Ermenistan’da protestolar: ‘Halk, olası barışın kalıcılığının teminatını istiyor’
Ermenistan’daki eylemleri değerlendiren gazeteci Varduhi Balyan ve Salpi Ghazarian, Azerbaycan’la barışın iki tarafın da istemesi, bu yolda uğraş göstermesi durumunda mümkün olduğuna dikkat çekti.
DUVAR - Parlamentonun onay verdiği ‘yabancı ajan’ yasa tasarısına karşı binlerce kişinin sokaklara çıktığı Gürcistan’ın yanı sıra Güney Kafkasya’daki bir ülke daha son dönemde protesto gösterilerine sahne oluyor. Ermenistan’ın dört köyü Azerbaycan’a bırakma kararına tepki gösteren eylemciler, Başpiskopos Bagrat Galstanyan’ın ‘sivil itaatsizlik eylemi’ çağrısıyla da birlikte protestolar düzenliyor.
Ermenistan-Azerbaycan ilişkileri - ya da çatışması - bağlamında Başbakan Nikol Paşinyan’a yönelik hoşnutsuzluk yeni bir durum değil. Peki, son yaşanan eylemleri tetikleyen ne oldu?
Güney Kaliforniya Üniversitesi Ermeni Çalışmaları Enstitüsü’nün eski direktörü, Erivan’da üç dilli yayın yapan CivilNet.am haber sitesinin kurucularından Salpi Ghazarian’a göre, Azerbaycan’la sınır belirleme sürecine ilişkin Ermenistan halkında bir güvensizlik var. Son eylemler de esasında bu güvensizliğin bir ifadesi. Gazeteci Varduhi Balyan da 2020 yılında yaşanan İkinci Karabağ Savaşı’ndan sonra Ermenistan halkının bir kısmında ciddi bir korku ve paranoyanın hâkim olduğuna, özellikle sınır bölgesinde yaşayanların ileride saldırıya uğrama korkusunun çok da temelsiz sayılmayacağına dikkat çekti.
‘PAŞİNYAN DA KADİFE DEVRİM’E BENZER BİR YÜRÜYÜŞLE BAŞLAMIŞTI’
Balyan’ın paylaştığı bilgilere göre, Ermenistan’ın Tavuş bölgesindeki dört köyü Azerbaycan’a iade edeceğini açıklamasının ardından, sınır bölgesinde bulunan köylerde yaşayanlar, kendi güvenlikleri için teminat talep ederek eylemlere başladı, yolları ve otobanları kapatarak yetkililerle görüşme talep etti. Başbakan Paşinyan’ın da daha sonra ‘Kadife Devrim’ diye adlandırılacak sürece benzer bir yürüyüşle başladığını hatırlatan Balyan, “Başpiskopos Bagrat Galstanyan’ın önderliğinde Tavuş bölgesinden Erivan’a bir yürüyüş başladı. Yürüyüşe katılan insanların sayısının giderek artacağı ve kalabalıklaşacağını birçoğumuzun tahmin etmediğini söylemek yanlış olmaz” diye konuştu.
‘SINIRLAR KARŞILIKLI GÜVENİN OLMADIĞI BİR DÖNEMDE BELİRLENİYOR’
Ghazarian da bu süreçte Azerbaycan tarafının yaklaşımına işaret ederek, “Eğer niyetleri barışçıl olmasa bile en azından gerçekten istikrarlı bir bölgeye kavuşmaksa, Azerbaycan tarafında herhangi bir iyi niyet veya hüsnüniyet belirtisi ya da benzer adımlar olmadan yapılan müzakerelerin - ya da onlara verilen tavizlerin - doğası, kapsamı ve hızıyla ilgili genel bir hoşnutsuzluk var” değerlendirmesinde bulundu.
Ghazarian, sözlerini şöyle sürdürdü: “Mevcut çabalar, sınır belirleme (delimitasyon) çalışmalarının çok görünür bir şekilde karşılıklı güven ya da hoşgörünün olmadığı bir zamanda yapılıyor olmasından doğdu. Sonuç olarak, her metrelik toprak için alınan her karar, bu süreç eğer bir çeşit etkileşim, ilişkilerin bir çeşit yeniden inşası olsaydı kazanmayabileceği siyasi bir anlam kazanıyor. Buna ek olarak, Azerbaycan’ın bu süreçteki beklentileri, çoğunlukla kendi toprak ve kontrol arzularını gözetiyor gibi görünüyor. Sonuç olarak, Ermenistan halkı, siyasi görüşleri ne olursa olsun, Paşinyan’ın devam etmeye açıkça istekli olmasını desteklemiyor. Bunun sonucunda, Başpiskopos Galstanyan gibi popüler, karizmatik bir lider sahneye çıktığında, onu izlemeye hazır ve istekli insanlar oluyor. Bu, sürece yönelik içten güvensizliğin bir ifadesi. Bu, Azerbaycan’ı ve diğer uluslararası aktörleri endişelendirmesi gereken bir durum.”
‘MEYDANLARDA ENDİŞE DUYAN İNSANLARIN OLDUĞU GÖZ ARDI EDİLİYOR’
Peki, Ermenistan’daki protestolara kimler katılıyor? Varduhi Balyan’a göre, eylemcileri belirli, homojen bir grup olarak tarif etmek zor. Balyan, eylemlere kimlerin katıldığını şu sözlerle anlattı:
“Geçen sene Dağlık Karabağ’ın (Artsakh) tahliye edilmesiyle, dokuz aylık abluka sonrasında evlerini kaybetmiş ve geleceği hâlâ belirsiz bir şekilde Ermenistan’a sığınan Karabağlılar da var, Ermenistan’ın geleceği için endişe duyan ve tarihte hep güçlü olan kilisenin etrafında toplanarak Ermenistan’ın ‘yok oluşunu’ engelleyeceklerini düşünen kitleler de var. Öte yandan, ‘Kadife Devrim’ sonrasında iktidarı kaybetmiş eski hükümet çevrelerinin oluşturduğu ‘muhalefet’ de örgütlü bir şekilde eylemlerde yer alıyor. Süren eylemler sık sık son gruba mal ediliyor ve böylece meşruluğu sorgulanıyor. Fakat meydanlarda gelecekleri için gerçekten endişe duyan ve mevcut hükümetten tatmin edici cevap alamayan insanların olduğu göz ardı ediliyor.
Öte yandan, Ermeni kilisesinin açıkça desteklediği eylemlerin eski hükümet kalıntıları tarafından yönetildiğini düşünmek, kilisenin tarihten bu yana elinde barındırdığı gücü ve otoriteyi küçümsemek anlamına gelir.”
‘İNSANLARIN NE İSTEDİĞİ KONUSUNDA BELİRLİ ORTAK BİR FİKRİ YOK’
Yürüyüşün başında böyle bir talepte bulunulmasa da yürüyüşün sonunda, Erivan’daki eylem sırasında Başpiskopos Galstanyan, Başbakan Paşinyan’ın istifasını talep ettiklerini ve bunun için en fazla bir hafta süre tanıdıklarını açıkladı. Aynı zamanda Kanada vatandaşı olan Galstanyan’ın başbakan olamayacağının bilindiğine ancak “Halk isterse anayasa değişikliğine de gidilebilir” gibi açıklamalarının kafa karıştırıcı olduğuna dikkat çeken Balyan, “Meydanlarda bulunan insanların eylemler sonucunda ne istedikleri konusunda belirli ortak bir fikri yok” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:
“Hem öyle bir örgütlülük söz konusu değil hem de o meydanlarda bulunan birçok insan, Ermenistan’ın Azerbaycan’a ‘tavizleri’ konusunda şikayetçi olsa da Paşinyan öncesi eski hükümet kalıntılarının iktidara gelme ihtimaline mesafeyle bakıyor. Eyleme katılan kişilerin verdiği röportajlarda bu kafa karışıklığı açıkça görülüyor.”
‘TÜRKİYE, AZERBAYCAN ÜZERİNDEKİ ETKİSİNİ SAĞDUYULU KULLANIRSA…’
Söz konusu Ermenistan-Azerbaycan ilişkileri olduğunda, Avrupa Birliği (AB), Rusya ve Türkiye gibi aktörler de süreçlere çeşitli şekillerde dahil oluyor. Salpi Ghazarian’a göre, Türkiye, ABD ve AB, sürekli yeniden şiddet tehdidinin, tehdit bir yana şiddetin görünür olduğu bir atmosferde bu hızda, bu zorla ve dayatılmış şekilde gerçekleştirilen sınır belirleme sürecinin sadece daha büyük bir istikrarsızlığa yol açacağını anlıyor. “Buna göre hareket edip Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’i yavaşlatmayı seçip seçmeyecekleri zamanla görülecek” diyen Ghazarian, şu değerlendirmede bulundu:
“Özellikle Türkiye, Azerbaycan rejimi üzerinde bir etki sahibi. Şu anda bunu sağduyulu bir şekilde kullanması, özellikle Batı’nın gözünde üst düzey bir bölgesel aktör olarak duruşunu geliştirecektir. Azerbaycan’ın Türkiye’nin bölgedeki politikasını yönlendirmesine izin vermeye devam etmek, Türkiye’nin pozisyonunu Rusya’ya ya da AB’ye bırakmaya istekli olduğu anlamına gelir. AB ve ABD, sahadaki ve kamuoyu algısındaki gerçekliklere gözlerini kapatmanın, bu çatışmayı ‘sonlandırıp’ yola devam etmenin gerçekten bir yolu olduğuna inanamaz. Bugün yaptıkları şey ise bu. Bunu kendi risk ve mesuliyetleri altında yapıyorlar. Bu bölge bir barut fıçısı.”
‘AZERBAYCAN'IN BARIŞ ANLAŞMASINA SADIK KALACAĞININ GARANTİSİ YOK’
Ermenistan Başbakanı Paşinyan, 7 Mayıs’ta Erivan’da düzenlenen basın toplantısında yaptığı açıklamada, kasım ayına kadar Azerbaycan’la, üzerinde uzlaşmaya varılan ilkeler temelinde bir barış anlaşması imzalamaya hazır olduklarını söyledi. “Uygulanabilir bir barış anlaşması her iki taraf da barış isterse olur” diyen Ghazarian, “Korku, güvensizlik ve çaresizlik ortamında barış olamaz. Alternatifi ya hükümetlerin ya da komşuluk içinde olmaya hazır olmayan komşuların faili olacağı şiddettir” değerlendirmesinde bulundu.
Varduhi Balyan da Ermenistan-Azerbaycan arasında barış anlaşmasının temininin tek taraflı uğraşlarla elde edilemeyeceğine dikkat çekti. “Paşinyan tarafından atılan adımlar barışın inşası için olumlu olsa da olası barış anlaşmalarının ileride ihlal edilmeyeceğinin garantisini beraberinde getiremiyor” diyen Balyan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ermenistan halkı, gecikmiş barışı istediğini 2020 savaşını kaybetmiş Nikol Paşinyan’ı erken seçimlerde tekrar seçerek sergiledi. Ancak olası barış anlaşmasında, yayılmacı politikasını gizlemeyen Azerbaycan hükümetinin bu anlaşmaya sadık kalacağı, anlaşmayı ihlal etmeyeceğinin garantisi yok. Paşinyan’ın mevcut politikası da olası barışın kalıcılığının teminatı olmaktan çok uzak. Paşinyan’ın, Rusya’nın bölgedeki varlığını azaltmaya, Batı’nın bölgedeki varlığını artırmaya yönelik çelişkili hamlelerinin bölgedeki Ermenilerin durumunu daha tehlikeli bir hale sürüklediğini söyleyebiliriz. Halk, sürecin sonunda olası barışın kalıcılığının teminatını istiyor. Paşinyan’ın ise mevcut politikasıyla halka bunun taahhüdünü veremediği ortada.”
(DIŞ HABERLER SERVİSİ)