Fehmi Koru: Futbol taraftarlığıyla siyasi kimlik çekiştiğinde, futbol kazanır
Fehmi Koru, futbol taraftarlarının ana akım medyanın yanlı tutumuna karşı sosyal medya ve muhalif medyayı izleyerek kanaat oluşturduğunu belirtti, 'medyamızın hal-i pürmelali ortalığa döküverdi' dedi.
DUVAR- Gazeteci yazar Fehmi Koru, futbol taraftarlarının tribünlerden attığı sloganlara karşı "Maçlar seyircisiz oynansın, muhalif kanallara cezalar yağsın, dinlemeyenler kapatılsın, sosyal medya dizginlensin, direnenler davalarla yıldırılsın…" tekliflerinin artık fazla bir anlam taşımadığını "birilerinin iktidara hatırlatması gerekir" diye yazdı.
Futbol taraftarlarının hükümeti istifaya çağıran sloganlarını değerlendiren Koru, taraftarlığın siyasetten daha birleştirici olduğunu belirtti, takım tutmanın parti tutmaktan çok daha ileri bir tutku olduğunu ifade etti. Bahçeli'nin "maçlar seyircisiz oynansın" gibi tekliflerinin iktidar açısından sakıncalı olacağına dikkat çeken Koru, "Futbol taraftarlığıyla siyasi kimlik çekiştiğinde, kaçınılmaz sonuç, futbolun kazanmasıdır." dedi.
Futbol taraftarlarının kanaatlerinin oluşumunda medyanın rolüne değinen Fehmi Koru, "Deprem ve sonrasında yaşananlar medyamızın hal-i pürmelalini de ortalığa döküverdi" başlıklı yazısında, ana akım medya ve sosyal medya farkını şöyle aktardı:
"Ülkemizdeki medyanın hali ortada. Gazeteler ve TV kanallarının büyük çoğunluğu hükümetin karşısında değil. Nitekim, deprem ve sonrasıyla ilgili yayınlarda hükümeti aşırı rahatsızlığa sevk edecek yönlerle pek ilgilenmedi medyanın büyük bölümü.
‘Muhalif’ denilebilecek gazeteler ve kanallar sayıca da etki olarak da bayağı az.
Futbolseverler de, futbolu önemsemeyen kitleler gibi, ana akım medyadan bilgileniyorlar. Yani hükümete yakın gazeteler ile televizyonlardan. En iyi spor sayfaları onlarda çünkü. En fazla izlenen spor programları da yine ana akım diye adlandırılabilecek kanallarda.
Gazetelerin spor sayfalarını okuyan, kanallardaki spor programlarında görüş açıklayan yorumculara kulak verenlerin, deprem konusunda hükümeti istifaya davet edecek sloganları atmalarını getirecek bir öfkeye kapılmaları pek mümkün değil.
Herhalde insanlar gazetelere yalnızca spor haber ve yorumları için göz atmıyor, kanallarda dolaşırken siyasi haber ve yorumlar da gözlerine takılıyordur.
Ne oluyor yani, okudukları gazeteler ile izledikleri kanallardan hiç mi etkilenmiyor bu insanlar?
Galiba öyle.
‘Merkez medya’ veya ‘ana akım medya’ gibi adlarla anılan onlarca gazete ve yine onlarca TV kanalı, okur ve izleyicilerini etkilemekte fazla başarılı değiller.
Az satışlı oldukları için cılız gözüyle bakılan muhalif gazeteler ile izlenmedikleri sanılan muhalif kanallar ötekilerden daha etkili olmalı.
Biraz da sosyal medya…
İnsanlar -buna futbolla ilgilenen toplum katmanları da dahil- geleneksel medyadan daha fazla sosyal medyaya kulak vermeye başlamış görünüyor.
Bu da bana, bu mesleğin içinden biri olarak, kabulü olağanüstü ağır bir durum gibi geliyor.
Düşünün: Statta atılan iktidar cephesini rahatsız eden sloganları, maçları yayınlayan kuruluş sesleri kıstığı için, geniş kitleler işitemedi. İktidarın itimat ettiği, itibar gösterdiği gazeteler de ertesi gün haberlerinde o sloganlardan hiç söz etmedi.
Peki de, bizler nereden öğrendik statlardaki protestoları?
Sözün kısası, şu sıralarda futbol camiasının slogana dönüşen rahatsızlığının siyasilere dönük yüzü kadar medyaya bakan yüzü de önemli.
İtibar görüyor bazı gazeteler ile gazeteciler, TV kanalları ve o kanalların yorumcularına iktidarın ilgisi büyük; ancak galiba onların esas etkilemeleri beklenen geniş kitleler giderek sesi cılız çıkan medyaya ve kendine özel kuralları -bir dereceye kadar da kuralsızlığı- bulunan sosyal medyaya kayıyorlar.
Maçlar seyircisiz oynansın, muhalif kanallara cezalar yağsın, dinlemeyenler kapatılsın, sosyal medya dizginlensin, direnenler davalarla yıldırılsın…
Teklifler bunlar.
Ancak, bu tür tedbirleri akıllarından geçirenlere, dünyanın geldiği şu evrede, bundan 20 yıl öncesine kadar işe yarayabilen yasaklamaların artık fazla bir anlam taşımayacağını birilerinin hatırlatması gerekiyor.
Umarım, iletişim başkanlığı, RTÜK gibi kurumlar bu görevi de yerine getiriyorlardır. " (HABER MERKEZİ)