Felek Fidan: TitulaARTS projesi savaşın ve zorunlu göçün izlerini silmeyi amaçlıyor

Mezopotamya Göç İzleme ve Araştırma Derneği’nden proje asistanı ve eğitmen Felek Fidan ile TitulaARTS’ı konuştuk. Fidan, "Savaştan ve zorunlu göçten en çok etkilenen kadınlar ve çocuklardır” dedi.

Mezopotamya Göç İzleme ve Araştırma Derneği’nden proje asistanı ve eğitmen Felek Fidan
Google Haberlere Abone ol

Mahir Fırat Fidan

DUVAR - Mezopotamya Göç İzleme Araştırma Derneği ve Ortadoğu Sinema Akademisi Derneği, Diyarbakır’da TitulaARTS adlı bir projenin çalışmasını başlattı. Kadınları ve çocukları hedef alan proje, savaşla beraber Suriye’den göç etmek zorunda kalan Kürtlerin ve Arapların eğitimlerle beraber yaşama tekrar adapte olmasını sağlamayı amaçlıyor.

Mezopotamya Göç İzleme ve Araştırma Derneği’nden proje asistanı ve eğitmen Felek Fidan’la projeyi ve detaylarını konuştuk. 

Felek Fidan TitulaArts projesini, “Barselona’dan iki sivil toplum kuruluşu "CIEMEN" ve "CREART" desteği ve Ortadoğu Sinema Akademisi Derneği ile ortak yürüttüğümüz bir proje olan TitulaARTS, kelime anlamı itibarıyla, sanatla haklara erişme, erişebilme anlamına gelmekte. Proje, Suriye savaşından etkilenen kadın ve çocuklara yönelik psikososyal desteği sağlamak amacıyla çeşitli atölyelerde buluştuğumuz bir program" sözleriyle dile getirdi. Fidan, projenin detaylarına ilişkin ise, “1 yıl sürecek olan bu projede 96 Kürt ve Arap kadın ve 120 çocuk ile çeşitli atölyelerde buluşmayı hedefliyoruz. Bu atölyeler 2 aylık devreler şeklinde gerçekleşmekte. Her devre 8 hafta sürüp, her hafta bir konuya ilişkin oturumlar gerçekleştiriyoruz. Bu atölyelerde en temel ilkemiz aktif katılımı sağlayan interaktif bir iletişim ile toplumsal cinsiyet eşitliği temelinde bir cinsiyet perspektifi ile aktarımlar yapmak. Yine metodolojimiz, sanatsal etkinlikler, canlandırmalar, demostrasyonlar ve çeşitli aktiviteler yaparak atölye çalışmalarını sürdürmekteyiz” dedi.

'KADINLARIN HAK BİLİNCİNİ AÇIĞA ÇIKARMAYI AMAÇLIYORUZ'

Kadın sağlığı ve kadın hakları atölyeleri ile kadınların ve ailelerinin yaşam ortamlarını iyileştirecek temel koruyucu sağlık davranışlarının geliştirilmesi ve hak bilincini açığa çıkarmayı amaçladıklarını dile getiren Fidan, sözlerine şöyle devam etti: “Yine aynı şekilde atölyelere katılan kadınların bedenlerini tanımaları, doğurganlık sürecini yönetmesini, gebelik, doğum ve lohusalık süreçleri ile ilgili temel bilgi ve beceri geliştirmelerini sağlık bilincini yükseltmeyi, üreme sağlığını koruyucu davranışlar kazandırmayı, kendilerini ifade etme ve iletişim sorunlarını çözme konusunda desteklemeyi, cinsellik ile ilgili temel bilgileri vererek güvenli cinselliği yaşamayı, çevreleri ile iletişimi geliştirmeyi, haklarını öğrenme, konusunda bilgilendirmeler yapmaktayız. Cinsiyete dayalı şiddetle mücadele kapsamında yine toplumsal cinsiyet eğitimleri ve hak konulu atölyelerimiz yapılmaktadır.”

'ÖTEKİLEŞTİRME VE YOKSULLUKTAN EN ÇOK KADIN ETKİLENİYOR'

Savaştan ve zorunlu göçten en çok etkilenenlerin kadınlar ve çocuklar olduğunu dile getiren Fidan konu ile ilgili, “Yaşanan savaşın ve savaşla beraber gelen zorunlu göçün, insanların ve özellikle kadınların özel yaşamlarına da etkisinin olumsuz olduğu ulusal ve uluslararası çeşitli araştırmalarla kanıtlanmış bir gerçekliktir. Savaşın kadın üzerinde fiziksel, psikolojik, ekonomik, cinsel bağlamlarda farklı boyutlarda etkileri olmaktadır. Bu koşullarda travmatik durumlardan kaynaklı kadınların temel haklara erişimleri zorlaşmış, özellikle şiddet olaylarında nereye başvuracaklarını bilmeme durumları şiddetin katlanarak ilerlemesine sebep olmaktadır. Savaş travmasını atlatamadan göç ettikleri bölgelerde de yaşadıkları sorunlar yaşamlarını daha da zorlaştırmaktadır. İstatiksel verilere baktığımız zaman, göç ile beraber cinsiyete dayalı şiddet artmış, dil bariyeri, ötekileştirme ve yoksulluktan yine en çok kadın etkilenmektedir” dedi. 

Bu koşullar altında kadının yaşadığı travmalarla beraber oluşan yalnızlık ve umutsuzluk hissiyle, kendi bedenleri ve duygularıyla ile ilgili paylaşım yapabilecekleri bir ortam oluşturarak, kadınların kendilerini duyabilmesini ve bir nebze olsun rahatlamasını sağlamaya çalışmakta olduklarını belirten Fidan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yine savaş ve göçün getirdiği sorunların başında bilinçsiz üreme ve cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar ön sıralarda yerini almaktadır. Bilinçsiz üreme, anne ve bebek hayatını olumsuz yönden etkileyerek sosyo ekonomik durumu da güç hale getirmektedir. Dolayısıyla atölyelerde doğurganlığın düzenlenmesi ve cinsel/üreme sağlığı konusunda da tartışmalar yürütürken birçok doğru bilinen ama aslında yanlış uygulanan sağlık davranışı olduğunu deneyimlerimizde görüyoruz. Bu yanlış sağlık davranışlarına karşın atölyelerde yine doğru sağlık davranışları ve becerilerini paylaşarak farkındalık çalışmalarımızı beslemiş oluyoruz. Yine bu atölyelerde savaştan etkilenmiş ve savaşın travmasını üzerinden atamamış birçok hikâye ile karşılaşıyoruz, gözlemlerimiz oluyor.”

'TÜM ZORLUKLARA RAĞMEN KADININ MÜCADELECİ RUHU, TÜM İNSANLIĞA BİR IŞIK'

Hikâyede karakterlerin farklı ama öznenin ortak olduğunu çok net görebildiklerini söyleyen Fidan, bu konuya şöyle dikkat çekiyor: “Savaşın olumsuz etkilerinin yanı sıra direngen ve onca yoksulluğa, şiddete, dil bariyerine rağmen yaşamının öznesi olan kadınlarla da karşılaşıyoruz. Bu da biz kadınlara umut yeşertiyor. Tüm zorluklara rağmen kadının direngen ve mücadeleci ruhunun yaşama ve tüm insanlığa bir nefer, bir ışık olduğunu söylemek abartı olmaz.”

Son olarak, sanatın iyileştirici gücünün yadsınamaz bir gerçeklik olduğunu dile getiren Fidan, "Sosyal yaşamlarından, özgünlüklerinden, kültürlerinden ayrılmak zorunda kalan mülteci kadın ve çocuklara sosyal becerilerini güçlendirmek gibi birçok beceri kazandırıp yaşanan travmaların etkisini minimalize etmeye çalışmaktayız. Bu sanatsal çalışmalarda en temel amaçlarımızdan biri sözlü olarak kendini ifade edemeyen bireyin tiyatro, müzik, resim veya halk danslarında kendini var edebileceği, sesini duyurabileceği ortam oluşturmak. Herhangi bir sanat dalıyla aktif olarak uğraşıp üretim yapmak, kişiyi günlük yaşamın stresinden uzaklaştırırken kendi iç sesimizi dinlememiz için de bir fırsat yaratır. İlgi alanımız müzik, resim, tiyatro, halk dansları vb. ne olursa olsun dış dünyadan uzaklaşıp kendisi için bir şeyler yapmasını, bilinç altına yerleşen savaşın olumsuzluklarının bir nebze olsun giderildiğini görebiliyoruz" ifadelerini kullandı.