YAZARLAR

Erdoğan aday olabilir mi-II

Türkiye’deki demokratikleşme sorunu ile YSK’nın bağımsız bir kurum olmaktan çıkması arasında bir rabıta vardır. YSK kararı da bu bağlamda değerlendirilmelidir. Siyasi iktidarın denetimindeki YSK ne karar verirse versin ben anayasa hukukçusu hocaların görüşlerinin hâlâ ve hâlâ önem taşıdığını düşünüyorum: Tarihe not düşmek zorunda olduğumuzu unutmamalıyız.

Anayasa hukuku hocalarıma Erdoğan’ın yeniden cumhurbaşkanı olup olamayacağını sormuştum. Sağ olsunlar hepsi de görüşlerini benimle paylaştılar. Önceki yazımda Sayın Turgut Kazan’ın Yüksek Seçim Kurulu’na yaptığı itiraz dilekçesini ve Prof. Dr. Selin Esen Arnwine’ın bana verdiği cevapları paylaşmıştım.

Memleket Partisi, Türkiye İşçi Partisi, Deva Partisi ve Turgut Kazan, Erdoğan’ın adaylığı ile ilgili itirazlarını Yüksek Seçim Kurulu’na sunmuşlardı. YSK’nın bu itirazları değerlendirmesinin son gününde “Birkaç saate kalmaz Yüksek Seçim Kurulu’nun mevcut itirazlar ile ilgili kararları açıklanacaktır. Bu kararların ne minvalde olacağına dair bir şüpheniz var mı? Benim de şek şüphem yok!” yazmıştım. Öyle de oldu. YSK Başkanı Ahmet Yener “Her 3 adaya yönelik itirazları Anayasa'nın 77., 101. ve 116. maddeleri ve Cumhurbaşkanlığı Seçimi Kanunu'nun 3, 6, 8, ve 8A maddeleri birlikte değerlendirdiklerini ve oy birliği ile 3 aday yönünden adaylıklarına itirazların reddine karar veril[diğini].” açıkladı.

Nasıl ki ekonomik krizi tartışan iktisatçılar Merkez Bankası’nın bağımsız bir kurum olmaktan çıkmasının krizi tetiklediğinin altını çiziyorlar; sanıyorum biz siyaset bilimciler de altını çizmeliyiz ki Türkiye’deki demokratikleşme sorunu ile YSK’nın bağımsız bir kurum olmaktan çıkması arasında da bir rabıta vardır. YSK kararı da bu bağlamda değerlendirilmelidir. Siyasi iktidarın denetimindeki YSK ne karar verirse versin ben anayasa hukukçusu hocaların görüşlerinin hâlâ ve hâlâ önem taşıdığını düşünüyorum: Tarihe not düşmek zorunda olduğumuzu unutmamalıyız.

SERAP YAZICI: ERDOĞAN 2 KEZ SEÇİLDİ ÜÇÜNCÜ KEZ SEÇİLEMEZ

Erdoğan’ın adaylığı hakkında Prof. Dr. Serap Yazıcı-Özbudun Hocamın da görüşlerini sordum. Gelecek Partisi İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Serap Hoca Erdoğan’ın üçüncü bir kez Cumhurbaşkanlığına aday olmasının, Anayasamızın 101. maddesinin 2. fıkrası gereğince mümkün olmadığını söyledi: “Bu fıkra 'Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir.' hükmüne yer vermektedir. Bilindiği gibi Sayın Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığına ilk kez seçilmesi 10 Ağustos 2014’te gerçekleşmiştir. İkinci seçimi ise 24 Haziran 2018’de yapılmıştır. Kısacası Anayasanın yukarıda aktardığım 101. maddesinin 2. fıkrası kapsamında iki kez seçilme kuralı, Sayın Erdoğan yönünden gerçekleşmiştir.”

Serap Yazıcı Özbudun

Serap Hoca bu açık hükme rağmen kendisinin üçüncü bir kez daha aday olmasının nasıl olup da gerçekleştiği sorusunun tartışılması gerektiğini belirtiyor ve konuyu birkaç açıdan analiz ediyor: “Hatırlanacağı gibi Nisan 2007’de 11.Cumhurbaşkanının seçimi sürecinde Türkiye, Sabih Kanadoğlu’nun yarattığı 367 teorisiyle meşgul olmak zorunda kaldı. Anayasaya aykırı olan bu teorinin ayrıntılarına değinmeyeceğim. Ancak teori, o tarihte Meclise hâkim olan Adalet ve Kalkınma Partisi çoğunluğunun göstereceği bir adayın Cumhurbaşkanlığına seçilmesini engellemek amacıyla titizlikle hazırlanmıştı. Böylece 367 sandalyesi olmayan Adalet ve Kalkınma Partisi, aday göstereceği Cumhurbaşkanını seçemeyecekti. Bu teori, Anayasa Mahkemesi tarafından da sahiplenildi. Böylece Sayın Abdullah Gül’ün adaylığının 27 Nisan 2007’de yapılan ilk tur oylaması, Anayasa Mahkemesi tarafından Anayasaya aykırılık gerekçesiyle iptal edildi. Bu iptale AKP çoğunluğunun cevabı, Anayasanın Cumhurbaşkanının nitelikleri ve tarafsızlığını düzenleyen 101. maddesiyle seçimini düzenleyen 102. maddesini değiştirmek oldu. Böylece Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren Meclise ait olan Cumhurbaşkanını seçme yetkisi, halka tanındı. 31 Mayıs 2007’de Mecliste kabul edilen bu Anayasa değişikliği, 21 Ekim 2007’de yapılan halkoylamasında yüzde 68,95 evet oyuyla kabul edildi ve yürürlüğe girdi.”

Bilindiği gibi, 22 Nisan 2007’de TBMM seçimleri yapıldı. Yüzde 46,58 oyla sandalyelerin çoğunluğunu elde eden AKP, 28 Ağustos 2007’de MHP’nin de desteğiyle Sayın Abdullah Gül’ü 11. Cumhurbaşkanı olarak seçti. Yazıcı-Özbudun’un da altını çizdiği gibi, “Anayasanın Cumhurbaşkanını seçme yetkisini halka tanıyan hükmü, 2007 Sonbaharında yürürlüğe girdiği halde ilk kez 10 Ağustos 2014’te uygulandı ve Sayın Erdoğan, halkın seçtiği ilk Cumhurbaşkanı oldu.”

SORUN NEREDEN KAYNAKLANIYOR?

Serap Hoca’ya sorunun nereden kaynaklandığını da sordum. Hoca şöyle cevap verdi: “21 Ocak 2017’de Anayasamızın pek çok hükmü değiştirilerek Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçildi. Bu çerçevede Cumhurbaşkanını düzenleyen 101. ve 102. maddelerde de bazı değişiklikler yapıldı. 102. madde ilga edilerek bu maddenin içerdiği hükümler, yeni 101. maddeye dâhil edildi. Böylece 2017 değişikliği sonrasında Cumhurbaşkanına ilişkin hususlar, tek bir maddeyle, yeni 101. maddeyle düzenlendi. Ne var ki yeni 101. madde, 2007’de değiştirilen 101. maddenin 2. fıkrasını aynen korumaktadır. Bu hüküm şöyledir: 'Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir.'  Görüldüğü gibi Sayın Erdoğan, 101. maddenin 2. fıkrası kapsamında iki kez seçilme kuralını tamamlamış bir aktördür.”

ÜÇÜNCÜ KEZ ADAY OLMAK İMKÂNSIZ MI?

Serap Yazıcı-Özbudun Erdoğan’ın üçüncü kez adaylığının imkânsız olmadığını düşünüyor. “Anayasanın seçimlerin yenilenmesini düzenleyen 116. maddesi, ilk fıkrasında TBMM’ye; 2. fıkrasında Cumhurbaşkanına seçimleri yenileme yetkisi tanıyor. Maddenin ilk fıkrası gereğince TBMM, yenileme kararını ancak üye tamsayısının beşte üçü olan 360 milletvekili ile verebilir. Bu durumda TBMM ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri birlikte yapılacaktır.”

Serap Hoca’nın da altını çizdiği gibi, Anayasanın 116. Maddesinin 3. fıkrası ise TBMM’nin yenileme kararını görevdeki Cumhurbaşkanının ikinci döneminde vermesi halinde ikinci dönemini sürdüren Cumhurbaşkanına üçüncü bir kez daha aday olma imkânı sunmaktadır. Kısacası, ikinci dönemindeki Cumhurbaşkanı ancak TBMM seçimleri yenileme kararını verdiğinde üçüncü bir kez daha aday olabilmektedir. 116. madde 2. fıkrasında Cumhurbaşkanına seçimleri yenileme yetkisi tanımakta; Cumhurbaşkanı bu yetkiyi kullandığı takdirde TBMM ve Cumhurbaşkanı seçimlerinin birlikte yapılacağını düzenlemektedir. Ne var ki Cumhurbaşkanı yenileme kararı verdiğinde üçüncü bir kez daha aday olamayacaktır.

Serap Hoca şu noktaların da altını çizmekte “Sayın Cumhurbaşkanı, 10 Mart 2023’te seçimleri yenileme kararı almış; bu karar aynı gün Resmi Gazete’nin birinci mükerrer sayısında yayınlanmıştır. Bu kararı dolayısıyla Cumhurbaşkanı, üçüncü bir kez daha aday olamayacağını kabul etmiştir. Çünkü Anayasanın 116. maddesinin 2. fıkrası, ona bu imkânı sunmamaktadır. Bütün bu sebeplerle Adalet ve Kalkınma Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi ve Büyük Birlik Partisi’nin Yüksek Seçim Kurulu’na başvurarak 14 Mayıs 2023’te yapılacak seçimlerde adaylarının Sayın R. T. Erdoğan olduğunu bildirmesi, Anayasaya aykırıdır. Buna rağmen Yüksek Seçim Kurulu, 27 Mart 2023’te bu başvuruyu kabul ettiğini açıklamıştır. Bu tablo karşısında tek seçenek, Yüksek Seçim Kurulu’na başvurarak Sayın R. T. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığına üçüncü kez aday olmasının Anayasaya aykırı olduğunu iddia etmektir. İYİ Parti, 27 Mart’ta bu yönde bir başvuruda bulunmuştur. DEVA ve Memleket Partileri de 28 Mart’ta aynı yönde başvuruda bulunmuştur. Yüksek Seçim Kurulu, Anayasamızın, anayasanın üstünlüğünü düzenleyen 11. maddesi karşısında üçüncü kez aday olmanın Anayasaya uygun olmadığı yönünde karar verebilmelidir. Çünkü Anayasanın 11. maddesi şöyledir: 'Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.'  Yüksek Seçim Kurulu, bir yönüyle yargısal, diğer yönüyle idarî fonksiyon icra eden bir kuruluş olup 11. maddenin emredici hükmüne tâbidir. Eğer Yüksek Seçim Kurulu, bu başvurulara rağmen üçüncü bir kez daha aday olmanın mümkün olacağı yönünde karar verirse bu karara karşı başka bir yargı merciine başvurmak mümkün olmayacaktır. Çünkü Anayasanın 79. maddesinin 2. fıkrası, 'Yüksek Seçim Kurulunun kararları aleyhine başka bir mercie başvurulamaz.' hükmüne yer vermektedir.”

ÖYKÜ DİDEM AYDIN: AMAÇSAL YORUMA BAŞVURDUĞUMUZDA ERDOĞAN YENİDEN ADAY OLAMAZ

Değerli arkadaşım, Anayasa Hukukçusu Doç. Dr. Öykü Didem Aydın’la da bu konuda sohbet ettik. Erdoğan’ın üçüncü kez adaylığı ile ilgili olarak  Öykü Didem Aydın Anayasanın 101. Maddesinin 'Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir' hükmüne referans vererek "İkinci kere seçimin sayılmasında ilk seçimden bu yana hükümet sisteminin değişmesi yani durumun parlamenter iken başkanlık olması fark eder mi diye sorarsanız ilk andaki kanımca pozitif hukuk anlamında fark etmemeli denebilir” diyor ve  2017 değişikliklerinden önce de bu işin seçimle olduğunun, 2004 yılında da malum Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilip TBMM tarafından seçilmediğinin altını çiziyor. 

Öykü Didem Aydın

Aydın, bu konuda tartışılan görüşlerden birinin "2014’ten beri üçüncü kere seçilme durumu" olduğunu ve bu yetkilerle 2017 Anayasa değişikliğinden beri iki kere seçilme durumunun olduğunu vurguluyor. Öykü Didem Aydın Anayasadaki “bir kimse” sözünün altını çiziyor: “Erdoğan’ın tekrar aday olmamasını savunan görüşe ağırlık verilebilmesinin nedenlerinden biri Anayasanın ‘bir kimse’ demesi. Yani yetkileri fark etmeden ‘bir kimse’ eğer seçilebiliyorsa üç kere seçilemez gibi.”

Öykü Didem Aydın şöyle bir örneğin üzerinden düşünmemizi salık veriyor: “30 sene önce bir defa (dikkat buyurun halk tarafından) CB yapılmış bir kimse 30 sene sonra da Anayasada CB yetkileri değişti diye üçüncü kere aday olamaz. Eğer seçilmişse! Hele hele her iki sefer de halk tarafından seçilmişse” Hoca, bu minvalde, amaçsal yorum yapmamızın öneminin altını da çizmekte ki ona göre amaç ülkenin eski Latin Amerika diktatörlüklerine benzememesi; amaç TBMM’nin üstünlüğü, yürütmenin aşırılıklarının önlenmesi. Öykü Didem Aydın “Bu felsefeden hareket [edilirse]… Erdoğan üçüncü kere aday olmaz diye tartışmamızı ilk safha muhakemede öyle kapatırım.”

Konuyu biraz daha derinlemesine tartıştığımızda, Hoca’ya göre “Anayasanın Cumhurbaşkanının yetkilerini düzenleyen 116. Maddesini yorumlarken hangi yorum taktiğini kullanacaksınız? Lafzi mi, sistematik mi amaçsal (teleolojik) mi?”

Öykü Didem Aydın "sistematik yorumların” Erdoğan’ın aday olabileceğini söylediklerini belirtiyor: “Zira aday olabileceğini savunanlar, ‘bu yetkilerle’ aday olmaktan bahsedebilirler. Lafzi/amaçsal yorumcular ikinci görüşe ağırlık verir (Aday olmaz, olmasın)." Aydın, “…amaçsal yorumun ağırlığının daha fazla” olduğu görüşünde zira "lafzi yorumla desteklenmekte ve kazandırdığı Anayasal değer daha güçlü olmaktadır” Soru şudur der Aydın, “Kural bize hangi değeri kazandırıyor?”

ANAYASANIN LAFZI NET: İKİ KERE SEÇİLMİŞTİN ÜÇÜNCÜ KERE SEÇİLEMEZSİN

Öykü Didem Aydın’a göre Erdoğan’ın adaylığı konusundaki bir tartışmada net bir fikre varmak ancak eldeki yorum teknolojisiyle mümkün olacaktır. Aydın, Cumhurbaşkanının yetkilerine bakıldığında yürütmenin aşırılıklarını önleyen bir Anayasa olmadığını söyleyebileceğimizi, ama yine de o ruhun bütün bir sistemde özellikle TBMM de gözetilerek hala mevcut olduğunu vurguluyor: “Anayasada bile yürütmenin aşırılıklarını önlemeye çalışan bir hayalet dolaşıyor. Ayrıca lafz da (sözü de) net. Seçilmişsen hele hele halk tarafından seçilmişsen tamam artık. İki kere seçilmiştin üçüncü kere seçilemezsin."

Aydın ayrıca, “Cumhurbaşkanlığı seçimi Cumhurbaşkanı kararı ile olursa erken bile olsa 2.dönem tamamlanmış olur, ancak meclis erken seçim kararı alırsa 2. dönem sayılmaz.” demekte “Ancak az önceki soruda herhangi bir sebeple cumhurbaşkanı makamının boşalmasından bahsedersek, anayasa gereği yapılacak seçim gündeme gelecek yani ne Cumhurbaşkanı kararı ne de meclis kararı olması, sadece anayasa gereği zorunlu seçim yapılması halinde 2. dönem ile ilgili düzenleme olmadığını düşünenler olabilir. Bunu düşünmelerinin nedeni Anayasayı yorumlama konusunda, genel olarak normları yorumlama, yani yorum teknikleri konusundaki eksiklikleri. Bu konuda karar Yüksek Seçim Kuruluna mı kalacak diyenler olursa kalmamalı diye cevap verebilirim. Bu arada İBB seçimlerinin iptaline muhalefet şerhi koyan 5 üyenin de görev dışı kalmasıyla artık YSK Cumhurbaşkanının yeniden aday olmasını kolaylaştıracak kararlar alacak. Zira oraya kendi yapısı da büyük ölçüde tarafsızlık konusunda çok ciddi soru işaretleri doğuran Danıştay ve Yargıtay üyeleri gidecek, denebilir."

Bu konuda, hocalarımdan öğrendiklerimi sizlerle paylaşmaya devam edeceğim.


Mete Kaan Kaynar Kimdir?

1972 yılında Ankara’da doğan Prof. Dr. Mete Kaan Kaynar, Hacettepe Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’nden mezun oldu. Yüksek lisans ve doktorasını aynı bölümde tamamladı. Çalışmalarına bir süre Westminster Üniversitesi, Centre for Study of Democracy’de misafir araştırmacı olarak devam etti. Halen Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Siyaset ve Sosyal Bilimler Anabilim Dalı öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. Türkiye siyasî hayatı ve kurumlarının yapısı, tarihsel dönüşümü, işlev ve işleyişlerini konu edinen çeşitli makale ve kitapların yazarlık ve editörlüklerini yapmıştır. Bunun yanında muhtelif gazete, dergi ve haber platformlarındaki güncel yazılarına da devam etmektedir. Mete Kaan Kaynar, Ankara Dayanışma Akademisi Kooperatifi (ADA), Bilim, Sanat Eğitim, Araştırma ve Dayanışma Derneği (BİRARADA), Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) 5 Nolu Şube ve Özgür Üniversite gibi kuruluşların gönüllüsü, Devrim Deniz, Umut Nazım ve Ekin Eylem’in babasıdır.