Erdoğan, Trump’ı yine tongaya düşürür mü?
Henüz Trump’tan Suriye'nin kuzeyinde ne yapacağını duymadık. Herkes niyet ve planlar üzerine zar atıyor. Kürtler Amerikan kurumsal yapısının bir ihanete izin vermeyeceğini umuyor. Erdoğan da bahsini 30-40 kilometre derinliğindeki kemere oynuyor... Olası Trump-Erdoğan uzlaşmasında ise kara kedi Türkiye’nin güdümündeki milis güçleri.
Beyaz Saray’a dönmeye hazırlanan Donald Trump’ın Orta Doğu politikasına dair papatya falı açıldı. Gazze ve Lübnan’ın defterini İsrail’in lehine dürdükten sonra Suriye’deki askerlerini bir şekilde çekebilir. Bu öngörüyü güçlendiren şey Trump’ın etrafından gelen açıklamalar.
Cumhuriyetçi Parti’nin Washington DC Başkanı Patrick Mara, Rudaw’a verdiği röportajda, “Bence bir tür çekilme olacaktır ama tüm güçlerin çekilip çekilmeyeceğini söylemek zor” diyor. Suriye Demokratik Güçleri’yle (SDG) ortaklığa dair soruya “Devam edecek demek isterdim ama Trump dış politikada çok fazla detaya girmediği için onun adına konuşamam” yanıtını veriyor. Mara’yla röportajdan anlaşılan;
- Dış politika başlıkları henüz yoğunlaşmadı.
- Bilinen şey Trump, ABD’yi yeni bir savaşa sokmayacak.
- Irak’tan çekilme kesin ama Afganistan’daki hatalar tekrarlanmayacak. Belki bazı danışmanlar ve küçük bir birlik kalacak.
- Yeni dönemde sahada çok fazla Amerikan botu görülmeyecek.
Trump’ın kampanya sırasında Lübnan ve Suriyelilerle bir dizi görüşme yaptığı aktarılıyor.
Robert F. Kennedy Jr. da Trump'la aralarında geçen bir diyaloğu aktardı. Bağımsız adaydı, yarıştan çekilip Trump’ın ekibine katılmıştı. ‘Küçük’ Kennedy, Tucker Carlson'a şunları anlattı:
"Geçen gün Trump ile uçaktaydım ve Orta Doğu hakkında konuşuyorduk. Bir kağıt parçası aldı ve bir Orta Doğu haritası çizdi. Her ülkedeki birliklerin sayısını yazdı. Özellikle Suriye ile Türkiye arasındaki sınıra bakıyordu. 'Suriye-Türkiye sınırında 500 askerimiz var. Türkiye'de 750 bin asker var, Suriye'de 250 bin asker var. Onlar birbiriyle çatışırsa, biz ortada kalırız' dedi. Sonra yanındaki generallerine bu 500 kişiye ne olacağını sordu. Generaller ‘Yem olacaklar’ yanıtını verdi. Trump da 'Onları oradan çıkarın' dedi."
***
Bu diyalogların gölgesinde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kafasında 30-40 km derinliğindeki güvenli bölge haritası yeniden ışıldıyor. Kendisine 2019’da “Aptal olma” diye seslenip Barış Pınarı Harekatı’nı durdursa da “Adamım Trump” dönüyor ve “Suriye’yi bana bırak” diyeceği anı gözlüyor.
Umut bu ya Trump, Suriye’de İran’la ilgili hedeflerine ulaşırsa Fırat’ın doğusunda 2019’da askeri harekatın önünü açıp kapatan zikzaka düşmeden alanı kısmen ve koşullu olarak Türkiye’ye açabilir. Erdoğan da bunun zeminini hazırlıyor. Cumhurbaşkanı, Trump’ın Elon Musk’la aile yemeğine denk getirdiği tebrik telefonunda geçen görüşmeyi anlattı. Maiyetindeki medya unsurlarına, Suriye’den Amerikan güçlerinin çekilmesi ve PYD-YPG’ye desteğin kesilmesi konularını Trump’la konuşarak belli bir zemine oturtabileceğini söyledi. "30-40 kilometrelik derinlik meselesi aynen devam edecek” dedi. F35, S-400 ve Suriye gibi meselelerden kaynaklanan fikir ayrılıklarına rağmen “Türkiye ve ABD'nin model ortaklığı tartışılmazdır" vurgusunu yaptı. Aralarındaki diyaloga güveniyor.
Erdoğan lafı ‘Suriye’de bozulan uyumu sağlayarak model ortaklığı yeniden tesis edelim’ demeye getiriyor.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Yeni Şafak’taki demecinde “ABD, Irak ve Suriye’den çekilmeyi masaya yatırabilir” öngörüsünü Amerikalıların İran’ın etki alanında saldırıya açık şekilde asker bulundurmak istememelerine bağlamıştı. IŞİD’e karşı koalisyonun da Afrika’ya kaydırılacağını belirtmişti. Çekilme konusunda güçlü bir öngörü var. Burada “ABD alanı planlı bir şekilde Türkiye’ye bırakır” hesabı devreye sokuluyor.
Trump’ın dönüşü, özerk yönetimi çökertecek bir formülle Suriye ile normalleşme arayışının tavsadığı bir döneme denk geliyor. Rusya Federasyonu Başkanı Vladimir Putin’in Suriye Devlet Başkanı Beşşar el Esad’ı yola getireceği varsayımı tutmadı. Fidan, 3 Kasım’da Hürriyet’e demecinde “Esad ve ortakları, muhalefetle anlaşmaya ve büyük bir normalleşmeye hazır değil” dedi. Yani Esad’a 'işgali ve silahlı milisleri sindiremedi' diye çatarken Rusya ve İran’a da çakıyor. Erdoğan, Esad’la Türk askerini çekmeden ve silahlı milisleri terk etmeden el sıkışmak istiyor. İşgali normalleştiren bir teklife kim yanaşır? Rusya da normalleşmeye paralel sürecin sonunda Türkiye’nin çekilmiş olacağını düşünüyordu. Esad da kademeli çekilme olacaksa bunun için resmi taahhüt istiyordu. Erdoğan buna yanaşmadığı için Rusya kilitlendi. Erdoğan, Putin sayesinde ulaşamadığı hedefe Trump’la varmanın düşlerini kuruyor. Ne kadar laf ederse etsin Suriye’de Amerikan oyunundan çıkmak istemiyor. Endişelenme, senin vekil gücün ben olurum diyor! NATO ortaklığı ne için var?
***
Askerler çekilecek ama bu hangi koşullarda olacak? Trump’ın yol haritası değişken faktörlere göre yön alabilir.
Trump’ın önceliği İran’ın kollarını kesmek, operasyonel kapasitesini felç etmek. Azami baskı stratejisine daha sert dönmek istiyor. Trump’ın Dışişleri ekibini oluşturmak için görevlendirdiği Brain Hook’a göre bütün sorunların anası İran. CNN’e demecinde, Trump’ın rejim devirmekle ilgilenmediğini ancak İran’ı tecrit ve zayıflatma sözü verdiğini vurguladı. Hedef İran’ı vekil güçleri finanse edemeyecek duruma düşürmek!
Trump’ın Orta Doğu’daki savaşları İsrail’in lehine bitirip İran’a yükleneceği öngörülebilir. Burada Suriye en önemli oyun sahnesi. Erdoğan da İran’a Trump’ın baktığı yerden bakıyor. İran’a karşı ortak strateji, Suriye’de Türk-Amerikan uyumunun önünü açabilir.
Eski Suriye özel temsilcisi James Jeffrey gibi isimler sıkı sıkıya tembih ediyor: Sakın Suriye’den çekilmeyin, bu Tahran ve Şam’ın işine yarar.
Çekilmeye karşı çıkanlar Trump’ı bundan vazgeçiremezse hikayeyi farklı yazabilirler: “Madem ABD çekilecek, o halde boşalan yerlere müttefikimiz Türkiye gardiyanlık yapsın.”
İşte Erdoğan bu noktaya oynuyor. Trump’ın İran’a karşı garezi büyük. Ama gönlü koordineli bir çekilmeden yana. Bir anlamda güvenli devir-teslim. 2019’da Amerikan güçleri sınırlardan zaten uzaklaşmıştı. Çatışmasız devir-teslim YPG/SDG’nin Amerikalılarca buna zorlanması anlamına geliyor. Buna “Kürtleri bağla biz geliyoruz” formülü denir. Bu senaryo yürür mü, çok zor. Çatışmasızlığı kimse garanti edemez. Çatışma ise Trump’ı 2019’daki senaryo ile karşı karşıya bırakır. O vakit Trump, Erdoğan’ı tehdit ederek askeri harekatı sekizinci gününde durdurmuştu.
Ayrıca Trump, Suriye’nin İran’sız bir sahneye döndüğünü garantilemeden askerleri çekemeyebilir. Çekilme kararından önce hedefledikleri saha koşulları olabilir: Suriye-Lübnan arasında mühimmat sevkiyatının yapıldığı kanalları kapattırmak; İran’ın silah ve milis sevkiyatında kullandığı Suriye-Irak sınırlarını kontrol altına almak; Suriye içinde İran bağlantılı askeri unsurları bölgeden uzaklaştırmak vs. Yani İsrail’e yönelik tehditlerin bertaraf edildiğinden emin olmak.
Türkiye’nin 30-40 km derinliğindeki kemeri genişletmesi İran’ın gerilemesini garanti etmez.
ABD’nin yapacağı şey;
- Esad’ı markaja almak.
- Havuç-sopa taktiğine başvurmak.
- İran’a karşı önlemleri alması halinde ABD’nin Suriye’den çıkacağını söylemek.
- Buna diplomatik angajman, yaptırımların kaldırılması ve insani yardımların artırılması gibi ilave ödüller eklemek. Ayartıcı taktikler halihazırda ABD adına Suudiler ve Emirlikler tarafından uygulanıyor.
- Şam üzerindeki baskıyı artırmak için İsrail’in hedeflerini Suriye’nin canını yakacak şekilde genişletmek.
-Ayrıca Golan’ın tamamen işgal edilmesi gibi tehditler savurmak.
- Baskıyı tırmandırmak için Suriye’nin güneyinde 2017’de kapatılan muhalif cepheyi yeniden açmaya girişmek.
- En önemlisi oyuna Rusya’yı dahil etmek.
***
Rusya’nın rolünü önemseyeceklerini öngörebiliriz. Golan’da İsrail’i güvenceye alan 2017’deki mutabakatı diriltebilirler. Bu yolun açılması evvela Ukrayna’da savaşı bitiren bir uzlaşmaya bağlıdır. Ukrayna çözülürse; Suriye’de İran’ın nüfuzunu kırmaya yönelik Rus-Amerikan paslaşmasının zemini oluşabilir. Moskova eğer günün sonunda Suriye selamete erecekse ve Rus etki alanı korunacaksa bu tür bir alış-verişe girebilir. ABD’nin çekilmesine karşın Rusya’dan da iki şeyi temin etmesi istenir: İsrail’in güvenliğini garantilemek ve SDG’ye sistem içinde çözüm geliştirmek. ABD’nin odak noktası demokratik özerklik modeli değil SDG. Burada da Türkiye’de alarm zilleri çalacaktır.
Trump, Putin ile anlaşamazsa Erdoğan’a yeniden dönebilir. Putin de ABD’nin tek taraflı oyunlarını bozmak için Erdoğan’ı Esad’la barıştırmak için masayı yeniden kurabilir. Karta karşı kart. Ayrıca sahada Rusya’yı aşarak oyun kurmak çok zor.
Trump’ın öncelik listesinde Gazze ve Lübnan’dan sonra Ukrayna acil koduyla yer alıyor. Söylemlerden bunu anlıyoruz. Niyeti Putin’le yeni sayfa açıp Çin’i çevreleme stratejisine ağırlık vermek.
***
Olası Trump-Erdoğan uzlaşmasında kara kedi Türkiye’nin güdümündeki milis güçleri. Türkiye alanı bunlarla çevirmek ve sığınmacıları buraya taşımak istiyor. Hem siyasi hem demografik yapıya müdahale geliyor. Trump Türkiye destekli muhalif güçlere desteği ilk görev döneminde kesmişti. İslamcı tonu ağır basan bu güçlerle iş yapması zor. Eski Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’a “Suriye’de El Kaide bizim tarafımızda” diye yazan Jake Sullivan kıvamındaki isimlere ekibinde yer vermesi beklenen bir şey değil.
Öte yandan Trump, Erdoğan’dan bazı taahhütler almadan “Saha senindir” diyebilir mi?
“General Mazlum” diye seslendiği SDG komutanı Mazlum Abdi’ye yazdığı tweet ve online görüşmede söyledikleri hala geçerli mi? Trump, 23 Ekim 2019’da şunu yazmıştı: “Nazik sözleriniz ve cesaretiniz için teşekkür ederim General Mazlum. Lütfen Kürt halkına en içten selamlarımı iletin. Yakında görüşmek üzere.”
O vakitler Ankara “Şahin Cilo kod adlı Ferhat Abdi Şahin’i Türkiye’ye teslim edin” diye bastırırken Trump, Mazlum Abdi’ye ‘general’ demekle kalmamış, Washington’a davet ettiği izlenimi vermişti. Üstelik Trump, Erdoğan’a gönderdiği tehdit mektubunun içine Mazlum Abdi’den aldığı mektubu da koymuştu. Mazlum Abdi’nin çözüm için ödünler vermeye hazır olduğunu not etmişti.
***
Henüz Trump’tan ne yapacağını duymadık. Herkes niyet ve planlar üzerine zar atıyor. Kürtler Amerikan kurumsal yapısının bir ihanete izin vermeyeceğini umuyor. Erdoğan da bahsini 30-40 kilometre derinliğindeki kemere oynuyor.
Bu konuda Merkez Kuvvetler Komutanlığı’nın (CENTCOM) Trump’ı etkileme potansiyeli de dışlanmamalı. Bir ihtimal senaryosu olarak söylüyorum; Trump Kongre, Pentagon, Dışişleri ve CIA dörtgeninde gelişecek blokajı Erdoğan’dan alınmış teminatlar eşliğinde koşullara bağlanmış bir çekilme planıyla aşabilir. Böylece “Afganistan hezimeti ve 2019’un tekrarlanmasına izin vermeyeceğim” diyebilir. Sonra Erdoğan’a dönüp “Tamam, Suriye’yi sana bırakıyorum ama sakın ortalığı dağıtma” diyebilir. Erdoğan’ın derdi de ortalığı dağıtmak. Bu iş nasıl olacak? En büyük bahis bu!
Fehim Taştekin Kimdir?
İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. Gazeteciliğe 1994’te başladı. Yeni Şafak, Son Çağrı, Yeni Ufuk, Tercüman, Radikal ve Hürriyet gazetelerinde çalıştı. Muhabirlik, editörlük ve dış haberler müdürlüğü yaptı. Ajans Kafkas’ın kurucu yayın yönetmeni olarak Kafkasya üzerine çalışmalar yürüttü. Kapatılıncaya kadar İMC TV’de “Doğu Divanı”, “Dünya Hali” ve “Sınırsız” adlı programların yanı sıra MedyascopeTV ve +GerçekTV’de dış politika programları yaptı. BBC Türkçe’nin analiz yazarları arasında yer alıyor. Al Monitor ve Gazete Duvar’da köşe yazılarına devam ediyor. Kafkasya ve Orta Doğu üzerine saha çalışmaları yürüttü. “Suriye: Yıkıl Git, Diren Kal”, “Rojava: Kürtlerin Zamanı” ve “Karanlık Çöktüğünde” adlı kitaplara imza attı.
İki felâketten birine razı olmak! 04 Kasım 2024
Açılımda Kandil ve Suriye yok! Peki sahada olan ne? 31 Ekim 2024
Fars’ın stratejik aklı ne diyor; ‘Vur’ mu, ‘Dur’ mu? 28 Ekim 2024
Öcalan sahneye neden davet edildi? Ne tür oyunlar dönüyor? 24 Ekim 2024 YAZARIN TÜM YAZILARI