Erdoğan’ın ultra-milliyetçi ittifakından beklentiler: Kürtler, kadınlar, LGBTİ+'lar ve mülteciler tehdit altında

Ultra-milliyetçi ve İslamcı partilerin desteğiyle yeniden cumhurbaşkanı seçilen Erdoğan, mültecilere, kadınlara, Kürtlere ve LGBTİ+'lara karşı çok daha sert politikalar uygulayacak.

Google Haberlere Abone ol

B. Begüm Bayhan

Recep Tayyip Erdoğan, ikinci tur oylamaya giden sert ve çetin bir kampanyanın sonrasında, kimilerinin 'özgür ama adil değil' diye nitelendirdiği bir seçimde cumhurbaşkanlığı görevini elinde tuttu. İlk kez 2003 yılında iktidara gelen Erdoğan, aşırı milliyetçi partilerle kurduğu ittifak sayesinde iktidarını beş yıl daha uzatmayı başardı.

Büyük ihtimalle yeni dönemin kilit yönlerinden biri sert muhafazakâr gündem olacak. Erdoğan’ın lideri olduğu AK Parti ile katı İslamcı müttefiki Yeni Refah Partisi (YRP) arasında yapılan bir anlaşma, 'ailenin bütünlüğünü korumak' amacıyla var olan yasaları gözden geçirme taahhüdü içeriyor.

EN SAVUNMASIZ KESİMLER HEDEF TAHTASINDA

Hedeflerden biri muhtemelen Türkiye’deki LGBTİ+ topluluğu olacak. Erdoğan ve müttefikleri, seçim kampanyası boyunca LGBTİ+ karşıtı söylemlerini artırdı. Bu durum hiçbir şekilde Erdoğan’ın programı açısından yeni bir şey değil; bununla birlikte son birkaç ay içerisinde yoğunlaştı. Mesela, AK Parti ve koalisyon ortağı YRP, LGBTİ+ topluluğuna karşı potansiyel bir ayrımcılık uygulanabileceğini ortaya koyan bir bildiri imzaladı. YRP, daha önce LGBTİ+ kuruluşlarının kapatılması çağrısında bulunmuştu.

Seçim zaferinin açıklanmasının hemen akabinde, Erdoğan, muhalefeti LGBTİ+ haklarını desteklemekle itham ederken, 'LGBT güçlerinin AK Parti’ye sızamadığının' altını çizdi.

Kadın hakları da tehdit altında. Kadınları özellikle de aile içi şiddetten korumayı hedefleyen 6284 sayılı kanun, AK Parti hükümeti tarafından 2012 yılında yürürlüğe konmuştu. Erdoğan’ın koalisyonundaki her iki radikal İslamcı parti de -YRP ve Hüda Par- kanunun yürürlükten kaldırılması çağrısında bulundu ve Erdoğan’a sunacakları desteği bu yasada değişiklik yapılması şartına bağladı. Bu durum, Türkiye’de kadına yönelik şiddetin yüksek olduğu bir zeminde yaşanıyor. 2022 yılında en az 116 kadın partnerleri tarafından öldürüldü.

Hüda Par, bununla birlikte evlilik dışı cinsel ilişkiyi ve eşini aldatmayı suç saymayı, kadınlara ödenen nafaka hakkının ortadan kaldırılmasını önerirken, kız ve erkek çocukların ayrı ayrı eğitim almasını savunuyor. Erdoğan öncülüğündeki meclis çoğunluğu, AK Parti’nin koalisyon ortaklarından bir diğeri olan aşırı milliyetçi MHP tarafından destekleniyor. Bunlara ek olarak, Erdoğan’a desteğini açıklamasından önce, ilk turda oyların yaklaşık yüzde 5’ini kazanan ATA İttifakı’ndan aşırı milliyetçi cumhurbaşkanı adayı Sinan Oğan’dan da destek aldı.

İlk turda mülteci karşıtı fikirlerin popüler olduğu görülünce, muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu da ikinci turda sert bir göçmen karşıtı tavrı benimsedi. Reklam panoları, seçildiği takdirde Suriyeli mültecilerin ülkeyi terk etmek zorunda kalacağı vaadini yansıtıyordu.

ARTAN SURİYELİ KARŞITI SÖYLEM

Kampanyanın tamamına, Türkiye’de yaşayan 3,6 milyon Suriyeli mülteciye karşı yoğunlaşan düşmanca tavır damgasını vurdu. Suriyeliler, bir süreden beri Suriyelilere ait mülklerde hasara neden olan şiddetli protestolarla birlikte fiziksel saldırılar ve cinayetlerle zaten hedef tahtasındaydı. İkinci turun hemen öncesinde, Türkiye’de yaşayan 28 yaşındaki Suriyeli bir adamın öldürülmesi, bundan sonra yaşanabileceklere ilişkin korkuları artırdı.

Bu seçim neticesinin ardından buna benzer olayların -ve Suriyelilerin maruz kaldığı neredeyse kesintisiz nefret söyleminin-, bilhassa Erdoğan’ın meclisteki aşırı milliyetçilere bu denli bağımlı olmasından ötürü, yatışması pek muhtemel görünmüyor. Bu partilerin neden olduğu baskı, rejimin Suriyelileri daha da doğrudan biçimde hedef almasına yol açabilir. Erdoğan seçimden hemen önce “mültecileri ülkelerine geri gönderme” sözü verdi ve bir milyon Suriyeli mültecinin “yeniden yerleştirilmesinden” bahsetti.

AŞIRI MİLLİYETÇİLER İKTİDARI KUŞATTI

Aşırı milliyetçi sağın katmerlenen gücü, söylemleri ve düşünceleri, Türkiye’deki Kürt azınlık açısından da bir tehdit barındırıyor. Kürtler, Erdoğan’ın 2015 yılında daha milliyetçi ve azınlık düşmanı bir politika hattını benimsemesinden bu yana, maruz kaldıkları baskıda bir artış yaşadı. Erdoğan, 2023 seçim kampanyasında milliyetçi söylemini daha da artırdı.

Hapiste bulunan Kürt lider Selahattin Demirtaş’ı 'terörist', Kürt yanlısı HDP'yi ise yasadışı PKK'nin 'paravan kuruluşu' diyerek yaftaladı. Erdoğan, seçim zaferinden sonraki konuşmasında Demirtaş’a yönelik saldırganlığına geri dönerken, onu dinleyen kalabalık idam cezası yönünde tezahüratta bulundu. Sonuçta, Kürt karşıtı politikalarda bir artış görmeyi beklemeliyiz. Bu politikalar, başta HDP’nin kapatılması olmak üzere, Kürt kuruluşlarını hedef alan daha fazla baskıyı içerebilir.

Pek çok Türk’ün geçimini tehdit eden müzmin ekonomik kriz ve fiyatlardaki dikkat çekici yükselişle birlikte, Erdoğan, bir milliyetçilik dalgasının vatandaşların dikkatini mali sıkıntılarından uzaklaştırmasını umabilir. Enflasyonun yüzde 40 civarında seyrettiği ve liranın son 12 ayda değerinin beşte birini kaybettiği hesaba katıldığında, şüphesiz ki çok fazla dikkat dağıtmaya ihtiyaç duyacak.


Yazının orijinali The Conversation sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)