Erkan Baş'tan ikinci tur yorumu: Bizim cephede umutsuz olacak bir durum yok
TİP lideri Erkan Baş, Cumhurbaşlığı seçimlerinin ikinci turu için umutsuz olunacak bir durumun olmadığını belirterek, "Ya bu saltanat düzeni devam edecek ya da bitecek" dedi.
DUVAR - Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, SÖZCÜ TV'de yayınlanan “Nokta Atışı” programında 14 Mayıs seçimlerine ve 28 Mayıs'ta yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci turuna yönelik değerlendirmelerde bulundu. Gazeteci İpek Özbey'in sorularını yanıtlayan Baş, "AK Parti'de sistematik olarak bir erime hali olduğunu görüyoruz. Bizim cephede umutsuz olacak bir durum yok" diye konuştu.
Baş'ın programda söylediklerinden öne çıkanlar şöyle:
ERDOĞAN TEK BAŞINA ÇOĞUNLUĞU SAĞLAYAMADI: İlk turda Kemal Bey'in kazanamamış olması sanki bir yenilgiymiş gibi pompalanmaya çalışıldı. Sinan Oğan ile Tayyip Erdoğan'ın görüşmesi ve onu iknaya çabası aslında Erdoğan'ın tek başına bu çoğunluğu sağlayamamış olduğu gerçeğini barındırıyor. Tayyip Erdoğan'ın yüzde 50+1 alamamış olduğu gerçeği Cumhur İttifakı tarafından da tescil edilmiş oldu. Bir arayış içerisindeler. ‘Ne yapsak da bu çoğunluğu alsak' diye bir çaba gösteriyorlar. Fakat gözüken tabloda Oğan'ın oylarını oraya taşıyacağını kamuoyunda neredeyse hiç kimsenin ‘bu olur' diyebileceği bir tablo yok.
SANDIKTA TEPKİ ERDOĞAN'A YÖNELECEK: Arkadaşlarla sandık bazında çalıştık, genel olarak siyasete mesafelenmiş, genel olarak tepkisini ortaya koymak isteyen seçmenlerden sandığa gidenler için Oğan'a oy vermek de bir seçenek haline gelmiş. Aslında tüm siyasete tepkisini hiç kazanamayacağını bildiği bir adaya oy vererek dile getirmek olarak okuyorum bunu. Bu seçmen genel eğilim olarak sandığa giderse iki seçenekte bu tepkinin daha çok Erdoğan'a yöneleceğini düşünüyorum. Bazen siyasetçi konjonktürün kendisine getirdiği olanakları sanki kendi programına verilmiş gibi değerlendirebilir ama her zaman bu böyle değildir. Onun dışsal etkileri de vardır. Bu yüzden ben Oğan'a oy veren büyük çoğunluğun sandığa gittiğinde Erdoğan'a oy vermeyeceğini düşünüyorum. İkinci turun sorusu ‘Kim kendi seçmenini sandığa götürmeyi başaracak?' sorusudur. Dolayısıyla yapılan hamleler karşı tarafının seçmenini sandığa küstürmeye dönük bir boyut da taşıyor. Biz seçimin ertesinde kendimize esas olarak, Erdoğan'ı yenmek için sandığa gitmeyen seçmeni sandığa götürmek görevini koymuştuk.
İKTİDAR GELEBİLECEĞİ OY SEVİYESİNE GELDİ: 21 yıllık bir iktidarla dövüştük; her türlü yalan, manipülasyon, hile devreye sokulmuş durumda. Her türlü devlet olanağı devreye sokulmuş durumda; bütün medya ablukası ellerinde ama bütün bunlara rağmen yüzde 50'yi geçemeyen bir iktidar bloku var karşımızda. Dolayısıyla benim görüşüm şu; iktidar gelebileceği seviyeye gelmiş durumda. Seçimden sonra alabilecekleri oy en fazla bunu koruyabilecekleridir. Ama bu rakamı koruduğu anda bile bu tarafın seçmeni sandığa gittiği anda bu tablo bitmiştir. AK Parti'de sistematik olarak bir erime hali olduğunu görüyoruz. Sadece kendilerinden giden oyların ittifak içinde kalması için bir seçenek yarattılar. Ama bir gerçek var ki bundan 5-10 yıl önce Tayyip Erdoğan'ın liderliği etrafında bir araya gelen, -kendilerince bir davası olan- bunun için insanları ikna etmeye çabalayan bir AK Parti topluluğu kalmamış durumda artık.
UMUTSUZ OLACAK BİR DURUM YOK: Bizim cephede umutsuz olacak bir durum yok. Bir, sandığa gitmeyen seçmenin sandığa götürülmesi; iki, AK Parti'ye ya da Tayyip Erdoğan'a bugüne kadar oy vermiş emekçilere neyle karşı karşıya olduklarının anlatılmasını kıymetli buluyorum. Basit bir tercihle karşı karşıyayız; ya bu saltanat düzeni devam edecek ya da bitecek.
ÜLKE İÇİN NE GEREKİYORSA ONU YAPTIK: Altılı Masa, CHP'nin kendi sağıyla yaptığı bir ittifak modeliydi. Bu bir tercih, biz bu tercihi doğru bulmadık ama anlamaya çalıştık. Ülkenin içinde bulunduğu durum neticesiyle sorgulatmadık. Belki seçimden sonra daha uzun konuşulacak. Bu vesileyle bir hak tesliminde bulunulması gerektiğini düşünüyorum. TİP ve YSP, yani Emek ve Özgürlük İttifakı yaklaşık yüzde 10 buçuk civarında oy aldı. Emek ve Özgürlük İttifakı bugüne kadar kendileri için en küçük bir talepte bulunmadan bu sürecin ülkemiz açısından gerektirdiği sorumluluk neyse buna uygun bir tutum aldı. Bu süreçte aday kim olsun tartışmalarına hiç girmedik, bakanlıktır ya da cumhurbaşkanı yardımcılığıdır tartışmalarına hiç girmedik. Ülke için ne gerekiyorsa onu yaptık. Bu memleketin solcuları, sosyalistleri, ilericileri, yurtseverleri, devrimcileri; bu memleketin yurttaşına karşı kendisini gerçekten sorumlu hisseden siyasetçileri böyle bir tutum aldılar. Bu ülkeyi karşılıksız sevenler var. Bu ülke için yapması gerekeni herhangi bir beklentiye girmeden yapanlar var. Çizgiyi buradan çekelim artık. Yurttaşın bu seçimden çıkarması gereken en önemli sonuçlardan birisi budur. Bu ülkede hiçbir kişisel beklentisi olmadan siyaset yapan güçler var. Bu ülkenin geleceği ancak ve ancak bunlarla sağlanır. Beni kimin hangi kişisel beklentiyle ne yaptığı ilgilendirmiyor, beni ülkenin geleceği ilgilendiriyor.
KILIÇDAROĞLU'NA EN KARARLI MUHALEFETİ BİZ YAPACAĞIZ: Bizim Altılı Masa ile uzlaştığımız tek şey, bu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen ucube sistemin değiştirilmesidir. Biz Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin ortadan kaldırılması için oy kullanıyoruz. Yarın Kemal Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı olduğunda ona karşı en kararlı muhalefeti yapan yine biz olacağız. Çünkü bizim kişisel, partisel ya da ittifak olarak bir beklentimiz olmayacak. Bu gerçeklerin tüm kamuoyu tarafından görülmesini istiyorum. (HABER MERKEZİ)