'Erdoğan’ın iktidarı elinde tutma planı tehdit altında'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, deprem sonrasında da tek adam rejimi nedeniyle işlevsizleşen kurumlar yüzünden tüm eleştirilerin odağında.
Ahmet T. Kuru
6 Şubat 2023 günü Türkiye’yi vuran deprem, her şeyden önce, bugüne kadar en az 45 bin kişinin hayatını yitirdiği bir insanlık trajedisine yol açtı. Bununla birlikte, felaketin ülke ekonomisi ve siyaseti üzerinde de büyük ölçekli etkileri oldu; deprem hasarından doğan mali kaybın 84 milyar ABD Doları olduğu tahmin ediliyor.
Bu insanlık trajedisini ve uzun vadede Türkiye üzerinde yaratacağı etkileri analiz etmek benim açımdan zor. Türk siyaseti alanında çalışan bir uzmanım. Ama aynı zamanda depremden etkilenen bölgede büyüdüm ve Antakya ve İskenderun kentlerinde akraba ve dostlarımı yitirdim. Bununla birlikte, yalnızca siyasi entrikalar yüzünden değil, Türkiye’nin bu felaketle nasıl baş edeceğini ve kendini geleceğe nasıl daha iyi hazırlayacağını tespit etmek bağlamında büyük önem taşıdığı için, depremin Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan üzerindeki etkilerini analiz etmenin mühim olduğunu düşünüyorum.
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN SUÇLAMALARI REDDETTİ
Erdoğan, kısmen ekonomik kriz ve özellikle de genç seçmenler arasında otokratik yönetim tarzına dair artan kaygılar sebebiyle, depremden önce de sahip olduğu desteği yitirmekteydi. Erdoğan, depremden kaynaklanan olası bir siyasi çöküşü hafifletmek ve suçlamaların hedefini saptırmak için var gücüyle çabalıyor. Adalet ve Kalkınma Partisi, onun kontrolü altındaki basın kuruluşları ve Diyanet, depremi “yüzyılın felaketi” diye nitelendirmekte fazlasıyla aceleci davrandı. Bu nitelendirme, Erdoğan’ın oluşan insani maliyetin büyüklüğünü engellemek doğrultusunda hiçbir şey yapamayacağını ima ediyordu.
Bizzat Erdoğan, oluşan hasarı incelerken “bunun gibi bir felakete hazırlıklı olmanın mümkün olmadığını” ifade etti. Aynı zamanda bunun ‘kader’ olduğunu da söyledi. Ne var ki kendisini eleştirenler ikna olmadı. Analistler, hem deprem öncesinde yeterince hazırlık yapılmamasından hem de deprem sonrasında koordine edilmiş bir biçimde yardım sağlanamamasından, Erdoğan’ın aşırı derece merkezileşen tek adam yönetimini sorumlu tuttular.
HAZIRLIK VE KOORDİNASYON EKSİKLİĞİ
Şüphesiz ki Erdoğan’ın sicili, onu yıkımın ölçeği hususundaki suçlamalar karşısında savunmasız bırakıyor. Erdoğan, son 20 yıl boyunca ekonomik büyümeye öncülük etmesi için inşaat sektörüne önem verdi. Görevde olduğu sürenin başlangıcında, bürokratik kurumlar ve sivil toplum kuruluşları, ülkenin kuzeybatısında 17 binden fazla kişinin hayatını yitirmesine neden olan yıkıcı 1999 depremini dikkate alarak inşaat sektörünü düzenlemeye çalıştı.
Öte yandan, 2017’de yapılan anayasa değişikliklerinin ardından, Erdoğan neredeyse hiçbir kontrol ve denge mekanizmasının mevcut olmadığı yeni bir başkanlık rejimi teşkil etti. Bürokratik kurumların içini boşalttı, önemli makamlara yandaşlarını yerleştirdi ve kendisine yakın olan müteahhitleri servet sahibi yaptı. Elzem olan inşaat yönetmelikleri konusunda ısrarcı olmadı. Bundan ziyade, vergi kazancını da artıran popülist bir politikanın parçası olarak, milyonlarca kusurlu binanın sahiplerine af çıkardı. Depremin ardından, cumhurbaşkanının bu “aflarla” övündüğü videoları milyonlarca kez paylaşıldı.
Erdoğan yönetimi aynı zamanda deprem sonrası kurtarma faaliyetlerini koordine edemeyecek kadar hantal ve dağınık olduğu iddialarıyla karşı karşıya kaldı. Merkezi sistem, hem muhalefet partileri hem de yabancı gözlemciler tarafından, depremden sonraki hayati önem taşıyan ilk günde aşırı etkisiz bir yanıt olarak görülen cılız müdahaleden sorumlu tutuldu. Örnek olarak eleştirmenler, Erdoğan’ın felaketin ölçeği ortaya çıkar çıkmaz ordunun kurtarma faaliyetlerine dahil olmasına neden izin vermediğini soruyorlar.
Erdoğan’ın basın kuruluşları üzerindeki yoğun hakimiyetine karşın, Türkiye’de hem sosyal medyada hem de muhalefet partileri ve aktivistler arasında bu tür eleştiriler geniş çapta yayıldı. Erdoğan ise buna, Twitter’a erişimi geçici olarak durdurarak ve kamuoyuna, kendisini eleştirenleri daha sonra kovuşturmak üzere “defterine not ettiğini” açıklayarak yanıt verdi. Buna karşın, bu davranışı, cumhurbaşkanına yöneltilen öfkeyi engellemek noktasında pek işe yaramadı.
2003 yılından bu yana iktidarda olan Erdoğan, kendisini eleştirenlerle muhatap olmak yerine muhalefeti bastırmaya meyilli bir otokrat olarak ününü perçinledi. Pek çok siyasi gözlemcinin zihninde, bu saatten sonra politik tavrını değiştirmesi pek muhtemel değil. Hal böyleyken muhalefet Türkiyeli seçmenlere, artık ülkeyi gelecekteki depremlere karşı daha iyi hazırlayabilecek yeni bir lider seçmesi çağrısında bulunuyor.
ERDOĞAN SEÇİMLERİ İPTAL EDER Mİ?
Partisi, Erdoğan’ın felakete verdiği yanıtın halkta yarattığı öfkenin, yaklaşan seçimleri olumsuz etkileyebileceğinden kaygılanıyor gibi görünüyor. AK Parti'nin kurucularından ve eski TBMM Başkanı olan Bülent Arınç, kamuoyu önünde seçimlerin bir yıl ertelenmesi çağrısı yaptı. Fakat Türkiye Anayasası, seçimlerin sadece savaş halinde ertelenmesine imkân tanıyor. Bu sebeple Arınç anayasanın “kutsal olmadığını” dile getirdi ve yok sayılması çağrısında bulundu.
Erdoğan devasa bir ikilemle karşı karşıya. Şayet seçimlerin Haziran 2023’te planlandığı haliyle gerçekleştirilmesine izin verirse, büyük ihtimalle mağlup olacak. Deprem öncesinde gerçekleştirilen kamuoyu yoklamaları dahi cumhurbaşkanlığı yarışındaki üç muhtemel rakibinden birine karşı seçimi kaybedeceğini gösteriyordu.
Deprem öncesinde Türkiye, son altı aylık dönemde, yıllık enflasyon oranının yüzde 80’in üzerinde seyrettiği büyük bir ekonomik kriz yaşamaktaydı. Aralarında eski bir AKP başbakanı ve eski bir AK Parti başbakan yardımcısı tarafından kurulanların da olduğu altı muhalefet partisi, Erdoğan’a karşı bir ittifak oluşturdu. Erdoğan, buna benzeri nedenlerden ötürü anayasaya aykırı olsa dahi seçimleri erteleme fikrini yararlı bulabilir.
Öte yandan Erdoğan, bu çok sayıdaki ekonomik ve politik sorunun akıbetinin ne olacağını kestiremiyor ve gelecek yıla dek daha da kötü bir hale gelebilirler. İşte bundan dolayı seçimleri ertelemek de riskli bir fikir. Her iki halde de Erdoğan’ın siyasi hükümranlığını sürdürmesi büyük ihtimalle daha güç bir hale gelecek. Üstelik depremden önce bile iktidarı elinde tutma olasılığı zaten tehdit altına girmişti…
Yazının orijinali The Conversation sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)