Fidan: Suriye'de silahlı gruplar ordu çatısı altında toplanmalı
Suriye'deki gelişmeleri değerlendiren Bakan Fidan, "Bu grupların yeni dönemde milli ordu altında bir araya gelmesi önemli bir dosya. Biz en üst düzeydeki yapıcı etkimizi kullandık" dedi.
DUVAR - Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, bölgesel gelişmeleri Suudi Arabistan merkezli Asharq News televizyonuna değerlendirdi. Suriye'de silahlı grupların tek bir ordu çatısı altında toplanması ve tek bir meşru devlet organının silah taşıma yetkisi olması gerektiğini söyleyen Fidan, Türkiye'ye yakın 80 binden fazla silahlı unsurun dile getirdi. Bakan Fidan, "Biz bunlara hiç düşünmeden dedik ki gidin milli orduya katılın, milli ordunun parçası olun ve düzensizlik çıkmasına izin vermeyin" dedi.
ANKA'nın aktardığına göre Fidan, Suriye’deki grupların silah bırakmasıyla ilgili şu ifadeleri kullandı:
“YPG terör örgütü Beşar Esad ile dost oldu, o muhaliflere katılmayı reddetti ama diğer gruplar, kuzeydeki Türkiye'nin desteklediği gruplar, HTŞ olsun, güneydeki gruplar olsun bunların hepsi Beşar’a karşı bir muhalif duruş sergilediler. Şimdi bu grupların yeni dönemde milli ordu altında bir araya gelmesi önemli bir dosya. Biz en üst düzeydeki yapıcı etkimizi kullandık."
'BARIŞIN HAYAT BULMASI İÇİN ÇALIŞIYORUZ'
Fidan, Suudi Arabistan merkezli Asharq News’e Türk dış politikası ve güncel küresel ve bölgesel gelişmelerle ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Fidan, Ankara’nın Suriye’deki gelişmeleri nasıl okuduğunun sorulması üzerine, gelişmelerin Türkiye ve bölge açısından önemli olduğuna değinerek, “Beşar Esad'ın zulüm ve baskı üreten rejiminin sona ermesi ve halkın iktidarının gelmesine imkan tanıyan bir yapının ortaya çıkması tabii ki hem bölge hem Türkiye için istikrar açısından önemli bir gelişme. Biz bunu bölgenin istikrarına önemli katkı olarak görüyoruz. Türkiye, bölgesel istikrara çok önem veriyor. Bölgemizde çatışmaların olmaması, var olanların son bulması ve ekonomik kalkınmanın, barışın hayat bulması için çalışıyoruz” dedi.
'YAŞADIĞIMIZ COĞRAFYANIN KADERİ BU OLMAMALI'
Bundan sonraki sürecin nasıl değerlendirileceği sorulan Fidan, şöyle devam etti:
“Yeni dönemde, inşallah bundan ders çıkartarak, esas itibarıyla bölge ülkeleriyle - Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Mısır, Ürdün, Irak - bir araya gelerek daha fazla istikrarı önceleyen bir politika üretmeye çalışıyoruz. Yoksa önceki döneme baktığımız zaman savaş var, bölünme var, istikrarsızlık var, yerinden edilen milyonlarca insan var. Maalesef bizim yaşadığımız coğrafyaların kaderi bu olmamalı. Yani Müslümanların, Arapların, Türklerin, Farsların yaşadığı coğrafyanın kaderi artık değişmeli. Ben bu değişimin inşallah bütün bölgede başlamış olduğunu düşünüyorum."
'TRUMP YÖNETİMİYLE YAKIN ÇALIŞMALARIMIZA DEVAM EDECEĞİZ'
Ankara’nın Washington ile Suriye bağlamındaki iletişiminin nasıl olacağının sorulması üzerine Bakan Fidan, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Yeni dönemde de Trump yönetimiyle tabii ki en üst düzeyde yakın çalışmalarımıza devam edeceğiz. Biliyorsunuz Amerikan yönetimiyle uzun yıllara dayanan ilişkilerimiz var ama her konuda aynı düşünmüyoruz. Özellikle bölgesel meselelerde farklı olduğumuz konular var. Fakat yetişkin, olgun devletlerin takip etmesi gereken bir hareket tarzı var. O da sorunlu konuları parantez içine alıp iyi olan konuları devam ettirmek gerekiyor. Amerika ile de bizim sorunlu olan konularımız var. Bunların başında Suriye'deki Amerikan politikası geliyor. Esas itibarıyla biliyorsunuz Obama döneminde başlatılmış olan bir politika. Amerika, Suudi Arabistan, Türkiye gibi ülkeler Suriye muhalefetine destek verirken en başında itibaren, daha sonra Amerika dedi ki ‘Ben muhalefete destek vermeyeceğim, benim işim DEAŞ'la mücadele etmek olacak’ dedi ve kavramı değiştirdi. O zaman tabii bir ton jeopolitik krizi de beraberinde tetiklemiş oldu bilmeden. Bunu yaparken de öyle bir şekilde yaptı ki başka bir terörist örgütü aldı. PKK/PYD'yi DEAŞ ile savaşmak ve DEAŞ'lı mahkumları hapiste tutmak üzere kullandı.
Biz dedik ki Amerika'ya ‘Bu yanlış, bunu başka türlü de yaparız, özellikle Türkiye'nin milli güvenliğine muazzam bir tehdit oluşturuyor bu ve siz bunu biliyorsunuz. PKK, Amerikan tarafında da terör örgütü olarak tanınan bir örgüt. PKK liderlerinin başına beşer milyon dolar para ödülü konmuş durumda Amerika tarafından uzun yıllardır. Böyle bir gerçeklik varken, siz PKK'nın uzantısıyla Suriye'de böyle bir iş yapıyor olmanız çok hayra alamet değil’. Obama bunun geçici olduğunu söylemişti. Sonra sayın Trump geldi. Sayın Trump bunu kaldırmak istedi çok samimi bir şekilde birkaç defa ama Amerika'nın o dönemki yönetimindeki bazı unsurlar buna direndiler. Onun içindir ki sayın Trump sadece o konuda değil, başka konularda da Amerikan sistemi tarafından oyalandığını gördüğü için şimdi yeni dönemde ben bakıyorum kendisinin iradesini ve talimatlarını harfiyen hayata geçirecek yeni kadrolar atıyor. İnşallah bu yeni dönemde hem Suriye konusunda hem terörle mücadele konusunda hem bölge ülkelerinin güvenliği konusunda en üst düzeyde anlayış birliğine ulaşırız. Bunun için çalışacağız.”
SUVEYDA VE DARA VURGUSU
Fidan Suriye’deki tüm tarafların aynı masa etrafında anlaşmasına teşkil eden hususlar ve bunu nasıl gördüğü sorulması üzerine şunları kaydetti:
“Şu anda zaten Suriye'deki yeni yönetimin önündeki en önemli dosyalardan biri bu. Ülkedeki silahlı grupların artık tek bir ordu çatısı altında toplanması ve tek bir meşru devlet organının ancak silah taşımaya ve güç kullanmaya yetkili olması. Bütün modern devletlerde olması gereken budur. Yani birden fazla silahlı grubun, silahlı unsurun olması farklı otoritelere bağlı, yani bu iç savaşın bir zemini demektir, bu kabul edilebilir bir konu değil. Onun için yeni dönemde biz farklı silahlı gruplar, biliyorsunuz bunlar Esad rejimine karşı muhalefet etmişlerdi tek bir grup hariç, YPG terör örgütü Beşar Esad ile dost oldu, o muhaliflere katılmayı reddetti ama diğer gruplar, kuzeydeki Türkiye'nin desteklediği gruplar, HTŞ olsun, güneydeki gruplar olsun bunların hepsi Beşar’a karşı bir muhalif duruş sergilediler. Şimdi c Kuzeydeki gruplar sayı olarak en yüksek sayıya sahip gruplar. 80 binden fazla silahlı unsurun olduğu Türkiye'ye yakın gruplar var. Biz bunlara hiç düşünmeden dedik ki ‘Gidin milli orduya katılın, milli ordunun parçası olun ve ülkede bir düzensizlik çıkmasına izin vermeyin’. Umarım güneydeki gruplarda, Süveyda ve Dara’da aynı şey olur.”
IŞİD ÜYELERİNİN TUTULDUĞU HAPİSHANELER
Türkiye’nin SDG problemini nasıl çözmeyi düşündüğüne yönelik soru üzerin Fidan şöyle konuştu:
“Yeni yönetim, tıpkı diğer silahlı gruplara yapıldığı gibi YPG'ye de silahları bırakması için çağrıda bulunuyor. Bizim burada beklentimiz şu; bütün etnik grupların - Kürtlerin, Türklerin, Yezidilerin, Hristiyanların, Arapların, Sünnilerin, Şiilerin, Alevilerin, Nusayrilerin - kendi kültürlerini yaşarken aynı zamanda eşit vatandaş olarak Suriye toplumunda yerini almaları. Bunu mümkün kılacak bir sistemin tabii olmasını biz istiyoruz açıkçası. Şimdi bu yeni yönetim de bunu yapmak istiyor. Bu olurken YPG'nin ‘Silahlarından vazgeçmiyorum’ demesi kabul edilebilir bir durum değil. Bu şu anda Suriye'nin kendisi için bir problem. Türkiye ile ilgili problemli kısma gelince; biliyorsunuz YPG, PKK'nın bir uzantısı. Türkiye'den, Irak'tan, İran'dan ve Avrupa'dan 2 binden fazla PKK'lı mensup, uluslararası terörist, yabancı savaşçı PKK'nın saflarında, YPG saflarında SDF dediğimiz yapıyı yönetiyor. Şimdi bu aslında uluslararası kamuoyundan saklanan bir şey. Uluslararası kamuoyunun önüne Mazlum Abdi’yi çıkartıyorlar. Bu adam aslında PKK'nın bir alt organının yöneticisi. Bunun üstünde Suriye'de PKK yöneticileri var. Sabri Ok var, Fehman Hüseyin var. Birisi siyasi konulara bakıyor, birisi askeri konulara bakıyor, PKK yöneticileri. Ferhat Abdi Şahin’in bunların izni olmadan herhangi bir karar vermesi, adım atması mümkün değil. Dolayısıyla Suriye'de yeni dönemde bir terör örgütünün bu şekilde faaliyet gösteriyor olması kabul edilemez.
Bu terör örgütünün Amerikalılar tarafından DEAŞ mahkumlarına gardiyanlık yapmak için istihdam edildiklerini de biliyoruz. Şimdi DEAŞ mahkumlarının hapishanelerde kalmalarını sağlayacak, YPG'nin de terör faaliyetinden vazgeçmesini sağlayacak ve Kürtlerin de hakkını koruyacak bir denkleme ihtiyacımız var. Biz bu denklemi biliyoruz. Nedir bu denklem? Bu denklem, birincisi YPG silahlarını bırakacak, Şam'daki yeni yönetim hemen hapishaneleri ve kampların yönetimini devralacak. Gerekirse Türkiye olarak biz bu konuda destek vermeye hazırız, biz ve diğer ülkeler, hiçbir problem yok. Amerika'nın zaten önceliği DEAŞ mahkumlarının dışarı çıkmaması. Onun sağlanması gerekiyor. Onun dışında da silahlı grupların artık silahlarını tasfiye etmesi ama oradaki diğer etnik grupların da kültürel haklarını kullanması gerekiyor. Bunun formülü çok basit.”
'SURİYELİLERİN DÖNMESİNİ MÜMKÜN KULACAK ORTAMLAR İÇİN ÇALIŞIYORUZ'
Fidan, Türkiye’deki sığınmacılarla ilgili ise şunları kaydetti:
"Suriyeli kardeşlerimiz bizim burada misafirlerimiz, esas itibariyle biz onlara ‘Gidin’ demeyiz. Bu bizim kültürümüzde de yok, devlet politikamızda da böyle bir şeyimiz yok. Ama Suriye'de onların dönmesini mümkün kılacak ortamların olması için çalışıyoruz. Suriye'deki yeni hükümet de çalışıyor, uluslararası toplum da buna çalışıyor. Biliyorsunuz sadece Türkiye'de değil, birçok yerde 10 milyondan fazla yerinden edilmiş Suriyeli kardeşimiz var. Bunların kendi topraklarına dönmesi gerekiyor ki Suriye ekonomisi, sosyal hayatı, kültür hayatı yeniden canlansın. İnşallah zamanla ben Suriye'deki şartlar düzeldikçe şimdi azar azar başlayan geri dönüşlerin daha yüksek miktarda olacağını görüyorum. Buna ilişkin çok fazla emare var.”
YENİ DÖNEMDE RUSYA-SURİYE İLİŞKİSİ
Fidan, Rusya’nın Suriye’nin sahil bölgesindeki varlığı ve son gelişmelere ilişkin soru üzerine, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile yaptığı telefon görüşmesini anımsatarak, “Birkaç gün önce sayın Lavrov aradığında Suriye ile ilgili aradı, onunla uzun uzun konuştuk, yeni dönemde Suriye ile eşitlikçi ve saygın bir ilişki başlatmak istediklerini söylediler. Bu noktada Türkiye'nin olumlu katkısını da beklediklerini söylediler. Rusya yeni dönemde Suriye ile yeni bir ilişki başlatmak istiyor” dedi.
GAZZE'DE ATEŞKES
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Hamas ile İsrail arasındaki ateşkese ilişkin olarak, “Bu ateşkes çok önceden olması gereken bir ateşkesti. Biliyorsunuz 50 bin masum kadın ve çocuğun şehadetiyle sonuçlanan bir katliamdan, bir soykırımdan bahsediyoruz. Bunun çok önce olması gerekiyordu. 2 milyona yakın insan da evsiz bırakıldı. Koca bir Gazze'nin bütün altyapısı, üst yapısı yok edildi” değerlendirmesini yaptı.
(ANKA HABER AJANSI)