Enis Akın: Hüseyin Cöntürk'ün edebiyata katkısı Nurullah Ataç'tan fazladır
Şair Enis Akın'ın söyleşi kitabı 'Yarın Konuşuruz', Ebabil Yayınları tarafından yayımlandı. Akın, "Söyleştiklerimden sadece Cöntürk, gençlerin yazdığı şiiri canlı canlı takip ediyordu. Ama modern Türkçe şiirden kastımız son 70 yıl ise, o şiir hakkında söz alabilecek en ciddi ekiple görüştüğümü, kitabın o şiiri anlamak isteyenlere ciddi bir kesit sunduğunu düşünüyorum" dedi.
DUVAR - Şair Enis Akın, bu defa bir söyleşi kitabıyla okur karşısında... Akın’ın altı şair ve (Ece Ayhan, İlhan Berk, küçük İskender, Ahmet Oktay, İsmet Özel, Güven Turan) dört yazar/eleştirmenle (Hüseyin Cöntürk, Necmiye Alpay, Orhan Koçak, Murat Belge) yaptığı söyleşilerin tümü, 'Yarın Konuşuruz' adıyla bir kitapta toplandı ve Ebabil Yayınları'ndan çıktı. 2001 ile 2018 yılları arasında gerçekleşen söyleşiler, daha önce yasakmeyve, Heves ve Natama dergilerinde yayımlanmış. Kitapta Enis Akın’la yapılmış bir söyleşi de yer alıyor.
İlk şiirleri 1987’de Edebiyat Dostları dergisinde yayımlanan Enis Akın (1964), şiiri çevreleyen yazılarıyla da daha o dönemde dikkat çeken bir isim oldu. Onu uzun uzun tanıtmaya gerek yok aslında. Otuz yılı aşkın süredir şiir yazıyor, yayımlıyor… 'Hiç Ama Birini' (1989), 'Öyleyse Ayrılalım' (1995), 'Puşt Ahali' (2002), 'Öpünce Geçmez' (2003), 'Çok Sevmek' (2006), 'Güzel Boşluk' (2008), 'Dağdaki Emirler' (2011), 'Mutsuzluk' (2015) ve 'Müjgân' (2018) yayımlanan şiir kitapları. Şairin ayrıca 'Tanrı’yla Bir daha Hiç Konuşmayacağım: Bir Sylvia Plath Kitabı' (2004) ve 'Kekeme Türk Şiiri' (2009) adıyla yayımlanan iki de inceleme kitabı bulunuyor.
Enis Akın, hem şiirleriyle hem de şiiri eksen alan eleştiri ve incelemeleriyle modern Türkçe şiirin son otuz yılını etkileyen ayrıksı isimlerden biri olarak dikkat çekiyor.
Şairlerin ne söyledikleri kadar kime ne söyledikleri de önemlidir. Belki de o nedenle şairlerin şairlerle yaptıkları konuşmalar, söyleşiler bilhassa şiir açısından kıymetli, bir o kadar da hacimli oluyor. Bu tür söyleşilerin cüreti gibi cirmi de aslında şiir için, şiirle uğraşacak yeni kuşaklar için yola bırakılmış işaret taşları niteliği taşır.
Enis Akın’a kitabında yer alan söyleşilerinde öne çıkan iki ismi odağa alarak yönelttiğimiz soruları ve şairin yanıtlarını sunuyoruz…
Söyleşilerde, özellikle iki isim üzerinde durduğunuz dikkati çekiyor. Birisi bir şair. Diğeri, bir dönem dergi de çıkarmış, şiir üzerine görüşleriyle etkili olmuş bir isim. Özellikle altmışlı yılların şiirinin oluşumunda ve biçimlenmesinde etkili olmuş bir eleştirmen… Şair, Turgut Uyar. Dergici ve eleştirmense Hüseyin Cöntürk… Şunu soracağım: Şair Turgut Uyar’ın yapıtlarının ve poetikasının sizin açınızdan modern Türkçe şiirdeki yeri ve önemi nedir?
Turgut Uyar başta olmak üzere 1950’lerin sonlarında, o, Edip Cansever ve Cemal Süreya tarafından yazılan toplasak iki elin parmaklarını geçmeyecek sayıda edebiyat yazısı, “Efendimiz Acemilik”, “Şiir Çıkmazdadır”, “Çoğunluğun Ozanı”, “Folklor Şiire Düşman” gibi yazılar, gerçek bir farkındalık, bir uyanış, dünya edebiyatıyla bir duygudaşlık sergilemiş gibi görünüyor. Öyle ki 70 yıl sonra bugün hâlâ şairler arasında şiire dair ciddi ayrımlar çizebiliyor bana göre. Hepsi dönemin dergilerinde yayımlanan bu yazıların ve verilen cevapların da yer aldığı o dönemin edebiyat dergileri o kadar önemli ki, bunları bilmeden, o dönemin en azından kokusunu tanımadan bugün dahi şiir yazılamıyor bence. Bugün bir üniversitede eğer bir şiir bölümü olsaydı, o bölümün temel eğitiminin en önemli parçaları olurdu bu dergiler (Yeditepe, Forum, Pazar Postası, vb.). Adına İkinci Yeni dediğimiz şiir hadisesi de o dönem olup bitiyor zaten. 1965’lerden sonra İkinci Yeniciler hâlâ şiir yazıyorlar, ama 68 etkisiyle politikleşiyorlar; daha aydınlık, daha umutlu, daha belirgin şeyler söyleyen şiirler yazıyorlar. Ustalaşıyorlar doğal olarak bir yerde. Neticede İkinci Yeni bitiyor ve Türk şiirinin, Türkçenin genetik bir parçası oluyor. Bir zamanların parlak genç şairleri tarafından gericilik, halka uzaklık diyerek yargılanmış olan Turgut Uyar da bugün hakkı olan, onurla Türk şiirinin “büyük saati” olarak “tarihte saatin kaç olduğunu” gösteriyor Türkçe yazan şairlere.
Turgut Uyar’ı konuştuğunuz konuklarınızın değerlendirmelerinden çıkarımlarınız neler oldu?
Sert, zeki birisi, büyüklenmeci bir psikolojisi var. Alkolizmi bununla ilgili, hayatta kalmanın başka çaresini bulamamış görünüyor. O yüzden de 58 yaşında, çok erken ölüyor. Bugün yaşasaydı sosyal medyanın hedefi olacak ölçüde erkeksi bir baba figürü. Yurtsever. Konuşkan değil. Tanıyan herkes az ya da çok korkuyor ondan. Hep bir sözü olan ama o sözü ortalıkta konuşmayan, ifade edecekse şiirine koyan birisi. İkinci Dünya Savaşı sonrası beliren yeni bir insandan söz ediyor; mutsuz ve yalnız bir insan, toplumla ilişkisinde sorunlar olan bir kişi. Kendini bu tipolojinin Türkçedeki mucidi olarak görüyor ve büyük oranda da haklı.
Aynı soruyu Hüseyin Cöntürk’le ilgili sormak istiyorum… Hüseyin Cöntürk’le ilgili görüş ve düşünceleriniz neler? Cöntürk’ün eleştirmen olarak modern Türkçe şiirdeki önemi ve yeri nedir?
Aslında Cöntürk ile Uyar aynı dönemde yaşıyorlar ama aynı çevrenin insanı değiller. Cöntürk mühendis, edebiyata sonradan dâhil oluyor. Uyar’dan 10 yaş büyük. Bir bilim adamı merakıyla ele alıyor edebiyatı; titiz, çok düzenli birisi. Ameliyat eder gibi yaklaşıyor, kesiyor, dikiyor, sınıflandırıyor. Turgut Uyar, eleştirmenin görevine dair 1957 yılında Forum dergisinde bir yazı yazıyor (“Eleştirme Üzerine”). Kendini de eleştirmen olarak gördüğü için üzerine alınan Cöntürk, belki biraz da refleksle bir cevap veriyor. Cevabın niteliği çok önemli değil ama bir karşılaşma yaşanmış olmasını önemli buluyorum. Böyle bir karşılaşmadan sonra Cöntürk, Turgut Uyar hakkındaki uzun incelemesini (Asım Bezirci’nin Edip Cansever üzerine incelemesiyle beraber) kitap olarak yayımlıyor. Bu inceleme Turgut Uyar’ın tarihinde, Nurullah Ataç’ın zarından sonraki ikinci zar; Cöntürk hemen hemen bir tek Uyar için ve burada kurucu rolü üstleniyor. Dikkat çekici nokta şu ki Cemal Süreya’nın Uyar’a ilişkin yaptığı meşhur “gövde” benzetmesi dahi bu kitaptan çıkma; o gün için kesinlikle yabancı olan ve bugün Turgut Uyar’ı algılayışımıza dair bütün saptamalar Cöntürk’ün 'Turgut Uyar' adlı incelemesinde var. Turgut Uyar’ı inşa ediyor. Onun dışında sadece yıkıyor.
Hüseyin Cöntürk’ü konuştuğunuz konuklarınızın değerlendirmelerinden çıkarımlarınız neler oldu?
Cöntürk, edebiyatı sadece metin olarak görüyor. Metnin arkasında, onu yazan insana bakmıyor; kasten yapıyor bunu. Uyguladığı formel eleştiri yöntemi bunu gerektiriyor. Bu yöntemin ortaya getirdiği sorunlar var. Ahmed Arif hakkında yazdıkları Cemal Süreya başta olmak üzere birçok kişi tarafından eleştiri konusu ediliyor, Nedim Gürsel Cöntürk’ün değer yargılarının şaşmaz olmadığını vurgulamak için sahte isimle bir yazı yazıyor; Memed Fuat’la ters düşüyor. Uzun lafın kısası Türk edebiyatı Cöntürk’ün bu “bilimsel ilgisini” dışlıyor, kusuyor, istemiyorlar onu. O da köşesine çekiliyor. İade-i itibarı gerekli. Şöyle bir durum var: Son yıllarda adeta bir “Ataç endüstrisi” oluştu; üniversitede hakkında tez üstüne tez yazılıyor, 15 tane tez saydım geçen sene. Gerçi herhangi bir metodu bulunmadığı, bugün ak dediğine yarın kara diyebildiği ve ortaya bir ölçüt, bir somutluk koymadığı, yazıları sohbete dayalı olduğu için Ataç’a ancak “sahici, değerli” gibi yakıştırmalarla itibar atfedilebiliyor, ama atfediliyor. Edebiyattan başka bir önceliği olmayan, son derece çalışkan, yargılarında nesnel olmaya çalışan bir edebiyatçı olan Cöntürk ise fazla katı olduğu için, yöntemi öne çıkardığı için, sevdim/sevmedim gibi yaklaşımlardan uzak durduğu için unutuşa, terk edilmeye devam ediyor, sevimsiz bulunuyor. Ama günümüzün yaşayan edebiyatına katkısı Ataç’tan fazladır.
Konuklarınızın modern Türkçe şiire ilişkin yaklaşımları ve değerlendirmeleri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Modern deyince hangi dönemi kast ettiğimiz farklı olabilir ama şu kadarını söyleyeyim, söyleştiklerimden sadece Cöntürk, gençlerin yazdığı şiiri canlı canlı takip ediyordu. Ama kastımız son 70 yıl ise, o şiir hakkında söz alabilecek en ciddi ekiple görüştüğümü, kitabın o şiiri anlamak isteyenlere ciddi bir kesit sunduğunu düşünüyorum.
Enis Akın’ın çalışkan bir şair… Acaba şiir atölyesinde (mutfak deniliyor, ama atölye demek sanki daha doğru) neler var, ne gibi hazırlıklar, tasarımlar söz konusu?
2013’ten beri yayımlanan Natama Şiir Dergisi'nin yakında 30. sayısı çıkacak. Orada gerçekten çok iyi bir çekirdek ekiple çalışıyoruz. Covid-19 nedeniyle ara verdiğimiz şiir kitapları yayımcılığına bu sene devam etmeye karar verdik. Kişisel olarak da bütünlüklü bir şiir kitabı daha yazmak istiyorum. Ayrıca Turgut Uyar üzerine bir inceleme kitabı yazmak ve sevdiğim şairlerin kitap bütünlüğüne sahip çevirilerini yapmaya ömrüm yettiğince devam etmek istiyorum.