Fernas direnişinden kıdem hakkına
Soma’daki Fernas Madencilik Şirketi’nde sendikalı oldukları gerekçesiyle işten çıkarılan maden işçileri, 8 günlük yürüyüş sonrasında Ankara girişinde polis tarafından durduruldu. Şirketin sahibi AKP milletvekili. AKP, sendikal hakları sınırlarken diğer yandan kıdem tazminatının tasfiyesiyle meşgul. DİSK, kıdem ve diğer sosyal haklar için bugün Ankara’da bir miting düzenliyor. Türk-İş’in 20 Ekim’deki mitinginde ise, kıdem hakkından söz edilmiyor…
Manisa'nın Soma ilçesinde AKP Milletvekili Ferhat Nasıroğlu'na ait olan Fernas Madencilik Şirketi’nde çalışırken Bağımsız Maden İşçileri Sendikası'na üye oldukları için işten çıkarılan madenciler, 25 Eylül'de Soma'dan Ankara'ya doğru bir yürüyüş başlatmıştı. Madenciler, yürüyüşlerinin sekizinci gününde Ankara girişinde polis tarafından durduruldu.
Dün (2 Ekim 2024) Meclise gelerek seslerini duyurmak isteyen işçilerin engellenmesi üzerine muhalefet (CHP, DEM Parti, EMEP, İYİ Parti) milletvekilleri, Ankara'ya sokulmayan Fernas madencilerini otobüsle TBMM’ye götürdü.
Madenciler, Meclis’te muhalefet partisi milletvekillerine sorunlarını anlattılar. İşyerinde önce 6, daha sonra da 8 işçinin işine sendikalı oldukları gerekçesiyle son verilmişti. Bağımsız Maden-İş Sendikası Genel Başkanı Gökay Çakır, işten çıkarılan işçilerin tekrar işe alınması, iş sağlığı ve iş güvenliğine uygun koşulların sağlanması ve işçilerin maaşlarının Soma havzası gözetilerek ortalama rakamlara ulaşması gibi 3 ana talepleri olduğunu belirtti.
Soma’daki maden ocaklarında çalışan işçinin ortalama aylık ücreti, 40- 45 bin lira dolayında iken Fernas’taki aylık ücret 34 bin lira. Madenciler, su içindeki güvencesiz çalışma koşullarının değişmesini ve düşük ücretlerinin yükseltilmesini istiyorlar. Madencilerin direnişi, 38 gündür sürüyor.
AKP’NİN ‘KIDEM’ TUZAĞI
AKP’li milletvekili Ferhat Nasıroğlu, bir yandan kendi işyerinde anayasal bir hak olan sendikalaşma hakkını engellerken partisi AKP de, işçilerin nerdeyse 90 yıllık hakkı olan kıdem tazminatı hakkını bir şekilde tasfiye etmeye uğraşıyor.
İşçilerin kıdem tazminatı hakkı, ilk kez 1936 tarihli İş Kanunu’nda yer almıştı. Yani, 88 yıllık bir hak. AKP iktidarının 2025 tarihli Orta Vadeli Planı’nda (OVP), Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi (TES) adı altında kıdem tazminatının bireysel emeklilik sistemi bağlamında tasfiyesi amaçlanıyor.
AKP, “ikinci bir emekli aylığı müjdesi” kılıfıyla kıdem tazminatının ortadan kaldırılarak onun yerine TES uygulaması sonucu parça, parça bir ödeme yapılacağını öne sürüyor. Yeni önerilen sistemde, kıdem tazminatının bireysel fona devriyle birlikte işverenlerin katkısı yüzde 8,33’ten yüzde 5,33’e düşürülürken çalışandan da yüzde 3’lük bir kesinti yapılacak.
Aslında mevcut kıdem tazminatı uygulamasında, her yıla çalışanın bir aylık maaşı tutarında tazminat ödenmesi öngörüldüğünden işverenler, bu bağlamda yüzde 8,33 oranında (100/12 = 8,33) bir yükümlülüğe sahip bulunuyorlar. Çalışanın ücretinden ise, her hangi bir kesinti yapılmıyor.
Keza mevcut sistemde, işverenin işçiyi çıkarması halinde kıdem tazminatı ödenmesi zorunluluğu var ayrıca askerlik, evlenme gibi hallerde de çalışana kıdem tazminatı ödeniyor. Şimdi TES uygulamasıyla birlikte tüm bu haklar ortadan kalkmış olacak.
DİSK’İN MİTİNGİ BUGÜN
DİSK (Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu), bugün (3 Ekim 2024) kıdem tazminatı ile birlikte sendikal ve sosyal haklar, vergide adalet konulu Ankara’da bir miting düzenliyor.
“Artık Yeter Geçinemiyoruz” sloganıyla yapılacak mitingin ana teması, “Gelirde Adalet, Vergide Adalet” başlığını taşıyor. Miting saat 15.00’te Ankara Anıtpark Meydanı’nda gerçekleştirilecek.
DİSK, daha önce de Mersin, İzmir ve İstanbul’da ayni temayla üç miting gerçekleştirmişti. Ankara mitingi dördüncü bir işçi buluşması oluyor.
‘TAZMİNAT GASPINA HAYIR’
DİSK Genel Başkanı Dr. Arzu Çerkezoğlu, daha önceki mitinglerde kıdem tazminatının TES’e devrine karşı çıkarak şunları söylemişti:
“Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi adı altında Türkiye işçi sınıfının 90 yıllık kazanılmış hakkı, yani kırmızı çizgimiz, son kalemiz olan kıdem tazminatı hakkımızı ortadan kaldırmak istiyorlar. Bunu aklınızdan bile geçirmeyin. Ölmek var, dönmek yok, tazminatı vermek yok”.
Aslında Türk-İş de, kıdem tazminatı yerine fon uygulamasına geçilmesine büyük tepki göstermişti. Nitekim Türk-İş’in Aralık 2023’te yapılan son genel kurulunda, “kıdem tazminatının işçinin son kalesi ve kırmızı çizgisi olduğu, kaldırılmasının genel grev gerekçesi sayılacağı” karar altına alınmıştı.
TÜRK-İŞ’İN MİTİNGİNDE ‘KIDEM’ YOK
Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, dün (2 Ekim 2024) Maliye Bakanlığı önünde “Zordayız, geçinemiyoruz” başlığı altında bir basın toplantısı düzenledi. Türk-İş Başkanı Atalay, kamuda ücret dengesizliği, vergi adaletsizliği, taşeron işçiliği gibi konulara değindi. Ergün Atalay, 20 Ekim’de Ankara’da bir emek mitingi düzenleyeceklerini de söyledi.
Türk-İş Başkanlar Kurulu da, önceki gün toplandı. Toplantıda özetle şu kararlar alındı:
“Hayat pahalılığı dayanılmaz bir noktaya gelmiştir. Emeği baskılayan düşük ücret koşullarına ve ağır çalışma şartları yaklaşımına son verilmelidir.
Satın alma gücündeki gerileme, adaletsiz vergi sistemi, kamu işyerlerindeki ücret dengesizliği, güvencesiz çalıştırma, işsizlik, kayıt dışı istihdam ve mülteci sorunu, emeklilik şartları gibi birçok alandaki gelişmeleri değerlendirmiştir.
Bu çerçevede ağırlaşan geçim ve çalışma şartlarını protesto etmek için Ankara’da “Emek Buluşması Mitingi” düzenlenmesini kararlaştırmıştır.”
Görüldüğü gibi 9 maddelik Türk-İş Başkanlar Kurulu bildirisinde, kıdem tazminatının bir şekilde tasfiyesine yönelik girişimlere karşı bir tepki dile getirilmemiştir. Türk-İş’in mitinginin bir anlamda “dostlar alışverişte görsün” kabilinden olmaması gerekir.
Türk-İş yönetimi, özellikle 2007 sonrası Petrol-İş, Hava-İş gibi daha mücadeleci sendikalardan oluşan muhalif sendikal hareketi tasfiye etmiş, AKP iktidarıyla daha uyumlu bir sürece girmiştir.
EMEK MÜCADELESİNDE GERİLEME
Halen mevcut sendikalarda Türk-İş yönetiminin AKP iktidarıyla uzlaşmacı tavrına karşı bir muhalefet, bir tepki söz konusu değildir. Ciddi bir sinmişlik vardır, geçmiş durumu dikkate alarak sendikalarına kayyım atanma korkusu ya da bir şekilde muhalif yönetimlerin tasfiyesi, gündemlerinde bulunmaktadır.
Oysa Türk-İş’in 89 Bahar Eylemleri’ndeki gücü, 1991 Madenci Grevi ve Yürüyüşü, keza 1995’te Çiller Hükümeti’nin düşürülmesindeki rolü dikkate alındığında emek mücadelesi açısından çok gerilemiş bir işçi örgütü konumundadır.
Ülkemizde şimdiye kadar görülmemiş düzeyde bir derin yoksulluk yaşanırken ve işçi haklarında ciddi bir gerileme söz konusu iken emek hareketinin topyekün bir tepkisi görülmemektedir.
Üç büyük işçi konfederasyonu, Türk-İş, Hak-İş ve DİSK’in genel başkanları, bir süre önce, 9 Temmuz 2024 tarihinde ortak bir basın toplantısı düzenleyerek 10 maddelik bir talepler listesini açıklamıştı. Ardından daha güçlü bir ses çıkarmak adına ortak bir mitingin düzenlenmesi söz konusu olabilirdi.
Ancak daha önceki Emek Platformu deneyiminde olduğu gibi ortak bir gösteri, miting gündeme gelmedi, düzenlenmedi. Her işçi örgütü, tek başına mitingler yapıyor. Bakalım, bu süreç ne kadar devam edecek, işçi sınıfının birleşik ve güçlü bir mücadelesi ne zaman gündeme gelip gerçekleşebilecek?