'Ertuğrul Özkök: Türkiye'nin yerli ve milli Gatsby'si'
Evrensel yazarı Ceren Sözeri, Türkiye'nin yerli ve milli Gatsby'si olduğunu belirttiği Ertuğrul Özkök'ün "Türkiye Vizyonu davetine icabette tekleyenlerin" zihnini de belirleyen kişi olduğunu yazdı.
DUVAR- Evrensel gazetesi yazarı, akademisyen Ceren Sözeri, Erdoğan'ın "Türkiye Yüzyılı" programının medya organizasyonuna ilişkin izlenimlerini aktardığı köşesinde, davet edildiği halde katılamayan ve bundan dolayı üzgün olan tek ismin Ertuğrul Özkök olduğunu yazdı. Özkök'ü "Muhteşem Gatsby"ye benzeten Sözeri, onun her gün eşine hitaben yazdığı mektupların adresine ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı: "Muhalefete muhalefet, iktidara ihtişam vaat ediyor: 'Make Turkey Great Again'*"
Ceren Sözeri'nin "Yerli ve milli ‘Muhteşem Gatsby’" başlıklı yazısının ilgili bölümü şöyle:
"Böyle tarihi bir fırsatı neden kaçırmış diye sorarsanız, onu bir başka mektubunda açıklıyor (yine T24’ten; niye açık açık köşe yazarı değil anlamıyorum), Amerikan Türk Derneği'nin New York Plaza Otel'de düzenlendiği yıllık geleneksel balosuna katıldığı için yetişememiş. Ama ne balo! Bir kere mekân, Baz Luchrmann'ın 'Great Gatsby' romanından yaptığı filmin en güzel sahnelerinden birinin çekildiği otel. Türkiye'nin Birleşmiş Milletler nezdindeki daimi temsilcisi Feridun Sinirlioğlu ve New York'taki Başkonsolosu Reyhan Özgür smokin giymişler (geçen sene Washington Temsilcisi Murat Mercan giymemiş). AKP’nin sembollere bu kadar takık olması rahatsız ediyor Özkök’ü. 'Black tie' yazıyorsa giy kardeşim smokinini, ne var yani. Erdoğan, Cuma günkü konuşmasında 'Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasını kendi statülerinin sembolü olarak gördükleri için oraya gelen halk çocuklarını küçümsüyorlardı' dedi. Özkök bunlara takılmıyor. Yerelde başka, New York’ta başka. ‘Verin bana ana akımı kulturkampf [kültür savaşı] huzur içinde çözülsün’ diyor. Buraya kadar bildiğimiz Özkök.
Benim esas takıldığım, 'Türkiye Türklerindir’ gazetesinin eski GYY'si, Demirtaş'ın 'anlama kılavuzunu' anlayabilir mi?' başlıklı yazısı (artık kaynağı sormayın). Selahattin Demirtaş'ın 'Yeni başlayanlar için: Kürt sorunu nedir?' yazısına cevap yazmış. Cevabını (yine Muhteşem Gatsby’nin çekildiği otelde), yazmadan önce Demirtaş’ın yazısını iki kere okumuş. Mekân belirleyicidir, Demirtaş cezaevinden yazıyor mesela… Şöyle demiş: 'Testteki bütün sorulara doğru cevap verdim. Yani Kürt sorunu nedir biliyormuşum. Mesela 'Ez ji de her dikim' cümlesinin anlamını, 'I love you' ve 'Je t'anime'den çok sonra öğrensem de biliyorum' (Bu arada Demirtaş je vous aime yazmıştı, Özkök düzeltme gereği hissetmiş, yeni başlayanlar için Özkök’ten A1 Fransızca).
Özkök, hakkını yemeyelim ilk kez bir itirafta bulunup Hürriyet’in 'Türkiye Türklerindir' sloganını benimsemediğini söylüyor, ama bugün söylüyor. 20 yıllık genel yayın yönetmenliğinde, ki bu slogan Sedat Simavi zamanında konmuştu, ‘ben doğru bulmuyorum ama patron ya da devlet dinlemiyor’ dediğini duymadık. Diyor ki, 'Tahminim şu; bugün geldiğimiz noktada ne Hürriyet'in bugünkü sahiplerinin, ne genel yayın yönetmeninin o iki kelimeyi oradan çıkarması mümkün…' Hadi canım! Konjonktür değişsin, bir günde kalkar; Anadolu Ajansı’nın Kandil’de basın toplantısına gittiğini gördük. Hürriyet de zaten eski Hürriyet değil. Ama işte kilit nokta burası: Özkök, Tansu Hanım’a değil başka yerlere yazıyor o mektupları, hem o logoyu kaldırtmayız diyor, hem de Ankara Arena’daki toplantıya gitsem oradan da bir Gatsby ihtişamı çıkarırdım, fırsat kaçtı diye hayıflandırıyor.
Ancak, 'ez ji te hez dikim' dediği, ya da romantize etmeyelim, Kürtçe konuştuğu için cezaevinde yatanların hesabını da asla kendisine kesmiyor. Andıç zamanı genel yayın yönetmeni olmasa inanacağız. Hadi, o konuda özür diledi diyelim. Ahmet Kaya için 'Vay Şerefsiz' manşeti attı, o yüzden de özür diledi, özrün muhatapları kendisini affetmese de. 2009’da hala genel yayın yönetmeniyken 'Cesur Türkler, cesur Kürtler' başlıklı yazısına şöyle başlıyor: 'Abdullah Öcalan’a 'Bebek katili' sıfatını ben taktım.' Aynı yıl devlete Öcalan’la görüşme talebinde bulunduğunu söylüyor. Bu yazıları o dönem çok popüler. 'Birlikte yaşamak zorunda mıyız' yazısına Hasan Bülent Kahraman (12 Temmuz 2010’da Sabah gazetesinde 'O zaman ben o yazıyı tesadüf olarak görmem (zaten dünyada ve siyasette tesadüf yoktur). Görmediğim gibi 'Öcalan ilk kez kazandı' derim' diye cevap veriyor (bugün deseler Şebnem Korur Fincancı ile birlikte cezaevinde olurlardı).
2019’da Kemal Öztürk’ün Youtube kanalında, MİT’in 1999’da Abdullah Öcalan’ın asılmaması için kendisinden yardım istediğini söylüyor. Ama 2021’de T24’ten Hazal Özvarış’a '…yayın yönetmenliğimde ne MİT'ten kimse aradı beni, ne devlet fazla ciddiye aldı' diyor. 'İnsanlar ölmesin, çocuklar ölmesin, anneler ağlamasın' diyen Ayşe Çelik’e 'Şimdi ‘Beyaz Show’a, üç metrekare kalmış eğlence kantonlarımıza da hendek kazmaya çalışıyor' diye hiddetlenmişti. Bugün Kürtler de biraz demokratikleşsin istiyor. 2015’te 'Bütün dünya medyasında, Musul’u kurtarmak için ordularının başında savaşan İranlı generallerle ve Kobani’yi kafa kesen İslamcılardan kurtarmak için cepheye koşan Kürt kadın savaşçıların menkıbeleriyle dolu' diye yazmıştı, 24 Ekim 2022’de 'Kürt kadınına canlı bomba görevi veren bir PKK' diye ara başlık atıyor. Sadece anahtar kelimeleri belirleyip kompozisyonu inşa ediyor. Kim önemsiyor? Belki hiç kimse. Ama şu davete icabette tekleyenlerin (her ne kadar erkek, bunak editörlerden şikâyet ediyor gibi görünseler de) zihnini belirleyen Ertuğrul Özkök. Bugün Muppet Show’un ihtiyarları gibi 'geçtin / kaldın' diye dalgasını geçiyor. Muhalefete muhalefet, iktidara ihtişam vaat ediyor: 'Make Turkey Great Again'*" (YAZININ TAMAMI)