YAZARLAR

EŞİK son TBMM izleme raporunun düşündürdüğü: Demokrasi için son şans muhalefet bloğu oluşması

Muhalefet partileri ortaklaşmalı. Sadece kadın, çocuk ve LGBTİ+ hakları için değil bizzat kendi varlık sebepleri olan demokrasi için son şansı kullanıp muhalefet bloğu olarak ortak hareket etmeliler. Aksi takdirde Meclis'te muhalefet partilerini işlevsizleştirmek için yasama faaliyetleri çerçevesini ayrımsız engelleyen iktidarın ayrıştırma politikasıyla ve sırf kendi ömrünü uzatmak için muhalefet partilerinin güç birliğine ulaşmasını önlediğini görmeliler.

“TBMM’nin ve muhalefetin Meclis'teki varlığının işlevsizleştirilmesinin sonuçlarını 4’üncü Yargı Reform Paketi düzenlemesinde de gördük. CHP, HDP, İyi Parti ve TİP’in tüm uyarılarına rağmen TBMM yeni bir ayrımcılık içeren yasal düzenleme daha yaptı. Türk Ceza Kanunu’nda yer alan kasten öldürme, kasten yaralama, eziyet ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının boşanılan eşe karşı işlenmesini de nitelikli hâl kapsamına aldı, böylelikle cezai müeyyidesi arttırıldı. Ancak sözlüler, nişanlılar, sevgililer, nikâhız birlikte yaşayanlar ve dini nikâhlılar ile hiç sevgili olmayan ısrarlı takip mağdurları düzenlemede, kapsam dışı tutularak TBMM eliyle geniş bir kadın kesimine ayrımcılık yapılmış oldu.” Eşitlik için Kadın Platformu – EŞİK TBMM 10’uncu İzleme Raporu’ndan alıntıladığım bu satırlar sadece Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırı olmakla kalmayıp aynı zamanda demokrasinin olmazsa olmazı muhalefet partilerinin de işlevsizleştirilmesine dair en açıklayıcı örneklerden birisini gözler önüne seriyor.

Hatırlanacağı üzere geçen yıl Temmuz ayında Numan Kurtulmuş’un İstanbul Sözleşmesi aleyhine karar alınacağı yönündeki açıklamalarından itibaren kadın hareketi teyakkuza geçmiş ve kampanyalarla Sözleşme’den vazgeçilmeyeceği duyurulmuştu. Bu çerçevede EŞİK Platformu, Meclis'i göreve çağırmış ve izlemeye başlamıştı. TBMM 27’inci Dönem 4’üncü Yasama Yılı'na ilişkin kadın ve toplumsal cinsiyet odaklı izleme çalışması, geçen yıl Ekim ayında yayınlanan ilk raporla medyada hayli geniş yer tutmuştu. Bir yandan ülkenin gündem yoğunluğu diğer yandan her şeyi kolayca kanıksayan bir toplum oluşumuz nedeniyle ilk birkaç rapordan sonra alternatif medya dahi izleme sonuçlarının haber değerini göremez oldu. Ancak EŞİK gönüllüleri ilk günkü titizlikle sürdürdükleri izlemenin raporlarını her ay yayınladı. Bıktırıcı hatta çıldırtıcı yeknesaklıkla süren yasama yılı boyunca on rapor yayınlandı. 16 Haziran-17 Temmuz tarihlerini kapsayan sonuncu raporla tamamlanan izleme çalışması boyunca sadece kadın kazanımlarının nasıl aşındırıldığına değil aynı zamanda demokrasinin nasıl yok edilmeye çalışıldığına ve muhalefetin hangi yöntemlerle işlevsizleştirildiğine de tanık olundu.

Kadın ve LGBTİ+ odaklı izleme çalışmasının, yani toplumun yarıdan fazlasının haklarına ve sorunlarına ilişkin konuların Meclis gündeminde kendisine yer bulmasına ilişkin sayısal veri dökümünü vereyim önce:

- 71 kanun teklifinden sadece BİR’i
- 2 Meclis genel görüşme önergesinden HİÇBİRİ 
-1118 soru önergesinden SADECE 17’si
-172 Meclis araştırma önergesinden YALNIZCA 2’si
-1651 basın toplantısından ANCAK 16’sı
-18 grup toplantısından sadece 3’ü, o da BİRKAÇ CÜMLE ile kadın haklarına ayrıldı
-LGBTİ+ların adı TBMM çatısı altında sadece 5 KEZ anıldı

10’uncu ve sonuncu raporun izleme döneminde de muhalefetin, kadın, LGBTİ+ ve çocuk haklarını savunmak ve demokrasi için güçlerini birleştirmek yönündeki isteksizliği nedeniyle yetersiz kaldığı gözlendi. İktidar, Meclis'teki muhalefet partileri arasında ayrım yapmıyor. Hangi parti olursa olsun muhalefetten gelen önergeleri ayrımsız ret ederek Meclis ve muhalefeti işlevsizleştirme politikası yürütüyor. Ancak muhalefet partileri bu gerçeği görmekten hala çok uzak, can yakıcı bir aymazlık içindeler. İstanbul Sözleşmesi hakkında verilen hukuksuz kararın yürürlüğe girmesinden sonra yükselen şiddet ve cinskırım karşısında, evrensel değerler temelinde bile ortaklaşamayan muhalefete seslenmeyi seçti, EŞİK Platformu son Meclis izleme raporunu yayınlarken.

İstanbul Sözleşmesi’ni referans aldığı için karalama kampanyasının hedefindeki 6284 sayılı yasanın tehdit altında olduğu, bazı maddelerinin değiştirilerek yasanın kırpılmak istendiği hatırlatılarak muhalefetin bu defa olsun ortak hareket etmesi için çağrıda bulunuldu. Sözleşme hakkındaki hukuksuz karardan sonra şiddetin ne kadar yükseldiği, 20 Mart'tan 1 Ağustos'a kadar geçen dört buçuk ayda, sadece basına yansıyanlarla ulaşılan bilgiyle 164 kadın cinayeti ve şüpheli kadın ölümü vakası yaşandı. Buna yeterince araştırılmadan üzeri kapatılan intihar dosyaları ve basına yansımayan nice şiddet olayı dahil değil. Ataerkil şiddetle mücadele için düzenlenmiş yasal mevzuatta yapılan her değişiklik faillere teşvik, suça cezasızlık olarak kadınların, çocukların, LGBTİ+ların hayatını tehdit ediyor. Aynı zamanda kadınlar için yoksulluk nafakasına ilişkin yapılacak herhangi bir kısıtlamanın yoksul kadın için şiddete mahkum edilmek anlamı taşıdığını bilerek hareket etmeli muhalefet partileri. Ki malum çocuk cinsel istismarına getirilen somut delil kriteriyle artık istismarcıların, eskisine kıyasla çok daha nadiren tutuklanacağı bir dönem başlıyor.

Yeni yasama yılında muhalefet partilerinin hem demokrasi hem kadın ve çocuk hakları için kendi aralarında iş birliği yaparak blok halinde hareket etmesini gerektiren bir diğer tehdit de yıllardır sürdürülen çocuk istismarına af girişiminin tekrarlanması ihtimali. Yıllardır kamuoyuna erken yaşta evlilik mağduru olarak sunulan bir grup hükümlüye getirilecek afla, erken yaşta evlilik adı verilip çocuk istismarının meşrulaştırılacağı unutulmamalı. Kadın istihdamının yükselmesi ve eşdeğer işe eşit ücret politikası oluşturulup uygulanması konusundaki yetersizlikler ve iktidarın bu yöndeki isteksizliğinin yanı sıra tasarruf tedbirleri bahanesiyle kamu kurumlarınca kreş açılmasının yasaklanması gibi sorunlar muhalefet partilerini ortaklaştırmalı. Sadece kadın, çocuk ve LGBTİ+ hakları için değil bizzat kendi varlık sebepleri olan demokrasi için son şansı kullanıp muhalefet bloğu olarak ortak hareket etmeliler. Aksi takdirde Meclis'te muhalefet partilerini işlevsizleştirmek için yasama faaliyetleri çerçevesini ayrımsız engelleyen iktidarın ayrıştırma politikasıyla ve sırf kendi ömrünü uzatmak için muhalefet partilerinin güç birliğine ulaşmasını önlediğini görmeliler.


Berrin Sönmez Kimdir?

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi mezunu. Aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak akademiye geçti. Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na giriş süreci üzerine yüksek lisans tezi yazdı. Halkevi ve kültürel dönüşüm konulu doktora tezini yarıda bırakarak akademiden ayrılıp öğretmenlik yaptı. Daha sonra tekrar akademiye dönerek okutman ve öğretim görevlisi unvanlarıyla lisans ve ön lisans programlarında inkılap tarihi ve kültür tarihi dersleri verdi. 28 Şubat sürecindeki akademik tasfiye ile üniversiteden uzaklaştırıldı. Dönemin keyfi idaresi ve idareye tam bağımlı yargısı, akademik kadroları “rektörün takdir yetkisine” bırakarak tasfiyeleri gerçekleştirdiği ve hak arama yolları yargı kararıyla tıkandığı için açıktan emekli oldu. Sırasıyla Maliye Bakanlığı, Ankara Üniversitesi, Milli Eğitim Bakanlığı ve Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde ortalama dört-beş yıl demir atarak çalışma hayatını tamamladı. Kadın, çocuk, insan hakları, demokrasi ve barış savunucusu, feminist-aktivist Berrin Sönmez’in çeşitli dergilerde makale ve denemeleri yayınlanmıştır.