olmaktan çıkaran parti CHP’dir. İktidar dışında o topa oynayan kalmadı. Orada yalnızlar, biz o topa girmeyeceğiz.
MAĞDURA KİMLİĞİ SORULMAZ: Yaşanmış mağduriyetler bizi ötekilerin hak mağduriyetlerine duyarlı kılmalı. Şimdi Aysel Tuğluk’un annesinin ölümünden dolayı yaşadığı sıkıntılar nedeniyle hapisten çıkarılması için bir çaba var. Ben Aysel Tuğluk’a HDP’li, CHP’li diye bakmıyorum. Mağdura kimliği sorulmaz. Hapishanelerden gelen hak ihlalleri ile ilgilenmiyor, yok sayıyorlar. Birileri der ki demek ki bunlar kendileri dışındaki mağduriyetlere duyarlı değil. KHK’lılar sürecinde de bunu gördük. Dünya tarihinde 150 bin insanın siyasi nedenlerle tasfiye edildiği başka bir örnek yok. Ben şuna inanıyorum: Bu insanların yaşadığı travma gerçektir ama kendi travmaları dışında başka travmalar da var.
MÜLAKATLARI KALDIRACAK, KPSS’Yİ GENİŞLETECEĞİZ: Biz kamuda mülakatları kaldıracağız diyoruz mesela. Çok mülakata girdim. O dönem kim kuvvetliyse baskı yapmaya kalktı. Asker kuvvetliyse asker, siyasette A partisi kuvvetliyse A partisi… Bülent Ecevit’in bu ülkeye getirdiği en olumlu düzenlemelerden biri KPSS sistemidir. Biz bu KPSS sistemini genişletelim. Üzüm yemekse niyet her şeyin çözümü var. Hukuken güvenceleri oluşturalım. KPSS’yi genişletelim. Türkiye’de mülakat sistemi torpil mekanizmasını besliyor.