Evrim ve biyoloji müfredatına eklenen 'yaratılış felsefesi'
Evrim teorisi, durağanlığa karşıdır. Kindar ve dindar bir nesil hedefleyen sistemde ders müfredatlarından evrim teorisi çıkartılsa da yaşamın her alanında her an değişim devam ediyor.
Son zamanlarda tarikat ve cemaatlerle protokoller imzalayıp uygulamaya sokan ve okullarda seçmeli din derslerinin sayısını artırıp, karma eğitime karşı çıkan MEB, liselerdeki biyoloji dersi müfredatına 'yaratılış felsefesi' ekleme hazırlığı içinde olduğunu "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli 2024" başlıklı kitapçıkla duyurdu. Eğitimde ders müfredatlarını yaz- boz tahtasına çevirip, laik ve bilimsel eğitimi dikkate almayan Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB) liselerdeki biyoloji müfredatına eklemek istediği bu anlayışın bilimsel dayanağı yoktur.
30 0cak tarihli bu kitapçıkta biyoloji dersinin önemi(!) anlatılıyor ve doğadaki tüm canlı ve cansız varlıklarda görülen mükemmel dengeye ve düzene işaret ediliyor. Devamında ise asıl amaca gelinerek şu ifadelere yer veriliyor: "Öğrenciler, bilim ve yaratılış arasındaki ilişkiyi anlamlandırarak daha derin bir kavrayışa sahip olabileceklerdir. Bu doğrultuda canlıların var oluşuyla ilgili doğruluğu ispatlanmamış teoriler olmakla birlikte Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli kapsamında geliştirilen biyoloji dersi öğretim programıyla yürütülen eğitim süreçlerinde yaratılış teorisi benimsenmektedir." Buradaki açıklamayla evrim kuramı (teorisi) "doğruluğu ispatlanmamış teoriler" arasında sayılırken yaratılış teorisi de öne çıkartılmış oluyor.
Sorgulamayan, araştırmayan ve düşüncelerini özgürce ifade edemeyen bir kuşağın yetiştirilmesinin hedeflendiği bugünün toplumsal ortamında MEB, yaratılış teorisini benimsemekle laik, çağdaş bilimsel eğitime karşı çıkmakta, eğitimi dini kural ve referanslara göre şekillendirmek istemektedir. MEB, ABD merkezli 'yeni yaratılışçılık' olarak kabul edilen ve bilimsel yöntemlere dayanmayan bu 'akıllı tasarım' yaklaşımı ile evrim teorisine alternatif oluşturma çabasındadır. Özellikle 1990'lı yıllarda bir grup Amerikalı bilim insanı, doğadaki bir akıllı tasarımın doğaüstü bir güç tarafında kurgulandığını, bizlerin de çözemeyeceği bu sistemi ancak Tanrı'nın anlayabileceğini ileri sürmüş ve buna ait çevreden, canlılardan işleyiş örnekleri vermişlerdi. Türlerin zaman içinde değişmediğini savunan, şu canlıda şu mekanizma bilinmediği için kimse çözemedi açıklaması ile tartışmayı inanma boyutuna çekmek isteyen evrim karşıtı bu anlayışla bilimsel çalışmalar yürütülemez.
Evrimde, önceden düzenlenmiş, "akıllı bir tasarım" yoktur. Evrim, canlı evrimleşmesinin ince bir plan dahilinde gerçekleşmediğini, anda var olan bir çok seçenek içerisinde koşulların belirlenip öne çıkardığı bir mekanizma ile yürütüldüğünü açıklar. Evrim teorisine göre bugün yaşayan canlılar, atasal türlerden doğal seçilim mekanizmasıyla evrimleşmişlerdir. Fosillerden, embriyolojiden, morfolojiden, anatomiden, sınıflandırmadan, biyocoğrafyadan, karşılaştırmalı biyokimyadan ve moleküler biyolojiden elde edilen kanıtlar evrimi desteklemektedir.
Charles Darwin'in 1859'da yayınladığı 'Türlerin Kökeni' adlı eseri evrim konusunda biyolojinin temel kaynaklarından biri oldu. Aradan 165 yıl geçmesine rağmen burada savunulan evrim teorisi ile ilgili tartışmalar sürmekte. Sömürünün, baskının ve gerici anlayışın hakim olduğu yönetimlerde hatta demokratik olduğu iddiasındaki ülkelerde evrimci görüşe genellikle karşı çıkışlar hep oldu. Bu teori çürütülemediği gibi bilimin ilerlemesine paralel olarak, elde edilen bilgilerle güçlenmeye devam ediyor. Gould gibi kimi bilim insanları evrim teorisi olmayan bir biyoloji eğitimini periyodik tablosu olmayan kimyaya benzetmiştir.
Tüm canlıların vücut yapılarını, işleyişini, yaşayışını, gelişimini, evrimini ve çevreleriyle olan ilişkilerini inceleyen biyoloji;. biyoteknolojik çalışmalar, gen aktarımı, tarım ve hayvancılık alanındaki ıslah çalışmaları, çevre sorunları, tıp alanındaki gelişmeler ve evrimsel olayların açıklanması ile önemli bir bilim dalı haline gelmiştir.
Anayasa'sında laiklik ilkesi olan Türkiye'de modern biyolojinin temel konusu olan evrimci anlayış, ders kitaplarından çıkartıldığı gibi, okutulacak haftalık biyoloji derslerinin sayısı da azaltılıyor. AKP iktidarının ilk dönemlerindeki Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, o yıllarda "Darwin teorisi, yapısı dolayısıyla ateistlerle, deistlerin dünya görüşleriyle bire bir örtüşen görüştür’’ diyerek bu teoriyi kabul edenleri tehlikeli olarak hedef göstermişti.
Ülkemizde evrime ilişkin ilk kitabı 1911 yılında Suphi Ethem yayınladı. Darwinizm adlı bu kitabın ardından 1914 yılında Lamarckizm adlı kitabı yayınlayan Suphi Ethem; Darwin'i yorumlamaya çalışarak, evrimde önemli rol oynayan doğal ayıklanma sayesinde bugün var olan bütün türlerin en ilkel basit bir organizmadan çıkıp türediklerini belirtmiştir. O dönem Suphi Ethem'in dışında bir kaç kişi de bu konuda fikirlerini açıklamışlardır. Fakat evrim teorisini açıklamaya çalışan veya savunanların hiç biri konunun uzmanı değildi.
1931'de liselerde okutulan 4 ciltlik Tarih dersi kitabının ilk cildinde "Hayatın Başlangıcı ve İnsanın Ortaya Çıkışı" görsellerle ve metinlerle anlatılıyordu. 1950'lerde jeoloji dersi ile birlikte fosil bilgisi öğrencilere aktarıldı. 1954'de Köy Enstitüleri kapatılıp bilimin doğasına ve işleyişine karşı çıkıldı. 1964'de kurulan fen liselerinde Modern Biyoloji Programı uygulanarak biyolojinin bütün konuları evrimsel bir bakış açısıyla sunuldu.
1970'lerden itibaren evrim karşıtı çıkışlar, Milli Selamet Partisi (MSP) ile başlatıldı. Sonrasında da yaratılış görüşünün evrim teorisinin yerine geçirilmesi gündemde tutuldu. Bu dönemde Komünizmle Mücadele Derneği'nde faaliyet gösteren Fettullah Gülen de evrim karşıtı çıkışları ile biliniyordu. ‘Yaratılış Gerçeği ve Evrim' adlı bir kitabı da kaleme alan Gülen, bir konferansta, biyoloji derslerinden evrime dair içeriklerin kaldırılmasını talep ederek, şunları söylemişti. “Liselerde okutulacak biyoloji kitaplarını, biyokimya kitaplarını Allah'ın adıyla bizim adamlarımız, dinimize, kökenimize inanmış bağlı kimseler hazırlasınlar.’’ Şimdiki FETÖ liderinin bu söylemleri, 1970'li yıllarda kurulan Milliyetçi Cephe (MC) hükümetleri içinde taraftar bulmuştu.
12 Eylül askeri faşist darbesi sonrasında kabul edilen Anayasa ile okullarda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinin okutulması zorunlu hale getirildi. Türk-İslam Sentezi savunucuları öne çıkartıldı. 1980'den sonra kurulan ANAP hükümetinin Millî Eğitim Bakanı Vehbi Dinçerler, uygulamaları ile evrim karşıtlığını resmileştirdi. Bakan Dinçerler, ABD'deki Yaratılış Araştırma Enstitüsü'nün evrim karşıtı fikirlerini içeren kaynaklarını derledi ve çevirisini yaptırdı. Daha sonra Atatürk Üniversitesi'nden Prof. Dr. Münip Yeğin, Doç. Dr. Adem Tatlı (Prof. unvanıyla, hadis ve ayetlerle yaratılış görüşünü anlatan bir çok kitabı var) ve Doç. Dr. Edip Keha'dan oluşan bir heyet 'Evrim Teorisi' hakkında bir rapor hazırlayıp, Milli Eğitim Bakanlığı'na sundu. Bu üç öğretim elemanının yazdığı 1985 tarihli rapor özetinde, "Hiç kimsenin kainatın başlangıcını görmediğine, hiç kimsenin de bir balığın kurbağaya, bir maymunun da insana dönüştüğüne şahit olmadığına" değiniliyordu. Bu raporu onaylayan Bakan Dinçerler, rapora ilişkin yazdığı önsözde “Ekteki rapor, bu teorinin eksikliklerini ve karşıt görüşlerin de okullarda okutulmasını savunmaktadır." demişti. O yıllarda bazı okul müdürleri ise bu rapora karşı çıkan öğretmenleri fişleyip bakanlığa bildirmişti.
1985 yılında MEB, Modern Biyoloji Programı'nı durdurdu. Evrim teorisi, artık yaratılış görüşü ile birlikte kitaplarda yer almaya başladı. 1990'lı yıllarda “Hayatın Başlangıcı İle İlgili Görüşler" ünitesi 9. sınıf biyoloji müfredatından çıkarılıp 12. sınıf biyoloji müfredatına son konu olarak eklendi. Bu uygulama ile evrim konusunun işlenmesi, üniversite sınavına girecek öğrencilerin devamsızlık yaptığı bir döneme denk getirildi. Sonraki süreçlerde ÖSS'de evrimle ilgili sorular da sorulmamaya başladı. 28 Şubat 1997'den sonra da, MEB, biyoloji kitaplarını revize etti. 2000-2003 yıllarında okutulan biyoloji kitapları evrim öğretimi ölçütleri bakımından iyileştirildi. Bu arada Adnan Oktar'ın kurmuş olduğu Bilim ve Araştırma Vakfı (BAV) ile Fettulahçı Sızıntı Dergisi, yaratılış görüşü doğrultusunda yayınlarına devam ettiler. Adnan Oktar, ABD'li Yaratılış Araştırma Enstitüsü ile görüşüp, Hıristiyan enstitülerin yaratılış görüşü üzerine yazılmış kitaplarının çevirisini yaptırdı. Kuşe kağıda basılı Yaratılış Atlası kitabını bastırdı. Evrim teorisini eleştiren ve yaratılış görüşünü savunan Harun Yahya takma adıyla basılan kitaplar, Oktar'ın adamları tarafından ücretsiz olarak okullara dağıtıldı. Oktar, 2000'li yılların başında farklı illerde üniversitelerin sergi salonlarında ve büyük AVM’lerin girişlerinde, 'Yaratılış Müzesi' isimli sergiler açtı. Bu sergide evrimi çürüttüğünü iddia ettiği fosilleri ve renkli resimleri sergiledi.
2013 yılında Lise 12. sınıf biyoloji Programı’nda yer alan Hayatın Başlangıcı ve Evrim Ünitesi, 2017- 2018 yılından itibaren müfredattan çıkarıldı. Yerine Canlı ve Çevre başlıklı ünite koyuldu. Evrim teorisinin lise eğitim müfredatında çıkarılması haberi, ABD ve dünya basınında yer aldı. O dönemden bugüne 7 yıl geçti. AKP iktidarı inanç referanslı, piyasa eğitim anlayışını hakim kılarak laiklik ve bilim karşıtı faaliyetlerini sürdürdü ve sürdürmeye de devam ediyor. Dünyada, evrim teorisini kuşkulu bulan ve bilimsel olmadığı görüşüne sahip iki ülkeden biri Suudi Arabistan diğeri ise Türkiye'dir. Köktenci görüşlerin egemen ve kadınların baskı altında olduğu İran'da bile ilginçtir gerçeğine uygun evrim dersi veriliyor.
Önce evrim teorisinin karşısına yaratılış görüşünü koyan, sonra da tümünü kaldıran, bugünlerde de sadece yaratılış görüşünü biyoloji müfredatına sokmaya çalışan MEB, bu uygulamasından vazgeçmeli, öğrencileri ve toplumu ayrıştırmamalıdır. Evrim teorisi, durağanlığa karşıdır. Kindar ve dindar bir nesil yetiştirilmesini hedefleyen bir sistemde, ders müfredatlarından evrim teorisi çıkartılsa da yaşamın her alanında her an değişim devam ediyor.
*Eğitimci - Yazar