Ernst Fraenkel üzerine biyografik notlar
Önce İngiltere’ye sonra Amerika’ya giden Fraenkel, 1939’da Şikago Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne öğrenci olarak kaydolur. Her şeye yeniden başlayacaktır. American Committee for the Guidance of Professional Personnel’den aldığı burs için yaptığı başvuruda, 1936-1938 arasında Almanya’da iken gizlice hazırladığı 'İkili Devlet'in İngilizceye çevrilmiş bir taslağı da bulunmaktadır.
Ertuğrul Uzun
Gazete Duvar’da 1 Mart’ta yayınlanan 'Kötü yasalar'ın ötesinde Nazi hukuku yazısında, 2020’nin son aylarında Nazi hukuku hakkında iki önemli kitabın yayımlandığından bahsedip, bunlardan birini temel alarak Nazi hukukunun belli başlı özelliklerine değinmiştim. Hazır bahsi geçmişken 'İkili Devlet' (Çev.: Tanıl Bora, İletişim Yayınları, 2020) hakkında da bir şeyler söyleyeyim deyip bilgisayarın başına oturduysam da, yine 'Nazi Almanyası’nda Hukuk’ta (Çev.: Kıvılcım Turanlı, Zoe Kitap, 2020) Fraenkel’in bilhassa 1933-1938 arasındaki hayatına dair okuduklarımdan bahsetmeden geçemedim. İnternet ortamındaki uzun yazıları okumanın kolay olmadığını bildiğimden, bu yazıyı sadece biyografik notlara ayırmak istedim.
Fraenkel hakkındaki notlarımın iki kaynağı var. Bunlardan biri Douglis G. Morris. Morris’in Fraenkel’in muhalif bir avukat olarak faaliyetlerine de yer verdiği 'Ayrımcılık, İtibarsızlaştırma, Meydan Okuma: Nazizm Döneminde Yahudi Hukukçular' başlıklı çalışması, Nazi Almanyası’nda hukukun beşinci makalesini oluşturuyor. Fakat Douglas’ın bu makalesinden de geniş parçaları dahil ettiği yeni tarihli bir eseri daha var: 'Legal Sabotage: Ernst Fraenkel in Hitler’s Germany' (Cambridge University Press, 2020). İkinci kaynağım ise Jens Meierhenrich’in 'İkili Devlet'in Oxford University Press’ten çıkan 2017 tarihli edisyonuna yazdığı 'An Ethnography of Nazi Law: The Intellectual Foundations of Ernst Fraenkel’s Theory of Dictatorship' başlıklı önsöz. Okumayı kolaylaştırmak için yazı içinde ayrıca atıf vermeyeceğim.
Fraenkel, 26 Aralık 1898’de Köln’de, Yahudi bir ailede dünyaya gelir. Küçük yaşlarda anne ve babası ile bir kardeşini kaybeder. Bunun üzerine ablasıyla birlikte Frankurt’taki amcasının yanına giderler. I. Dünya Savaşı sebebiyle eğitim hayatı sekteye uğrar. Kasım 1916’da liseden mezun olur olmaz orduya gönüllü olarak katılır. Savaş atmosferi bir yandan kendisini daha bir Alman hissetmesine sebep olurken, aynı zamanda antisemitizmin de sona erdiğini düşündürtmüştür. Askerden 28 Ocak 1919’da dönebilecektir.
Savaş sonrasında yeni kurulan Frankfurt Üniversitesi’ne hukuk okumak üzere kaydolur. Üzerinde büyük etkisi olacak, Almanya’da iş hukukunun kurucusu denilebilecek bir isim olan Hugo Sinzheimer’la orada tanışır. Mezuniyeti takiben Refendariat eğitimini de tamamlayan Fraenkel, avukatlık yapmaya başlar. Bir yandan da sol eğilimli süreli yayınlarda yazıları yayımlamaktadır. Gerek toplumsal meselelere ilgisi gerekse iş hukuku alanındaki çalışmaları vesilesiyle çeşitli atölye ve konferanslara davet edilmeye başlar ve sendikalarla yakın ilişki kurar.
1926’da Alman Metal İşçileri Sendikası’na hukuk müşaviri olur. Sendikanın kurduğu eğitim merkezinde işçilere hukuk ve ekonomi dersleri verir. Kendisine, proletaryanın kurtuluş mücadelesine katkı verme misyonu yüklemiştir.
Eğitim faaliyetlerinin yanı sıra günün sosyal meseleleri hakkında yazmaya da devam eder. 1927’de 'Sınıf Adaletinin Sosyolojisi' (Zur Soziologie der Klassenjustiz) başlıklı kırk beş sayfalık bir broşür hazırlar. Weimar hukukunun yapısal unsurlarını ele aldığı bu çalışmada, bilhassa yargıçların eğitimindeki kapitalist değerlerin şeyleşmesine dikkat çeker.
Sendikayla bağlarını koparmamakla birlikte Mart 1927’de kendi bürosunu açar. Özellikle iş hukuku davaları almaya başlar. Yazmaya da ara vermez. Ağırlıklı olarak hukuk doktrini perspektifiyle kaleme aldığı makalelerin sayısı 1928’de on yedi, 1929’da on birdir. Meierhenrich bu dönemdeki makalelerinden özellikle birine dikkat çekiyor: Rechtssoziologie als Wissenschaft, yani Bilim Olarak Hukuk Sosyolojisi. Hukuk alanındaki çalışmaların bütün dünyada doktrin ağırlıklı olduğu, Almanya’da da yasacı bir hukuki pozitivizm türünün rağbet gördüğü bir dönemde hukuki gelişmeleri anlamak için sosyal bilimleri kullanmayı önermek, hiç şüphesiz bugün olabileceğinden çok daha değerli bir teşebbüstür. Ana taslağı 1938’de tamamlanan 'İkili Devlet'in kazanacağı haklı şöhretin, Fraenkel’in izlediği bu metotla ilişkili olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Fraenkel, 1930’da Franz Neumann’la birlikte bir hukuk bürosu açar. 1931’de Sinzheimer’ın bıraktığı Die Justiz editörlüğünü, derginin 1933’te kapanmasına dek sürdürecektir. Dergi, 1922’de örgütlenen sosyal demokrat ve sol liberal yargıçların kurduğu Cumhuriyetçi Yargıçlar Birliği’nin yayın organıdır ve Birlik’in Naziler’in baskısıyla 14 Mart 1933’te kendini feshetmesiyle birlikte yayın hayatına veda etmiştir. Derginin editörlüğünü yürüttüğü on bir sayısındaki başyazılarında Fraenkel, Weimar Anayasası’nın diktatörlük hükmü olarak nitelediği 48. maddesinden, Carl Schmitt’in dost-düşman ayrımına kadar pek çok hukuki-siyasi meselede eleştirel görüşler dile getirir.
Die Justiz’in Reichstag yangınından hemen önce yayınlanan Şubat 1933’teki son sayısında Nazilere meydan okuyan bir yazı yazar: “Bayrağı gururla dalgalandırıyoruz. Bu bayrağın üzerinde şunlar yazıyor: Keyfi idareye son!” Yazıda yargıçlara yönelik özerkliklerine sahip çıkma çağrısı yanında Nazilere de bir uyarı vardır: “Bugünün muktedirleri bilmelidirler ki, Almanya’da, konuşabildikleri müddetçe keyfi yönetime karşı savaşmak için açıktan harekete geçebilecek milyonlarca insan vardır ve sessizliğe mahkum edildikleri takdirde de keyfiliğe karşı savaşma kararlılıklarını ortadan kaldırabilecek hiçbir baskı veya tedhiş yöntemi yoktur.”
Ne var ki Nazi tehdidini hafife almıştır. Demokratik ideallere bağlı ne kadar az insan olduğunu, Nazi karşıtı ittifakın dağınıklığını görememiştir. Daha mart sonuna yeni gelinmişken, işler çoktan çığırından çıkmış, tehdit Fraenkel’in kapısına kadar dayanmıştır: Yakın ilişkisi olan Hugo Sinzheimer göz altına alınır. Nitekim bundan sonra genel olarak Yahudiler, özel olarak da solcu ve Yahudi hukukçular için hayat çok daha zor olacaktır.
Yahudi avukat ve yargıçlara yönelik fiili saldırılar başlamışken, 31 Mart’ta iş resmiyete dökülecektir. Kısa süre sonra Prusya Adalet Bakanı olacak Prusya Adalet İdaresi Reich Komiseri Hanns Kerrl, çıkardığı bir kararnameyle Barolar Birliği’nden, mahkemeye çıkmasına izin verilen Yahudi avukatların sayısının sınırlanmasını ister. Kararnamenin hukuki dayanağı olmasa da, mahkemeler bu talepleri uygulamaya heveslidir. İşin ilginç yanı, Fraenkel’in beklemek yerine harekete geçmesidir. 3 Nisan’da Prusya Yüksek Mahkemesi nezdinde görevini yapabilmek için yazdığı talepte, kendisini Yahudi soyundan gelen bir muhalif olarak tanıtmaktan çekinmez. 5 Nisan’da Kerrl bir kararname daha yayınlar ve Yahudi avukatların halihazırdaki mevcut durumu hukuken bağlayıcı kabul etmek üzere barolara yeniden kayıt yaptırmalarını ister. Fraenkel ise 8 Nisan’da Adalet Bakanlığı’na başvuracaktır. Dilekçesinde açıkça yeniden kabul edilmeyi değil, üyeliğinin devamını ister. Bununla yetinmez, avukatlık yapmasının önüne çıkarılan engellerin mevcudiyetini hukuken bağlayıcı kabul etmediğini, çünkü ilgili kararnamenin hükümlerini reddettiğini söyler. Öyle ya da böyle, başına bir iş gelmez ve yüksek mahkeme nezdinde mesleğini icra etmeye devam eder.
2 Mayıs’a gelindiğinde, Nazi yönetimi sendikaları lağveder. SA ekipleri Alman Metal İşçileri Sendikası’nın merkez binasını basarak devlet düşmanı olduklarından şüphe duyulanları göz altına alır. Fraenkel ile Neumann’ın büroları da aynı binadadır; nitekim Neumann da o gün göz altına alınanlar arasındadır. Bir hafta sonra Fraenkel, Yahudi olması sebebiyle Alman mahkemelerinde müvekkillerini temsil etmesinin yasaklandığını bildiren bir belge teslim alır. Bu bildirimin aynısından Neumann’a da gelmiş, Neumann Almanya’dan ayrılmayı düşünmeye başlamıştır. Nitekim Neumann 10 Mayıs’ta ülke dışına çıkar. Fraenkel ise kalmakta kararlıdır.
Fraenkel ile Neumann’a gelen bir tür meslekten men kararının dayanağı 7 Nisan 1933 tarihli Baroya Kabul Kanunu idi. Kanuna göre Yahudi avukatlar 30 Eylül 1933’e kadar barolardan ihraç edilmeliydi. Ne var ki, Yahudilerin üç istisnai halde avukatlığa devam etmesi mümkündü. 1 Ağustos 1914’ten önce baroya kabul edilmiş veya I. Dünya Savaşı’nda cephede savaşmış yahut da babası ya da oğlu savaşta ölmüş Yahudi avukatlar mesleklerini icra etmeye devam edebileceklerdi. Fraenkel, savaşa katılmıştı ve yaptığı itirazda sunduğu belge ve tanık ifadeleri durumunu kanıtlıyordu. 8 Nisan’daki dilekçesinde yazdığı gibi, okul sırasından kalkıp askere alındıktan sonra cephede savaşmış, bir el bombasının patlaması sonucunda yaralanmıştı. İki gün içinde, yani 11 Mayıs’ta, Fraenkel hakkındaki yasak kaldırılmıştır.
Fraenkel’in avukatlık ruhsatı 1934’te bir kez daha tehlikeye girer. Bu sefer suçlama komünist faaliyetlerde bulunmaktır. Ancak Fraenkel bunu da atlatır, hatta daha da hassas davaları takip etmeye devam eder. Eskiden daha ziyade iş davaları alırken, gittikçe daha fazla siyasi aktivist müvekkili olmaya başlamıştır. İronik bir şekilde, bazı meslektaşları gibi o da bu dönemde müvekkillerinin uzun hapis cezaları alması için çabalamaktadır çünkü beraat eden veya hafif ceza alan siyasi figürler, kısa süre içinde toplama kamplarına gönderilmektedir. Fraenkel bu dönemde uzun hapis cezası veren merhametli yargıçları hayırla yad eder.
Rejime karşı mahkeme salonlarında yürütülen bu faaliyetin haricinde Fraenkel müstear isimlerle gittikçe sert bir siyasi çizgi tutturan yazılar yazar. Bu yazılarında yasadışı yer altı faaliyetleri destekler ve yasa dışı faaliyetlerin artışının Gestapo’nun baskısını artıracağını, bunun da Nazi yönetimine olan desteğin azalmasını sağlayacağını savunur.
1938 güzüne gelindiğinde, artık Nazi Almanyası’ndan kaçmak zorundadır. İsmi Gestapo’nun listesine girmiştir ve artık hayatı gerçekten tehlike altındadır. Fraenkel’in Almanya’dan 20 Eylül’de ayrılmasından hemen bir hafta sonra, 27 Eylül’de Hitler’in imzaladığı kararname, 30 Kasım 1938 itibarıyla bütün Yahudi avukatların barolardan ihraç edildiğini ilan edecektir.
Önce İngiltere’ye sonra Amerika’ya giden Fraenkel, 1939’da Şikago Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne öğrenci olarak kaydolur. Her şeye yeniden başlayacaktır. American Committee for the Guidance of Professional Personnel’den aldığı burs için yaptığı başvuruda, 1936-1938 arasında Almanya’da iken gizlice hazırladığı 'İkili Devlet'in İngilizceye çevrilmiş bir taslağı da bulunmaktadır.
Hâsılı, 'İkili Devlet' Nazi Almanyası hakkında birkaç yönden “içeriden” yazılmış bir kitaptır. Evvela kitap 1936-1938 yılları arasında, Nazi hukukunun yürürlükte olduğu bir dönemde, Almanya’da yazılmıştır. İkincileyin, yazar hem Weimar döneminde hem de Nazi döneminde avukatlık mesleğini icra etmiş bir hukukçudur. Üçüncüleyin yazar, Nazilerin veya Nazi hukukunun çifte düşmanıdır: Hem solcudur hem de Yahudi’dir. (Hatta Morris’e göre, gaziliği nedeniyle Yahudilere yönelik saldırılardan nispeten korunabilen Fraenkel, asıl olarak solcuları hedef alan saldırılar sebebiyle zor günler yaşamıştır.) Nihayet yazar, aynı zamanda eylem insanıdır. Direnişini kimi zaman avukatlık mesleğini icra ederek, kimi zaman müstear isimlerle ajitatif yazılar yazarak, yeraltı faaliyetlerine katılarak göstermiştir.
'İkili Devlet'e, bu biyografik notlar ışığında devam etmek üzere…