Equality Now: İstanbul Sözleşmesi'ne muhalefet endişe yaratıyor

Equality Now Avrupa Ofisi Direktörü Jacqui Hunt, İstanbul Sözleşmesi’nin 10. yılında Türkiye’nin çekilme kararını değerlendirdi. Hunt, "Sözleşmeye karşı artan muhalefet endişe kaynağıdır" dedi.

Equality Now Avrupa Ofisi Direktörü Jacqui Hunt.
Google Haberlere Abone ol

Didem Mercan

DUVAR - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Sözleşmesi'nden çıkma kararı sözleşmenin imzaya açılmasının 10. yıldönümünde hak örgütleri tarafından protesto edilirken, bir açıklama da kadınların ve kız çocuklarının haklarının korunmasını ve geliştirilmesini savunan sivil toplum kuruluşu Equality Now’dan geldi.

İstanbul Sözleşmesi'nin, kadınlara yönelik toplumsal cinsiyet temelli şiddeti ele almak için var olan geniş kapsamlı, yasal olarak bağlayıcı bir uluslararası mekanizma olduğunu vurgulayan Equality Now Avrupa Ofisi Direktörü Jacqui Hunt, "İstanbul Sözleşmesi hükümetlere şiddeti nasıl önleyeceklerine, kadınları ve kız çocuklarını nasıl koruyacaklarına ve faillerden nasıl hesap soracaklarına dair kapsamlı bir plan sunmaktadır" dedi.

'SÖZLEŞME SON 10 YILDA MİLYONLARCA KADININ ADALETE ERİŞİMİNİ SAĞLADI

Bir ülkenin sözleşmeyi onayladıktan sonra, anlaşmada belirtilen yasal standartları karşılamaya mecbur olduğunun altını çizen Hunt, "Sözleşme son on yılda, milyonlarca kadın ve kız çocuğu için daha fazla koruma ve adalete erişim sağlamıştır" dedi ve ekledi:

"İstanbul Sözleşmesi, cinsiyete dayalı şiddeti bir insan hakları ihlali ve kadınlara karşı ayrımcılık biçimi olarak açıkça tanımlıyor ve devletlerin kadına yönelik şiddetin her türüyle nasıl başa çıkmaları gerektiğine dair kapsamlı bir yol haritası ortaya koyuyor. Buna ev içi, cinsel ve fiziksel şiddet, cinsel taciz, kadın sünneti, zorla evlendirme ve zorla kısırlaştırma dahildir."

Hunt, "Antlaşma, hükümetlerin cinsel saldırı kriz merkezleri, sığınma evleri ve yardım hatları gibi destek hizmetleri için yeterli finansmanı sağlamaları gerektiğini belirtiyor ve sözleşmenin amaçlarına etkin bir şekilde ulaşılmasını sağlayacak politikalar tasarlamak ve uygulamaları yerine getirmek için devlet yetkilileri ile sivil toplumu bir araya getiriyor. Kolluk kuvvetleri, hukuk uzmanları ve sağlık uzmanları için daha fazla eğitim verilmeli. Bu, cinsiyete dayalı şiddet mağdurlarının desteğe ve yasal tazminata erişmesini engelleyen engellerin kaldırılması için kritik öneme sahip" dedi.

'MUHAFAZAKAR GÜÇLERİN MUHALEFETİ ENDİŞE YARATIYOR'

Kadın haklarını daha geniş bir şekilde geri püskürtmek isteyen muhafazakar güçlerin sözleşmeye karşı artan muhalefetinin endişe kaynağı olduğuna da dikkat çeken Hunt, "Mart 2021'de Türkiye, özellikle Covid-19 salgınının ardından aile içi şiddet ve kadın cinayeti oranlarının arttığı bir dönemde, Sözleşme'den çekildiğini duyurdu. Türkiye’nin çekilmesi, kadın haklarının ve hukukun üstünlüğünün yok sayılacağına işaret ediyor. Karar, kadın hakları gruplarının geniş çapta kınamalarına yol açtı ve Türk hükümetinin sivil toplumla ortaklık içinde çalışma kararlılığının sorgulanmasına neden oldu. Ayrıca, toplumsal cinsiyete dayalı şiddete karşı hangi korumaların yürürlükte kaldığı ve kadınların şiddetten uzak olma haklarını garanti altına almak için hangi standartların uygulanacağı sorusunu da gündeme getiriyor’’ dedi.