Facebook 20'nci yüzyılın tütün endüstrisi mi?
Eski bir çalışanın açıkladığı ve daha önce de birçok kez ortaya çıkarılan kanıtlara rağmen, kendi yol açtığı zararları durdurma konusunda Facebook'a güvenilemez.
Jonathan Freedland
Bir gün Facebook’a da şu anda sigaraya baktığımız gözlerle bakacak mıyız? Yoksa şirket bundan ziyade silah lobisini mi andırıyor? Belki de alkol endüstrisine daha yakındır. Göreceğimiz üzere, bu şirketin neden olduğu ölümcül zarar hesaba katıldığında, her üç karşılaştırmada da bir haklılık payı mevcut. Bununla birlikte, bu benzerlikler aslında sorunu olduğundan daha hafif gösteriyor.
Neticede, [bu endüstrilerin] hiçbiri bu biricik şirketin boyutlarına ve gücüne tam olarak ulaşamıyor. Bu gerçeklik, altı saat süren bir kesintinin dünya genelindeki 3 milyar insanın işlerini yürütmek ve dünyadan bilgi edinmek hususunda WhatsApp ve Instagram uygulamalarıyla birlikte Facebook’a bağımlı hale geldiğini teyit ettiği bu hafta, tam anlamıyla ete kemiğe büründü. Facebook, yalnızca arkadaşlarınız ve ailenizle ‘bağlanabileceğiz’ bir yermiş gibi hareket etmek isteyebilir ama bundan çok daha büyük ve tehlikeli.
YALANLARLA ULAŞILAN ZENGİNLİK
Bu yüzden büyük tütün endüstrisiyle kıyaslanabilir. 1960’lı yılların başında, bir sigara üreticisi olan Reynolds’ta çalışan bilim insanları, sigaranın kanserle bağlantılı olduğuna ilişkin kanıtların 'karşı konulmaz' olduğu neticesine vardılar. Bu esnada, rakip firma olan Philip Morris’te çalışan araştırmacılar sigara dumanında bulunan onlarca kanserojen maddeyle ilgili bir liste hazırlamaktaydı. Fakat bilin bakalım ne oldu: Bu bilgilerin hiçbiri kamuyla paylaşılmadı. Tersine, tütün endüstrisi otuz yılı aşkın bir süre boyunca kendi araştırmalarına taban tabana zıt bir hikaye anlatmasına karşın, sigaranın neden olduğu zararlara ilişkin herhangi bir kanıtı kabul etmekten kaçındı.
Şimdiyse, bu hafta Wall Street Journal tarafından yayınlanan bir dizi yıkıcı ifşaatın perde arkasındaki bilgi sağlayıcı olarak kimliğini açık eden eski bir Facebook ürün müdürü olan Frances Haugen’in ifadelerini dinliyoruz. Facebook’un 2019’dan kalma bir şirket içi belgesinde, şirketin kendi araştırmasının, ince ve fiziksel olarak formunda vücut resimleriyle dolup taşan Instagram’ın özellikle de genç kadınlar için psikolojik anlamda zehirleyici bir ortam olduğunu ortaya çıkardığını gösteriyor. “Her üç genç kadından biri açısından bedensel görünüm sorunlarını daha da kötü hale getiriyoruz” denilen raporda, gençlerin kişisel 'kaygı ve depresyon oranındaki artışlar nedeniyle Instagram’ı suçladıkları' da belirtiliyor.
Facebook’un kurucusu olan Mark Zuckerberg, mart ayında Kongre’ye geldiğinde acaba bu bulguyu kabul etti mi? Hayır. Bunun yerine şunları dile getirdi: “Gördüğümüz araştırma, sosyal uygulamaları başka insanlarla bağlantı kurmak doğrultusunda kullanmanın olumlu zihin sağlığı faydaları olabileceğini gösteriyor.”
Farklı biçimde söylersek; “Sigara içmek sizin için iyidir” dedi.
CİNAYET, KATLİAM VE CİNSEL SALDIRILARIN YOLUNU AÇIYOR
Ama eğer yaşam ve ölümden bahsediyorsak, Facebook’un oynadığı rol tek başına psikolojik zarardan daha doğrudandır diyebiliriz. Haugen, tıpkı Facebook’un en nihayetinde Myanmar’da ordunun Rohingya Müslüman azınlığına karşı gerçekleştirdiği bir operasyonda oynadığı ölümcül rolünü, yani cinayet, cinsel saldırı ve yağmalara neden olan yok edici bir etkiye yol açtığını kabul ettiği olaydaki gibi, sosyal platformun Etiyopya’da da “etnik kaynaklı şiddeti körüklediğini” ifade etti. Nijerya’daki yetkililer de benzer şekilde, Facebook’ta yayılan sahte haberlerin insanların canına mal olduğunu, zira grupların aslında hiç gerçekleşmemiş vahşet olaylarına bir misilleme olarak birbirlerine saldırdıklarını dile getiriyorlar.
Facebook da bu sorunların farkında ve her seferinde “dersini almak” ve “daha iyisini yapmak” hakkında doğru şeyler söylemesine rağmen çok az şey yapıyor. Haugen, Facebook’un yanlış bilgilendirmeye karşı mücadele uğruna harcadığı paranın yüzde 87’sini sadece İngilizce içeriğe kanalize ettiğinin altını çiziyor. Platformun 2016 yılındaki başkanlık seçimlerinde oynadığı zehirleyici rol göz önünde bulundurulduğunda, şirketin ABD’de maruz kaldığı medya ve siyaset baskısının nedenini anlayabilirsiniz. Bununla birlikte, Facebook kullanıcılarının yalnızca yüzde 9’u İngilizce konuşan insanlardan oluşuyor. Diğer kullanıcıların büyük kısmı, Facebook’un büyük hasara yol açtığı Afrika ya da güneydoğu Asya’da yaşıyor.
Facebook o kadar büyük ve yaygın ki, bu sorunlardan herhangi biriyle mücadele etmek konusunda kaderci davranmak çok kolay: güreşte sırtı yere getirilemeyecek kadar büyük bir dev gibi. Boykot çağrıları bir sonuca ulaşmıyor: Tüketiciler platformu onu çok faydalı, reklam verenler ise çok etkili buluyor. Yine de bu, yapılacak bir şey olmadığı anlamına gelmiyor. Bu Golyat* karşısında aciz değiliz.
ATILACAK ADIMLAR VAR
İlk olarak, daha fazla tanık ortaya çıkacak: Haugen ilk değildi ve son da olmayacak. İşin açıkçası, şirket şu anda işverenlerine karşı tiksinti hisseden bir takım etik sahibi insanları işe aldı. Buna ek olarak, Haugen’in sızdırdığı bilgiler artık çocuklarının güvenliğinden endişe duyan ebeveynler gibi çok önemli bir grupla bir bağ kurdu. Teknoloji gözlemcisi Scott Galloway, içki endüstrisinin şiddetli muhalefetine rağmen politikacıları kandaki alkol oranıyla ilgili yasal sınırı düşürmek zorunda bırakan ‘Sarhoş Araç Kullanımına karşı Anneler’e benzeyen bir hareketin ortaya çıkacağını tahmin ediyor.
Şayet hükümetler harekete geçmeye karar verirlerse, yapabilecekleri şeyler konusunda hiçbir sıkıntı söz konusu değil. Atılacak ilk adım, şirketin kendisiyle ilgili zaten bildiği şeyleri ortaya çıkarmak için Facebook’un algoritmalarını görmeyi talep etmek olabilir: Daha geniş bir ‘katılım’ ve büyüme arayışının, öfkeyi körüklemek ve beslemekle bağlantılı olduğu anlaşılır. Facebook bu devreyi nasıl kapatacağını iyi biliyor. Sızdırılan belgeler, yöneticilere öfkeyi dizginleyecek bazı düzeltmeler sunulduğunu ama onları kabul etmemeyi tercih ettiklerini gözler önüne seriyor.
ABD’de, Kongre’nin, temelde sosyal medya şirketlerini dokunulmazlık örtüsüyle koruyan bir yasa olan 230. Madde’yi gözden geçirmesi gerekiyor. Gazetelere iftira ve üreticilere hatalı ürünler nedeniyle dava açabilirken, Facebook’a da yol açtığı hasarlar nedeniyle dava açılabilmeli. Ve eğer caydırıcı bir etkiye sahip olmaları isteniyorsa, bir Facebook karşıtı kampanyacının da söylediği gibi, para cezaları “felaket derecede büyük” olmak zorunda. Bunu bir “kirleten öder” prensibi gibi düşünün: Facebook bilgi kaynağını kirletiyor ve bedelini ödemesi gerekiyor.
Başka çareler de mevcut. Facebook-Instagram-WhatsApp devini anti-tröst yasaları uyarınca birbirinden ayırabilirsiniz. Veri koruma ve kullanım hakkı kurallarını değiştirebilirsiniz. Ve şayet bir Facebook yöneticisinin Kongre’ye yalan beyanda bulunduğu saptanırsa, onu yalancı şahitlikle suçlayabilirsiniz.
Neticede, sigara üreticileri yasaların önünde boyun eğmek zorunda kaldılar. Ne var ki, bu, onlarca yıl süren sahtekârlık, kurnazlık ve insanların güvenliğinden önce kâr elde etme hususundaki taviz vermez tutumları yüzünden çok geç gerçekleşti ve milyonlarca hayat yitip gitti. Bu defa, daha fazla bekleyemeyiz.
*Câlût ya da Golyat, M.Ö. 11. yüzyılda yaşadığına inanılan ve Tanah, Eski Ahit ve Kuran’da bahsi geçen savaşçı bir devdir. İsrail Krallığı’nın gelecekteki hükümdarı Davud ile yaptığı ve kaybettiği düello ile bilinir.
Yazının orijinali The Guardian sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)