Festus Okey İçin Adalet İnisiyatifi: Kaybedilen onca yıldan sonra iyi bir karar

DUVAR - Nijeryalı mülteci Festus Okey’in Beyoğlu İlçe Emniyet Müdürlüğü’nde öldürülmesine ilişkin davanın karar duruşması, dün (17.03.2021) İstanbul 21. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Mahkeme heyeti sanık polis Cengiz Yıldız'a olası kasıt altında kasten öldürme suçundan müebbet hapis cezası verdi. Ancak geleceğinin zarar göreceği gerekçesiyle indirim uygulanan sanığın cezası, 16 yıl 8 aya düşürüldü. Festus Okey İçin Adalet İnisiyatifi bir açıklama yaparak kararı değerlendirdi. Açıklamada, “Kaybedilen onca yıldan sonra modern toplumdaki tehlikelilik suçlarındaki caydırıcılığın iyi örneklerinden biri olarak görülebilecek bir karar” denildi.

Festus Okey’in ırkçı saiklerle öldürüldüğünü belirten açıklamada, sanık polis Cengiz Yıldız’ın ifadesinde kullandığı “Siyahi şahsı şüpheli hareketleri üzerine gözaltına aldık”, “Siyahi şahıslar ve doğudan gelen vatandaşlar uyuşturucu yönünden daha fazla dikkat çekiyorlar” sözleri hatırlatıldı. Topluma ve devlet kurumlarına yerleşmiş açık ırkçı tutumun bu sözlerle bir kez daha gün yüzüne çıktığı belirtildi.

‘MAHKEME TAKSİR ZIRHININ ARKASINA SAKLANMADI’

Açıklamada Anayasa Mahkemesi’nin Festus Okey için 13 Ocak’ta verdiği yaşam hakkı ihlali kararına değinildi. Bununla beraber dün İstanbul 21. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada, mahkeme heyetinin sanık polisi “kasten öldürme” suçundan mahkûm ettiğine dikkat çekildi. Bu kararların, Okey’in ailesinin ve toplumun zedelenen adalet duygusunu bir nebze de olsa onardığı savunularak şu ifadeler kullanıldı:

“Kaybedilen onca yıldan sonra modern toplumdaki tehlikelilik suçlarındaki caydırıcılığın iyi örneklerinden biri olarak görülebilecek bir karara imza atıldı ve failinin polis olduğu suçlarda ‘taksir' zırhının arkasına saklanılarak cezasızlık politikasına izin verilmedi.”

‘CEZASIZLIK POLİTİKASI IRK, DİL, DİN TANIMIYOR’

Cezasızlığın Türkiye’de bir devlet politikası olduğunu savunan açıklamada, söz konusu politikanın ırk, dil, din ve cinsiyet tanımadığı kaydedildi. İnsan Hakları Derneği’nin 2020 yılı için hazırladığı rapora atıf yapılarak geçtiğimiz yıl 13 göçmenin yaşam hakkının, güvenlik güçlerince ve ırkçı saldırılar nedeniyle ihlal edildiği belirtildi. Öte yandan ırkçı saldırıların sayısına ve bu saldırılarda ölen ve yaralananlara dair devlet tarafından kayıt tutulmadığı vurgulandı.

Festus Okey İçin Adalet İnisiyatifi, Türkiye’nin de taraf olduğu BM Her Türlü Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılmasına Yönelik Sözleşme’nin 5. maddesini hatırlattı. Bu maddeyle taraf devletler, yargı yerleri ve her türlü adalet dağıtan organ önünde herkes için eşit muamele görme hakkını güvence altına almayı taahhüt ediyor.

Ancak inisiyatif tarafından yapılan açıklamaya göre mevcut ceza infaz sisteminde göçmenler, mülteciler ve etnik azınlıklar hak ihlallerine uğruyor ve ayrımcılığa maruz kalıyor. Öte yandan geri gönderme merkezleri ve kamplar da göçmen kadın, çocuk ve LGBTİ+’lar için bir cezaevine dönüşüyor. Bu durumun yansımaları ise şöyle ifade ediliyor:

“Son 1 hafta içinde İstanbul’da saldırıya uğrayan Suriyeli trans kadın Asya için ya da Urfa’da yol kenarında ölü bulunan Suriyeli Futem Alhamdi için yargı bir çözüm üretebilecek mi? Van’da geçen yıl iki güvenlik görevlisinin tecavüzüne uğrayan İranlı mülteci kadını, 2014’te Van Yabancılar Şubesi'nde yediği polis dayağı sonucu ölen 17 yaşındaki Afgan çocuk Lütfullah Tacik’i unutmuyoruz.”

Açıklamada, daha fazla hapishane ve daha fazla geri gönderme merkezine değil; dönüştürücü bir sosyal adalet sistemine ihtiyaç olduğu belirtiliyor. Mültecilerin, yaşam hakkı başta olmak üzere tüm haklara erişebildiği bir sistem için çağrı yapılıyor. (HABER MERKEZİ)