Erdoğan'dan Kabine sonrası 10 büyükelçi açıklaması: Türk yargısı kimsenin emrine girmez
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kabine toplantısının ardından 10 büyükelçi krizine ilişkin konuştu: Türk yargısı kimseden talimat almaz, kimsenin emrine girmez. Amacımız kriz çıkarmak değil...
DUVAR- 10 büyükelçi krizinin 'çözülmesi'nin ardından yapılan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki Kabine toplantısı sona erdi.
Büyükelçi krizinin yanı sıra ekonomik gelişmeler ve korona virüsü gibi gündemlerle yapılan toplantının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, kameraların karşısına geçti.
Afrika temaslarına ilişkin bilgi veren Erdoğan "Kimse kusura bakmasın, biz Afrikalı dostlarımızla ortak bir gelecek inşa etmeyi, dolayısıyla sömürgecilere rahatsızlık vermeyi sürdüreceğiz. Türkiye'nin Afrika'da attığı her adım elbette kıtayı kendi arka bahçeleri olarak gören eski sömürgecileri rahatsız ediyor. Ülkemiz aleyhinde Batı'da yürütülen kampanyaların gerisindeki sebeplerden biri de budur" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 10 büyükelçinin Osman Kavala çağrısının ardından çıkan diplomatik krize ilişkin özetle şunları söyledi:
'TÜRK YARIGISI KİMSENİN EMRİNE GİRMEZ': Türkiye'nin nezaketini, teennisiyle davranma tarzını zaaf olarak görerek eski alışkanlıklarına yönelenler, yaptıkları yanlışı kabul etmedikleri sürece hak ettikleri cevabı alacaklardır. Son dönemde bazı ülkelerin büyükelçileri tarafından yapılan hadsiz ve talihsiz açıklamayı da aynı çerçevede değerlendiriyoruz. Bu açıklama herhangi bir kişiyi ve konuyu değil doğrudan ülkemizin yargısını ve egemenlik haklarını hedef almıştır. Her şeyden önce bu tavır ülkemizdeki yargı teşkilatımız, hakimlerimiz, savcılarımız avukatlarımızla birlikte tüm yargı mensuplarımıza yapılmış bir büyük hakarettir. Anayasamızın 138'inci maddesinde belirtildiği şekilde, Türk yargısı kimseden talimat almaz, kimsenin emrine girmez. Kendi yasama ve yürütme organlarımızın bile Anayasa gereği işine karışamadığı yargımızı, bir grup büyükelçinin sigaya çekmesine tahammül edemeyiz.
ARTIK DAHA DİKKATLİ OLACAKLARINA İNANIYORUZ: Bugün aynı büyükelçilikler tarafından yapılan yeni bir açıklamayla Türk yargısına ve Türkiye’ye yönelik bühtandan geri dönüldüğüne işaret eden Erdoğan, "Viyana Sözleşmesi'nin 41'inci maddesine, yani ülkelerin kanunlarına ve nizamlarına uyulacağı, içişlerine karşılamayacağı taahhüdüne bağlılıklarını ifade eden bu büyükelçilerin artık Türkiye'nin egemenlik hakları konusundaki beyanlarında daha dikkatli olacaklarına inanıyoruz. Ülkemizin bağımsızlığına ve milletimizin hassasiyetlerine saygı duymayan hiç kimsenin, sıfatı ne olursa olsun bu ülkede barınamayacağını da ayrıca ifade etmek istiyorum.
Ya bu ülkenin bağımsızlığını, vakarını, büyüklüğünü kabul edeceksiniz ya da içinde çırpındığınız kibir ve nefret çukurunda debelenmeye devam edeceksiniz.
Ülkem ve milletim adına ortaya koyduğumuz tavır bu sorumlu duruşun tezahürüdür. Niyetimiz asla kriz çıkarmak değil. Yapılan yeni bir açıklamayla ülkemize yönelik bühtandan geri dönülmüştür. Artık daha dikkatli olacaklardır.
AMACIMIZ KRİZ ÇIKARMAK DEĞİL: Dünyada nice acılar yaşanır, adaletsizlikler sergilenirken Türkiye'yi dillerine dolayanların amaçlarının hukuk olduğuna kimse bizi inandıramaz. Bağımsız ve tarafsız yargımız ile gereken cevabı vermek devletin başı olarak öncelikle bizim görevimizdir.
Bizim amacımız kriz çıkarmak değil, Türkiye'nin onurunu, gururunu haysiyetini korumaktır. Bugün büyükelçiliklerden yapılan açıklamayla yanlışlıklarından geri dönülmüştür. Ülkemizin bağımsızlığına saygı duymayan hiç kimsenin sıfatı ne olursa olsun, bu ülkede barınamayacağını da ayrıca ifade etmek istiyorum.
MANKURTLAR: Türkiye'nin bugün yaşadığı en büyük sancılardan biri de bu tür meselelerde yerli ve milli duruş sergilemeyi bir türlü başaramayan kimi siyasetçi, eski diplomat ve medya mensubundan oluşan güruhtur. Kişisel hırsları, ideolojik saplantıları ve kalplerini karartan kinleri uğruna kendi ülkelerinin aleyhindeki kampanyaların gönüllü aparatlığına soyunan, sözcülüğünü üstlenen mankurtları milletimiz yakından takip etmektedir. Önümüzdeki dönemde güvenlikten ekonomiye pek çok sorunumuzla birlikte inşallah bu hastalıklı zihniyetten de kurtulacağız.
GEZİ, 6-8 EKİM: Gezi olaylarında, neredeyse bir ay boyunca ülkemizden yapılan canlı yayınları hatırlayın. Benzer hadiseler çok daha vahim boyutlarda Avrupa başkentlerinde yaşandığında aynı çevreler tek bir karenin bile dışarıya sızmasına izin vermediler. Ülkemizin yakın tarihindeki en büyük ihanetleri olan 17/25 Aralık emniyet, yargı darbe girişiminin ardından kopartılan fırtınaları da hatırlayın. PKK terör örgütünün çukur eylemleri ve HDP'nin 6-8 Ekim kanlı sokak olayları sırasında yaşananları da hatırlayın. DEAŞ'ın ve PKK'nın sınırlarımız boyunca ve sınırlarımız içinde gerçekleştirdikleri kanlı eylemleri de hatırlayın. Elbette 15 Temmuz darbe girişimini hatırlayın. Bunların hangisinde ülkemize her fırsatta demokrasi ve hukuk diskuru çekenlerin haktan, adaletten, meşruiyetten hepsini bir kenara bıraktım, insanlıktan yana tavır aldığını gördünüz mü? Tam tersine bu hadiselerin hepsinde de terör örgütleri ve darbecilerin sırtları sıvazlanmış, Türkiye'nin seçilmiş yöneticileri, diplomasi ve medya kıskacına alınarak pes ettirilmeye çalışılmıştır. Allah'ın yardımı ve milletimizin desteğiyle tüm bu oyunları bozduk, tuzakları boşa çıkardık, hevesleri kursaklarda bıraktık. Hangi engelle karşılaşırsak karşılaşalım ülkemizi 2023 hedeflerine ulaştırma azmimizden zerre kadar geri adım atmadık
BUNDAN NİYE RAHATSIZ OLUYORSUN BAY KEMAL: Türkiye'nin üniversite sayısı 207'e yükseldi. Bundan niye rahatsız oluyorsun Bay Kemal, niye bundan rahatsız oluyorsun. Üniversiteyle ilim ve irfan dağıtıyoruz ve dağıtmaya da devam edeceğiz. Sizin yapamadıklarınızı işte biz yaptık, yapıyoruz. Bu örnekleri her konuya her alana her başlığa yaymak mümkündür.
GÜÇLÜ TÜRKİYE'NİN ÖNÜNÜ KESMEK: Büyük ve güçlü Türkiye'nin silüetinin şekillenmeye başladığı şu dönemde ülkemizi 2023 kavşağında yeniden eski düzene, yani siyasi kaos, ekonomik yıkım, sosyal çatışma iklimine döndürmek isteyenler var. Kim bunlar? CHP. CHP deyince de çılgına dönüyorlar. Dışarıda ve içeride tek bir koro halinde yürütülen kampanyanın amacı bizden kurtulmak değil, bizim ülkemizin hanesine yazdırdığımız demokrasi ve kalkınma kazanımlarını yok etmektir, dertleri bu. Kardeşlerim bayraklar farklı, insanlar farklı, çehreler farklı, ifadeler farklı olabilir ama amaç aynıdır o da büyük ve güçlü Türkiye hedefinin önünü kesmektir. Ama onların bilmediği bir şey var, milletimizle birlikte diplomasinin de siyasetin de ekonominin de dilini çözeli çok oldu. Buradan bir kez daha tekrarlıyorum başaramayacaksınız ya bu ülkenin bağımsızlığını bu ülkenin vakarını bu devletin büyüklüğünü kabul edeceksiniz ya da nefesiniz tükenene kadar içinde çırpındığınız kibir ve nefret çukurunda debelenmeye devam edeceksiniz.
UTANMADAN 'EKMEĞİ YOK' DİYOR: Ülkemizin güvenliği ve hedefleri için yedi düvelle mücadele ederken insanımızın sofrasındaki ekmeğinin, aşının, evindeki elektriğinin, doğal gazının, suyunun, kapısındaki aracın yakıtının, kazancının kendisi ve ailesi için kurduğu hayallerin de derdiyle dertleniyoruz. Ya utanmadan sıkılmadan 'Aşı yok' diyor, 'Evine götürecek ekmeği yok' diyor, ya böyle bir yalan olur mu? Kim bunu diyen CHP'lisi, İP'lisi, ya bunlar korkulması gereken yüceler yücesinden de korkmuyorlar ki. Bunlarda edep, haya yok. Öyle diyor şair, 'Ne ar kaldı, ne namus kaldı, ne haya kaldı. Gelen geçti, gelen geçti, gelen geçti.'
KAPICISINDA ARABA VAR: Bunlar böyle maalesef. Ya şu anda bakıyorsunuz her evde araba var, kapıcısında araba var, şu anda ikinci el araba yetişmiyor zaten. Böyle bir durum var ya bunları nasıl görmemezlikten geliyorsunuz. Ama bunu televizyon ekranlarından vatandaşa anlatır, vatandaşı kandırabilirsiniz ama bizi kandıramazsınız. Biz çünkü hepsinin istatistiklerini tutuyoruz. Nerede ne oluyor, ne satılıyor, bunların hepsini gayet iyi biliyoruz.
TALİHSİZLİĞİMİZ KÜRESEL KRİZLE ÜLKEMİZE YÖNELİK SALDIRILARIN AYNI DÖNEMDE ZİRVE YAPMASIDIR: Küresel krizlerin üstesinden gelmekle içerideki pahalılığın, yoksulluğun, haksızlığın, adaletsizliğin önüne geçmek bizim için aynı derecede mühimdir. Esasen bunların hepsi de aynı makinenin farklı parçaları gibi birbiriyle yakından ilişkilidir. Hepsini birden hal yoluna koymazsak yolumuza devam edemeyiz. Bu dönemdeki talihsizliğimiz küresel krizle ülkemize yönelik saldırıların aynı dönemde zirve yapmış olmasıdır.
Maliyetlerdeki yükselişin ötesinde fırsatçılık yapanlara da göz açtırmayacağız. Bu konudaki denetimleri ve müeyyideleri sıkılaştırıyoruz. (HABER MERKEZİ / AA)