Evlilik yaşı ve olağanüstü nedenler
Çocuk yaşta, zorla evlilik aslında çocuğa karşıda önemli travmalar yaratacak bir şiddet türüdür. Ülkemizin de taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde 18 yaşın altındaki her insan çocuk sayılmaktadır.
İzzet Doğan*
6 yaşındaki çocuk H.K.G'nin başına gelen ve kan dondurucu-vahşetten öte olay bana sözleri Aysel Gürel, müziği Onno Tunç'a ait, Sezen Aksu'nun seslendirdiği "inci gibi dişi, bir gül gibi al ve narin, bir su gibi saydam ve sakin" 'Ünzile' şarkısını anımsattı. Şarkıda, beşi ölü 10 kardeş olan 'Ünzile' adlı kızın birkaç koyun karşılığı 8'inde evlendirilmesi, 12'sinde anne olması anlatılıyor. Şarkı sözlerinde; "Ünzile kaç koyun ediyor" diye soruluyor.
Sezen Aksu’nun bir konserinde anlattığına göre; Aysel Gürel, 1962 yılında Münir Özkul ile bir Anadolu turnesine çıkar. Tüm köyleri kasabaları dolaşan ikili, Denizli yakınlarında bir köye geldiklerinde 11 yaşında bir kız çocuğu ve babası ile karşılaşırlar.“Sarı bir su damlası gibiydi.” sözleriyle bahseder bu kızdan Aysel Gürel. “Mısır gibi saçları vardı...” diye de ekler.
Sohbet ilerledikten sonra küçük kızın babası "Bir hafta sonra evlendiriyoruz.” deyince şok olur Aysel Gürel. “Nasıl yani?” diye sorgular ama baba çok mutludur. Sevinçli bir şekilde “Evet evet evlendiriyoruz.” diye tekrarlar sözlerini. İşte birkaç koyun karşılığında daha 11’inde satılan bu talihsiz çocuğun adıdır Ünzile.
Şarkısının sözleri şöyle devam ediyor:
"Varmadan sekizine/ Ergin oldu Ünzile/ Hem çocuk hem de kadın/ 12’sinde ana/ Bir gül gibi al ve narin/ Bir su gibi saydam ve sakin/ Susar kadın Ünzile."
Amaç gerçekleşmiştir. Sekizine varmadan ergin olmuş, önce çocukken kadın ve sonra 12’sinde ana olmuş ve belki de en önemlisi susturulmuş Ünzile.
H.K.G. 6 yaşında, Ünzile 8 yaşına varmamış. İşte böyle başlıyor bizde çocukların acılarla dolu öyküleri.
H.K.G. isimli mağdur kadın, İsmailağa Cemaati ile bağlantılı Hiranur Vakfının başkanının kızı ve istismarda bulunan ise vakıf başkanının 29 yaşındaki öğrencisi.
H.K.G. isimli mağdur hamilelik kuşkusu üzerine hastaneye gidince açılan soruşturma, savcılık tarafından 18 Ocak 2013 tarihinde verilen takipsizlik kararıyla kapatılmıştır. Bu soruşturma sırasında H.K.G. 14 yaşındadır. Ancak kemik testine H.K.G. yerine 21 yaşında büyük bir kadın sokulduğu ileri sürülmektedir.
1998 doğumlu olan H.K.G. 2020 yılında bu kez kendisi savcılığa başvurur ve annesi, babası ile kendisi ile evcilik oynayan istismarcı tarikat öğrencisi hafız adayı hakkında dava açılır.
2020 yılında olay savcılığa intikal ettiği ve ayrıca H.K.G. kadın konuk evine yerleştirilip koruma altına alındığı halde, Aile ve Sosyal İşler Bakanlığı soruşturma ve dava aşamasına daha erken müdahil olup şüphelilerin tutuklu olarak yargılanması konusunda etkin bir tutum içinde olmamıştır.
Gerek kadın cinayetleri, kadına karşı şiddet ve gerekse çocuk istismarı konusunda yeterli ve etkin bir soruşturma yapılmaması nedeni ile kamuoyunun haklı tepkisi karşısında, Adalet Bakanlığı bu suçlara ilişkin soruşturmaların titizlikle yürütülmesi ve bu konuların Adalet Bakanlığına bildirilmesine yönelik genelge yayımlamak zorunda kalmıştır.
EVLİLİK YAŞI
İslam hukukunda kız çocuklarının evlenmesinde yaş sınırlaması yoktur. Hatta yeni doğan bebek bile evlendirilebilir. (Prof. Dr. Nuray Ekşi. Milletlerarası Özel Hukukta Medeni Olmayan Evliliklerin ve Adli olmayan Boşanmaların Tanınması. S.10). Fakat evliliğin cinsel birleşme ile tamamlanması için kız çocuğunun buluğ çağına gelmiş olması zorunludur.
Osmanlı döneminde çok kısa süre yürürlükte kalan 1917 Aile Kararnamesinde evlenme yaşı erkeklerde 18 kadınlarda ise 17 idi.
Kararnamenin 7. maddesinde ise, 12 yaşını bitirmemiş erkek ve 9 yaşını bitirmemiş kızların hiç kimse tarafından evlendirilmeyeceği kararlaştırılmıştır ki, bu maddelerle getirilen hükümler ile evlilik yaşı için kesin bir alt sınır saptanmıştır. 1917 yılında çıkarılan Aile Kararnamesi, yetersiz de olsa evlendirmeler için asgari bir yaş koşulu getirmiştir. Bu kararnamenin gerekçesindeki şu sözcükler günümüz için halen geçerlidir:
“Nice biçareler dünyalarını görmeksizin evlendirilmişler, düğünleri yapılarak istikbaldeki felaketlerine gönderilmişlerdir!”
Görüldüğü gibi bu ön sözde 1917 yılından önce örf ve adet hukukuna göre evlendirilenler “biçare” yani zavallı olarak nitelendirildikleri gibi, düğün sonrası gelecekte yaşanacak günler içinde “felaket” yani çok kötü, korkunç tanımı yapılmıştır.
1926 yılında Medeni Kanunumuz (Yurttaşlar Yasamız) erkeklerin 18 kadınların ise 17 yaşını tamamlamadan evlenemeyeceklerini kabul etmişti.
Ancak evlilik için kabul edilen bu yaş sınırları; ülkemizin iklimi ve halkımızın erken yaşta cinsel olgunluğa erdiği, köylerde erken yaşlarda evlenmenin ön görüldüğü gereksinmelerine karşılık vermediği gibi gerekçelerle 1938 yılında değiştirilerek evlenme yaşı erkek için 17, kadın için 15 yaşını doldurması koşuluna bağlandı.
2002 yılında özellikle aile hukukunda yeni kurallar getiren Medeni Kanunumuz, kadın-erkek eşitliğini de gözeterek olağan evlilik yaşını hem kadın ve hem de erkek için 17 yaşın doldurulmasına bağlamıştır.
Gerek önceki ve gerekse yürürlükteki düzenlemelerde bir de olağanüstü evlenme yaşı vardır.
1926 yılından 1938 yılına kadar da olağanüstü evlenme yaşı kadın ve erkek ayrımı olmadan 15 yaşını bitirmek koşuluna bağlanmıştı.
1938 yılında olağanüstü evlilik yaşı kadınlar için 14, erkekler için 15 yaşını bitirmek koşuluna bağlandı.
Bu olağanüstü evlenme yaşı yürürlükteki 2002 tarihli yasaya göre gerek kadın ve gerekse erkek için 16 yaşını doldurmuş olma koşuluna bağlandı.
Ancak olağanüstü evlenme yaşından yararlanmak için dava açmak ve ortada “olağanüstü bir durumun ve pek önemli bir nedenin” kanıtlanması gerekmekteydi.
Uygulamada çok kolay yollarla yasanın aradığı koşullar var sayılıyordu ve 2002 değişikliğinden önce kızlar 14 erkekler 15 yaşında evlendiriliyorlardı.
Bu kolay yollardan biri doktordan “Seksüal Nevrastani” tanılı rapor almaktı.
Seksüsal Nevrastani; Bir insanın acilen cinsel ilişkide bulunma ihtiyacı içinde olması hali olduğundan bu raporu alan çocuğa mahkeme evlenme izni veriyor ve sonrasında “Yıldırım Nikahı” ile evlilik gerçekleştiriliyordu.
Olağanüstü evlilik nedenleri olarak ayrıca evlenecek kadının erkekten hamile kalmış olması, kadının kimsesiz ve yoksul olması evlenme halinde bu durumdan kurtulmuş sayılacağı, kızı kaçıran veya tecavüz edenin tutukluluk veya hükümlülük halinin evlenmekle ortadan kalkacak olması gibi haller sayılabilinir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 13/12/1982 tarihli kararında aynen “Kız kaçırma veya ırza geçme ve benzeri suçlar işleyen bir kimsenin mağdure ile evlenmek yasal hakkıdır. Bu durum M.K. 88 madde de yer alan 'pek mühim ve olağanüstü hal niteliğindedir'"demektedir.
Dikkat edilirse yukarıdaki kararda ceza hukuku bakımından suç sayılan “kız kaçırma veya ırza geçme”, medeni hukuk açısından “mağdure ile evlenmek” için yasal ve haklı bir eylem sayılmaktadır.
Bu yolla yapılan evlilikler için burada Prof. Dr. H. Veldet Velidedeoğlu’ nun :
“Bir haydut tarafından kaçırılıp bikri izale edilmiş (kızlığı bozulmuş) olan bir genç kızla bu haydudun evlenmesinde kızın hiçbir menfaati yoktur” Sözlerini anmamak olmaz. (Velidedeoğlu. H. Veldet: Türk Medeni Hukuku. C 2. Aile Hukuku, B.5. İstanbul. 1965. S. 59/60)
SÜPER KADIN!
Çocuk yaşta gerçekleştirilen istenmeyen zorla evlilikler kamuoyunun vicdanını incitmektedir. Ancak karşı görüşte olup pedofiliyi savunanlar da vardır. Örneğin Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Mutallip Kutluk Özgüven bu konuda şöyle konuşmuştu:
“Süpermen diye bir şey yok hayal kahramanı ama süper kadın diye bir ırk var ve bu da 13-16 yaş arasında. İstediğiniz doktora sorun, en üst nitelikli insan 13-16 yaşındaki, 13-17 diyelim hadi ya da 12-17’ye büyütelim, bu yaşlardaki kadındır. Vücudu mükemmel falan, yani bu yaş ilk çocuğu doğurmak için ideal bir yaş.”
Hiç kuşkusuz çocuk yaşta evlilik, erken evlilik, zorla evlilik aslında çocuğa karşıda önemli travmalar yaratacak bir şiddet türüdür. Bu tür evliliklerin kurbanlarına çocuk gelin demek ise doğru değildir.
Unutmamak gerekir ki Ülkemizin de taraf olduğu uluslararası tüm sözleşmelerde 18 yaşın altındaki her insan çocuk sayılmaktadır.
* Emekli İstanbul Hâkimi