Feminist aday Saki: ‘Makbul kadın’ olmaya AKP’ye oy veren kadınların da itirazı var
Yeşil Sol Partili Özgül Saki, "İktidar kendini kadın karşıtlığından var ediyor. Erdoğan, nefret söylemiyle ittifakını korumayı amaçlıyor. Ama 22 yıldır işe yarayan bu yöntem artık işe yaramıyor" dedi.
ANKARA – Seçime sayılı günler kala adayların ve siyasi parti temsilcilerinin programları hız kazandı. Meydanlarda yapılan konuşmaların tonu da seçim yaklaştıkça yükselmeye devam ediyor.
Cumhur İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Recep Tayyip Erdoğan da son günlerde yaptığı konuşmalarda LGBTİ+’ları hedef gösterdi. İYİ Parti, CHP ve HDP’yi de kendi tabiriyle “LGBT’ci” ilan eden Erdoğan, konuşmalarında sık sık “kutsal aile” vurgusu yapmaya başladı. Son konuşmasında 14 Mayıs seçimine de LGBTİ+ karşıtlığı üzerinden bir anlam yükleyen Erdoğan, "14 Mayıs LGBT’cilere ders verme günü olacaktır" dedi.
Seçim kampanyasının önemli ayağını LGBTİ+ karşıtlığı üzerine kuran Erdoğan’ın bu söylemlerinin seçimin sonuçlarında etkisi olur mu, toplumda bir karşılığı var mı? Bu soruları uzun yıllardır feminist hareket içinde yer alan, LGBTİ+’larla ortak birçok çalışmanın içinde bulunan Yeşil Sol Parti’nin İstanbul milletvekili adayı Özgül Saki’ye yönelttik. AK Parti iktidarının kadınları ‘aile’nin içine sıkıştırmaya çalıştığını, bunu yaparken de LGBTİ+’ları düşmanlaştırdığını anlatan Saki, bu söylemlerin toplumda bir karşılığı olmadığını ifade ederek, “LGBTİ+’lara yönelik bu nefret söylemi işe yaramıyor, yaramayacak" dedi.
Yaklaşan seçimin önemini ve kadınların bu seçimlerdeki rolünü de ele aldığımız Saki’nin sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:
‘MECLİS BİZİM İÇİN BİR EŞİK DEĞİL, PATRİYARKA İLE MÜCADELEMİZİN SADECE BİR PARÇASI’
Uzun yıllardır feminist hareketin içindesiniz. Kendinizi ‘Sosyalist feminist’ olarak tanımlıyorsunuz ve bugün milletvekili adayısınız. Mücadelenizi Meclis’e taşımaya nasıl karar verdiniz ve neden Yeşil Sol Parti?
Önceki dönemlerde de Meclis’te feminist arkadaşlarımız, kadın hareketinden arkadaşlarımız vardı. Bizim için milletvekilliği bir eşik değil, çok ekstra bir durum değil. Bizim için hedef çok daha büyük; biz patriyarkal kapitalizmi yıkacağız. Meclis, bu mücadelenin sadece bir parçası. Bu dönem Meclis ayağında görev, sorumluluk bana düştü.
Yeşil Sol Parti’nin seçim bildirgesinde LGBTİ+’ların ve feministlerin bağımsız siyaset yapan özneler olduğu konusunda hiç kuşkuya yer bırakmayacak ifadeler olduğu için Yeşil Sol Parti’deyim. Tabii ki Yeşil Sol Parti’nin arkasında Kürt kadın hareketinin, sosyalist hareketin ciddi mücadelesi var ve bu da benim için çok önemli.
14 Mayıs seçimini "kader seçimi" olarak tanımlayan pek çok insan var. Sizce de öyle mi?
Her seçim "kritik" olarak ifade edilir ve elbette öyledir. Seçim öncesi dönemlerde herkes hiç olmadığı kadar siyasete kulağını açar. Mücadele verenler de bu dönemlerde daha duyulur oldukları için kendi sözlerini daha yüksek sesle dile getirirler. Bu anlamda mücadele edenler için her seçim kritiktir.
Bu seçiminse şöyle bir önemi var; burada bir sistem değişikliğinin eşiğindeyiz. "Tek adam rejimi" dediğimiz Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin yıkılması için güçlü bir muhalif blok var. Meclis’in güçlendiği ve dolayısıyla toplumsal muhalefetin sokakta güçleneceği bir döneme yaklaştık. Bu anlamda kritik bir seçim.
‘PATRİYARKA İLE MÜCADELEMİZ SEÇİMDEN SONRA DA DEVAM EDECEK’
Ayrıca AKP – MHP iktidarı son dönemlerde kendisini kadın kazanımları üzerinden meşrulaştırmaya çalışıyor. İstanbul Sözleşmesini iptal etti, 6284’ü ortadan kaldırmaya çalışıyor, LGBTİ+’lara karşı nefret siyasetini körüklüyor. Bu seçimlerle birlikte bunlar da son bulacak. ‘Son bulması’ derken şunun bilincindeyiz; patriyarka çok güçlü. Dolayısıyla patriyarka, seçim sonrasında da bizim mücadelemizin ekseninde olacak. Ama AKP – MHP iktidarının gidiyor olması bizim mücadele alanımızı genişletecek. O anlamda da çok önemli bir seçim.
‘MAKBUL KADIN’ OLMAYA AKP’YE OY VEREN KADINLARIN DA İTİRAZI VAR’
Türkiye’deki en güçlü muhalefetin kadınlar olduğu hep söylenir? Bu seçimde kadınların oyu ve rolü belirleyici olacak mı?
Kuşkusuz olacak. Çünkü bu iktidar kendini kadın karşıtlığından var ediyor. Mesela ne yapıyor? “Makbul kadın” diyerek kadınları aile içine sıkıştırıyor. Bağımsız bir özne, kişi olarak bir kadın tarifi yok AKP’nin. Bu sadece feminist hareketten gelen kadınların itiraz ettiği bir durum değil. AKP’ye destek veren kadınlardan da itiraz var buna. Bu seçimlerde bir bütün olarak kadınların bu durumu gördüğünü düşünüyorum. Sadece muhalif kadınlar değil. Bağımsız olarak “ben varım, aile değil kadınım” diyen kadınlar bunu gördü. Dolayısıyla bu seçimde kadınlar tabii ki belirleyici olacak.
‘TÜM PARTİLERİN KADIN MİLLETVEKİLLERİYLE ORTAK MÜCADELE NEDEN OLMASIN?’
Meclis’e girerseniz nasıl bir siyaset yürüteceksiniz? Şimdiye kadar çok mümkün olmadı ama bu dönem erkek egemenliğine karşı mücadelede diğer siyasi partilerin kadın milletvekilleriyle bir ortaklaşma söz konusu olabilir mi?
Elbette tek başıma bir mücadele yürütmeyeceğim. Zaten bir milletvekilinin tek başına yapabileceği bir şey değil bu. Bir ekip, örgüt işi. Hem Meclis’teki arkadaşlarımla hem de dışarıdaki örgüt ve kolektiflerle birlikte mücadele edeceğiz. Önceliğimiz feminist politika olacak. Ve elbette barışı yeniden inşa edebilmek için
Daha önce Meclis’te denendi bu. Sonuçta erkek egemenliği hepimizi kesen bir şey. Ama ne yazık ki siyaset çok keskin bir hale geldiği için mümkün olamadı. Ama yeni dönemde neden olmasın?
‘ERDOĞAN’IN 22 YILDIR İŞE YARAYAN YÖNTEMİ ARTIK İŞE YARAMIYOR’
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu seçimlerde LGBTİ+’ları hedef gösteren bir dil kullanıyor. Erdoğan kendi tabiriyle “LGBT’ci” olmamakla övünürken muhalefeti de “LGBT’ci” olmakla, hatta LGBTİ+’ları eleştirmemekle suçluyor. Bir yanda da sık sık yaptığı “kutsal aile” vurgusu var. Sizce Erdoğan bunu neden yapıyor?
Erdoğan’ın daima yaptığı şeylerden biri bu; kendince bir nefret öznesi yaratmak, nefret üzerine bir söylemle kendi ittifakını korumak. Ama 22 yıldır işe yarayan bu yöntem artık işe yaramıyor. LGBTİ+’lara ilişkin bu nefret söylemi de işe yaramıyor.
‘ERDOĞAN ALTERNATİF BİR KADIN HAREKETİ OLUŞTURMAYA ÇALIŞTI AMA TUTMADI’
AKP iktidarı KADEM’le, Sümeyye Erdoğan’la makbul kadın, kutsal aile kavramını kabul eden bir alternatif kadın hareketi oluşturmaya çalıştı ama olmadı, tutmadı, tutmuyor. Şimdi safları böylesi bir nefret siyaseti ile korumaya çalışıyor. Kendi siyasetini aile kavramı üzerinden inşa etmeye çalıştığı için de LGBTİ+’ları tehdit ediyor. Çünkü aile mefhumu içinde kadının rolü ne? Soyu devam ettirecek, doğuracak. Bunun üzerinden LGBTİ+’ları bir tehdit olarak gösteriyor. Ayrıca LGBTİ+’ların siyasal mücadelenin içinde olmasına da tahammülleri yok.
‘ERDOĞAN VE SOYLU’NUN ‘LGBT’Cİ’ SÖYLEMİ İŞE YARAMIYOR, YARAMAYACAK’
Erdoğan’ın LGBTİ+’lara dönük bu dili, Türkiye’deki LGBTİ+’lar için bir risk yaratıyor mu?
Süleyman Soylu’yu da unutmamak lazım. İkisinin en çok uzlaştıkları nokta LGBTİ+ düşmanlığı. Ama bu işe yaramıyor. İşe yaramadığı için de sürekli daha keskin bir dil kuruyorlar. Gündelik hayatta da karşılığı yok. Herkes gibi LGBTİ+’lar da kira ödüyor, markete gidiyor. Bu siyasi kışkırtmalar olmasa herkesin yaşadığı gündelik sorunları yaşıyorlar. Tekrar söylüyorum, işe yaramıyor, yaramayacak. Elbette bu söylemler sokakta şiddet vakalarını artırma riski var bu yüzden tedbirli olacağız, söylemimizi ona göre kuracağız.
‘ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEM LGBTİ+ ADAYLARIN OLMASI TARTIŞMA BİLE GÖTÜRMEYECEK’
Zaman zaman Türkiye’deki muhalefet partileri de LGBTİ+’lara yönelik hak ihlallerine sessiz kaldıkları, LGBTİ+’ların haklarını gündeme getirmedikleri için eleştiriliyorlar. HDP’nin de bu eleştirilerden payını aldığı dönemler oldu. Bu eleştirilerin haklılık payı var mı?
Millet İttifakı, bırakın LGBTİ+’larla siyasal olarak bir araya gelişi, İstanbul Sözleşmesi’nde bile net olamadı. Onlar adına konuşamam, onu bir kenara bırakıyorum.
Emek ve Özgürlük İttifakı için söz kurarken de feminist hareketin mücadelesine göz atmak lazım. Bugün yüzde 45 kadın aday var. Bu artık tartışılmıyor bile. Bunun arkasında feministlerin önemli bir mücadelesi var. LGBTİ+’lar da çok uzun bir süredir mücadele ediyor elbette ama siyaseten bir bütün olarak muhalefet partilerinin gündemine girmesi Gezi Direnişi ile oldu. Gezi’den sonra herkes LGBTİ+’ların tüm diğer mücadele eden siyasi zeminler gibi bağımsız siyasal bağımsız özne olarak mücadele ettiğini fark etti. Dolayısıyla bu kısa bir tarih. Önümüzdeki dönem için Yeşil Sol Parti ve diğer ittifak bileşenleri açısından bambaşka bir tablonun ortaya çıkacağından eminim. Örneğin LGBTİ+ adayların olması tartışma bile götürmeyecek.
‘SEÇİLEBİLECEK YERLERDE LGBTİ+ ADAY OLMAMASI YEŞİL SOL’UN EKSİĞİ’
Yeşil Sol Parti’ye gelince, Yeşil Sol Parti’nin seçim bildirgesinin sadece bir bölümü değil LGBTİ+’lar. Ekonomik kriz içinde, anayasa değişikliğinde, sağlık politikalarında varlar. Peki bunlar yeterli mi? Hayır. Kendimize de bir eleştiri olsun. Seçilme ihtimali olan yerlerde neredeyse hiç yok LGBTİ+. Bu, Yeşil Sol Parti açısından bir eksiklik. Seçilme ihtimali çok yüksek bir yerden aday göstermek gerekiyordu. Teorik ve politik hattımızla pratiklerimizi örtüştürmemiz gerekiyor.