Evden uzak kalanları anlatan 17 hikâye: Evden Uzakta
Betül Ok Şehitoğlu ile Ahmet Melih Karauğuz’un hazırladığı 'Evden Uzakta' kitabı Ötüken Neşriyat tarafından yayımlandı. Betül Ok Şehitoğlu ve Ahmet Melih Karauğuz ile 'Evden Uzakta'yı konuştuk.
Ahmet Doğan
DUVAR - Betül Ok Şehitoğlu ile Ahmet Melih Karauğuz’un hazırladığı 'Evden Uzakta' kitabında 17 yazarın hikayeleri yer alıyor. “Göç, Mücadele, Hayat” alt başlığını taşıyan kitaptaki hikayeler, bir nedenle doğdukları topraklardan göç etmek zorunda bırakılan insanların yaşadıklarına odaklanıyor. Kitapta yer alan hikayeler gerçek olaylara dayanıyor ancak kitabı hazırlayan Şehitoğlu ile Karauğuz, kişilerin, mekanların ve tarihlerin kurmaca olduğuna dikkat çekiyorlar. Kitaptaki hikayelerin amacı göç olgusuna ve göçmenlere, siyaset bağlamının ötesinde sanatla bakmanın olanağını sağlıyor. Ötüken Neşriyat’tan çıkan kitaba Nuray Yüksel de çizimleriyle destek oldu.
Betül Ok Şehitoğlu ve Ahmet Melih Karauğuz ile 'Evden Uzakta'nın hazırlanış sürecini konuştuk. Şehitoğlu, kitapla ilgili, “'Evden Uzakta', beraber yaşadığımız, aynı havayı, suyu, sokağı belki kaderi paylaştığımız, yanımızdan geçip giden göçmenin kim olduğunu anlatıyor” derken, Karauğuz, göçmen meselesine hikaye ile yaklaşma çabasını “Hikaye bir yanıyla düşmanlıkları, yalanları, provokasyonları azaltma gücüne de sahip” şeklinde tarif ediyor.
Kitap ile ilgili merak edilenlere geçmeden önce biraz kendinizden bahseder misiniz?
Ahmet Melih Karauğuz: 1994 Konya doğumluyum. Dijital kültür, dijitalleşme, mekan, zaman ve postmodern zamanlarda anlam üzerine odaklanan çalışmalarım yayımlanan eserlerim var. Çeşitli dergilerde deneme/kuram ve öykülerim yayınlandı.
Betül Ok Şehitoğlu: 1991 Samsun doğumluyum. Göçmenlerin mekan tasarımında hafızanın rolü üzerine sosyoloji doktoramı yapıyorum. Türk Kızılay’da 3 sene boyunca göçmenlerle çalıştım. Göç, hafıza, mekan, kültür çalışmaları, şehir, edebiyat üzerine çalışmalar yürütüyorum. Çeşitli dergilerde öykü, deneme, makalelerim yayınlanmakta. 'Olmayan Şeyler Yüzünden' adlı öykü kitabım 2019 yılında Hece Yayınları'ndan çıktı.
Böyle bir hikâye kitabını oluşturma fikri nasıl ortaya çıktı?
Ahmet Melih Karauğuz: Bir okuma grubumuz vardı. Orada, moderatörümüz Atilla Arıcıoğlu’yla konuşurken konu bir şekilde göçe ve göçmenlere geldi. Türk edebiyatında gerçek hikâyelere dayanan bir öykü kitabı olup olmadığını düşünürken böyle bir iş yapılmadıysa da yapıldıysa da ben de yapacağım dedim. Betül Ok’u da davet ettim, bu projeye giriştik.
Betül Ok Şehitoğlu: Ahmet Melih bu düşünceyle geldiğinde ben de uzun zamandır çekmecemde bulunan notları, anları, beni etkileyen vakaları tekrar gözden geçirdim. Gerçek hayat hikayelerinin edebiyata ve insanlığa anlam katacağını zaten biliyordum. Ama hem iş yükünden hem de akademik çalışmalardan bir türlü fırsat olmamıştı yayın aşamasına girmek için. Hazır olan verilerle ve üzerine eklediklerimizle çalışmanın bel kemiğini oluşturduk. Arkadaşlarımıza çağrıda bulunduk, sağ olsun hepsi ciddi emek verdiler. Heyecanla ve ülkemize katkıda bulunmak adına bir araya geldik.
'HİKÂYE BİR YANIYLA DÜŞMANLIKLARI, YALANLARI, PROVAKASYONLARI AZALTMA GÜCÜNE DE SAHİP'
Yazar kadrosuna bakıldığında hemen hepsi genç kuşaktan seçilmiş. Bunun özel bir sebebi var mı? Bu kadar çok yazarı nasıl bir araya getirdiniz?
Ahmet Melih Karauğuz: Evet aslında bilinçli bir seçim süreci izledik. Birçok yazara projemizden bahsettik, her biri 85-98 yılları arasında doğan yazarlardan oluşuyordu bu liste. Bunun sebebi de tamamen ülkemize göç edenlerin ikinci üçüncü kuşağıyla ilk muhatap olacak kitlenin bu dönemlerde doğan yazarlar olduğunu düşünmemizdi. Her biri, Türkiye’de doğan göçmenlerle, göçün yeni sorunlarıyla karşılaşmadan önce hikayeleriyle tanışsın ve insanları tanıştırsın istedik. Çünkü hikâyesine şahit olmadığımız ya da yakın olmadığımız insanlara sıcaklık duymamız, sorunlara daha soğukkanlı, aklı selim yaklaşmamız zor gibi geliyor. Hikâye bir yanıyla düşmanlıkları, yalanları, provokasyonları azaltma gücüne de sahip.
'Evden Uzakta' aslında ne anlatmak istiyor?
Betül Ok Şehitoğlu: 'Evden Uzakta', beraber yaşadığımız, aynı havayı, suyu, sokağı belki kaderi paylaştığımız, yanımızdan geçip giden göçmenin kim olduğunu anlatıyor. Aslında bir tanıma, anlama çabası. Evinden uzakta olanın ve yurt edinmeye çalışan kişilerin, halkların travmalarını, acılarını, sevinçlerini, yaşama tutunma biçimlerini ve umutlarını anlatıyor. Birbirimizi tanımamızın, hikayemizi anlamlı kılmanın çabası diyebiliriz.
Kitapta bir çeşit şeyleşme’den bahsediyorsunuz. Bunu biraz açar mısınız? Nedir “Şey”leşme?
Ahmet Melih Karauğuz: “Şey”leşmeden kastımız aslında hiçbir şey ifade etmeyen, donuk bir halde duran, istatistiklere boğulmuş, haber dilinde kaybolmuş, gündemin bir yerinde, politikacıların politik çıkarlarına meze yapılma hali. Anlamından soyutlanan, hiçleştirilen ve ancak işlevsel bir görev üstlenebilecekleri zaman hatırlanan insanlara dönüşme durumu. Göçmenler konu olduğunda maalesef böyle bir durumla karşı karşıyayız. Karşımızda cansız, kansız, ruhu olmayan, duygularından azade bir kitle var gibi davranıyor, olaylara öyle bakıyoruz. Oysa ki karşımızda insanlar var. Hikayeleri olan, bir hikaye getiren, burada hikayeler biriktiren insanlar. Sayıların dışında, hayatın içinde ve hayatın her türlüsüne katlanan gerçek insanlar.
'SÖZLÜ KÜLTÜRÜ YAZILI KÜLTÜRLE BİRLEŞTİRMEYE ÇALIŞTIK'
Göç ile edebiyatın ilişkisi hakkında neler söylemek istersiniz? Göçün edebiyatı denilince kastedilen şey nedir?
Betül Ok Şehitoğlu: Edebiyat, sözü güzel söyleyebilmeyi imkanlı kılıyor. Yaşadığımız bir sürü duygu, his, olay var. Bütün bu yaşanılanlar, insanları birbirine bağlayan ve ayıran niteliklerle çevrili. Göç mevzusu da insanın hikayesiyle, dünyadaki yolculuğuyla eş bir kavram. Göç, özellikle son zamanlarda akademik literatürde de oldukça fazla incelenmeye başlandı. Fakat göç, göçmen konuları edebiyatımızda hâlâ gelişmiş sayılmaz. Bunun bir sebebi de sözlü kültürün baskın olmasıdır elbette. Biz bu sözlü kültürü yazılı kültürle birleştirmeye çalıştık. Bu sayede kültür de günümüzde anlam bulduğu gibi sonraki kuşaklara aktarılabilir duruma gelecektir.
Kitabı oluştururken zorlandığınız yerler oldu mu? Hassas vakalarda nelere dikkat ettiniz?
Betül Ok Şehitoğlu: Kitap düşüncesi oluştuktan sonra Ötüken Yayınları ile görüştük. Çok sıcak baktılar ve göçmenin gerçek hayat hikayelerinin bu şekilde bir araya gelmesinin göç edebiyatı alanına anlamlı bir katkı sağlayacağını söylediler. Yazarlardan istediğimiz birkaç konu vardı; provakatif her türlü ima, içerik, söz dizininden kaçınmak ve acıtasyon olmadan edebiyat ürünü ortaya koymak. Hassas vakalarda aşırı duygusallık maalesef handikap oluyor. Bu durum metnin de yaşanan olayların da gerçekliğini zedeliyor. Biz buna dikkat ettik. Bir de tabi ki vakaların gizliliğine özen gösterdik. Kurgu, hikâye etme burada yardımımıza koştu. Yazdığımız öykülerde bu konularda denge gütmeye çalıştık.