Faruk Bildirici: Eşitsiz ve adaletsiz seçimin karanlık yüzü

Faruk Bildirici, 'devlet faaliyetlerinin AKP propagandasına meze yapılması açılışlar, törenler, seçim rüşvetleri ile sınırlı kalmadı. Yalanlar, montaj videolar ve afişler devreye sokuldu' diye yazdı.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR- Medya ombudsmanı Faruk Bildirici, 2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerini  eşitsiz ve adaletsiz bir yarış olarak niteledi. Bildirici "Gazeteciler Platformu"na yaptığı değerlendirmede, iktidara yakın medyanın Kılıçdaroğlu'nun seçim için özel uçak kiralamasını eleştirirken Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın filosunda 16 uçak olmasını hiç gündeme getirmediklerini belirtti.  Bildirici, Erdoğan’ın makam araçlarının bile yurtdışı gezilerde önden uçakla gönderildiğine dikkat çekti, "Örneğin KKTC gezisine tam altı uçakla gidiliyor; bununla da kalmıyor tüm bu uçaklar, makam araçları, otobüsler velhasıl bütün devlet olanakları seçim kampanyası boyunca alabildiğine kullanılıyor; bunlara en ufak bir eleştiri ya da dikkat çekme yok iktidar medyasında. Zira nalıncı keseri gibi hep kendine yontan bir iktidar var işbaşında. Her şeyi kendine serbest gören yasal ve etik sınırları aşmakta hiçbir beis görmeyen bir iktidar. Seçimin eşitler arası bir yarış olmasını öngören Anayasal ve yasal hükümlerin iktidar açısından bir anlamı yok. Adil olmak gibi ahlaki bir kaygı da taşımıyor bu siyasi kadro." diye yazdı. 

HDP'ye kapatma davasının açılmasının ve Ekrem İmamoğlu'na siyaset yasağı getiren mahkeme kararının da seçimden önce açıklanmasının seçimleri etkilemeye yönelik olduğuna değinen Bildirici, seçime ilişkin yasal düzenlemelerin de iktidarın keyfine göre yapıldığını belirtti, " AKP-MHP ortaklığı adaletsizliği meşrulaştıran yasal düzenlemeler yaptı da ona uydu mu? Heyhat! En başta 'Cumhurbaşkanlarının iki dönem seçilmesi' kuralı, Erdoğan için geçerli kabul edilmedi! Güya kendilerine göre düzenledikleri mevzuata uyma kaygısı gözetmediler. Hem de uygulamada parti ile devlet ayrımı kalktı; seçimlerde 'AKP=Devlet' anlayışıyla davranıldı." diye yazdı. 

Seçim döneminde idari kaynakların AK Parti ve Erdoğan için kullanıldığının AGİT Uluslararası Seçim Gözlem Heyeti’nin raporlarına da yansıdığını ifade eden Bildirici, devlet törenleri ve kampanyaların seçim dönemine denk getirilmesi konusunda şunları yazdı: "Gözlem Heyeti’nin raporunda da vurgulandığı gibi, Erdoğan’ın katıldığı törenler, açılışların çoğu aslında devlet faaliyetiydi. Ama üretilen ilk TOGG’un teslimi (3 Nisan), TCG Anadolu gemisinin teslimi (11 Nisan), İstanbul Finans Merkezi açılışı (17 Nisan), Karadeniz Doğalgazının devreye alınması (20 Nisan), yeni Altay tankının teslimi (23 Nisan), Ankara-Sivas Yüksek Hızlı Tren Hattının açılışı (26 Nisan), Akkuyu Nükleer Santralına ilk yakıt getirilmesi (27 Nisan), Yeni Zigana Tünelinin açılışı (3 Mayıs) ve Defne Devlet Hastanesi açılışı (21 Mayıs) gibi törenler özellikle seçim dönemine denk getirilmişti. Çoğu da göstermelik törenlerdi bunların.

Erdoğan, küçük bir bölümünü sıraladığım bu törenlerde yaptığı konuşmalarda devlet faaliyetlerini anlatmak yerine muhalefete veryansın edip, seçim propagandası yapıyordu. Kamu kuruluşlarının törenleri, seçim kampanyasının zemini haline getirilmişti."

Bildirici'nin "Eşitsiz ve adaletsiz seçimin karanlık yüzü" başlıklı analizinin AK Parti propagandasına ilişkin bölümü ise şöyle: 

"Devlet faaliyetlerinin AKP propagandasına meze yapılması, açılışlar, törenler, seçim rüşvetleri ve vaatler ile sınırlı kalmadı. Muhalefeti damgalamak için yalanlar, montaj videolar, provokatif afişler de devreye sokuldu.

Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun reklam klibine PKK yöneticilerinden Karayılan’ın monte edildiği görüntüyü İstanbul mitinginde on binlerce insana gösterdi. Daha sonra katıldığı 'Gençlik Buluşması'nda montajlanmış videoyu gerçek gibi anlattı. TRT’de katıldığı programda ise 'Ama montaj ama şu ama bu. PKK’lılar videolarla bunlara destek verdi' diyerek o videonun montaj olduğunu itiraf etti. Bunun üzerine 'Montajcı sahtekâr' paylaşımı yapan Kılıçdaroğlu’na, Fahrettin Altun’dan gelen 'Montaj değil gerçek' yanıtı, yapılan sahteciliği örtmeye yetmedi.

Ayrıca Erdoğan, Aydın mitinginde de Kılıçdaroğlu’nun SGK Genel Müdürlüğü sırasında ortaya çıkardığı bir dolandırıcılık vakasına ilişkin bir haberin kupürünü sanki Kılıçdaroğlu bu suçu işlemiş gibi anlattı vatandaşlara.

Parti teşkilatının tavrı da Erdoğan’ın bu tavrından farklı değildi doğrusu. Kılıçdaroğlu’nun yüzü Eski HDP Eş Genel başkanı Selahattin Demirtaş’ın yüzüyle, Meral Akşener’in yüzü de HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ın yüzüyle birleştirilerek provokatif afişler birçok kentte duvarlara asıldı. Kılıçdaroğlu ve Akşener’i teröre destek vermekle suçlayan bu afişler itirazlara rağmen birçok yerde kaldırılmadı.

Çoğu yerde olduğu gibi, AKP’li Nevşehir Belediyesi de billboardlara Kılıçdaroğlu’na aitmiş gibi yalan ifadeler içeren provokatif afişler astı. CHP’nin itirazlarına ne vali aldırış etti ne de belediye başkanı.

(...)

Eşitsiz medya gücü

Seçimlerde medya gücü de iktidarın en önemli silahlarından biriydi; medya “propaganda aygıtı” olarak alabildiğine kullanıldı. Erdoğan’ın konuşmaları, seçim müjdeleri ve vaatlerini topluma duyurmaya aracılık eden yaygın medya, 'Millet İttifakı' ve özellikle de Kılıçdaroğlu’nun karalanması için de yoğun çaba harcadı.

TRT, AKP’nin özel televizyonu gibi faaliyet göstererek Erdoğan ve iktidar sözcülerinin konuşmalarını uzun uzun aktarmakla kalmayıp, belgesel adı altında propaganda videoları yayımladı. Mayıs ayı içerisinde Erdoğan ile iki kez özel söyleşi programı yayımlayan TRT, Kılıçdaroğlu ve diğer muhalefet liderlerini hiç ekrana almadı. Kılıçdaroğlu, bu dönemde sadece FOX TV, Tele1, KRT ve Babala TV’de özel söyleşi programlarına çıkabildi.

İstisnasız her konuşması 15-16 TV kanalından aynı anda canlı yayımlanan Erdoğan, seçim kampanyası boyunca sürekli televizyon ekranlarındaydı. Ama Erdoğan için düzenlenen propaganda programlarının zirvesi, 12 Mayıs’ta yine TRT’nin öncülüğünde yapılan ve tam 24 kanalda canlı yayımlanan söyleşiydi. Gazetelerin manşetleri zaten her gün Erdoğan’a tapulanmıştı." (HABER MERKEZİ)