YAZARLAR

Faşizm, şemsiye ve biz…

Faşizm, şemsiye ve biz, ‘Şahları da Vururlar’dan bir replik vardı; ‘Menim acelem yok ben beklirem’ diyordu orada ama bizim acelemiz çok artık beklemesek…

‘Çok faşist bir yağmur yağıyor, sanırım kocaman bir şemsiyenin altında toplanmanın tam zamanı’, Ferhan Şensoy ustaya atfedilen bir söz. Ölümünün ardından düştü internette gördüm. Rusya’da eski adıyla Stalingrad’dayım bu yazıyı yazarken. Biraz ilerde bir anıt var, sadece 100 metre kadar. Burası Alman faşizmin durdurulduğu yer yazıyor. Stalin demiş ama Stalin neler yaptı demeyin, faşizm burada durdurulmuş, yalan değil. Bir şemsiye altında toplanmak da öyle.

Fotoğraf: Adil Durmuş

 

Fotoğraf: Adil Durmuş

-1984’tü galiba. Cezaevinden çıkalı çok olmamış. Henüz yaş 20’nin çok az üzeri. Ferhan Şensoy tiyatrosundan çıktık, üç-beş arkadaş. Oyunu çok sevdik. ‘Poetica şiir demek politika şiirsizlik’ gibi bir şarkısı vardı. Geceye kaldık karşıya geçecek para yok o saatte. Bir edebiyat dergisi almışım -Somut- çok güzel yazılar var, renksiz ve kuşku çekici sade. Parkamın iç cebinde dürülmüş. Beyoğlu’ndan salındık aşağı. Otostop yapıyoruz. Ekip arabası durdu yanımızda. Herkes bana baktı, ben sabıkalı ve iç cebimde dergi, tehlikeli, hatta şiir filan da var içinde, Mayakovski belki, Sovyet ya baştan anarşik, mezarına gittim geçen hafta Moskova’da, bazıları sayfalı nüfus kağıtlarımızı çıkardık, benimkisi muhtar kağıdı mapusta kalmış kimlik, muhtara kaybettim diye çıkarttım, eşini annem günlerden tanıyor, komşu sayılır, emekli astsubay muhtar, ne oldu dedi, kaybettim dedim, askerde kaybetmek çok makbul değildir dedi, peki dedim, cebimde işte o kağıt, üstümüzü aradı polis, kapıya en yakın oturan dergi iç cebimde, silah gibi, dedim ya çok tehlikeli, nereden geliyorsunuz dedi şef, sustuk biraz, alacaklar bizi ekibe ama biraz sıkışık olacak, ford minibüs küçük burunlu, mavi, ‘Mektepten geliyoruz.’ dedi bir arkadaş. Yanlış anlaşılmasın okul değil, genelev demek ‘mektep’ erkek jargonu, belki yeniler bilmez, kerhane yani diğer adıyla, güldü şef, onu gören diğerleri de güldü, bir erkek neşesi sardı ekip otosunu burnuna kadar fordun, hadi gidin dedi şef, dergiyi yokladım, nefesini tutmuş, parkanın iç cebinde, niye hâlâ parka giyerim bilmem ki, olağan şüpheli. Ortaoyuncular’ın oyunundan, tiyatrodan geliyoruz desek, şubeye yolculuk yine sıkışık sıkışık, Allah rahmet eylesin Ferhan usta, doğa, yıldızlar ya da Pachamama, toprak ana yani. Hangisini seviyorsan artık.’

El Salvador gerilla lideri Roberto Canas’la konuşuyordum, barış imzacısıydı. Nasıl barış yapabildiniz diye sormuştum. ‘Biz Sosyal Demokratlarla ittifak yaptık, faşist cuntayı açığa çıkardık’ diyordu…

Faşizm, şemsiye ve biz, ‘Şahları da Vururlar’dan bir replik vardı; ‘Menim acelem yok ben beklirem’ diyordu orada ama bizim acelemiz çok artık beklemesek…

Biraz ilerde 2 ay faşist Alman ordusuna karşı direnilen ev var, delik deşik duvarları ve şemsiye ise mevzuu, şu bunu yapmıştı bu bunu demişti geride kalıyor. Ya o evin içinde faşizme karşı direniyorsunuz ya da dışında kocaman laflarınızın üstünde uzanmış yatıyorsunuz….


Metin Yeğin Kimdir?

Yazar, belgeselci, sinemacı, gazeteci, avukat, seyyah... CNN-Türk, NTV, Kanal Türk, Al Jazeera, Telesur televizyonlarına 200'e yakın belgesel ve kurmaca filmler yaptı. Türkiye'de Cumhuriyet, Radikal, Birgün, Gündem; dünyada Il manifesto, Rebellion gazetelerine köşe yazıları yazdı. Dünyanın sokaklarını anlattığı 10'dan fazla kitaba sahip. Dünyanın farklı yerlerinde yoksullarla birlikte evler inşa etti, bir sürü farklı işte çalışarak yazılar yazdı, filmler çekti. Birçok ülkede kolektif çalışmalara katıldı, kooperatif örgütlenmelerine öncü oldu. Ekolojik direnişlere katıldı, isyanlara tanıklık etti. Türkiye ve birçok ülkede öğretim üyeliği yaptı... Ve dünyayı değiştirmeye çalışmaya devam ediyor hâlâ...