Fahrenheit 5651: Türkiye’deki yapıda, yaptığı işi sorgulayan bir Guy Montag ile karşılaşmadık
EngelliWeb 2020 raporu yayınlandı. Prof. Dr. Yaman Akdeniz ‘Sansürün yakıcı etkisi devam edecek’ dedi. Uzman araştırmacı Ozan Güven ise 2021’in, 2020’yi çoktan geride bıraktığını söyledi.
ANKARA - İfade Özgürlüğü Derneği tarafından hazırlanan EngelliWeb 2020 Raporu'na göre, 2020 sonu itibarı ile Türkiye'den toplam 467 bin 11 web sitesi ve alan adına, 764 farklı kurum tarafından verilen toplam 408 bin 808 farklı karar ile erişim engellendi. Halihazırda tartışma konusu olan bu engelleme kararlarının yanı sıra, yeni sosyal medya yasası ve Sosyal Medya Başkanlığı'nın kurulması da gündemde.
İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yaman Akdeniz ve Uzman Araştırmacı Ozan Güven ile rapordaki veriler çerçevesinde karmaşık internet sansür mekanizmasını, mekanizmanın otosansüre etkisini, bu mekanizmada hakimliklerin ve mahkemelerin yerini, gündemdeki olası yeni sosyal medya yasasının etkisini konuştuk.
‘2020’DEKİ SANSÜR UYGULAMALARI, ŞİMDİDEN 2021’İN GERİSİNDE KALDI’
İfade Özgürlüğü Derneği’nin EngelliWeb 2020 raporu yayınlandı. Ayrıntılı bulguları raporda sundunuz. Peki, Ağustos 2021’den bakınca 2020 tablosu engellemeler hakkında bize ne söylüyor?
Yaman Akdeniz: 2018 ve 2019 raporları ile karşılaştırdığımız zaman 2020 sonu itibarı ile erişim engelleme uygulamalarında, kaldırılan ve yayından çıkartılan haber ve içerik sayılarında artış var. Bunlarla birlikte daha da vahim bir tablo ile karşılaştık. Sansürün yakıcı etkisinin artık hissedilmeye başlandığını dile getirdik. 2021 de aynı hızla devam edecek ve hatta dezenformasyon konusunda olası yeni bir düzenleme ile 2022 internet ve sosyal medya kısıtlamaları bakımından zor bir yıl olacak. Kış geliyor (“Winter is coming”) demek daha doğru olacak.
Ozan Güven: 2020’nin sonu ve 2021’in ilk aylarında, temsilcilik belirleme yükümlülüğünü yerine getirmeyen sosyal medya platformlarına idari para cezaları ve reklam yasakları verildi. 2021’in ilk altı ayında da, özellikle Sedat Peker’in çeşitli iddialarıyla ilgili yapılan haberler yoğun bir şekilde erişime engellenmeye devam etti. Erişim engellemelerini duyuran Prof. Dr. Yaman Akdeniz ve Gazeteci Sedef Kabaş’a Serhat Albayrak tarafından sindirme ve susturma amaçlı 100 bin TL talepli manevi tazminat davaları açıldı. 2020’de yaşanan sansür uygulamaları, şimdiden 2021’in gerisinde kalmış durumda.
‘SADECE ERİŞİM ENGELLEME KARARINA RAĞMEN İLGİLİ İÇERİKLERİNİ KALDIRAN HABER SİTELERİ VAR’
Raporu okuyunca bütün bu sansür mekanizmasının yarattığı karmaşaya tanıklık ediyoruz. Peki bu karmaşık yapının otosansüre etkisi nedir?
Yaman Akdeniz: 5651 sayılı Kanun’a Temmuz 2020’de yapılan değişikliklerle içerik ve haberlerin yayından çıkartılması ve kaldırılması mümkün hale geldi. Bu yaptırım yokken dahi haber siteleri erişim engelleme kararlarına istinaden otosansür uygulayıp kaldırmamaları gereken haberleri ve içerikleri kaldırıyorlardı. Dolayısıyla, haber siteleri gerek web sitelerini toptan kapatılmaya karşı korumak için, gerekse olayı ceza soruşturma veya yargılamalarına karşı önlem almak için otosansür uygulamayı tercih ediyor. Bu tip kararlara karşı yapılan itirazların büyük bir kısmının reddedildiği ve Anayasa Mahkemesi’ne yapılan başvuruların da yıllarca karara bağlanmadığını da unutmamak gerekir. İfade Özgürlüğü Derneği’nin web sitesinde bugüne kadar yayınlanan EngelliWeb duyurularından 6 tanesi hakkında erişimin engellenmesi veya yayından çıkartılması kararı verildi. İtirazlarımızın ise hepsi reddedildi. AYM’ye yaptığımız başvurular ise yıllarca karara bağlanmayacak.
Ozan Güven: Biz bu konuya 2019 raporumuzda da değinmiştik. Çok sayıda haber sitesi kaldırmaları gerekmeyen haberleri bile sıklıkla web sitelerinden kaldırtmaktaydı ve bu uygulamanın bir sonucu olarak da içerik sahipleri tarafından yapılan otosansürün arttığını belirtmiştik. Temmuz 2020’de yapılan değişiklik sonrasında da içerik kaldırma yüzdelerinde artış tespit ettik. Halen bile sadece “erişim engelleme” kararı verilmesine rağmen ilgili içerikleri sitelerinden kaldıran haber siteleri var. 2019’da içerik kaldırma ortalaması yüzde 76 civarında iken, 2020 ortalaması yüzde 81’e çıktı. Bu oranın 2021’de artacağını öngörüyoruz.
‘KARARLAR GENELDE GEREKÇESİZ’
Raporun önemli bir kısmı 9. maddeye (kişilik haklarının ihlali) ayrılıyor. 9. maddeyle ilgili vurucu örneklerden birisi de Ankara İl Jandarma Komutanlığı’nın başvurusu ile Hornet’in engellenmiş olması. Gerekçe komutanlığın kişilik haklarının ihlali ama kararda kurumun kişilik haklarının ne şekilde etkilendiği belirtilmemiş. Bu örnekten yola çıkarak web engellemelerinde (sürekli hale gelen) kişilik haklarının tanımının ve içeriğinin belirsizleştiğinden söz etmek mümkün mü?
Yaman Akdeniz: Aslında raporun büyük bir kısmı siyasi nitelikli sansür uygulamalarına ayrılmış durumda. Dolayısıyla gerek milli güvenlik ve kamu düzenini koruma amaçlı ve özellikle muhalif ve Kürt haber sitelerini engellemek için kullanılan 8/A maddesini, gerekse kişilik hakları ihlali adı altında siyasi nitelikli ve eleştirel haberleri engelletmek ve yayından çıkartılmak için kullanılan 9. maddeyi detaylı değerlendirdik. Bu tip kararların ortak noktası kararların sulh ceza hakimlikleri tarafından verilmesi. Sulh ceza hakimliklerinin kararlarının ise birçok sorunlu ortak noktası var. Kararlar genelde gerekçesiz oluyor.
‘KİŞİLİK HAKLARININ HİÇ TANIMLANMADIĞI, (SANSÜRÜ) TALEP EDENİN SİYASİ KİŞİLİĞİNİN TARTIŞILMADIĞI, TALEP EDENDEN YANA BİR YAPININ VARLIĞI’
Hornet örneğinde olduğu gibi talep eden kişi veya kurumun hangi kişilik haklarının nasıl ve ne şekilde ihlal edildiği anlaşılmıyor. Hakimlikler genelde karbon kopya ve kes-yapıştır şablon kararlarında sadece erişime engellenecek haberlerin listesini değiştiriyorlar. Bu uzun listeli kararlardan da talep edenin hangi kişilik haklarının mesela Gazete Duvar’da yayınlanan bir makale kapsamında ne şekilde ihlal edildiği anlaşılmıyor. Hakimlikler genel geçer ifadelerle onlarca haberi veya bazen yüzlerce haberi erişim engelleyebiliyor. Dolayısıyla, aslında kişilik haklarının hiç tanımlanmadığı, talep edenlerin özellikle siyasi kişilik veya kurum olmalarının hiç tartışılmadığı ve talep edenden yana bir yapının varlığından söz etmek gerekir.
‘ANAYASA MAHKEMESİ BU BOZUK DÜZENİN BİR PARÇASI HALİNE GELDİ’
Kanun maddelerinin keyfi ve belirsiz uygulanışına karşı AYM’nin aldığı kararlar var. Ancak raporda bu kararların uygulanmayışını veya uygulanmasındaki sorunları da görüyoruz. Buradan ne anlamalıyız?
Yaman Akdeniz: Sansür yapısının baş mimarlarından olan sulh ceza hakimlikleri, 2020 raporumuzda da detaylandırdığımız üzere AYM’nin bu konu hakkında almış olduğu ilkesel kararları da tamamen göz ardı ediyor. Bu kararlar sanki hiç yokmuş gibi karar vermeye devam ediyor. AYM de bu yapısal sorunları çözmekten ziyade bu bozuk düzenin bir parçası haline geldi. Kaldı ki AYM önünde bekleyen yüzlerce İnternetle ilgili başvuruyu da karara bağlamaktan imtina ediyor. 2015’de yapılmış ve 6 senedir önünde bekleyen Atilla Taş’ın bazı tweetlerinin dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu tarafından engelletilmesi ile ilgili başvuru, Charlie Hebdo web sitesinin erişime engellenmesi ile ilgili başvuru ve Yusuf Yerkel’in Soma’da attığı tekme ile ilgili onlarca haber ve içeriğin erişime engellenmesi ile ilgili başvuru gibi 2015 içinde yapılmış birçok başvuru tozlanmış bir şekilde AYM’den adalet beklemeye devam ediyor. Nitekim, artık bazı başvurular bu adalet sürecini beklemeden ve Türkiye’de etkili bir iç hukuk olmadığı iddiası ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşınmaya başlanmıştır.
‘HİÇBİR SOSYAL MEDYA PLATFORMUNDAN HİÇBİR BEKLENTİM YOK’
Resmi açıklamalara göre Meclis açıldığı an ilk gündem sosyal medya yasası olacak. Aynı zamanda Sosyal Medya Başkanlığı’nın kurulması gündemde. Bu süreçte Türkiye’de temsilcilik açan mecraların rolleri ne olacak? Mesela Twitter’ın Facebook’tan farklı bir yol izlemesi mümkün mü?
Yaman Akdeniz: Dezenformasyon adı altında yeni bazı cezai hükümlerle karşı karşıya kalacağımızı anlıyoruz. Dahası Temmuz 2020 içinde ortaya çıkan ve sosyal medya platformlarının Türkiye’de yasal temsilci bulundurması zorunluluğu ile ilgili düzenlemenin de tekrardan ele alınması söz konusu. Şimdilik bu zorunluluğu “kağıt üstünde” yerine getiren ve paravan şirketler kuran sosyal medya platformlarının da ne yapacağı merak konusu olacaktır. Benim şahsen artık başta Facebook olmak üzere hiçbir sosyal medya platformundan hiçbir beklentim yok. İnsan haklarını korumak ve temel hak ve özgürlüklere saygılı olmaktan ziyade işlerine geldiği gibi hareket etmeye devam edecekler.
‘TWİTTER’IN FACEBOOK’A İSTİNADEN DAHA ŞEFFAF BİR POLİTİKA İZLEDİĞİ SÖYLENEBİLİR’
Ozan Güven: 2020 raporumuzda sosyal medya platformlarının şeffaflık raporlarına da yer verdik. Twitter’ın Facebook’a istinaden daha şeffaf bir politika izlediği söylenebilir. Facebook, şeffaflık raporlarında Twitter’a göre daha az detay vermekte ve çıkartma taleplerinin detaylarını ve kimler tarafından talep edildiğini açıklamamaktadır. Türkiye’de git gide artan sansür uygulamalarının açıklanan şeffaflık raporlarında da dikkat çekici bir seviyeye ulaştığı görülüyor. Mesela 2021 içerisinde Twitter’ın ilk defa Türk siyasetçilerin tweetlerini topluluk kurallarına uymadığı için kaldırdığını ya da etiketlediğini gördük.
‘TÜRKİYE’DEKİ YAPIDA YAPTIĞI İŞİ SORGULAYAN BİR GUY MONTAG İLE KARŞILAŞMADIK’
Son olarak, raporun ismi Fahrenheit 5651. Ray Bradbury’nin distopyası Fahrenheit 451’e atıfla bu ismi koydunuz. Bu roman bize kitapların yakılması için itfaiye biriminin kurulduğu bir dünyayı anlatıyor. Fakat bu hikâye aynı zamanda yaptığı işi sorgulayan itfaiyeci Guy Montag’ın da hikâyesi. Bu raporda olmayan ancak sizdeki karşılığını merak ettiğim bir soru: Raporu da düşündüğünüzde hikâyenin Guy Montag kısmı için ne söylemek istersiniz?
Yaman Akdeniz: Aslında biz Türkiye’yi Guy Montag’ın da yaşadığı Ray Bradbury’nin distopik dünyasına benzettik. 2020 raporumuzda da birçok Guy Montag olduğu söylenebilir, BTK’sından tutun da sulh ceza hakimliklerine kadar. Fakat, Türkiye’deki yapıda yaptığı işi sorgulayan bir Guy Montag ile de karşılaşmadık. Mekanikleşmiş, tıkanmış ve her yıl daha da kötüye giden bir yapı içinde yanıyoruz.