Fatih Terim ne düşünmüştü!
Antalyaspor maçında Galatasaraylı oyuncular, geriye doğru derinlik vermeden hücum hattında ip gibi dizilmeye devam ettiler. İp gibi dizilen oyuncuları, Antalyaspor defansı kolayca marke etti. Bu anlayış aslında Antalyaspor defansını daha güçlü hale getirdi. Bir ara ceza sahası içi ve çeperinde o kadar çok oyuncu toplandı ki, atılan her top, oyuncu kalabalığına çarpıp geri dönüyordu.
Doğrusunu söylemek gerekirse, bilmiyorum. Geçen hafta Trabzon’da oynanan oyunun tekrarını ya da en azından ona benzeyen bir deneme, bir taklit oyun beklerken, ortaya sürülen oyun, oyundan çok, eski bir inşaatın hafriyatını andıran, taş ve molozlardan oluşan bir atıktı sanki. Bütün takımı üçüncü bölgeye yollamak, bir plan ya da oyun taktiği olamaz. Başka bir ifadeyle, maça çoklu forvetle çıkmak, ne oyunu ne de golü garanti eder. Geçen hafta Trabzon’da zihni açık bir oyun vardı. Takım sanki bütün pürüzlerinden arındırılmıştı. Ne eksik ne de fazla, her şey tam kıvamında ve yerli yerindeydi. Öyle ki, kaotik futbolun mucidi olan Fatih Terim, takıma orta kesmeyi bile yasaklamıştı. Haliyle ben de heyecanlanmış ve bu maceranın devamını iyi niyetle bekler olmuştum.
Bu hafta ne oldu da Fatih Terim, eski klasik oyun pratiğine geri döndü? Taylan ve Feghouli’inin yokluğu elbette takım ve oyun yapısını etkiler. Ama bu etki, bütün takım yapılarını değiştiriyorsa, burada çok ciddi sorunlar var demektir. Aslına bakılırsa, hem Trabzonspor hem de Antalyaspor’un Galatasaray maç algısı aynıydı. İki takımda hem topu hem de alanı Galatasaray’a bırakarak oynama kararındaydılar. Nitekim öyle de oynadılar. Trabzonspor karşısında, Galatasaray bütün doğruları temsil ediyorken, aynı Galatasaray, Antalyaspor karşında neden bütün hataların temsilcisi oldu?
Antalyaspor defansı en geriye çekerek, Galatasaray için birinci ve ikinci bölgede tehdit olmayı kendi elleriyle ortadan kaldırdı. Birinci ve ikinci bölgede olağanüstü rahatlayan bir takım, doğal olarak üçüncü bölgeye odaklanır. Odaklanmak demek sorun çözmek demektir. Antalyaspor iki sıralı dörtlü savunma blokları oluşturarak, Galatasaray’ı dar alan oyununa mahkûm etti. Galatasaray bu dar alan oyununa teslim olmamak için, doğru bir kararla, iki savunma bekini en üç çizgilere yolladı.
Solda Saracchi’nin sağda Linnes’in Antalyaspor defansını taç çizgisine kadar çekiştirip, savunmayı enlemesine genişletmeleri doğru bir oyun prensibiydi. Rakip savunmayı enlemesine genişletmek, ara koridorlar açmak için, her takımın baş vurduğu bir taktiktir. Üst düzey takımlar, genişleme sağlandıktan sonra, forvet hattında az oyuncu tutarak, mümkün olan en fazla oyuncuyla zikzaklar çizerek, savunmada gedik ararlar.
Antalyaspor maçında Galatasaraylı oyuncular, geriye doğru derinlik vermeden hücum hattında ip gibi dizilmeye devam ettiler. İp gibi dizilen oyuncuları, Antalyaspor defansı kolayca marke etti. Bu anlayış aslında Antalyaspor defansını daha güçlü hale getirdi. Bir ara ceza sahası içi ve çeperinde o kadar çok oyuncu toplandı ki, atılan her top, oyuncu kalabalığına çarpıp geri dönüyordu.
Fatih Terim bu maçı nasıl düşündü ve nasıl oynamak istedi bilmiyorum, ama gördüğüm oyun kelimenin tam anlamıyla kör dövüşünden başka bir şey değildi. Kör dövüşünden medet beklemek belki Ersun Yanal’ın işine yarayabilirdi, ama Fatih Terim’in bunda ne çıkarı olabilirdi, doğrusu anlayamadım.