YAZARLAR

Ey sendikalar, Fransa’yı örnek alın!

Fransa’da farklı görüşteki 8 sendika, ortak bir eylem kararı alarak emeklilik yaşının 62’den 64’e çıkarılmasını protesto etti. Protesto eylemine 2 milyon kişi katıldı. 31 Ocak’ta daha büyük bir eylem planlanıyor. Türkiye’de ise 2008’de emeklilik yaşının 65’e yükseltilmesine sendikalar ciddi bir tepki göstermemişti.

Fransa’da 19 Ocak 2023 günü yapılan genel grevle sendikalar emeklilik yaşının 62’den 64’e yükseltilmesine büyük tepki gösterdi. Ülkedeki 8 büyük işçi kuruluşunun ortak kararıyla yapılan bu eylem, hayatı büyük ölçüde aksattı.

Şehir içi toplu ulaşım sistemi durdu, şehirlerarası trenler hareket etmedi, okullarda eğitim yapılmadı. Enerji sektörü dahil birçok işkolunda üretim sekteye uğradı. Emekliler ve liseli öğrenciler de protesto eylemine katıldı. Sendikaların verdiği bilgiye göre, ülke çapında 2 milyon kişi eylemdeydi.

Çeyrek yüzyıldan beri sağlanamayan sendikal birlik sağlanmış oldu, bütün sendika konfederasyonları hep birlikte genel eylem için alanlara çıktı. Sendikalar Birliği, 31 Ocak 2023 günü de daha geniş kapsamlı bir genel grev ve eylem yapma kararı aldı.

FRANSA’DA SENDİKALARIN BİRLİKTELİĞİ

Fransa’nın en büyük işçi kuruluşlarından CGT’nin (Genel İş Konfederasyonu) Genel Başkanı Philippe Martinez, yasanın son derece adaletsiz olduğunu vurguladı. Martinez, “Fransız sendikalarının hepsinin bir konuda hemfikir olması ender bir durumdur. Bu da, konunun ne kadar ciddi olduğunu gösteriyor” dedi.

CGT yöneticileri, protesto eylemine ülke çapında 2 milyon kişinin katılmasıyla ilgili olarak “Rakamlar bizi bile şaşırttı ama bu durum eylemimizin halk içerisinde ne kadar desteklendiğini de gösteriyor” diye görüş açıkladılar.

Yine Fransa’nın etkili işçi kuruluşlarından CFDT’nin (Demokratik Emek Konfederasyonu) yöneticileri de, sendikalar arasındaki birlikteliğin çok önemli bir faktör olduğunu belirterek eylemdeki başarıyı bu faktöre bağladılar. CFDT yöneticileri, 31 Ocak günü de daha büyük bir başarıya imza atacaklarını ifade ettiler.

Cumhurbaşkanı Macron yönetiminin de bu eylemler sonucu geri adım atabileceği belirtiliyor. Özellikle gençler, emeklilik yaşının 64’e çıkartılmasına çok tepkili gözüküyorlar. Liseli gençler dahil üniversite öğrencileri, protesto eylemi sırasında “Metro, iş, tabut”, “60 yaşından sonra çalışmak öldürür” pankartları taşıdılar.

Fransa’daki eylemlere muhalefet partilerinden ziyade sendikaların öncülük etmesi de dikkati çeken bir durumdu. Daha önceki eylemlerde, bu tür süreçlere sendikalar mı yoksa muhalefet partileri mi öncülük etmeli tartışmaları yapılıyordu.

TÜRKİYE’DE İSE SENDİKALARIN ZAYIFLIĞI

Ülkemizde ise, emek hareketinin özellikle emeklilik yaşının yükseltilmesi ve sosyal güvenlik haklarının budanmasıyla ilgili mücadelesi zayıf kalmıştır. Emeklilik yaşının 1999’da kadınlarda 58, erkeklerde 60’a yükseltilmesi ve 2008’de de 65’e çıkarılması karşısında sendikalar gereken tepkiyi gösterememişlerdir.

2002’de işbaşına gelen AKP, 21 yıllık iktidarı boyunca askeri darbe dönemleri dahil Türkiye tarihinde emekçileri en fazla yoksullaştıran, çok ciddi hak gasplarına yol açan, grev yasaklayan, azami düzeyde özelleştirmeler yapıp işsizliği artıran bir yönetim sergilemiştir.

Fransa’daki emeklilik yaşının yükseltilmesi konusunu dikkate aldığımızda AKP iktidarının bu konuda yaptıklarını kısaca özetleyelim:

AKP, 2008 yılında çıkardığı 5510 sayılı yasayla emeklilik yaşını kademeli olarak 65’e yükseltti. Prim ödeme gün süresi de 7 bin 200’e çıkartıldı. Emekli aylığı bağlama oranı SSK ve Bağ-Kur’da yüzde 65’ten yüzde 50’ye düşürüldü. Emekli aylığı hesaplamasında refah payı artışı, yüzde 100’den yüzde 30’a indirildi. Bazı işkollarındaki yıpranma hakkı kaldırıldı.

İşçi ve memur konfederasyonlarıyla mühendis, mimar, tabip odası gibi meslek örgütleri ve emekli kuruluşlarından oluşan Emek Platformu, başlangıçta, yani 5510 sayılı yasa henüz TBMM’ye geldiği sırada iki saatlik bir uyarı eylemi yaptı.

Emek Platformu, bu süreçte 5510 sayı yasayla ilgili “kırmızı çizgilerini” de belirledi. Beş temel kırmızı çizgi şöyleydi: Emeklilik yaşı 58-60’da kalmalı, prim ödeme gün süresi 9 bine çıkartılmayıp 7 bin gün olarak sürmeli, emekli aylığı hesabındaki büyüme hızının yüzde 100’ü dikkate alınmalı, aylık bağlama oranları düşürülmemeli ve bazı işkollarında geçerli olan yıpranma hakkı devam etmelidir.

EMEK PLATFORMU’NDA ÇATLAK

Bu arada Emek Platformu’nda yer alan Türk-İş ve Hak-İş’in başkanlarıyla dönemin AKP’li Çalışma Bakanı Faruk Çelik özel bir görüşme yaptı. Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu, üç, dört konu hariç uzlaşmaya varıldığını ifade etti. Ancak daha sonra görüldü ki, prim ödeme gün süresi hariç Emek Platformu’nun beş kırmızı çizgisinden dördü AKP’nin isteği doğrultusunda kabul edilmişti.

Sonuç itibariyle Emek Platformu’ndaki çatlak, sendikaların ortak bir tavır koyamaması, AKP’nin işine yaramıştı. Aslında 1999’daki 4447 sayılı sosyal güvenlik yasası sırasında da Emek Platformu’nun bölünmesi sonucu, emeklilik yaşı 58-60’a çıkarılmıştı. O dönemde emeklilik yaşını yükseltilmesini sağlayan hükümet, Ecevit başkanlığındaki DSP-MHP-ANAP koalisyon hükümetiydi.

Emek Platformu, 4447 sayılı yasanın TBMM’ye gelmesiyle birlikte 24 Temmuz 1999’da Ankara Kızılay Meydanı’nda 400 bin kişinin katıldığı büyük bir miting düzenlemişti. Emek Platformu, yeni işe girenler açısından emeklilik yaşının 50-55 olmasını ve mevcut çalışanlar açısından da yumuşak bir geçiş sürecini benimsemişti.

Ancak daha sonra zamanın Çalışma Bakanı Yaşar Okuyan ile Türk-İş Genel Başkanı Bayram Meral arasında yapılan görüşme sonrasında 58-60 yaşta uzlaşmaya varıldı. Emek Platformu’nun diğer üyeleri bu uzlaşmaya tepki gösterirken Bayram Meral, “İsteklerimizin yüzde 95’i kabul oldu, sadece 58-60 yaş için genel greve gidemezdik” demişti.

İŞÇİ HAREKETİNİN SORUMLULUĞU

Görüldüğü gibi emek kesimi örgütlerinin birlikteliğinin sağlanamadığı dönemlerde hak kayıpları çok oluyor. Önümüzdeki dönemde emeklilik yaşının yükseltilmesiyle ilgili bir yasa yok ancak emek tarihinde en fazla hak kaybına yol açan AKP iktidarının Mayıs ayındaki seçimler sonucu yeniden işbaşında kalması, işçi sınıfı aleyhine büyük gelişmelere neden olabilir.

İşçiler açısından hayati bir hak olan kıdem tazminatı başta olmak üzere emek kesimi çok ciddi hak kayıplarıyla karşı karşıya kalabilir. Keza daha faşizan ve teokratik bir dikta yönetimi söz konusu olacağından demokrasi tamamen rafa kaldırılabilir. O nedenle ancak demokratik koşullarda nefes alabilen işçi örgütleri, sendikalar, önümüzdeki seçim sürecinde çok daha duyarlı davranmalı ve aktif bir tutumu benimsemelidirler…


Atilla Özsever Kimdir?

1967 yılında Kara Harp Okulu’nu bitirdi. 12 Mart (1971) döneminde piyade üsteğmeni iken siyasi görüşleri nedeniyle ordudan çıkarıldı. 2.5 yıl cezaevinde kaldı. Daha sonra iktisat öğrenimi gördü, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde yüksek lisans yaptı, doktorasını İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde tamamladı. 1974 – 2002 yılları arasında gazetecilik yaptı. 2003- 2011 yılları arasında da Maltepe Üniversitesi’nde kadrolu öğretim üyeliği görevinde bulundu. 2011 yılından itibaren de çeşitli üniversitelerde çalışma ekonomisi ve medya alanında dışarıdan dersler veriyor. “Tekelci Medyada Örgütsüz Gazeteci” ve “Mesele Teslim Olmamakta” isimli iki kitabı ile çeşitli kitap ve dergilerde yer alan makaleleri bulunuyor.