YAZARLAR

Fenerbahçe 2008’de zor olanı başarmıştı, yine öyle yaptı

Fenerbahçe, kendisinden çok daha kötü bir takıma karşı, sorunları olsa da kesinlikle daha iyi oynadığı 180 dakika sonunda, teknik direktörünün kötü taktiksel kararları ve anları iyi oynayamamaları yüzünden kalp kırıcı bir şekilde elendi. 15 yıl önceki Sevilla’yı elemek ne kadar zor ise bu Sevilla’ya elenmek de bir o kadar zordu. Fenerbahçe yine zoru başardı.

Sevilla, 15 yıl önce Kadıköy’e geldiğinde daha güçlü olan ve hâliyle turu geçmesi beklenen taraftı. Dün akşam ise ilk maçtaki iki farklı üstünlüğüne rağmen tur hâlâ ortada görünüyordu. Bunun da nedeni 15 yıl sonraki Sevilla’nın çok daha güçsüz bir takıma sahip olmasıydı. Belki hâlâ kâğıt üzerinde iyi oyunculara ve iyi bir teknik direktöre sahiplerdi. Ama kesinlikle iyi bir takım değillerdi. 

Manolo Jimenez’in 2008 model Sevilla’sının kanatlarında üç tane uçağı vardı: Kariyerlerinin henüz başındaki Dani Alves, Adriano ve Jesus Navas. Jorge Sampaoli’nin bu Sevilla’sı ise çok daha yaşlı, durağan ve hâliyle kolay önlem alınabilir bir takım. Dolayısıyla rövanş maçında Fenerbahçe’nin iki şeyin karışımına ihtiyacı vardı: Hız ve yaratıcılık.

İlk maçtaki neticenin ardından bu maçta topun daha çok Fenerbahçe’de kalması, başka bir deyişle Fenerbahçe’nin karşısında kapalı bir savunma bulması ve rakip yarı sahaya yerleşerek hücum etmek zorunda kalması yüksek bir olasılıktı. Nitekim öyle de oldu. Jorge Jesus’un sezon başından bu yana nadiren vazgeçtiği bir ikili olan Willian Arao ve Miguel Crespo’dan bu maçta vazgeçmesinin, yerine ise daha ofansif ve tehditkâr bir ikili olan İsmail Yüksek ve Miha Zajc’ı tercih etmesinin ve hakeza sezon boyunca çok az şans verdiği Arda Güler’in yaratıcılığından faydalanmak istemesinin başlıca nedeni de rakibinin bu şekilde bir maç oynayacağını tahmin etmiş olması olmalıydı.

Aynı şekilde reaktif bir futbol anlayışının olmadığını bildiğimiz Sampaoli’nin Kadıköy’de neredeyse tamamen önlem odaklı bir planla sahaya çıkmasının bir nedeni de Fenerbahçe’nin set hücumundaki problemleri olabilirdi.

FENERBAHÇE’NİN SORUNLARI

Fenerbahçe her zamankinden daha yaratıcı bir on birle maça başlasa da ihtiyacını duyduğu diğer şey hâlâ eksik gibiydi: Hız. Üstelik Sevilla’nın da en önemli eksikliği buydu, ama Fenerbahçe’yle aralarında bu anlamda önemli bir fark vardı. Sevilla’nın elinde atletik kapasitesi yüksek oyuncuları bulunmadığı için böyle bir sorunu bulunuyordu, Fenerbahçe’nin ise elinde birçok hızlı oyuncu olmasına karşın kullanılmadıkları için. Başta da Bright Osayi-Samuel. 

Devre arasında transfer edilen Jayden Oosterwolde, Fenerbahçe’deki ilk 90 dakikasını dün akşam oynarken, Hollandalı sol bekin hayli silik bir maç çıkardığını ve bunun da en yanlış maça denk geldiğini söyleyebiliriz. Öyle ki, maç boyunca merkezi çok iyi kapatan Sevilla’nın açık verebileceği tek yer kanatlar olarak görünüyordu, ama sarı-lacivertliler Oosterwolde’un hücumdaki etkisizliği ve Jesus’un Osayi-Samuel’i nedense hiç kullanmaması yüzünden yalnızca sağ bek Ferdi Kadıoğlu üzerinden yüklenebildi ve Sevilla penaltı pozisyonu haricinde bu tek taraflı hücumları rahatça savunabildi.

Bir başka sorun ise Jesus’un üçlü savunma tercihiydi. Bu da Sevilla’nın takım hâlinde topun arkasına geçen katı anlayışını kırmak konusunda Fenerbahçe’ye hiç yardımcı olmadı. Elbette üçlü savunma oynayarak da kapalı savunmalar aşılabilir; ama oyuna katılabilen savunmacılarla. Fenerbahçe ise aslen stoper olan üç savunmacısıyla bunu yapma becerisinden yoksundu. Üç stoperinden yalnızca Attila Szalai’nin top kendisindeyken bir tehditkârlığı bulunuyordu, ama o da bunu neredeyse hiç denemedi. Jesus ise tuhaf bir şekilde 84. dakikaya kadar dörtlü savunmaya geçmeyi düşünmedi. Hâliyle Fenerbahçe oyunun büyük bölümünde Oosterwolde’u da eklersek sayısal olarak dört oyuncu eksik hücum etmek zorunda kaldı.

Sorunlardan bir diğeriyse Fenerbahçe’nin santrforlarının hiçbirinin kapalı savunmalarI aşmaya uygun olmamasıydı. Enner Valencia her ne kadar kariyerinin en golcü sezonunu yaşasa da tıpkı Joshua King ve bu maçta sakatlanıp oyundan erken çıkmak zorunda kalan Michy Batshuayi gibi savunma arkası koşularıyla etkili olabilen bir santrfor. Bu da bilhassa bu tip maçlarda sırtı dönük olarak etrafıyla bağlantı kurabilecek klasik bir santrforu sezon başında istemeyen Jesus’un kadro planlamasına ait hatalarından biri olarak görülebilir.

TARAFTARLAR SEVİLLA’NIN YARDIMINA KOŞTU

Tüm bu nedenlerden dolayı topa sahip olsa da rakip yarı sahaya yerleşmekte ve pozisyon üretmekte çok sorun yaşayan Fenerbahçe, buna karşın ikinci yarıya hayli baskılı ve akışkan bir başlangıç yaptı, üst üste pozisyonlar bulmaya başladı. Ve tam da o ara Sevilla’nın en çok isteyeceği şey oldu; kale arkasındaki taraftarlar Sevilla kalecisi Marko Dmitrovic’e bir şeyler attı, Dmitrovic yere düştü ve oyun dakikalarca durdu. Tekrar başladığında ise Fenerbahçe aynı akışkanlığı bir türlü sağlayamadı, kabul edelim, Sevillalı oyuncular da bunun için elinden geleni yaptı.

Sonuç olarak ise Fenerbahçe, kendisinden çok daha kötü bir takıma karşı, sorunları olsa da kesinlikle daha iyi oynadığı 180 dakika sonunda, teknik direktörünün kötü taktiksel kararları ve anları iyi oynayamamaları yüzünden kalp kırıcı bir şekilde elendi. 

15 yıl önceki Sevilla’yı elemek ne kadar zor ise bu Sevilla’ya elenmek de bir o kadar zordu. Fenerbahçe yine zoru başardı.

Not: 6 Şubat’ta gerçekleşen Kahramanmaraş merkezli deprem felâketinde resmî rakamlara göre en az 48 bin insan öldü, yüz binlerce insan yaralandı, milyonlarca insan evsiz kaldı, ama tek bir yetkili utanmadı, kendini sorumlu görmedi ve istifa etmedi. Unutmayacağız, unutturmayacağız, affetmeyeceğiz.

 


Onur Özgen Kimdir?

1989, İzmir doğumlu. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde okudu. Gazetecilik hayatına 2008 yılında aylık sosyalist bir dergi olan RED Dergisi'nde başladı. Ardından sırasıyla Campaign Türkiye, FourFourTwo Türkiye, GOAL Türkiye ve Mackolik'te içerik editörlüğü ve yazarlık yaptı. Bir dönem BJK TV'de Avrupa futbolu üzerine yorumlarda bulundu. Son olarak ise GOAL Türkiye'de yazı işleri müdürlüğü görevini üstlendi. Şu anda Gazete Duvar ve Socrates Dergi'de futbol yazarlığı yapıyor ve Parodi Yayınları'nda yine futbol üzerine çocuklara yönelik kurgusal biyografi kitapları kaleme alıyor. Ayvalık'ta yaşıyor.