Çekirdek enflasyon rekor kırdı: Tek haneli rakamlar hayal mi?
Mayısta baz etkisiyle belli bir düşüş yaşayacak olan enflasyonun eylül ayından itibaren ateşinin yeniden yükselmeyeceğine ilişkin inandırıcı bir gelişmeyi ekonomi yönetimi dışında görebilen var mı?
TÜFE İLE ENAG RAKAMLARI ARASINDA YÜZDE 100’E YAKIN BİR FARK SÜRÜYOR
Bir ülkede iki farklı enflasyon oranını izlemek, o ülkede bir şeylerin hiç de iyi gitmediğinin göstergesi olsa gerek... Türkiye Ekonomi Modeli ile birlikte yaşanmaya başlayan yüksek ve inatçı enflasyon, TÜİK tarafından makyajlanmaya devam ediyor. Uzmanlardan oluşan Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) ise bu makyajlamaya karşı her ay TÜİK verilerinden çok farklı bir enflasyon rakamı açıklıyor. Her iki kurumun açıkladığı oranlar arasındaki fark bazen yüzde 100’leri buluyor. Bu bile, Türkiye’de ekonomi yönetiminin şeffaf olmadığının net bir işareti! İşte nisan ayı enflasyonu verileri... TÜİK’e göre, nisan ayında tüketici fiyatları bir önceki yıla göre yüzde 69.80 artış gösterdi. Aylık artış da yüzde 3.18 olarak gerçekleşti. Piyasa beklentisi yıllık artışın yüzde 70 olması yönündeydi. Aylık artış beklentisi de yüzde 3.2 olarak belirlenmişti. Gelelim ENAG’ın rakamlarına... TÜFE’de aylık artış yüzde 5.02, yıllık artış ise yüzde 124.35 oldu. Şimdi dezenflasyonist önlemler hangi veriler dikkate alınarak belirlenecek? Peki ücret zamları hangi verilere göre artırılacak? Aynı şekilde pozitif reel faizi nasıl hesaplayacağız? Daha pek çok soru sorulabilir... Ancak TÜİK rakamlarıyla yapılacak her projeksiyonun hatalı olacağını söylemek yerinde olur.
ÇEKİRDEK ENFLASYONDA REKOR
Başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere pek çok yetkili, Türkiye’de yaşanan enflasyonist döngüyü açıklarken, cümlenin bir yerine ‘tüm dünyada yaşandığı gibi’ benzeri bir ekleme yapıyor. Oysaki durum hiç de böyle değil. G20 ülkelerindeki enflasyon oranları incelendiğinde, Türkiye ve Arjantin’in uzak ara önde olduğu görülüyor. Bu da her iki ülkede yaşanan enflasyonun, başta ekonomi yönetiminin hatalarından kaynaklandığını, aynı zamanda da her iki ülkedeki yapısal sorunların bir sonucu olduğunu çok net biçimde ortaya koyuyor. Türkiye’de enflasyonun yapısına baktığımızda da bunu görüyoruz. Söz gelimi nisan ayıda çekirdek göstergenin hızlanması bunun bir yansıması. Yıllık çekirdek enflasyon nisanda yüzde 75.81’i buldu. Bu oran, çekirdek enflasyonda yeni bir rekoru işaret ediyor. Çekirdek enflasyon, TÜFE’de yer alan bazı istisnaları hesaba katmadan belirleniyor. Bu enflasyon hesaplamasında dikkate alınmayan istisnalar genel olarak enerji, gıda ve diğer volatil piyasalar... Yani bir ölçüde Türkiye ekonomisini etkileyecek dışsal etmenlerin bir kısmının hesapta yer almadığı bir oranı ifade ediyor. Bu da sorunun küresel etmenlerin dışında yapısal faktörlerden kaynaklandığının bir göstergesi. Bu rakam aynı zamanda, enflasyonun ekonomi yönetiminin iddialarının aksine mayıstan sonra hızlı bir düşüş trendine gireceği iddiasını da bir kez daha sorgulamayı gerektiriyor.
ALKOLLÜ İÇECEKLERDE VERGİ YÜKÜ VE GIDA ENFLASYONUNUN BARİZ ETKİSİ
Gelelim enflasyonun bileşenlerine... Hemen belirtelim, alkollü içecekler haricinde en çok artış gösteren kalemler, beslenme, giyinme ve barınma gibi üç temel insani gereksinimi ifade ediyor. Nisan ayında aylık olarak en çok fiyat artışı yaşanan ana grup yüzde 9.56 ile alkollü içecek ve tütün grubu oldu. Bu grubu yüzde 4.69 ile lokanta ve oteller, yüzde 4.58 ile giyim ve ayakkabı izledi. Aylık en düşük artış ise yüzde 1.03 ile sağlık grubunda görüldü. Sağlık grubunu yüzde 1.38 ile konut, yüzde 2.62 ile eğlence ve kültür takip etti. Bir de geleceğimizi doğrudan etkileyen eğitim harcamaları var ki, o tek başına ayrı bir sorun... Yıllık olarak bakıldığında ise en yüksek artış yüzde 103.86 ile eğitim grubunda görüldü. Eğitimin ardından yüzde 95.82 ile lokanta ve oteller, yüzde 80.39 ile ulaştırma geldi. Endekste kapsanan 143 temel başlıktan nisan ayı itibarıyla, onüç temel başlığın endeksinde düşüş gerçekleşirken, yedi temel başlığın endeksinde değişim olmadı. 123 temel başlığın endeksinde ise artış gerçekleşti. Neresinden bakarsanız bakım, Türkiye’de enflasyonun dar ve orta gelir grubunu ağır bir şekilde etkilediğini görmek mümkün. Buna bir de enflasyonda yaşanan ölümcül döngüyü eklemek gerek. Türkiye’de enflasyonunun önünün alınamamasında bir etken de farklı enflasyon tiplerinin bir arada yaşanıyor olması. Greedflasyon, skimpflasyon, shrinkflasyonu bir arada gözlemliyoruz. Tabii ki temel mesele pandemiden bu yana uygulanan ekonomi politikaları ve birikimli yapısal sorunlar. Topu taca atmaya hiç gerek yok!
ÜFE’DE ARTIŞ HIZLANDI
Hemen her ay ekonomi yönetiminden yapılan resmi açıklamalar, mayıs ayından sonra enflasyonun düşüş eğilimine gireceği ve bu düşüşün hızlı bir şekilde gerçekleşeceği yönünde... Aslına bakarsanız, biz bu vaadi iki yıldır sürekli duyuyoruz ve hep hüsranla sonuçlanıyor. Zira enflasyon rakamlarını makyajlayarak ve sorunun salt para politikalarıyla çözüleceğini sanarak bu enflasyondan kurtulmamız mümkün değil. Bu para politikalarıyla maliye politikaları arasındaki kopuklukla da açıklanabilecek gibi değil!.. Meselenin temelinde birikmiş yapısal sorunlar var. Bunu hem dış ticarette yaşanan açıkta hem de tarımsal üretimde görmek mümkün. Bunun sonucunda, enflasyonla mücadelenin temel ayağı zayıf kalıyor. Nisan ayı rakamları da bunu gösterir nitelikte... Üretici fiyat endeksinde (ÜFE) artış eğiliminin hızlandığı görülüyor. Nisan ayında yıllık üretici enflasyonu yüzde 55.66 olarak kaydedildi. Mart ayında ÜFE yüzde 51.47 olmuştu. Aylık üretici enflasyonu da nisanda yüzde 3.60 seviyesine çıktı. Üretici fiyatları tarafında aylık bazda en yüksek artış yüzde 11.86 ile tütün ürünlerinde oldu. Bu grubu yüzde 10.43 ile metal cevherleri, yüzde 7.30 ile elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme izledi. Yıllık olarak en yüksek artış yüzde 84.25 ile metal cevherlerinde izlendi. ÜFE’de yaşanan artışlar, TÜFE’yi doğrudan belirleyen etmenlerden biri... Bir süre öncesinde makas biraz dengelenmiş ve ÜFE-TÜFE makası kapanmaya başlamıştı. Şimdi yeniden artışa geçmesi hiç de iyiye alamet değil!