Faşist olmanın dayanılmaz hafifliği
Hangi düzeyde faşist olmanız çok önemli değil, sığ olanda, seviye farkı pek fark etmiyor. İkisi de diz altı işte. Faşistler arasında sınırlar ya da katı bir hiyerarşi olabilir ama fark eser miktarda, bir tutam tuz atmak gibi eğer başka türlü tarif etmek istersek.
Faşist olmak kolay bir şey. Bu yüzden oldukça tercih ediliyor olmalı. Üç ya da en fazla dört kesin doğru belirliyorsunuz, bunu kutsayıp, kulağınıza küpe yapıyorsunuz ve gerisi teferruat. Bu hayatı kolaylaştırma biçimlerden birini Ümit Kıvanç, yine burada yazmıştı zaten. -Keşke ben yazsaydım dedim bu yazıyı- Söylediklerinizin son derece aptalca olması filan, hiç önemli değil. Hatta iyi bile, daha kolay, hiç düşünmeniz gerekmiyor. Kuşkuya filan da yer yok. Tereddüt ve kuşku, insanı muhtemelen zayıflatıyor. Tek ya da çoklu önder, sizin için düşünmüş zaten. Alın onu, atın alışveriş sepetine ve önünüze gelene bir tekme.
İyi bir faşist olmanın en önemli unsurlarından biri, suratınıza karşı çok açık ve basit doğru bir şey söylense bile, bunu anlamamanız ya da dinleme zahmetine hiç kapılmadan saldırmanız. Bu başka. Burada tek önemli kuralınız söylenenleri hiç düşünmemeniz. Zaten bir süre bunu yaptığınızda, evrimsel bir gerçeklik ile, kullanılmayan organların körelmesi sonucu, isteseniz de bunu yapamıyorsunuz. Sadece büyük resmi görüyorsunuz, artık kimi koymuşlarsa oraya…
Hangi düzeyde faşist olmanız da çok önemli değil, sığ olanda, seviye farkı pek fark etmiyor. İkisi de diz altı işte. Faşistler arasında sınırlar ya da katı bir hiyerarşi olabilir ama fark eser miktarda, bir tutam tuz atmak gibi eğer başka türlü tarif etmek istersek.
İşte böyle, açık ve doğrudan bir konuşma, İspanya meclisinde faşist parti, Vox’a yönelik yapıldı ama tahmin ettiğiniz gibi çok bir şey değişmedi. Hatta Íñigo Errejón Galván’ın bu konuşması ‘viral’ oldu, son zamanların moda deyimiyle ama karşısında faşist olmanın dayanılmaz hafifliği var. Yani hava cıva…
Íñigo Errejón Galván bu konuşmada, Vox’un politikasının temeli olan yabancı düşmanlığına karşı, "Ulusal bir ilaç şirketimiz, ulusal bir telekomünikasyon, elektrik veya otomobil şirketimiz yok. Susun" dedi. Yabancı şirketlerin sahip olduğu sektörlerden örnek verdi. Pazarın çok büyük kısmına yabancı şirketler hakimdi. Sonra dönüp faşistlere, seslendi. ‘Siz yabancılardan nefret etmiyorsunuz, fakirlerden nefret ediyorsunuz.’
"Neden burada ulusal egemenlikten veya yabancılar tarafından işgalden söz edilmiyor? Çünkü onlar zengin ve bu senin umurunda değil. Hatta göçmenlerin uygun belgelerle gelmelerini istemedikleri bile doğru değil. Ceset dayanana kadar, onları sömürmek için, sessiz ve korkuyla gelmelerini istiyorlar."
Faşist olmanın dayanılmaz hafifliği bu, bizim de yakından bildiğimiz. Yani barış istemenin terörizm, Kürt demenin hainlik, en temel hak talebinin kışkırtıcılık sayıldığı, bir yerde, hata sizde kardeşim yanlış yolu tutturmuşsunuz. Faşist olun hafifleyin…
Fakat bir şey daha eklemeliyim aynı konuşmadan; ‘Siz ahlaken bir gübre yığınısınız’ diyordu Íñigo Errejón Galván…